EL-MUÄ°ZZ, EL-MÃœZÄ°LL
İzzet: üstünlük, galibiyet (1) Zillet: aşağılık (2), aşağıda olma durumu, hor ve hakir olma İzzet ve zillet insanların sıkça kimi zaman doğru kimi zaman yanlış yorumlarla uğruna mücadele verdikleri ya da haşır neşir oldukları iki durum. Tabii mü'min için izzet ve zillet istikamet süzgecinden geçirilmiş anlamlar ifade ediyor, zira O'nun pencereleri bambaşka; engin mi engin, renklerin bir cümbüş içerisinde birbirleriyle kaynaştıkları manzaralara nazır. O'nun için izzet de zillet de Allah'ın(cc) takdirinde. Allah'ın(cc) bir ismi Muizz (izzet veren, ağırlayan, değerli ve şerefli kılan-[3]); bir ismi de Müzill (zillete düşüren, hor ve hakir eden, alçaltan-[4]). Mü'min için iman en büyük bir izzettir. Sahte izzetlerin peşinden koşmaz; mal, mülk, servet, mevki, makam, yemek, içmek onun için sadece araçtan ibarettir; amaç değildir. Bu bakımdan araçları amaçlaşmış olanlar bunlardan uzaklaştıkça çıldırırlar... Bir mü'min ise maddiyatın bozuk gözlerinde zelil olduğunda bile azizdir; zira O'nun en büyük sermayesi imanıdır, bunun dışındakiler O'nun ayağını asla kaydıramaz. Eğer araçlar amaçlaşmaya doğru gidiyorsasahte izzetlerin peşisıra koşanlar ellerini onlara tam uzattıklarında, gerçekten yakaladıklarında ya da biraz sonra zillet üstündeki süslü kıyafetleri atacak ve bütün dehşetiyle gülümseyecektir, tabii bu vuku bulmadan keskin bir dönüş yapılmazsa, tabii sonrasında da olur; yeter ki toprak misafir etmeden önce olsun... Mü'min izzetlidir, azizdir. Aziz olan Allah Muizz'dir, mü'mini Aziz isminin isminden faydalandırmıştır... Mü'min kendisine verilen izzet duygusunun sadece hak olanı müdafaa için var olduğunun farkındadır. O imanının izzetini müdafaa için gerekirse hayatını feda eder, tezellüle (zillete düşme [5]) tenezzül edip yaşamaktansa izzetle ölüp Rabbinin huzuruna öylece çıkmayı tercih eder. Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin 1. Dünya Savaşı sırasında Kosturma'daki esir kampındayken Rus Orduları Başkumandanı Nikola Nikoloviç'in önünde sıfatının(sıfatı: Müslüman alimi olmak,Müslüman olmak) gereği ayağa kalkmayışı ve sonrasında harb divanının O'nu idama mahkum edişi gerçekten bu konuda gösterilebilecek çarpıcı örneklerden biridir. (6) Tabii daha sonra Başkumandan vazgeçip kararı iptal ediyor. İşte gerçek izzet. Bunun yanısıra mü'min Allah'ın (cc) nimetlerinden harama tenezzül etmekle tezellüle düşmeden istifade edebilir. Helal dairesi yeterince geniştir, harama girmeye lüzum yoktur. Mü'min bunun şuurundadır, “sonu felaket olan yollardan başka türlüsüne ölür de yine gitmez, çünkü izzet-i nefsi buna manidir.”(7) İnsana verilen izzet duygusu kimi zaman bazı kimselerde kibir halini alabiliyor, böylece bir nimet daha yanlış yorumlanıp yanlış kullanılıyor. “İzzet, bir insanın kendi haysiyetini tanıması ve onu fani ni'metler için Allah'ın razı olmayacağı yollara saparak hakarete düşürmeyip kıymetli tutmasıdır. Kibir ise, insanın kendisini bilmemesi ve onu hakiki mevkiinin üstünde tutmasıdır. İzzet, Allah'ın verdiği bir şeref bir irfandır”(8) Kibir ise cehalettir. Hele dün zelil olduğunu unutup bir şeyler elde edince kibrin yumuşak ama boğucu kollarına kendilerini salıverenler yok mu! İşte esaretin transparan kolları. O esaret ki, bazen kurbanlarını hiç zorlanmadan heva ve hevesin parmaklıkları ardına gönderir, bazen de karşı cinse duyulan istek, nefis ve şeytanın hükümranlığı, dünya sevgisi; hatta akla kulluk şeklinde tezahür edebilir. Allah'a (cc) kulluğu reddedip bunlara esareti tercih etmenin ne büyük bir gaflet,dalalet, zillet olduğu apaçık ortadadır. İnsan zaten Allah(cc) tarafından yaratılmıştır; ama bazen hakiki Mabud'unu (kendisine ibadet edilen Allah [9]) tanımaz. Yani kabul etse de etmese de Allah'a kuldur, diğer şeylere ise kul olup olmamak tamamen kendi elindedir. Öyleyse hangi akl-ı selim, ehl-i vicdan Allah'a abd (kul, köle[10]) ve abid(ibadet eden [11]) olmak yerine yetersizliği defalarca tescillenmiş (özellikle burada yetersiz olarak “salt akıl” hatıra geliyor, filozofların birbirleriyle çelişmesi bunun için bir örnek olabilir zannediyorum) objelere ya da kavramlara esir olmayı kendine yedirebilir? Kulluk, abdiyet üstünde çokça düşünülmesi gereken kavramlar. Mesela kullukla beraber hakiki, saf bir sevgi de zikredilmelidir; ikisi beraber mütalaa edilebilir. Aksi takdirde kulluğun mahiyeti yanlış anlaşılabilir; hatta bu kimilerini Allah'a kul olmayı zillet saymaya kadar götürebilir. Ben daha böyle bir durumla karşılaşmadım; ama yeri gelmişken söylemek istedim. Şimdi bizi usta bir kalemin anlattığı izzet ve zillet tecellileriyle başbaşa bırakmak istiyorum: “ Kamil insanlar, arza halife kılınmalarından, Cennete namzet olmalarına kadar bütün izzet tecellilerinin Allah'tan olduğunu bilerek, O'nun kudret ve azameti, rahmet ve ihsanı karşısında secdeye kapanırlar. Secde, nefsin zilleti en ileri seviyede tattığı, buna karşılık ruh ve kalbin izzet ve şeref kazandığı en üstün bir makamdır. Kulun Rabbine en yakın olduğu haldir; Allah'a yakınlık ise en büyük bir izzettir” (12) “Bir kul, Allah'ın aziz kıldıklarına tazim etmekle izzete kavuşur; zelil kıldıklarından uzak kalmakla da zilletten kurtulur” (13) “Çocukluk, gençlik derken, olgunlukta bir izzet tecellisi görülüyor. Onu takip eden ihtiyarlık, zillet ve perişanlık yüklü... Derken, ölüm... Zilletin doruk noktası ve imanla göçenler için izzetin ilk basamağı... Önünü göremeyen ihtiyar, ölünce Cenneti seyre başlıyor. Bu izzeti bir yeni zillet takip ediyor: Sur'dan korkma ve mahşere çıkma safhası... İnsan, dünyada ne kadar izzet taslamışsa, orada o kadar zillet çekecek... Başını burada ne kadar dikmişse orada o kadar fazla eğecek. Ne kadar harcamışsa, o kadar hesap verecek.” (14) Ve takdire şayan son bir söz: “Aziz iken Hakk'ın dergahında zelil olalım ki, zelil olduğumuzda O'nun lütfuyla yine izzete kavuşalım.” (15) Dipnotlar: 1- Küçük Lugat- Ömer Sevinçgül- Zafer Yayınları s.78 2- a.g.e. s.191 3- Kur'ân ve Kâinat Penceresinden Esmâ-i Hüsnâ- Doç. Dr. Abdülaziz Hatip- Gençlik Yayınları(Nisan 2001) s.150 -Muizz ism-i şerifinin manası kitapta geçenden yazının akışı içinde biraz değiştirilerek verilmiştir- 4- a.g.e s.150 5- Küçük Lugat- Ömer Sevinçgül- Zafer Yayınları s.180 6- Bediüzzaman Kimdir (Selâhaddin Yaşar- Gençlik Yayınları- 3.Baskı: Temmuz 1995) s.94,95,96 7- Esmâ'ül Hüsna Şerhi-(Merhum)Ali Osman Tatlısu-Yağmur Yayınevi(İstanbul;1982) sayfa: 82 -yazının akışı içinde değiştirilerek aktarılmıştır- 8- a.g.e. s.83 9- Küçük Lugat- Ömer Sevinçgül- Zafer Yayınları s.91 10- a.g.e. s.5 11- a.g.e. s.5 12- Esmâ-i Hüsna Allah'ın Güzel İsimleri-Prof.Dr.Alaaddin Başar-Zafer Yayınları(Eylül 2001) s. 76 13- a.g.e s.77 14- a.g.e s.77,78 15- a.g.e s.78 Genel Olarak İstifade Edilen Kaynaklar: 1-Esmâ'ül Hüsna Şerhi-(Merhum)Ali Osman Tatlısu-Yağmur Yayınevi(İstanbul;1982) sayfa: 82-84 2-Küçük Lugat- Ömer Sevinçgül- Zafer Yayınları 3-Esmâ-i Hüsna Allah'ın Güzel İsimleri-Prof.Dr.Alaaddin Başar-Zafer Yayınları(Eylül 2001) sayfa: 76-78; 46 4-Kur'ân ve Kâinat Penceresinden Esmâ-i Hüsnâ- Doç. Dr. Abdülaziz Hatip- Gençlik Yayınları(Nisan 2001) sayfa: 150-152 5-Risale-i Nur Külliyatı 6-Bediüzzaman Kimdir (Selâhaddin Yaşar- Gençlik Yayınları- 3.Baskı: Temmuz 1995) s.89-96