Cevaplar.Org

ALLAH RASULÜNÜN NÜBÜVVETİNİ TASDİK EDEN İMZALAR-3

Hz. Muhammed(a.s.)’in risaletini tasdik edenlerden birisi de, insanlık camiasında -peygamberlerden sonra- feraset, dirayet ve kemâlât hususunda en meşhur, en muhterem, en namdar, en dindar ve en keskin fikirli, Âl ve Ashâb adındaki şanlı iki büyük taifedir.


Niyazi Beki(Prof. Dr.)

niyazibeki@gmail.com

2017-05-03 18:15:43

Ehl-i Beytin Verdiği Onay

إِنَّمَا يُرِيدُ اللَّهُ لِيُذْهِبَ عَنكُمُ الرِّجْسَ أَهْلَ الْبَيْتِ وَيُطَهِّرَكُمْ تَطْهِيراً

"Şüphesiz Allah siz Ehl-i Beytten manevî kirleri gidermek ve sizi temizlemek istiyor" (Ahzab, 33/33).

Hz. Muhammed(a.s.)'in risaletini tasdik edenlerden birisi de, insanlık camiasında -peygamberlerden sonra- feraset, dirayet ve kemâlât hususunda en meşhur, en muhterem, en namdar, en dindar ve en keskin fikirli, Âl ve Ashâb adındaki şanlı iki büyük taifedir.

Kemâl-i merakla ve gayet dikkat ve nihayet ciddiyetle bu zâtın bütün gizli ve âşikâr hallerini, fikirlerini, vaziyetlerini tahkik ve tetkik etmeleri neticesinde, bu zâtın dünyada en sadık/en doğru, en yüksek bir kişiliğe, en haklı ve hakikatli bir şahsiyete sahip olduğuna ittifakla ve icmâ ile sarsılmaz tasdikleri ve kuvvetli imanları, güneşin ziyasına delâlet eden gündüz gibi bir delildir.

 "Eğer perde-i gayb açılsa yakînim ziyadeleşmeyecek" diyen İmam-ı Ali (r.a.) ve yerde iken Arş-ı Âzamı ve İsrafil'in azamet-i heykelini temâşâ eden Gavs-ı Âzam (k.s.) gibi keskin nazar ve gayb-bîn gözleri bulunan binler aktâb ve evliya-yı azîmeyi câmi ve Âl-i Muhammed nâmıyla şöhretşiâr-ı âlem olan nurânî bir cemaatin icmâ ile onu tasdik etmeleri göz kamaştırıcı bir imzadır.

Hz. Ali'nin, Resulullah (a.s.) hakkındaki şehadeti şöyledir: "O, insanların en cömerdi, insanların en geniş kalplisi, insanların en doğru sözlüsü, onların en ahde vefalısı, onların en yumuşak huylusu, insanların en soylusu idi. Onu ilk gören heybetinden korkardı. Onu yakından tanıyan ise ona âşık olurdu. Onu vasf eden kimse: 'ne ondan önce, ne de ondan sonra, kendisinin bir benzerini gördüm' derdi."(1)

Hz. Aişe validemizin şu şehadetinin büyüklüğüne bakın: "Onun ahlakı Kur'andı."

Ve bu sözünü adeta tefsir ederken manzum olarak –mealen- şunları söylemiştir:

"Gözlerim asla görmedi senden daha güzelini

 Hiçbir kadın doğurmadı senden daha mükemmelini

 Sen her türlü kusurdan uzak olarak var edilmişsin

 Sanki sen nasıl istediysen öyle yaratılmışsın."

Arkadaşlarının/ Sahabe-i Güzin'in Verdiği Onay

وَالنَّجْمِ إِذَا هَوَى {*} مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمْ وَمَا غَوَى {*} وَمَا يَنطِقُ عَنِ الْهَوَى {*} إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْيٌ يُوحَى

"Kayan yıldızlara yemin olsun ki, arkadaşınız (Muhammed), ne saptı ve ne de yanlış yola kaydı. O kendi heva ve hevesinden konuşmaz. O (nun söyledikleri) ancak vahiy edilen bir vahiydir" (Necm, 53/1-4).

Bedevî bir kavim ve ümmî bir muhitte, hayat-ı içtimaiyeden ve efkâr-ı siyasiyeden hâli ve kitapsız ve fetret asrının karanlıklarında bulunan ve pek az bir zamanda en medenî ve malûmatlı ve hayat-ı içtimaiyede ve siyasiyede en ileri olan milletlere ve hükümetlere üstad ve rehber ve diplomat ve hâkim-i âdil olarak, şarktan garba kadar cihanpesendane idare eden ve Sahabe unvanıyla dünyada namdar olan meşhur cemaatin ittifakla ona iman etmeleri, ölümünden sonra da can ve mallarını, peder ve aşiretlerini feda etmekten çekinmemeleri, hayatları boyunca o sarsılmaz pek kuvvetli imanla tasdik etmeleri, eşsiz bir şehadettir.

Aslında gülü bülbülden sormak gerek. O halde Onu, Resulullah'ın büyük şairi Hassan'dan –mealen-dinleyelim:

"O öyle bir peygamber ki, çevresindeki insanların görmediğini görür.

Her yerde, her toplulukta çekinmeden Allah'ın kitabını okur.

Eğer bu gün konuşmasında gelecekten haber verse gizli bir ihbar

Onun tasdiki aynı günün kuşluğunda ya da ertesi gün gelip onaylar."

 

Diğer bir bülbülü olan Abdullah İbn Revaha da -mealen-şöyle haykırıyor:

"Allah'ın Resulü hep aramızda O'nun kitabını okur, hiç durmaz

Sabah olur olmaz, şafaklar söker sökmez, gün ağarır ağarmaz

Biz gerçeği görmez birer kör iken, bize yol gösterdi açıldı gözlerimiz

 O ne derse doğrudur, her dediği çıkacak, buna emindir gönüllerimiz."

Evliyanın Verdiği Onay

اللّهُ وَلِيُّ الَّذِينَ آمَنُواْ يُخْرِجُهُم مِّنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّوُرِ

" İnananların velisi/dostu Allah'tır. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkartır" (Bakara, 2/257).

 

النَّبِيُّ أَوْلَى بِالْمُؤْمِنِينَ مِنْ أَنفُسِهِمْ

"Peygamber, müminlere kendi canlarından daha yakındır" (Ahzab, 33/6).

Hz. Muhammed (a.s.)'in ortaya koyduğu prensipler doğrultusunda hayatlarını tanzim eden, onun terbiyesiyle yetişen ve arkasından gitmeleriyle hakka hakikate, kemâlâta, kerâmâta, keşfiyata, müşahedata yetişen binlerce evliya, kazandıkları bu manevî mertebelerin dilleriyle Allah'ın birliğine/vahdâniyetine şehadet ettikleri gibi, üstadları olan bu zâtın doğruluğuna/ sadıkıyetine ve risaletine icmâ ve ittifakla şehadet ediyorlar. Ve âlem-i gaybdan verdiği haberlerin bir kısmını nur-u velâyetle müşahede etmeleri; ve umumunu, nur-u iman ile ya ilmelyakîn veya aynelyakîn veya hakkalyakîn suretinde itikad ve tasdik etmeleri, üstadları olan bu zâtın derece-i hakkaniyet ve sadıkıyetini güneş gibi gösteriyorlar.

Çünkü meyve veren bir ağaç kuru değil, canlıdır. Milyonlarca velayet meyvelerini veren Hz. Muhammed (a.s.)'in manevî şahsiyeti, bu meyvelerin şehadetiyle, hak ve hakikat semasının sidre-i müntehası, ilim ve hikmet cennetinin şecer-i tubasıdır.

Asfiyanın / Yüksek Ulema Heyetinin Verdiği Onay

وَيَرَى الَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ الَّذِي أُنزِلَ إِلَيْكَ مِن رَّبِّكَ هُوَ الْحَقَّ وَيَهْدِي إِلَى صِرَاطِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ

"Kendilerine ilim verilenler, Rabbinden sana indirilenin hak olduğunu, Aziz ve Hamid olan Allah'ın yoluna ilettiğini bilirler" (Sebe; 34/6).

 Her asırda binlerle efradı bulunan ve her fende dâhiyâne ileri giden ve muhtelif mesleklerde çalışan, ümmetinde yetişen hadsiz muhakkik ve mütebahhir ulemadan meydana gelen büyük heyet-i ilmiye, tevafukla/birbirlerini desteklemek suretiyle ve ilmelyakîn derecesinde Hz. Muhammed (a.s.)'i tasdik etmişler.

Keza, bu zâtın, ümmîliğiyle beraber, ders verdiği kudsî hakikatler, ortaya koyduğu yüksek ilimler ve keşfettiği mârifet-i İlâhiye ile ilgili verdiği dersleriyle, onun eğitim ve öğretimiyle, talim ve terbiyesiyle, mertebe-i ilmiyede en yüksek makama yetişen milyonlarca müdakkik, muhakkik asfiya makamındaki İslam bilginleri ve birer hikmet dâhisi olan İslam filozofları, bu zâtın takip etttiği dâvâsının temel esası olan tevhit ve vahdâniyeti kuvvetli burhanlarıyla bil'ittifak ispat ve tasdik ettikleri gibi, bu muallim-i ekberin ve bu üstad-ı âzamın hakkaniyetine ve sözlerinin hakikat olduğuna ittifakla şehadet ediyorlar. Demek bu zâtın davasının temel esası olarak kabul ettiği vahdâniyete şehadeti, şahsî ve cüz'î değil; umumî ve küllî ve sarsılmaz ve bütün şeytanlar toplansa karşısına hiç bir cihetle çıkamaz bir şehadettir.

 Maddî ve manevî ilimlerle mücehhez olan Evliya ve Asfiya gruplarının bu sarsılmaz şehadetleri, bu zâtın –gündüzün güneşe delâleti gibi- nübüvvetinin bir delili, risaletinin bir hücceti ve sadakatinin bir burhanıdır.

Hz. Muhammed (a.s)'in Şahsiyetinin Verdiği Onay

يس {*} وَالْقُرْآنِ الْحَكِيمِ {*} إِنَّكَ لَمِنَ الْمُرْسَلِينَ {*} عَلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ

"Ya Sin. Hikmet dolu Kur'an'a yemin olsun ki, sen gönderilmiş peygamberlerdensin. Dosdoğru bir yol üzeresin" (Yasin, 36/1-4).

وَإِنَّكَ لَعَلى خُلُقٍ عَظِيمٍ

 

"Şüphesiz sen pek büyük bir ahlak üzeresin" (Kalem, 68/4).

 

"Ben ancak güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim"(2)

 

Hz. Muhammed (a.s.)'in mümtaz şahsiyeti, güneş gibidir, hem çevresini hem de kendi kendini aydınlatır. Kur'an-ı Kerim, kırk yönden i'caz nakışlarıyla donatan Vahyin sahibi Yüce Mevla, rahmet ve hikmetiyle elçisini de kırk yönden eşsiz ahlak erdemleriyle donatmış ve bu mücessem i'caz tablosunu "Hiç şüphe yok ki, sen çok büyük bir ahlak üzeresin"(Kalem, 68/3) ifadesiyle dost ve düşmana ilan etmiştir. Hz. Aişe'nin veciz ifadesiyle "O'nun ahlakı Kur'an'dı." Demek ki, Hz Muhammed (a.s.), Kur'an güneşinin parlak ışıklarını yansıtan şahsiyetiyle, konuşan ve yaşayan bir Kur'an'dı.

Bilindiği üzere, küçük bir adam, küçük bir haysiyetle, küçük bir cemaatte, küçük bir meselede, münazaralı bir davada, hicapsız, pervâsız, küçük fakat hacâlet-âver bir yalanı, düşmanları yanında hilesini hissettirecek derecede teessür ve telâş göstermeden söyleyemez.

Şimdi bak bu zâta: Pek büyük bir vazifede, pek büyük bir vazifedar, pek büyük bir haysiyetle, pek büyük emniyete muhtaç bir halde, pek büyük bir cemaatte, pek büyük husumet karşısında, pek büyük meselelerde, pek büyük dâvâda, pek büyük bir serbestiyetle, pervâsızca, tereddüt etmeden, çekingenlik göstermeden, telâşsız, samimî bir safvetle/bir duruş ve durulukla, büyük bir ciddiyetle, hasımlarının damarlarına dokunduracak şekilde, hakkın hatırını esas alan ve ulvî bir surette söylediği sözlerde hiç hilâf bulunabilir mi? Hiç hile karışması mümkün müdür? Kellâ! Ve kat'a! Ve asla!

 Evet, hak aldatmaz, hakikatbîn aldanmaz. Hak olan mesleği hileden müstağnîdir, Hakikatbînin gözüne hayalin ne haddi var ki hakikat görünsün, aldatsın!

-devam edecek-

Dipnotlar

1-Tirmizi , Gazali, İhya, II/379.

 2-Nebhanî, Huccetullah ale'l-âlemin, 31.

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-2

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-2

Fahr-ı Kainat’a Nasıl Bakmalıyız: Kur’ân’da, “Muhakkak ki, Allah katında sizin en d

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-1

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-1

Fahr-ı Kâinat Efendimiz, (Aleyhissâlatü vesselâm) Kur’ân’ı Mekkelilere tebliğe başladı

HADİS DEĞERLENDİRMELERİNDE MODERNİST BAKIŞIN ÇIKMAZLARI

HADİS DEĞERLENDİRMELERİNDE MODERNİST BAKIŞIN ÇIKMAZLARI

Muhâl ve münker muhteva taşıyan veya bu türden bir sonuca götüren hadislerin isnadı nasıl o

MODERN DÖNEMDE SÜNNETİN HÜCCET DEĞERİNE DİL UZATILMASI

MODERN DÖNEMDE  SÜNNETİN HÜCCET DEĞERİNE DİL UZATILMASI

FİTNENİN TARİHÇESİ Dr. Mustafa el-A’zamî “Dirasat fi’l-Hadisi’n-Nebevî” adlı kita

SİYER OKUNURKEN DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN BİR HUSUS

SİYER OKUNURKEN DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN BİR HUSUS

Bu güne kadar Hz. Peygamber hakkında birçok kıymetli eser kaleme alınmıştır. Bu eserlerin ç

HATEMİYYET’E DAİR FARKLI BİR TAHKİK

HATEMİYYET’E DAİR FARKLI BİR TAHKİK

Bu yazıda Muhammed Mustafa’nın (sallallahu aleyhi ve sellem) son Peygamber, Kur’an’ın da im

MEALCİLERİN SÜNNET HAKKINDAKİ ŞÜPHELERİ VE BUNLARA VERİLEN CEVAPLAR

MEALCİLERİN SÜNNET HAKKINDAKİ ŞÜPHELERİ VE BUNLARA VERİLEN CEVAPLAR

Hadisleri inkar edenlere mealciler, akılcılar ve Kur'an'cılar denilir. Bunlar kendilerine nispet

HZ. PEYGAMBERE KARŞI GÖREVLERİMİZ

HZ. PEYGAMBERE KARŞI GÖREVLERİMİZ

İslâm bir dindir. Bu dini gönderen Allah (cc)'dır. Bu dinin bir kutsal kitabı, bir peygamberi,

HZ. PEYGAMBER HAKKINDAKİ TAVRIMIZ NASIL OLMALI?

HZ. PEYGAMBER HAKKINDAKİ TAVRIMIZ NASIL OLMALI?

Hucurât, 2. âyet: “Ey iman edenler! Seslerinizi, Peygamber'in sesinin üstüne yükseltmeyin. Bi

SÜNNETE BAŞVURMADAN KUR’AN’LA AMEL ETMENİN İMKANSIZLIĞI

SÜNNETE BAŞVURMADAN KUR’AN’LA AMEL ETMENİN İMKANSIZLIĞI

Sahâbe, dinî hükümleriKur’an-ı Kerim’den alıyordu. Ancak çoğu kez Kur’an ayetleri tafs

SAHABENİN HADİS YAZMAMASININ ÜÇ SEBEBİ

SAHABENİN HADİS YAZMAMASININ ÜÇ SEBEBİ

“Sahâbenin hadisleri yazmamasının üç sebebi vardır. Birinci Sebep: Allah Rasûlü'nün (S.

Elbette onların etleri ve kanları Allah'a ulaşmayacaktır. Ancak O'na sizin takvanız erecektir. Onları bu şekilde sizin buyruğunuza verdi ki, size yolunu gösterdiğinden dolayı, Allah'ı tekbir ile yüceltesiniz.

Hac:37

GÜNÜN HADİSİ

Herkesin niyet ettiği ne ise eline geçecek olan ancak odur.

Buhari

TARİHTE BU HAFTA

*Şair Muhammed İkbal'in vefatı(21 Nisan 1938) *TBMM'nin açılışı ve çocuk bayramı(23 Nisan 1920) *Osmanlı-Rus Harbi(24 Nisan 1877) *Hudeybiye Gazvesi(26 Nisan 628) *II.Abdülhamid'in tahttan indirilmesi(27 Nisan 1909)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI