Cevaplar.Org

SEVİNCİNDEN AĞLAYAN ENGELLİ ÖMER VE ENGELLİLERE MÜSLÜMANCA BAKIŞ

Esen Yalı’da bir derse davet edilmiştim. Ayaklarından engelli bir genç de derse gelmişti. Lise birinci sınıf öğrencisi imiş. Adı Ömerdi. 28. Söz’den yani Cennet Risalesi’nden ders yapmamız istendi. “Olur” dedik, başladık. Ömer o kadar güzel ders dinliyor ve o kadar güzel anlıyordu ki zekâsına, sevecenliğine ve hayat dolu oluşuna hayran kaldım. Bir ara Ömer sordu:


Vehbi Karakaş

vehbikarakas@hotmail.com

2017-12-08 21:43:32

Esen Yalı'da bir derse davet edilmiştim. Ayaklarından engelli bir genç de derse gelmişti. Lise birinci sınıf öğrencisi imiş. Adı Ömerdi. 28. Söz'den yani Cennet Risalesi'nden ders yapmamız istendi. "Olur" dedik, başladık. Ömer o kadar güzel ders dinliyor ve o kadar güzel anlıyordu ki zekâsına, sevecenliğine ve hayat dolu oluşuna hayran kaldım. Bir ara Ömer sordu:

-Hocam, ben, cennette engelli olmaktan kurtulacak mıyım?

-Ömerciğim, sen bizden daha mükemmel olacaksın. 33 yaşında, taptaze, güzellerden güzel bir delikanlı olacaksın. Bütün organların tam ve kusursuz olacak. Ömer biz senin kadar garantili değiliz. Sen ahiret açısından bizden daha çok garantidesin" deyince Ömer sevincinden ağlamaya başladı. Beni ve bütün dinleyenleri de ağlattı. Kendimize gelince:

-Ömer, biliyor musun, dedim, bu gün seni taşımayan ayakların, yarın ahirette senin kurtuluşuna vesile olacak. Bu söylediklerime delil olsun diye bir kaç misal arz edeceğim:

Yüce Rabbimiz kudsî hadislerinde buyurmuşlar ki:

"Ben kulumun iki sevgilisini (yani iki gözünü) almakla imtihan ettiğimde, o buna sabrederse aldıklarıma bedel ona cenneti veririm." [1]

Bundan yola çıkarak vücudun organlarından her hangi birilerinin alınması halinde sabredenleri de aynı kategoride düşünmeye bir engel yoktur.

Peygamber Efendimiz de buyurmuşlar ki:

"Mümin bir kişiye bir ağrı, bir yorgunluk, bir hastalık, bir üzüntü isabet etse, hattâ ayağına bir diken batsa… Bunlar, müminin günahlarına keffaret olur."[2]

SAR'ALI KADIN

İbn-i Abbas, Ata b. Ebî Rebah'a demiş ki:

-Sana cennetlik bir kadın göstereyim mi? O da:

-Göster, demiş. İbn-i Abbas:

-Şu siyah kadın, dedikten sonra sebebini şöyle açıklamış:

Bir gün bu kadın geldi, dedi ki:

- Ey Allah'ın Rasulü! Ben sar'a hastasıyım. Sara nöbeti geldiğinde üstüm başım açılıyor. İyileşmem için Allah'a dua eder misiniz?

Hz. Peygamber şöyle buyurdu (sav):

-Eğer sabredeyim dersen, sana cennet vardır. Ama yine de istersen, sana şifa vermesi için Allah'a dua ederim, buyurdu.

Bunun üzerine kadın:

- Ben (hastalığıma) sabrederim. Ancak sar'a tuttuğu zaman üstümün başımın açılmaması için dua buyurunuz, dedi.

Hz. Peygamber de sadece bu kadarı için ona dua etti.[3]

Bütün engelli kardeşlerime sesleniyor ve diyorum ki:

 Bu sar'a hastalığı nasıl bu kadının cennete gitmesini garantilemişse, sizin engelli haliniz, hastalıklarınız ve musibetleriniz de sabırlı, şükürlü olduğunuz takdir de inşallah sizin cennete gitmenizi garanti edecektir.

AKIL HASTALARININ AHİRETTEKİ DURUMU

Efendimiz buyurmuşlar ki:

"Üç kimseden kalem kaldırıldı: Büluğ çağına erinceye kadar çocuktan, uyanıncaya kadar uyuyandan ve şifa buluncaya kadar akıl hastasından."[4] Yani bunlar yaptıklarından veya yapmadıklarından sorumlu tutulmayacaklardır. Bu demektir ki akıldan engelli olanlar da cennetliktir.

ALLAH ENGELLİLERİN YANINDA

Allah, inanan engelli kullarının onurunu koruma uğruna son elçisi, alemin gözdesi ve rahmeti Muhammed Mustafa'sını dahi uyarmış ve bu hususta başlı başına bir sure göndermiştir. Bu uyarı şöyle gerçekleşmiştir:

Peygamberimiz (s.a.v) Mekke'nin ileri gelenlerine İslam'ı anlatıyordu. Gözleri görmeyen Ümm-i Mektum'ın oğlu Abdullah geldi. Abdullah İslam'ı öğrenmeye çok düşkündü. "Ey Allah'ın Rasulü! Allah'ın sana öğrettiklerini bana öğret." dedi. Bunu bir kaç kez tekrarlayınca, Peygamber'imiz, yüzünü ekşitti. Peygamberimizin bu tavrı, onu küçük gördüğünden değil, müşriklere İslamiyet'i anlatma ve tebliğ fırsatını kaçırma endişesindendi. Söz yok, sadece bir yüz hareketi ve bir mimik vardı. Hepsi o kadar. İşte bu kadarına da Allah'ın izni ve rızası yoktu ki Allah, indirdiği ayetleriyle Habib-i Edibini uyardı. Bu uyarı Onun (sav) şahsında bütün ümmete bir uyarı idi.

Aşağıda arz edeceğim ayetleriyle Yüce Allah, engellilerin yanında olduğunu açıkladı. Bırakın maddi haklarının çiğnenmesini, onur ve gururlarının, manevî haklarının dahi incinmesine razı olmadığını, olmayacağını, onlara sahip çıktığını, onlara sahip çıkana sahip çıkacağını bütün insanlığa ilan etti. Ve şöyle buyurdu: 

 

"Görmeyen (Ama) kendisine geldi de o, yüzünü ekşitti ve arkasını döndü. Ne biliyorsun belki o temizlenecek, yahut öğüt alacaktı da o öğüt ona fayda verecekti. Kendini (sana) muhtaç görmeyene gelince, Sen ona yöneliyorsun. Oysa ki onun temizlenip arınmasından sen sorumlu değilsin. Fakat Allah'tan korkup koşarak sana gelenle ise, sen ilgilenmiyorsun. Hayır! Sakın bir daha böyle yapma. Şüphesiz bunlar bir öğüttür. Dileğen bunlardan (Kur'an'dan) öğüt alır.[5]

İşte insan hakkına, engelli hakkına saygı buna derler. Yedinci asrın başlarında gelen bu zarafet, bu nezaket, bu hak ve bu saygının neresindedir acaba çağdaş dedikleri medeniyet?

Engellilerin hakkını, onurunu zayi etmeyen Allah hangi hakkı zayı eder? Bir engellinin onurunu kırıcı en ufak bir davranışı Sevdiği Peygamberinin yanına koymayan Allah, hangi zalimin zulmünü yanına koyar?

Bu olaydan sonra her ne zaman Peygamberimiz a'ma Abdullah'ı görmüşse ona:

-Merhaba ey kendisi hakkında Rabbimin beni uyardığı zat, hoş geldin, der,[6] Abdullah'ı muhabbetinin bağrına basarmış.

Hz. Enes (ra) anlatıyor:

Rasulullah'ın Zahir adında bir sahabesi vardı. Bu zat, çölden şehre geldikçe çiçek, meyve ve bitkilerden hediye getirirdi. Peygamberimiz (sas):

"Zahir bizim badiyemiz (köyümüz, tarlamız), biz de onun şehriyiz!" derdi. Çünkü Peygamberimiz de (sas) çöle dönen Zahir'e şehir ürünlerinden hediyeler verirdi.

Bir- gün Zahir çölden gelmiş, pazarda mallarını satacak yer ararken Peygamberimiz (sas) takip etmiş ve onu arkasından yakalayıp elleriyle gözlerini kapatmıştı. Zahir: "Kimdir o?" derken, göz ucuyla süzünce Rasûlullâh (sas) olduğunu anlamıştı.

Bu sırada Hz. Peygamber (sas) şaka ile: "Bu köleyi kim satın alır?" diye seslenmiş; Zahir: "Bana kimse kıymet biçmez Ya Rasûlullâh! Zira ben sakat ve çirkin bir adamım!" deyince Hz. Peygamber (sas) şöyle buyurmuş: "Ey Zahir, dıştan bakanlara göre sen öyle olsan da senin Allah katında değerin çok büyüktür."[7]

ÖYLEYSE ENGELLİLERE NASIL DAVRANMALIYIZ?

Engellilere davranış tarzımızı iki maddede toplayabiliriz:

1-Bedeni kusurlu olanlara rahatsız edecek şekilde bakmamalıyız. Onları küçük görmekten, lakapla çağırmaktan, alay etmekten kesinkes uzak durmalıyız.[8] Efendiler Efendisi (s.a.v) buyurmuşlar ki: "Bir kimsenin mü'min kardeşini (herhangi bir kusuru ve fiziki engeli sebebiyle) küçümsemesi günah olarak ona yeter."[9]

2-Yardıma ihtiyaç duydukları hususlarda onlara yardımcı olmalıyız.

A'maya rehberlik etmek, sağır ve dilsizlere analayacakları bir şekilde anlatmak, muhtacı ihtiyaç duyduğu yere götürmek, dertlinin imdadına koşmak, koluna girip güçsüze yardımcı olmak, konuşamıyanın meramını anlatmak sadakadır.[10]

Efendimiz buyurmuşlar ki: "Merhamet, sevgi ve birbirine destek olmada mü'minler bir beden gibidir. O bedenin bir uzvu hastalanınca vücudun diğer organları, hasta organın acısını paylaşırlar."[11]

Engelli olanlar da, olmayanlar da imtihandadır. Engelli olanlar, sabır içinde şükürle imtihanı kazanacaklar; engelli olmayanlar da, sağlıklarına şükürle, Allah'a ibadetle, bir de engellilere yardımla imtihanı kazanacaklardır.

ASIL ENGELLİLER, MANEVÎ ENGELLİLERDİR!

"Köre güçlük yoktur, topala güçlük yoktur, hastaya güçlük yoktur. (Bunlar savaşa katılmak zorunda değillerdir.) Kim Allah'a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu, içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyar. Kim de yüz çevirirse, onu çok acıklı bir azaba uğratır."[12]

Yukardaki ayetten anlaşılıyor ki görme ve yürüme engelli olanlardan, hastalardan Allah savaşa katılmalarını istememektedir.

Gözü olduğu halde Allah'ın ayetlerini görmeyenler var. Gözü olmadığı halde Allah'ın ayetlerini görenler var. Onun içindir ki asıl körlük, gözün görmemesi değil, aklın, kalbin ve vicdanın görmemesidir. Allah da zaten, gözleri görmeyenlere kör demiyor, göğüslerdeki gönülleri körelmişlere kör diyor.[13] Ve yine buyuruyor ki: "Onlar, sağırdırlar; (Allah'ın ayetlerini duymazlar.) Dilsizdirler; Allah'ın ayetlerini söylemezler. Kördürler; (Allah'ın ayetlerini görmezler.) Ve onlar artık (Hakk'a) dönmezler."[14]

Yine böyleleri yani manevî engelliler hakkında Yüce Rabbimiz yemin ederek buyuruyor ki: "Andolsun ki, cinlerden ve insanlardan birçoğunu cehennem için yarattık. Onların kalbleri vardır, fakat onunla gerçeği anlamazlar. Gözleri vardır, fakat onlarla gerçeği görmezler. Kulakları vardır, fakat onlarla işitmezler. İşte bunlar hayvanlar gibidirler. Hatta daha da aşağıdırlar. Bunlar da gafillerin ta kendileridir."[15]

AHİRETTEKİ ENGELLİLER

Bu dünyadaki engelliler, imanları, sabırları, şükür ve ibadetleri olduğu takdirde ahiretin en mükemmel ve en yakışıklı insanları olacaklar. Bu dünyada engelsiz olduğu halde imanı olmayanlar veya imanı olup salih ameli olmayanla, sağlığını, gençliğini, güzelliğini, servetini, şöhretini ve şehvetini Alah'ın razı olmadığı yerlerde harcayanlar ve günah işlemekte kullananlar, ahiretin hastaları, özürlüleri ve engellileri olacaklardır. Bu dünyada işlenen günahlar, ahirettte engellilik ve hastalıklar olarak o günahları işleyenlerin bedenine musallat olacaktır.

Nefsin ve şeytanın emirlerini dinleyip Allah'dan ve emirlerinden yüzçevirenlerin ahirette engelli olacağını bakın Yüce Rabbimiz nasıl beyan buyuruyor:

 "Kim Benim zikrimden (Beni anmaktan ve Benim Kur'an'ımdan) yüz çevirirse, artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır ve Biz onu kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz."

 "O da (şöyle) diyecek: -Ben (dünyada iken) gören birisiydim, beni niye kör olarak dirilttin Rabbim?"

Verilen cevap şöyle: "İşte böyle, sana ayetlerimiz gelmişti, fakat sen onları (görmedin) unuttun, bugün de sen işte böyle unutulmaktasın."

"İşte Biz ölçüsüzce davrananları ve Rabbinin ayetlerine inanmayanları böyle cezaladırırız; ahiretin azabı ise gerçekten daha şiddetli ve daha süreklidir.[16]

Allah insanları, sakatlıkları ve sağlamlıkları açısından değerlendirmiyor; imanları ve salih amelleri takvaları ve ihlasları açısından değerlendiriyor. "Sizin Allah katında en değerliniz, en müttekilerinizdir."[17] Yani dini en iyi yaşayanlarınız, anlayanlarınız ve anlatanlarınızdır, buyuruyor.

Bu ayeti tefsir eden hadislerin birinde Fahr-ı âlem Efendimiz (sav) şöyle buyurmuşlar: "Şüphesiz Allah sizin servetinize, suretinize, (zenginliğinize ve yakışıklılığınıza) bakmaz. Ancak sizin kalblerinize ve amellerinize (imanınıza, takvanıza ve salih amellerinize) bakar.[18] Bunlarla sizi tartar ve size değer verir.[19]

Dipnotlar

 [1] Buhari, Marad, 7

[2] Müslim, Birr, 57

[3] Buhârî, Merdâ, 6; Müslim, Birr, 54

[4] Tirmizî, Hudûd, 1

[5] Abese, 80 / 1-12

[6] Razi, et-Tefsîrü'l-Kebîr, xxxı, 50

[7] İbn-i Hanbel, III, 161

[8] Bkz. Hucurat, 49 / 11-13

[9] Müslim, Birr, 32

[10] Bkz. İbn-i Hanbel, V, 169

[11] Tecrid-i Sarih, 12 / 128

[12] Fetih, 48 / 17

[13] Bkz. Hacc, 22 / 46

[14] Bakara, 2 / 18

[15] A'raf, 7 / 179

[16] Taha, 20 / 124-127

[17] Hucurat, 49 / 13

[18] Müslim, Birr, 33; İbn Mace, Zühd, 9

[19] KARAKAŞ, Vehbi, Müslümanca Bakış, Nun Yayınları, 2016-İstanbul

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

CENNET VE CEHENNEM SADECE MANEVİ DEĞİLDİR

CENNET VE CEHENNEM SADECE MANEVİ DEĞİLDİR

Cennet ve Cehennem iki yurttur; birisi sevaba birisi azaba, birincisi muttakilere, ikincisi kâfirle

ACBU’Z ZENEB HADİSİ

ACBU’Z ZENEB HADİSİ

Bir sorunun cevabı; “Müzedeki bir insanın iskeleti 2.000 senedir var olduğu söyleniyor. Halbu

NAMAZDA 17 SIRRI

NAMAZDA 17 SIRRI

İslam Literatüründe “el-Mabud” kelimesi hakiki mabud olan Allah’ın bir vasfıdır. Ebced d

İNSANLARIN AYIBINI GİZLEMEK

İNSANLARIN AYIBINI GİZLEMEK

Kişi kendisine nasıl davranılmasını istiyorsa, başkalarına da öyle davranmalıdır. Bu minva

CEHENNEM NEREDEDİR?

CEHENNEM NEREDEDİR?

Soru: Cehennem Nerededir? Cevap: Cennet ise Kur’an-ı Kerim'de zikredildiği gibi yüksektedir ve

RUM SURESİ ÖZELİNDE FITRAT DİNİ’NE BAKIŞ

RUM SURESİ ÖZELİNDE FITRAT DİNİ’NE BAKIŞ

Rum suresi, Mekki mukattaat sureler sisteminde yer alan, Kur’an’daki tertip numarası 30 olan bi

HADİSLER IŞIĞINDA KOMŞULUK İLİŞKİLERİ-2

HADİSLER IŞIĞINDA KOMŞULUK İLİŞKİLERİ-2

Ebû Hüreyre (r.a) anlatıyor: Rasûlullah (s.a.s) buyurdular ki: “Komşusu, zararlarından emin

HADİSLER IŞIĞINDA KOMŞULUK İLİŞKİLERİ-1

HADİSLER IŞIĞINDA KOMŞULUK İLİŞKİLERİ-1

Kıyâmetin pek yakın olduğu ve vaktin bereketinin azaldığı günümüzde, insanlar dünya tela

SAYGI GÖSTERGELERİ

SAYGI GÖSTERGELERİ

Toplum içerisinde âdâb-ı muâşeret dediğimiz; nezâket, saygı ve görgü kuralları, dünya v

SAHÂBENİN ADALETİ VE ÂLİMLERİN BUNA DAİR AÇIKLAMALARI-2

SAHÂBENİN ADALETİ VE ÂLİMLERİN BUNA DAİR AÇIKLAMALARI-2

İbn Hacer el-Heytemî diyor ki: "Sahabe arasında cereyan eden hâdiseler konusunda dilimizi tutmam

SAHÂBENİN ADALETİ VE ÂLİMLERİN BUNA DAİR AÇIKLAMALARI-1

SAHÂBENİN ADALETİ VE ÂLİMLERİN BUNA DAİR AÇIKLAMALARI-1

1.Hâfız ibn Hacer el-Askalânî el-İsâbe adlı eserinde diyorki: "Ehli-sünnet, sahâbenin âdil

Ey insanlar! Allah'ın size olan nimetini hatırlayın; Allah'tan başka size gökten ve yerden rızık verecek bir yaratıcı var mı? O'ndan başka tanrı yoktur. Nasıl oluyor da (tevhidden küfre) çevriliyorsunuz!

Fatır, 3

GÜNÜN HADİSİ

Kur'an öyle bir servettir ki, O'nu elde edenin hiçbirşeye ihtiyacı kalmaz. O'ndan daha büyük bir zenginlikte bulunmaz.

Camiü's Sagir, 4:535, Hadis No:6183

TARİHTE BU HAFTA

*Fatih Camii'nin yeniden ibadete açılışı(15 Nisan 1772) *Turgut Özal'ın Vefatı(17 Nisan 1993) *Türk-Yunan savaşının başlaması(18 Nisan 1897) *Miladi takvime göre Efendimiz'in (s.a.v.)dünyaya teşrifleri(20 Nisan 571)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI