BEDİÜZZAMAN SAİD NURSÎ’NİN HAYATI VE ESERLERİ


2002-07-18 23:17:17

1. BÖLÜM: SAİD NURSÎ’NİN HAYATI VE ESERLERİ

1.1. Said Nursî’nin Hayatı

Bediüzzaman Said Nursi, 1877 yılında Bitlis’in Hizan kazasına bağlı İsparit nahiyesinin Nurs köyünde dünyaya gelmiştir.(1) Said Nursi, ilk ilim tahsilini Tağ, daha sonra da Nurs’a komşu olan Pirmis köyünde yapmıştır. 1888 yılında Bitlis’te bulunan Şeyh Emin Efendi Medresesi’nde, daha sonra ise Müküs’teki Mir Hasan Veli Medresesi’nde dersler okumuştur.

1891 yılında Erzurum’a bağlı Doğu Beyazıt’ta bulunan Beyazıt Medresesi âlimlerinden Şeyh Mehmet Celâlî’den üç ay ders okuyarak icazet almıştır.(2)

Buradan Bitlis’e giderek İslâmî ilimlere dair çeşitli kitapları mütalaa etmiş, Şeyh Muhammed Emin, Şirvan’daki kardeşi Molla Abdullah ve son olarak da Şeyh Muhammed Küfrevî’den dersler almıştır.(3)

Said Nursi, daha çok genç yaşında iken ilmî sohbetlere katılmış, göstermiş olduğu kıvrak zekası ve harikulade muhakeme ve kabiliyetiyle herkesi hayrette bırakmış ve ehl-i ilim tarafından kendisine “Bediüzzaman” (4) (zamanın nadidesi, emsali olmayan harikası) ünvanı verilmiştir.(5) Bediüzzaman hem dinî, hem de fennî ilimlerinin birlikte okutulacağı, Doğu’da “Medresetü’z-Zehrâ” (6) isminde bir üniversite kurulmasını temin için dönemin padişahı II. Abdülhamit’ten yardım istemek amacıyla 1907’de İstanbul’a gelmiş, ancak bu talebi geri çevrilmiştir.(7)

2. Meşrutiyet’in ilanında (1908) Selanik’te bulunan Said Nursi, bu şehirdeki Hürriyet Meydanı’nda istibdadı kötüleyip, hürriyeti öven bir konuşma yapmış(8) ve Meşrutiyet’e sahip çıkmıştır.(9)

İttihatçılarla bir süre beraber olduktan sonra onların İslam’a karşı tutumlarından rahatsız olarak onlardan ayrılmış ve 1909 yılında kurulan “İttihad-ı Muhammedî Fırkası” nın kurucuları arasında yer almıştır.(10) 31 Mart olayında yaptığı konuşmalarla tansiyonu düşürmeye çalıştığı halde, haksız ithamlarla 24 Mayıs 1909’da Divan-ı Harb mahkemesinde idam talebiyle yargılanmış; mahkeme sonucunda beraat etmiş(11) ve 1910’da İstanbul’dan ayrılarak Sinop üzerinden Rusya sınırları içinde yer alan Tiflis’e uğrayarak Van’a dönmüştür.(12)

Bir yıl sonra Şam’a giderek Emeviyye Camii’nde “Hutbe-yi Şamiye” (13) ismiyle meşhur hutbesini okumuştur.(14) Şam’dan sonra tekrar Van’a dönüp Horhor Medresesi’nde talebelerine dersler vermiştir. Bu medresede dersle birlikte silah talimi yaptırmasından endişe eden İttihat ve Terakki yönetimince bir süre hapsedilmiştir. Daha sonra Beyrut-İzmir yoluyla İstanbul’a gelerek Sultan Reşat’ın Rumeli seyahatine iştirak etmiş, ona Medresetü’z-Zehra projesini kabul ettirmiştir.

1913 yılında Van Gölü kenarında üniversitenin temeli atılmış, fakat 1. Dünya Savaşı’nın patlak vermesi bu projenin devam etmesini engellemiştir.(15)

Said Nursi Doğu Anadolu’yu işgale başlayan Rus ve Ermeni ordularına karşı talebeleriyle birlikte gönüllü milis alayları teşkil ederek cepheye gitmiştir. Cephede savaş esnasında pek çok talebesi şehit olmuş; kendisi de Bitlis müdafaası sırasında yaralanıp 1916’da Ruslar’a esir düşerek Sibirya’ya sürülmüştür.

İki buçuk sene kadar esaret hayatından sonra firar ederek 1918’de İstanbul’a dönmüştür.(16) Bediüzzaman, İstanbul’da hem dönemin padişahı Sultan Vahidüddin, hem ilim çevreleri, hem de halk tarafından büyük teveccühüyle karşılanmış ve Dârü’l-Hikmet’il-İslamiye üyeliğine seçilmiştir.(17)

1922’ye kadar sürdürdüğü bu görevin yanı sıra Bediüzzaman Kürd Neşr-i Maarif Cemiyeti ve Hilâl-i Ahdar (Yeşilay) Cemiyeti’nin de kurucuları arasında yer almıştır.(18)

1920 yılında İngiliz ve Yunanlıların İstanbul’un işgali sırasında “Hutuvât-ı Sitte” isimli risalesini yayımlayarak Anglikan Kilisesi’nin sorularına cevaplar vermiştir.(19) Bu sırada, bir yıl önce Anadolu’ya giden Mustafa Kemal Paşa, “Kuvâ-yı Milliye” nin başında, işgalci devletlere karşı milli direnişi organize etmektedir.

Bediüzzaman zamanın Osmanlı Şeyhülislam’ının işgalcilerin baskısı altında Kuvâ-yı Milliye hareketinin aleyhine vermiş olduğu fetvasına karşı çıkarak, bu fetvaya karşılık kendisi bir fetva vererek bu hareketinin meşruiyetini ilan etmiştir. Bunun üzerine bizzat Mustafa Kemal tarafından Ankara’ya davet edilen Bediüzzaman, bu davete icabet ederek 19 Kasım 1922’de Ankara’ya gelmiş ve meclis kürsüsünden yaptığı konuşmada düşmana karşı savaşan gazileri kutlayıp onlara dualar etmiştir.

Ankara’da kaldığı günlerde, mebusların büyük çoğunluğunun dine lakayt olduğunu görünce, on maddelik bir bildiri hazırlayarak Meclis azalarına dağıtmış ve bu hareketi sebebiyle de bazı şahıslarla arası açılmıştır. Bu arada kendisine Şark umûmî vaizliği, milletvekilliği ve Diyanet âzâlığı teklif edilmiş; ancak o bu teklifleri kabul etmeyerek 1923’te Ankara’dan ayrılmaya karar vermiştir.(20)

Bu olaydan sonra Said Nursi’nin hayatında, kendisinin “Yeni Said” adını verdiği ikinci bir dönem başlamıştır. Bediüzzaman o zamana kadar vermiş olduğu siyasî mücadeleden amacına uygun netice alamadığı kanaatine vararak, Van’a dönmüş ve Erek Dağı’na çıkıp bir mağarada inziva hayatı yaşamıştır.(21)

1924 yılında meydana gelen Şeyh Said (ö. 1925) isyanı sırasında Erek Dağı’nda olduğu, ne fikren ne de fiilen onlara katılmadığı ve hatta isyan hareketinden önce kendisinden destek isteyen Şeyh Said’i bu niyetinden vazgeçirmeye çalıştığı halde, isyanla ilgisi olduğu iddiasıyla Sinop üzerinden İstanbul’a getirilmiştir.

Kısa bir süre sonra Burdur’un Eğridir ilçesine bağlı Barla nahiyesine götürülerek burada ikamet etmeye mecbur bırakılmıştır. Barla’da sekiz yıl sürgün hayatı yaşadıktan sonra 1934 yılında İsparta’ya getirilip tevkif edilmiştir.(22)

Bediüzzaman, Barla’da kaldığı sekiz sene içinde “Risale-i Nur Külliyatı” isimli eserlerinin büyük bir kısmını burada yazmıştır.(23) Bu eserler toplumda yankısını bulmaya başlayınca da yeni mahkemeler, sürgünler, zehirlemeler, tutuklamalar birbirini takip etmiş, 25 Nisan 1935’te Eskişehir Hapishanesi’ne konulmuş ve buradan 1936’da tahliye edilerek Kastamonu’ya gönderilmiştir.(24)

Burada yedi yıl sürgün hayatı yaşadıktan sonra 1943’te yine tutuklanarak Ankara’ya getirilmiş ve aynı yıl Denizli Hapishanesi’ne sevk edilmiştir. İki ay sonra tahliye edilip Emirdağ’a sürgün edilmiş, Emirdağ’da dört yıl sürgün hayatı yaşadıktan sonra da 1948’de tekrar tutuklanarak Afyon Mahkemesi’ne sevk edilmiş ve burada 20 ay hapis yatmıştır. 1950’den sonra Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle birlikte Bediüzzaman kendisine yapılan zulümlerden tamamen kurtulmasa bile, kısmen de olsa daha rahat bir hayat yaşamıştır.

Son yılarını kendi isteğiyle Isparta ve Emirdağ’da Risale-i Nur Külliyatı’nı tamamlama ve yayma çalışmalarıyla geçirmiştir.(25) 1960 yılında İstanbul, Ankara ve Konya’ya uğradıktan sonra tekrar Emirdağ’a dönmüştür.

Emirdağ’da iken rahatsızlanan Bediüzzaman, kendi arzusuyla Van’a gitmek üzere yola çıkmış, 21 Mart günü Urfa’ya ulaşmış ve burada dinlenmek için bir otelde misafir edilmiştir. Şiddetlenen hastalığı sonucunda 23 Mart 1960 yılında bu otelde vefat etmiştir.

Cenaze namazı Urfa Ulu Camii’nde kılınmış ve naaşı Halilürrahman Camii’nin yanında bulunan Halil İbrahim dergahına defnedilmiştir. 27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra 12 Temmuz akşamında naaşı kabrinden alınarak bilinmeyen bir yere götürülüp burada defnedilmiştir.(26)

1.2. Said Nursî’nin Eserleri

Risale-i Nur Külliyatı 1926 yılından itibaren telif edilmeye başlanmıştır. Said Nursi 1926 yılından önce de değişik eserler kaleme almıştır. Daha sonra bu eserleri yine kendisi külliyatına dâhil etmiştir. Buradan hareketle Said Nursi’nin eserlerini, “1926’da başlayan Risale-i Nur’ların telifinden önceki eserleri” ve “1926’dan sonra Risale-i Nur adı altında telif ettiği eserleri” şeklinde iki dönem halinde tasnif etmek mümkündür.

1.2.1. 1926’da başlayan Risale-i Nur’ların telifinden önceki eserleri a. İşârâtü’l-İ’câz Fî Mezâni’l-İ’caz: Birinci Dünya Savaşı’nda cephede yazılan ve sonradan külliyata dâhil edilen bu eser, Fatiha ile Bakara suresinin bir kısım ayetlerinin yer aldığı bir tefsirdir. Kur’an’ın mucizeliğini ortaya koymaya çalışan bu eserde ayetler kelime kelime ele alınıp öncesi ve sonrasıyla irtibatlandırılmaktadır.

b. Bediüzzaman’ın Tarihçe-i Hayatı: Yeğeni Abdurrahman Efendi tarafından kaleme alınmıştır.

c. Sünûhat: Bediüzzaman’ın Osmanlı’nın son dönemlerinde kaleme aldığı İslam dünyasının problemleri, Doğu ile Batı’nın çeşitli tahlillerle karşılaştırılması, sosyal hayatta ahenk ve istikameti sağlayan prensiplerin incelendiği bir eserdir.

d. Münâzârat: Osmanlı İmparatorluğu’nun meşrutiyete geçişi ile zihinlerde uyanan çeşitli sorulara cevaplar verilen ve müellifin Anadolu’da gezdiği çeşitli yerlerde hürriyet ve meşrutiyet adına yaptığı konuşmalarda geçen soru ve cevapların kitaplaştırıldığı bir eserdir.

e. Hutbe-i Şamiye: 1911’de Bediüzzaman’ın İslamiyet’in o zamanki ve gelecekte yaptığı savunmayı ve milletin içinde bulunduğu sosyal problemlere temas etmektedir.

f. Divan-ı Harb-i Örfi: 31 Mart Olayı’nda tutuklandıktan sonra mahkemede yaptığı savunmayı ve milletin içinde bulunduğu sosyal problemlere temas etmektedir.

g. Mesnevi-i Nuriye: Müellifin ilk yazdığı eserlerdendir. Risale-i Nur külliyatının bir çekirdeği mahiyetindedir. Külliyatın bütününde ele alınan konuların pek çoğu bu eserde özet halinde sunulmuştur. Eser, Lem’alar, Reşhalar, Lasiyyemalar, Katre, Hubab, Habbe, Zühre, Zerre, Şemme, Onuncu Risale, Ondördüncü Reşha, Şûle ve Nokta adlı başlıklar altında çeşitli bölümlerden oluşmaktadır.

h. Muhakemat: Risale-i Nur külliyatından önce kaleme alınmış ve sonradan külliyata dahil edilmiş eserlerden biridir. Çok ağır bir üsluba sahiptir. Müslümanların geri kalış sebepleri ve bunları gidermenin çareleri, mantıklı ve sağlam düşünmenin, doğru konuşup doğru yazmanın ölçülerinin verildiği bu eser, “unsur-u hakikatin veyahut bazı mukaddemat ve mesail ile İslamiyet’e saykal vurma”, “unsur-u belagat”, “unsur-u akide ile ecvibe-i Japoniyye” adlı üç makaleden meydana gelmektedir.

i. Nokta: İman rükünlerinin ispatını konu edinmektedir.

j. Hakikat Çekirdekleri-1: Seçme vecizeler ihtiva etmektedir.

k. Hakikat Çekirdekleri-2: Risale-i Nur’un özeti mahiyetindedir.

l. Lemaat: Risale-i Nur’lardaki konuların özetleri mahiyetindedir.

m. Şuaat: Hz. Peygamber’in nübüvvet ve risaletinin ispatı konu edilmektedir.

n. Rumuz: Kur’an’ın icazını ele almaktadır.

o. Tulûat: Bu eserde müellif daha çok içtimaî mevzuları işlemektedir.

p. Katre ve Zeylü’l-Katre, Habbe ve Zeylü’l-Habbe, Şemme, Zeyl, Zehre ve Zehre’nin Zeyli: Manevi, ahlâkî, içtimaî ve ilmî pek çok konunun yanı sıra tevhid konularını da ihtiva eden bu risalelerin çoğunluğu Arapça olarak kaleme alınmış, daha sonra Türkçe olarak Risale-i Nur külliyatına müellif tarafından dahil edilmiştir.

1.2.2. 1926’dan sonra Risale-i Nur adı altında telif ettiği eserleri

a. Sözler: Risale-i Nur Külliyatı’nın temel eserlerinden birisidir. Bu eserde Allah, insanı ve kainat münasebetleri Kur’an ayetlerinin ışığı altında incelenmekte, Allah ve sıfatları, iman ve küfrün mukayeseleri, imanın insana dünya ve ahirette vereceği faydalar, ibadet, kader, yaratılış sebepleri, mucizeler, Doğu ve Batı medeniyetlerinin karşılaştırılması gibi konular ele alınmaktadır.

b. Mektûbat: Çeşitli mektupların yer aldığı bu eser, müellifin, kendisi ve değişik konular hakkında sorulan sorulara vermiş olduğu cevapları ihtiva etmektedir. Ayrıca Hz. Peygamber’in üç yüzü aşkın mucizesi, dua, oruç, tevhid ve dinde reform yapmak isteyenlere verilen çeşitli cevaplar da yer almaktadır.

c. Lem’alar: Genç-yaşlı, hasta-sıhhatli, kadın-erkek ayırımı yapmaksızın bu grupların herbirine ayrı ayrı hitap eden risalelerin toplandığı bir kitaptır. Bu eserde Allah’ın varlığının ispatı, Hz. Peygamber’in gösterdiği saadet yolu, aile ve toplumun huzur reçeteleri, hastalara, yaşlılara teselli veren açıklamalar, sosyolojik ve psikolojik çeşitli tespitler yer almaktadır.

d. Şualar: Genelinde imanî meselelerin ele alındığı yer yer çeşitli mektupların da bulunduğu bu eserde insanın yaratılış gayesi, bütün varlıkların dilleriyle tevhidin anlatımı, ahirzaman alametleriyle ilgili hadislerin tevilleri yer almaktadır.

e. Asâ-yı Mûsâ: Diğer risalelerde geçen çeşitli konularla, özellikle Meyve ve Ayetü’l-Kübra risalelerinden alınmış parçaların oluşturduğu bir eserdir. Eserde Allah’ı tanıma, ibadet, gençlere hitaplar, ölüm, ahiret inancı ve dünya hayatı arasındaki bağlar ele alınmaktadır.

f. Sikke-i Tasdik-i Gaybî: Büyük bir bölümünde Hz. Ali, Abdülkadir Geylani, İmam-ı Rabbani gibi zatların Risale-i Nur’u haber veren gaybi işaretlerin yer aldığı bir eserdir. Ayrıca Risale-i Nur’a işaret eden ayetlerin mana ve cifr hesabı ile tefsirlerinin yanında çeşitli mektuplar da yer almaktadır.

g. Barla Lâhikası: Risale-i Nur’un Barla’da telif edildiği günden Eskişehir hapsine kadar geçen süre içinde Nur talebelerinin müellife yazdıkları mektuplar ve bazı cevapları yer almaktadır.

h. Kastamonu Lâhikası: Eskişehir hapsinden Denizli hapsine kadar geçen süre içinde müellifin Isparta’daki talebeleri ile arasında geçen mektuplardan oluşmaktadır. Mektuplar genelde talebelere nasıl davranmaları gerektiğini bildiren, imanî ve içtimaî meseleleri açıklayıcı bir niteliktedir.

i. Emirdağ Lâhikası: İki bölümden oluşan eserin ilk bölümünde Denizli hapsinden tahliyeden sonra Afyon hapsine kadar geçen dönemde talebelerinin hizmetle ilgili sorduğu sorular ve cevapları ihtiva eden mektupları yer almaktadır. İkinci bölümde ise 1948’den 1953’e kadar olan süre içinde müellifin talebelerine yazdığı mektuplar ve mahkemelerde yapılan savunmalara yer verilmektedir.

j. Tarihçe-i Hayat: 1958’de müellifin talebeleri tarafından hazırlanan ve kendi tashihinden geçen bu eserde hayatının son iki senesi yer almamaktadır. Bu eserde hayatının yanı sıra diğer eserlerden alıntılar, çeşitli savunmalar ve yazdığı mektuplar bulunmaktadır.

k. İman ve Küfür Muvazeneleri: Külliyatın temel eserlerinden imanla ilgili bölümlerin derlenmesinden meydana getirilmiş bir eserdir. Bu eserde imanın insana kazandırdıkları, imanın dünyaya ait faydaları, iman ve inançsızlığın ayrıntılı olarak karşılaştırılmaları gibi meseleler incelenmektedir.(27)

Bunların yanında bizzat Bediüzzaman Said Nursi tarafından veya tensipleriyle yer yer ilaveler de yapılarak Risale-i Nur’dan derlenen eserler ise şunlardır: Sikke-i Tasdik-i Gaybî, Tarihçe-i Hayat, Asâ-yı Musa, Küçük Sözler, Haşir Risalesi, Gençlik Rehberi, Yirmi Üçüncü Söz, Otuz Üç Pencere, Nur Âleminin Bir Anahtarı, Uhuvvet Risalesi, Ramazan İktisat-Şükür Risalesi, İhlas Risaleleri, Tabiat Risalesi, Hanımlar Rehberi, Hastalar Risalesi, Zühretü’n-Nur, Ayetü’l-Kübra, Meyve Risalesi, El-Hüccetü’z-Zehra, Hakikat Nurları, İman Hakikatleri, Miftahü’l-İman, Sirâcü’n-Nûr, Tılsımlar Mecmuası, Nur Çesmesi, Zülfikar Mecmuası, Fihrist Risalesi, Müdafaat.

Sünnet-i Seniyye Risalesi, Beyanat ve Tenvirler, Hizmet Rehberi ve Lâtif Nükteler Risale-i Nur nâşirleri tarafından tanzim edilerek neşredilmiştir.

Bu eserlerden ayrı olarak mantıkla alakalı olan Kızıl İcaz ile Ta’likât da Arapça oldukları için buraya alınmamıştır.(28)

Dipnotlar:

1- Tarihçe, s. 31; Necmeddin Şahiner, Bilinmeyen Taraflarıyla Bediüzzaman Said Nursi, 43; Abdülkadir Badıllı, Bediüzzaman Said Nursî Mufassal Tarihçe-i Hayatı, I, 48-50.

2- Tarihçe, s. 33-34; Abdülkadir Badıllı, a.g.e., I, 69-70; Necmeddin Şahiner, s. 60-62; Eşref Edip, Risale-i Nur Müellifi Said Nursî, Hayatı, Eserleri, Mesleği, s. 22; Prof. Dr. Ali el-Kettânî, “Bediüzzaman Düşüncesinde Cihad”, s. 219, Uluslararası Bediüzzaman Sempozyumu-3, Yeni Asya Yayınları, İstanbul 1996.

3- Tarihçe, s. 42-44; Necmeddin Şahiner, a.g.e., s. 75-77.

4-Said Nursi’ye verilen adlar ve ünvanlar için bkz. Rohat, Unutulmuşluğun Bir Öyküsü: Said Kürdi, s. 32-35, Fırat Yayınları, İstanbul 1991.

5-Tarihçe, s. 45; Badıllı, I, 116; Cemal Kutay, Bediüzzaman Said Nursi, s. 136; Hekimoğlu İsmail, 100 Soruda Bediüzzaman Said Nursi Risale-i Nur Külliyatı ve Risale-i Nur Talebeleri, s. 13, Timaş Yayınları, İstanbul 1994. 6-Geniş bilgi için bkz. Necmeddin Şahiner, Bediüzzaman Üniversitesi, Medresetü’z-Zehra, Timaş Yayınları, İstanbul 1996; Halit Ertuğrul, Eğitimde Bediüzzaman Modeli, Yeni Asya Yayınları, İstanbul 1994; İbrahim Canan, İslam Aleminin Ana Meselelerine Bediüzzaman’dan Çözümler, Yeni Asya Yayınları, İstanbul 1994; Adem Ölmez, Sebahattin Yaşar, Kâmil Harman, M. Emin Üner, Yaşar İnceyol, Bediüzzaman ve Şark Düşünceleri, Yeni Asya Yayınları, İstanbul 1999; Adem Tatlı, “Bediüzzaman’ın Eğitim Metodu”, s. 121-123, İslüm Düşüncesinin 20. Asırda Yeniden Yapılanması ve Bediüzzaman Said Nursi Milletlerarası Sempozyum, Yeni Asya Yayınları, İstanbul 1992.

7-Divan-ı Harb-i Örfî, s. 5, 25; Şualar, s. 417; Tarihçe, s. 48; Abdülkadir Badıllı, a.g.e., I/135; Necmeddin Şahiner, a.g.e., s. 88; Eşref Edip, a.g.e., s. 33; İhsan Işık, Bediüzzaman Said Nursi ve Nurculuk, s. 11; Şerif Mardin, Bediüzzaman Said Nursi Olayı, s. 130-133, İletişim Yayınları, İstanbul 1995.

8- İsmail Kara, Türkiye’de İslamcılık Düşüncesi, Metinler/Kişiler, II/313, Risale Yayınları, İstanbul 1987.

9-Divan-ı Harb-i Örfî, s. 12-13, 15; Tarihçe, s. 50; Şerif Mardin, a.g.e, s. 134-135.

10- Divan-ı Harb-i Örfî, s. 17-20; Tarihçe, s. 50; Geniş bilgi için bkz. Şerif Mardin, a.g.e., s. 138-140.

11-Tarihçe, s. 57; Şahiner, a.g.e., s. 142-143.

12- Abdurrahman Nursi, Bediüzzaman’ın Hayatı, s. 55, Piran Yayınevi, İst. 1979.

13- Bu hutbe çok büyük bir ehemmiyeti haiz olması hasebiyle o zaman Şam’da bir hafta içinde iki kez basılmış, bilahare Müellif tarafından Türkçe tercümesi neşredilmiştir. Bkz. Hutbe-yi Şamiye, Bediüzzaman Said Nursi, Kaynaklı İndeksli Lügatli Risale-i Nur Külliyatı, II/1961–1985.

14- Tarihçe, s. 81; Eşref Edip, a.g.e., s. 35-36; İhsan Kâsım Salihî, İslam Önderlerinden Bediüzzaman Said Nursi ve Eseri, trc. Aziz Hatiboğlu, Işık Yayınları, İzmir 1993.

15- Tarihçe, s. 95; Badıllı, a.g.e., I/297, 299; Şahiner, a.g.e, s. 157; Şerif Mardin, a.g.e, s. 142-143.

16-Tarihçe, s. 104; Şahiner, a.g.e., s. 185-188; İhsan Işık, a.g.e., s. 12; Bediüzzaman’ın Rusya’daki esaret yılları için bkz. Ahmet Ersöz, Bediüzzaman’ın Rusya Esareti, Nil Yayınları, İzmir 1998.

17- Şualar, s. 418; Lem’alar, s. 236; Tarihçe, s. 108-109, Eşref Edip, a.g.e., s. 42; Geniş bilgi için bkz. Sadık Albayrak, Son Devrin İslam Akademisi, s. 78, Yeni Asya Yayınları, İstanbul 1973; Hekimoğlu İsmail, a.g.e., s. 28.

18- Şahiner, a.g.e., s. 224; İhsan Işık, a.g.e., s. 12; Geniş bilgi için bkz. Tarık Ziya Tunaya, İslamcılık Cereyanı: Meşrutiyetin Siyasi Hayatı Boyunca Gelişmesi ve Bugüne Bıraktığı Meseleler, s. II/186, İstanbul 1984.

19- Sözler, s. 696; Tarihçe, s. 123-124; İhsan Kâsım Salihî a.g.e, s. 33-34.

20-Tarihçe, s. 125-131; Şahiner, a.g.e., s. 252-262; Eşref Edip, a.g.e, s. 44-47; İhsan Işık, a.g.e., s. 13; İhsan Kâsım Salihî, a.g.e., s. 35-36.

21-Tarihçe, s. 131; Şahiner, a.g.e., s. 264-265; Eşref Edip, a.g.e., s. 47, İhsan Işık, a.g.e. s. 13.

22- Tarihçe, s. 135-136; Şahiner, s. 269-279; Badıllı, a.g.e., I/523-582, II/591-592; İhsan Kâsım Salihî, a.g.e., s. 39-42.

23- Tarihçe, s. 136–149; Eşref Edip, s. 48.

24- Tarihçe, s. 191, 249-250; Şahiner, a.g.e., s. 337-355; İhsan Işık, a.g.e., s. 14.

25- Tarihçe, s. 473-569; Şahiner, a.g.e., s. 364-377.

26- Şahiner, a.g.e., s. 428-458; Badıllı, a.g.e, III/1611-1782; Bediüzzaman’ın naaşının nakli için bkz. Necmeddin Şahiner, Belgelerle Bediüzzaman’ın Kabir Olayı, Timaş, İstanbul 1996.

27-Abdülkadir Harmancı, Said Nursi’nin Risalelerinde Kelam-Felsefe Problemleri, s. 21-22, Ayışığı Kitapları, İstanbul ts.

28-Bediüzzaman Said Nursi, Kaynaklı İndeksli Lügatli Risale-i Nur Külliyatı, II/2358–2359.

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

agri, 2010-09-17 13:13:49

çok guzel, emeginize saglik, fakat, dogu bayazit ne zaman erzurum oldu ya? dogu bayazit AGRI'ya bagli. Erzurum nere, Dogu Bayazit nere?

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

abbas, 2006-02-07 17:04:27

siteniz güzel ama neden cemal kutay'ın hayatını ve eserlerini içermiyor ödev olarak almış olduğum bu konuyu ben şimdi nerden bulacağım. Bu konuda en kısa zamanda bana bilgi verilmesini ve yardımcı olmanızı önemle rica ederim....

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DİĞER YAZILAR

EMİR ŞEKİB ARSLAN (1869-1946)-2. BÖLÜM

EMİR ŞEKİB ARSLAN (1869-1946)-2. BÖLÜM

1927 yılında Emir, Kuzey Amerika'ya gitti. Orada Detroit beldesinde göçmenlerin sorunları için

EMİR ŞEKİB ARSLAN (1869-1946)-1. BÖLÜM

EMİR ŞEKİB ARSLAN (1869-1946)-1. BÖLÜM

O, Emir Şekib Bin Hamud bin Hasan Yunus Arslan. Hire hükümdarlığı kurucusu olan Tenuhiler sül

NEDVİ’NİN KALEMİNDEN KUDÜS MÜFTÜSÜ EMİN EL HÜSEYNİ-2

NEDVİ’NİN KALEMİNDEN KUDÜS MÜFTÜSÜ EMİN EL HÜSEYNİ-2

Bundan sonra araya yeni bir fasıla girdi, ama bu ilki kadar uzun sürmedi. Ve onunla Mekke-i Müker

NEDVİ’NİN KALEMİNDEN KUDÜS MÜFTÜSÜ EMİN EL HÜSEYNİ-1

NEDVİ’NİN KALEMİNDEN KUDÜS MÜFTÜSÜ EMİN EL HÜSEYNİ-1

Kıymetli ziyaretçilerimiz, sizlere Filistin istiklal hareketinin mimarı, büyük aksiyon insanı,

İMAM MUHAMMED KASIM EN NÂNOTEVİ- 3. BÖLÜM

İMAM MUHAMMED KASIM EN NÂNOTEVİ- 3. BÖLÜM

Papazlarla Ve Hindu Bilginleri İle Münazaraları Şeyh, Meerut şehrinde ikamet ederken, papazlar

İMAM MUHAMMED KASIM EN NÂNOTEVİ- 2. BÖLÜM

İMAM MUHAMMED KASIM EN NÂNOTEVİ- 2. BÖLÜM

İngilizlere Karşı Cihadı 1857 yılında İngiliz yönetimine karşı Hindistan'da büyük bir a

ÖMER MUHTAR GRAZİANİ’NİN KARŞISINDA

ÖMER MUHTAR  GRAZİANİ’NİN KARŞISINDA

... Graziani hatıratında diyor ki; “Ofisimin girişine geldiği zaman bana öyle geldi ki, ell

İMAM MUHAMMED KASIM EN NÂNOTEVİ- 1. BÖLÜM

İMAM MUHAMMED KASIM EN NÂNOTEVİ- 1. BÖLÜM

Büyük imam, islam filozofu, rabbani alim, büyük ıslahçı, mücahid bir kahraman, İslam düşm

KURRA HAFIZ MEHMET GÜRGÜR HOCA EFENDİ (1937-2020 )

KURRA HAFIZ MEHMET GÜRGÜR HOCA EFENDİ (1937-2020 )

Mehmet GÜRGÜR Hoca Efendi 2 Mart 1937 yılında Dumlu Nahiyesine bağlı Akdağ köyünde dünyaya

ŞEYH MUHAMMED HAFİD (1928-2001)

ŞEYH MUHAMMED HAFİD  (1928-2001)

Şeyh Muhammed Hafid hazretleri, dedesi ‘Hazret’ namıyla bilinen Muhammed Ziyauddin hz.'nin ve

ABDULĞAFUR HAS EFENDİ(1936-2007)

ABDULĞAFUR HAS EFENDİ(1936-2007)

Abdulgafur HAS Hocaefendi 1936 yılında Çat ilçesi Babaderesi köyünde dünyaya geldi. Soyu sils

Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun.

Bakara, 185

GÜNÜN HADİSİ

Harb bir hiledir.

Buhari, Cihad 157; Müslim, Cihad 18, (1740)

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI