Cevaplar.Org

SEYDA FETHULLAH AYTE Ä°LE OHÄ°N MEDRESELERÄ° ETRAFINDA SOHBETÄ°MÄ°Z

Seyda Fethullah Ayte Hocaefendi ile Şark medrese eğitim zincirinde çok önemli bir rolü olan Ohin medreseleri hakkında konuştuk.


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2017-09-12 20:37:43

Takdim

"O zahirperestler emin olsunlar ki, sa'yleri beyhudedir. Şimdiye kadar böyle avamperestane safsatalar ile bizi cahil bıraktılar. Bundan sonra bizi cahil bırakmakla cehlimizden istifade etmek istiyorlar. Olmaz ve olamaz; medreseler hayatlanacaktır vesselâm..."(Üstad Bediüzzaman, Muhakemat s, 51)

Yüzyıl önce yukarıdaki satırların yazarı bir müjde vermiş. İnşallah şimdi medreseler canlanmaya başlıyor. Bu meselede üstün gayret göstermiş asil bir aileden büyük bir âlimle kısa da olsa bir mülakat gerçekleştirdik. Seyda Fethullah Ayte Hocaefendi ile Şark medrese eğitim zincirinde çok önemli bir rolü olan Ohin medreseleri hakkında konuştuk. Kendileri Üstad Bediüzzaman'ın hocalarından Şeyh Fethullah Verkanisi'nin torunlarından..Şeyh Fethullah büyük dedesi oluyor. Dedesi Şeyh Alaadin Ohini(v. 1949) pederi Şeyh Halid Efendi(v. 1986) yine Şark medreselerinin yüz akı iki kutlu sima..

"Yirmibeş senelik dehşetli ve medreseleri öldüren istibdad(Münazarat, s: 104)'a rağmen, en zor şartlar altında faaliyetlerine devam eden bu ilim irfan yuvası hakkında merhum milletvekili ve alim Gıyaseddin Emre beyin şu veciz ifadelerine yer vermeden yapamayız;

"Şeyh Halid Efendi'nin bütün âilesi, Bitlis'in Mutki kazasının Yukarı Koyunlu(Ohin) köyünde oturmaktadır. Gerek kendi çocukları, gerek ağabeyi ve kardeşi ve onların çocukları hepsi ilimle meşguldürler. Nadide bir kütüphane sahibidirler. Çünkü bu aile Faruki sülalesinden olup, Buhara'da yerleşen ve Medrese-i Mir-i Arabî'yi tesis eden büyük âlimlerin torunlarıdırlar. O zamanlar, o aileden olan âlimlere " zırhu'ş-şeria, re'süs şeria, sırru'ş şeria ünvanları verilmiştir.

O dönemlerden beri, bütün ecdadlarının eserlerini ve kitaplarını büyük bir titizlikle tavsiye etmektedirler. Eski kitapların her sınıfından görmek isteyenler varsa, oraya müracaat edebilirler. Bizim milli kütüphanelerimizde bulunmayan kitaplar vardır ve adedi 26.000'dir.

Bu muhterem aileyi Bediüzzaman vasıtasıyla tanışırız. Şeyh Halid el Faruki Efendi hakkında bir şeyler yazmak istedik. Fakat ne yazarsak yazalım, gidip orayı görmeden ve birkaç gün melek hasletli olan o insanlar içinde bulunmadan onları tarif etmek çok zor oluyor. İslam yaşayışı ve o tatbikatı görmek isteyenlere tavsiyem odur ki, gitsinler orayı görsünler ve birkaç gün orada kalsınlar." Saygılarımla. Salih Okur/cevaplar.org

Mülakatımız, mütevazi Hocamıza Ohin medreselerinin geçmişi ve bugünü hakkındaki sorumuzla başlıyor. Şöyle diyor Hocaefendi;

-Törehan Serdar Bey 'Bitlis'in Sarıklı Kahramanları' adlı eserinde ve yeni kitabı 'Gönül Sultanları' adlı eserinde ailemizin büyükleri hakkında epey güzel şeyleri bir araya getirmiş, ondan istifade edebilirsin..

Hakikaten o zor dönemde, o maddi-manevi kıtlık dönemlerinde onların gayretleri sayesinde bizim oralarda medrese ilimleri devam etmiştir. Seyda Molla Masum derdi ki; "Biz Godişkan'da okuyan bir kaç talebe idik. Yiyecek-içeçek bir şeyimiz pek yoktu. Godişkan ile Ohin arası yaya olarak bir buçuk- iki saattir. Ohin'de Perşembe günleri "atle" vardı. (Atle; yağlı yemek demektir.) Biz Perşembe günleri kaşıklarımızı alıp, yürüyerek Ohin'e geliyorduk. Yemeğimizi yeyip, tekrar yayan olarak köye dönüyorduk."

İşte bu kadar zorluklara rağmen medrese faaliyetlerini muhafaza ettiler ve şimdi inşallah yayılıyor. 

Seyda Molla Hüseyin babamın ilk halifesidir, halen 98 yaşında ve hayattadır. Diyor ki; "Seydam vefat etti. Ben okumak istiyordum. O zaman Ohin'i bilmediğim için, Nurşin'de okumak istiyordum. Tatvan'a geldim. Orada Molla Muhammed Saki vardı. Kendisi de o zaman talebeydi. İzinli olarak evine gelmişti. Ona misafir oldum. Ertesi gün ayrılırken Molla Muhammed Saki "sen nerede okumak istiyorsun" diye sordu. "Valla ben Nurşin'e gitmeyi düşünüyorum" dedim. "Ohin'e gel. Orada Şeyh Halid talebeleri o kadar çok seviyor ki.. Hem ne onun gibi alim var, hem ne onun gibi talebeyi seven var" dedi. Ben böylece Ohin'e geldim. Tabii oradaki okuma, oradaki tahsil, gerçekten Şeyh Halid'in talebelere sevgisi beni oraya bağladı."

O zaman Doğudaki bütün medreselerde Şeyh Halid'den, onun ilminden ve fazlından bahsedilirdi. Hatta Diyanet İşleri başkanımız Mehmed Görmez bey diyor ki; "Ben medresede talebeydim. Adilcevaz'da okuyordum. Herkes Şeyh Halid'den bahsediyordu. Bir gün baktım, Şeyh Halid Adilcevaz'a gelmiş. Fırsattan istifade ben de yanına gittim, teberrrüken üç gün kendisinden ders okudum."

O sıkıntılı dönemlerde medrese eğitimini devam ettirmişler. Hatta merhum ağabeyim Muhammed Bakır diyordu ki; "Altmış ihtilalinin sıkıntılı günlerinde babam beni bir kaç defa Nurşin'e gönderdi. Nurşin talebesiz kalmasın diye. Biz gündüzleri askerler göremesin, bulamasın diye büyük bir mağarada ders okuyorduk, geceleri de medresede. Sabah erkenden mağaraya veya bizim evin arkasındaki tepede büyük bir çukur vardı, oraya gidiyorduk, akşamları medrese dönüyorduk."

İşte öyle muhafaza etmişler.. ama o zamanki yetişen hocalar hakikaten de allame olup çıktılar. Onların gayesi sadece ilim okumak, sadece müderris olabilmek, sadece Müslümanlara hizmet edebilmekti. Şimdi ise talebeler hep imtihanları düşünüyorlar, kadro açılmasını, imamlığa girebilmeyi, vaiz olabilmeyi düşünüyorlar. Bu konuda sıkıntılar çok var. O zamanlar ise talebe sırf Allah rızası için okuyordu. O zaman benim hatırladığım, hemen her köyde talebe vardı. Mesela Mutki gibi bir yerde en az on yerde talebe vardı. Bitlis'te belki yüz yerde talebe vardı.

Sonra onu bitirdiler. Seksen darbesi çok sıkıntılı geçti. Rahmetli Özal geldikten sonra bir rahatlama oldu, o başka. 28 Şubat ise Doğudaki medreseleri tamamen kaldırdı. Çok zorluk oldu o zamanlar.

Bir de o sıralar PKK dönemiydi, onlar da çok zarar yaptılar. Medreseler bitti, sadece bir kaç yerde kaldı. Hatta PKKlılar –o zaman köylerle irtibatları daha kopmamıştı- köylere geliyorlar, nerede bir talebe görürlerse, tehdit yapıyorlar ve diyorlardı; "ne yapıyorsunuz, işte bizi geride bırakan bu medreselerdir" diyorlar, tehditler savuruyorlardı. Bir yandan onların baskıları, diğer yandan bazı yetkililerin zorlamaları ile medrese eğitimi bitme noktasına geldi.

İşte millet böyle bir durumda, arayış içindeyken, bu sefer karşısında FETÖ'cüleri gördü. "İşte aradığımız buydu" diye herkes ona sarıldı. Yoksa medreseler olsaydı, millet ne onlara ne de diğerlerine yönelirdi.

Onun için, şimdi bu eğitim yuvalarına, bu medreselere çok sahip çıkmak lazım. Memleketimizde gençlerin yüzde altmışı maalesef sosyalist olmuşlar, ateist olmuşlar. Doğudaki gençlik çok bozuldu, onlara sahip çıkmak lazım. Bunun için de medreselerin hayatlanması lazım. Şimdi de çok şükür bu meyanda medreseler artmaya başladı..

-Efendim, biraz Ohin medreselerinin yüz akı Şeyh Saffetullah Efendiden de bahsedebilir miyiz? Bu zatı çok az tanıyoruz ama çok büyük bir alim olduğunu biliyoruz..

-Evet.. Şeyh Saffetullah Efendi hakikaten büyük bir allame idi. Belki, yaşıyor olsaydı, dünyada şu anda onun gibi bir âlim olmayacaktı. Tüm Medrese Sıra kitapları ezberindeydi. Mesela Molla Cami kaç sahifeyse-600 sahifedir- aynen ezberindeydi. Hakikaten çok mahirdi.

Fünun-u Muhtelife adıya neşredilen eserinde 37 kitabın ibarelerinde, baskılarındaki sehivleri tek tek ele almış, zor anlaşılan her meselesine mana vermiş, görmüşsündür.

Üstad Bediüzzaman'ın Kızıl İcaz'ına o şerh yapmıştır. Ondan başkası da yapmamış. Gerçi Mela Musa(Celali) bir şeyler yapmış, Üstadın kardeşi Molla Abdülmecid bir şeyler yapmış. Ama her ikisi de, Seyda gibi(Saffetullah efendi) tamamını ele almamışlar. Şeyh Saffetullah ise tamamen açıklamış, şerh yapmış. O şerhi okuduğunuzda Seydanın ilminin büyüklüğünü görüyorsunuz.. Üstad orada çok muamma şeyler konuşuyor. İlmini konuşturuyor. Ama Seyda da tahkikatıyla kitabı tamamıyla çözmüştü.

-Seyda Saffetullah Efendi ne zaman vefat etti?

-1991'de vefat etti. O sıralar 52-53 yaşlarındaydı. Son zamanlarında telifata başlamıştı. Çok şeyler yapacaktı. Mesela dedemiz Şeyh Aladdin Efendi'nin Usul-i hadis hakkındaki eserini şerh yaptı. İnşallah o eser de basılacak..

Çok acayipti. Ta 1970'lerde Almanya'dan Arapça daktilo getirtti. O zaman öyle bir daktilo Türkiye'de hiç yoktu. İşte, o Fünûn-u Muhtelife'yi o daktilo ile yazdı. Boş vakti yoktu. Ya ders verir, ya okur ya da eser telifiyle uğraşırdı. Hakikaten emsali çok az bulunacak bir şahıstı.

Çok zeki bir insandı. Babamın amcasının oğlu Molla Gıyaseddin Emre merhumun oğlu Ali Rıza mühendistir. Bir ara Ohin'e gelmişti. Cebirle alakalı hesaplamalar üzerine bazı sorular soruyordu. Seyda Cebir okumamış olmasına rağmen kafasından bazı hesaplamalarla, kendisine göre bazı formüllerle öyle cevaplar veriyordu ki, Ali Rıza demişti; "Seyda, vallahi ben mühendisim. Ama doğru olan senin cevapların, benimkiler yanlış."

Çok zekiydi, acayip bir zekası vardı..

-Şark uleması arasında o zamanlar zekasıyla merhum Molla Sadreddin Hoca vardı değil mi?

-Evet Sadreddin Yüksel zekiymiş, ben kendisini sadece bir kere gördüm. Fakat zannetmiyorum ki Seyda Saffetullah'ın yarısı kadar dahi olsun. Gerçekten Şeyh Saffetullah çok acayipti. Tabii Sadrettin Hocanın şöhreti var..

Vanlı Molla İbrahim Hoca vardı, geçen sene Mekke-i Mükerreme'de vefat etti, Allah rahmet eylesin. O anlatıyordu; "Bir gün Sadreddin Hoca, Ohin'e gelmişti. Biz köye yakın bir yere onu pikniğe götürdük. Şeyh Saffetullah talebelere dedi ki; "Molla Sadreddin'e bir haşiye gösterin."

Suyuti'ye Ebu Talib'in bir haşiyesi var. Orada ağır bir yer var, onu gösterdiler. Mütalaa etti, mütalaa etti, getirdi, götürdü. Epey mütalaa etti, sonra dedi; "Şeyhin(dedem Şeyh Alaaddin'i kastediyor) Suyuti üzerine şerhi yok mudur?" Dediler ki; "Var ama, orada bir haşiye var, onu sana göstermeyiz." "Söz, haşiyeye bakmam" dedi. Kitabı verdiler. Elini haşiyenin üzerine koydu, öyle mütalaa etti. Epey zaman mütalaa etti. Çözemedi. En sonunda elini kaldırdı, (orada babam Şeyh Halid'in haşiyesi vardı) haşiyeyi okudu, sonra dedi ki; "Valla Şeyh Halid'in haşiyesi olmasa kimse bunu bilemez."

Sonra talebelere döndü, dedi ki; "Ey talebeler! Benim ismim meşhurdur, herkes "Molla Sadreddin zekidir, âlimdir" diyor. Fakat vallahi Şeyh Halid benden daha çok zeki, benden daha âlimdir."

Belki biliyorsun, Bediüzzaman gençliğinde Şeyh Ahmed-i Hani'nin türbesine girmiş, ondan manevi dersler alıyordu. İnşallah biz de o seydadan (Seyda Saffetullah) ders alırız.

O, şu zamanda olsaydı, büyük hizmete medar olacaktı ama kısmet, kader..

-Şeyh Saffetullah Efendi bir rahatsızlık vesile ise mi vefat etti?

-Tabii şekeri vardı. Şekerinin olduğu bilinmedi, sonra felç gibi bir şey geçirdi. Bir ara dengesini kaybetti, meğer şekerdenmiş. O zaman şekeri olduğu bilinmiyordu. Sonra biraz düzeldi, yine telifatlara başladı. Bir gün yatsıdan sonra düştü. Daha hastahaneye götürülürken, yolda vefat etti. Allah rahmet eylesin..

-Seyda, Diyanet Ä°ÅŸleri Reisi Adilcevaz'da medrese mi okumuÅŸ?

-Tabii tabii.. İki sene orada Molla Zeki'de okumuş. Molla Zeki de amcam Şeyh Asım'ın talebesi.. Diyor; "Ben orada okurken herkes Şeyh Halid'in ilminden bahsederdi. Adilcevaz'a geldiğinde ben de üç gün teberrüken ders okudum. Ben manevi heybetinden gözlerine bakamıyordum." Gerçekten de çok heybetliydi.

-Seydam, o sıralar sizin havalide meşhur başka hangi hocalar vardı?

-Mesela Molla Sadreddin meşhur..Yine babamda okuyan Molla Üzeyir çok iyi bir âlimdi. Seyda Molla Nurullah vardı, onu biliyor musun?

-Seyda Nurullah Cezeri mi?

 -Hayır, bu, Seyda Molla Masum'un amcası..O Mele Nurullah da babamın talebesi..Seyda Mela Hacı Saki vardı, amcam Şeyh Asım'ın talebesi, o da iyi bir âlimdi. Seyda Mele Hüseyin; babamın halifesi yine öyleydi. Bu eskiler böyle hep emsalsizdi. Eskiler hepsi öyledi, o dönem hocalar hep öyleydi. Mesela Seyda Muhammed Masum, öyleydi. Molla Abdullah Karaköy vardı, o da amcam Şeyh Asım'ın talebesi idi. Büyük bir alimdi. Fıkıh üzerine 600 sayfalık bir kitabı var. Şafii fıkhındaki tüm önemli ve zor meseleleri bir araya getirmiş, izah ve şerh yapmış, açıklamış. Hakikaten büyük bir âlimdi.

O Seyda Mele Nurullah 11 bin mısra ile Siyer-i Nebevi'yi nazım olarak yazmış, onu biliyor musun?

-Bilmiyorum..

- Şahsen onu bilmek lazım. Kürtçe olarak beş bin beş yüz mısra siyer, beş bin altı yüz mısra da şemail..O da babamın talebesiydi, aynı zamanda hattattı. Hiç boş durmazdı. Bir de onun bir divanı var, Arapça, Farsça, Kürtçe ve Türkçe şiirlerini muhtevi. Divanında hep Peygamber aleyhisalatu vesselama methiyeler var.

Vefatından bir ay- bir buçuk ay evvel ziyaret ettim. Baktım, çok neşeliydi. Çok hasta ve yaşlıydı. O sırada 94 yaşındaydı.

Kendisini sevinçli görünce sebebini sordum. Dedi ki; "Valla ben bu gece bir rüya gördüm. Baktım, benim seydam( babam Şeyh Halid'i kastediyor) bana yolda rastlıyor, çok kızıyor; "Yahu sabahtan beri seni arıyoruz, nerdesin?" "Kurban hayırdır" diyorum. Diyor ki; "Rasulullah efendimiz seni bekliyor." Sordum; "nerededir?" Bana işaret etti, ben bir odaya girdim. Çok hastayım, çömelerek gidebildim, kapıyı açtım. Baktım, oturuyor. Bir yatak üzerinde oturmuş, mübarek yüzünü göremiyorum. Etrafa aydınlık veriyor. Baktım yalın ayaktır, hemen gittim ayaklarına sarıldım, mübarek ayaklarını öptüm.

Sonra benden sordu; "Şu beyti sen mi söyledin" "Neam(evet) ya Rasulullah" dedim. "Ahsente"(güzel söyledin) buyurdu. Beyitlerimi sırayla saydı ve hepsini de "ahsente" diyerek kabul etti.

Sonra divanında meşhur (Kürtçe)bir beyti var;

"Hazar zozan bi kurban bi jibo tayba Rasulullah"

"Bin yayla kurban olsun Rasulullah'ın Taybasına(Medine şehrine)" diye başlıyor.

Rasulullah sordu; "Bunu da sen mi söyledin" "ben söyledim Ya Rasulullah" dedim. Bu sefer "ahsente, ahsente, ahsente" diye üç defa buyurarak, bu beyti beğendiğini ifade buyurdu."

 Ve bundan sonra Mele Nurullah daha kendine gelmedi, o muhabbetle vefat etti. Allah rahmet eylesin. Hakikaten çok muazzam bir şairdi, hizmeti çoktu, çok da âlimdi. Vefat edinceye kadar hiç talebesiz kalmadı, devamlı talebe okuttu.

-Seydam çok teşekkür ederim. Allah razı olsun..

-Cümlemizden..

 

 

 

 

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

Nurican, 2018-11-22 16:34:58

üstad Mele Nurullah hocamızı tanıdım ve hizmetinde de bulundum çok güzel insandı Rabbim Rahmet eylesin inşaAllah

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DÄ°ÄžER YAZILAR

YAVUZ BÃœLENT BAKÄ°LER BEYEFENDÄ° Ä°LE MÃœLAKATIMIZ-3

YAVUZ BÃœLENT BAKÄ°LER BEYEFENDÄ° Ä°LE MÃœLAKATIMIZ-3

-Hocam, dilimize sadece Arapçadan ve Farsçadan değil diğer dillerden mesela Yunancadan veya baş

YAVUZ BÃœLENT BAKÄ°LER BEYEFENDÄ° Ä°LE MÃœLAKATIMIZ-2

YAVUZ BÃœLENT BAKÄ°LER BEYEFENDÄ° Ä°LE MÃœLAKATIMIZ-2

Hocam dilde tasfiyeler ile 300-500 kelimeyle konuşabilen bir nesil nasıl büyük düşünebilecek?

YAVUZ BÃœLENT BAKÄ°LER BEYEFENDÄ° Ä°LE MÃœLAKATIMIZ-1

YAVUZ BÃœLENT BAKÄ°LER BEYEFENDÄ° Ä°LE MÃœLAKATIMIZ-1

Takdim Kıymetli ziyaretçilerimiz, değerli mütefekkir, şar ve yazar Yavuz Bülent Bakiler beyef

SEYDA FETHULLAH AYTE Ä°LE OHÄ°N MEDRESELERÄ° ETRAFINDA SOHBETÄ°MÄ°Z

SEYDA FETHULLAH AYTE Ä°LE OHÄ°N MEDRESELERÄ° ETRAFINDA SOHBETÄ°MÄ°Z

Seyda Fethullah Ayte Hocaefendi ile Şark medrese eğitim zincirinde çok önemli bir rolü olan Ohi

MUSTAFA ÖZCAN HOCAMIZ İLE COĞRAFYAMIZDAKİ SORUNLAR ETRAFINDA-2

MUSTAFA ÖZCAN HOCAMIZ İLE COĞRAFYAMIZDAKİ SORUNLAR ETRAFINDA-2

-Demin biraz değindik ama şöyle sorayım, Mezhebinin görüşünü savunan bir mümin “mezhebin

MUSTAFA ÖZCAN HOCAMIZ İLE COĞRAFYAMIZDAKİ SORUNLAR ETRAFINDA-1

MUSTAFA ÖZCAN HOCAMIZ İLE COĞRAFYAMIZDAKİ SORUNLAR ETRAFINDA-1

Takdim Kıymetli ziyaretçilerimiz, geçtiğimiz ay değerli araştırmacı-yazar Mustafa Özcan be

SALÄ°H EKÄ°NCÄ° HOCAEFENDÄ° Ä°LE TARTIÅžILAN MESELELER ETRAFINDA-4

SALÄ°H EKÄ°NCÄ° HOCAEFENDÄ° Ä°LE TARTIÅžILAN MESELELER ETRAFINDA-4

-Ahmed bin Hanbel’in Müsned’inde naklettiği bazı hadisler için “keşke bunları nakletmese

SALÄ°H EKÄ°NCÄ° HOCAEFENDÄ° Ä°LE TARTIÅžILAN MESELELER ETRAFINDA-3

SALÄ°H EKÄ°NCÄ° HOCAEFENDÄ° Ä°LE TARTIÅžILAN MESELELER ETRAFINDA-3

-Eş’ariler ile Maturidiler arasındaki fikri çatışmaların dini yorumlamada zarar verdiğini s

SALÄ°H EKÄ°NCÄ° HOCAEFENDÄ° Ä°LE TARTIÅžILAN MESELELER ETRAFINDA-2

SALÄ°H EKÄ°NCÄ° HOCAEFENDÄ° Ä°LE TARTIÅžILAN MESELELER ETRAFINDA-2

-Usul-i fıkıhta bir şeyin vacip veya mendup olmasında yeni bir usul olarak şu söylenmektedir;

SALÄ°H EKÄ°NCÄ° HOCAEFENDÄ° Ä°LE TARTIÅžILAN MESELELER ETRAFINDA-1

SALÄ°H EKÄ°NCÄ° HOCAEFENDÄ° Ä°LE TARTIÅžILAN MESELELER ETRAFINDA-1

Salih Ekinci Hocaefendi ile son röportajımız

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE MODERNİST DÜŞÜNCE VE BİD’ATKAR MEZHEPLER ÜZERİNE-3

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE MODERNİST DÜŞÜNCE VE BİD’ATKAR MEZHEPLER ÜZERİNE-3

-Seyda izninizle başka bir soruya geçiyorum. Vehhabiler ehl-i sünneti müşrik olarak mı görmek

Yeryüzüne iyi-yararlı kullarım vâris olacaktır.

Enbiya, 105

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Bir kimseye şer olarak bir müslüman kardeşine hakaret etmesi kafidir.

Riyazü's Salihin, 3/1605

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Fatih Camii Tekrar İbadete Açıldı(15 Nisan 2002) *Şeyhülislam İbn-i Kemal'in Vefatı(16 Nisan 2002) *Einstein'in Ölümü(18 Nisan 1955) *93 Harbi Başladı(19 Nisan 1877) *Miladi Takvime Göre Efendimiz'in(s.a.v) Doğumu(20 Nisan 571)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI