AHMED ŞAHİN HOCA İLE RÖPORTAJ-1
Merhaba... Muhterem hocamız Ahmed Şahin beyefendi ile yaptığımız ikinci röportajı takdim etmekle sevinçliyiz. Sorularımızı sizden bize ulaşan sualler içinde en çok yoğunlaşanlar arasından seçtik. Hocamıza toplam sekiz tane soru yönelttik. Ancak, ilk soruya uzunca cevap vermesi röportajı iki kısım halinde yayınlamamıza sebep oldu. Özellikle bu ilk iki soru genç kardeşlerimizi çok yakından ilgilendiriyor. Röportajımızın daha sonra yayınlayacağımız ikinci kısmında hocamızın 'İslam'ın savaşa bakış açısı, Kader, Mezhepler, Kur'an'ın mealden anlaşılması, Mehdilik, İnternet yoluyla hizmetin önemi' konularındaki görüşlerini okuyacaksınız. Kendilerine bir defa daha teşekkür ederken sizlerin de azami istifade etmenizi temenni ediyoruz. Saygılarımızla... Salih Okur/cevaplar.org
Soru: Günümüzde günahın bir bataklık halinde muhit tuttuğunu görüyoruz. Böyle bir ortamda kişinin diri kalması çok zor. Bu durum İslam'a hizmet eden gençlerde bir bıkkınlık meydana getiriyor. Sizce bu konuya yaklaşma tarzı ne olmalı, ne yapmalı?
-Bu soru gerçekten aynen vaki. Gençlerimizle, hatta yaşlılarımızla beraber bu sıkıntıyı yaşıyoruz. Ben 68 yaşındayım. Bu toplumda, bu sokakta ben rahatsızlığını duyuyorsam, gençler benden birkaç misli fazla rahatsızlık duyması çok tabiidir, fıtridir.
Evvela; Burada bu fıtri halin farkına varmak lazım. Bu sokakta, bu toplumda, bu günde bu sıkıntıyı yaşıyoruz. Bu bunun icabıdır diye bu tespiti yapmak lazım. Bu tespiti yaptıktan sonra sıra bunun çarelerine gelir. Gençler ne yapacaklar? Dindarlığa sarılmaktan başka kurtuluş çaresi yoktur. Bu kötülüklerden kurtulmanın bir tek çaresi vardır; Dindarlık...din... yani iman, yani ahiret inancı, yani Allah inancı, yani günahla sevabı kişinin aleminde çok net şekilde ayrılması....günaha karşı yılandan akrepten kaçarcasına bir tiksinti, bir korkma meydana gelmesi... Ancak bu şekilde gençler kendilerini kurtarabilir.
Ben bir yazımda demiştim ki; eskiden sokak tenha idi. Günahlarla sevaplar arasında bir duvar vardı. Günahlar duvarın arkasındaydı. Günlük hayatta insanlar rahatsız olmuyordu. Dindarlık tümüyle ahirette kendini kurtarmaya yönelik bir faaliyetti. Şimdi, bu kötülüklerle, günahlarla aramızdaki duvar kaldırıldı, set yıkıldı. Her an, her saat günahlarla göz göze, yüz yüzeyiz. O zaman bu gün dindarlık ahiretten önce insanın kendisini bu kötülüklerden kurtarmasını sağlıyor. Dolayısıyla, dünyada bağımlılıktan, kötülüklerden kurtulmanın çaresi dine, imana sarılmaktır.
Bu nasıl olur? İnsanın kendisini manen kuvvetlendirme yoluyla olur. Bunun da ilk merhalesi kitap okunmasıdır. Biz buna beslenmek diyoruz. Kendimizi beslememiz gerekiyor. Neyle besleyebilirsek onların hepsiyle. Başta kitapla, ondan sonra arkadaşlarla, dostlarla, ondan sonra tefekkürle, günahlardan uzak kalmakla, ciddi bir mücadeleye girmekle olur. Ve hepsinden mühimmi de günahlara yaklaştıran çevreden, görüntülerden, teşhirlerden uzak kalmak suretiyle...
İnsan günahlara müsait çevrelere girerse, o sohbetleri aleminde çoğaltırsa, o manzaralara bakarsa duyguları ayaklanıyor, isyana yöneliyor. Bir gencin cinsel duygularının isyana yönelmesi demek onun o anda deli olması demektir, hadis böyle haber veriyor. 'zale aklehu" diyor. Eğer gördüğü manzaralarla, konuştuğu konularla, seyrettiği görüntülerle duygularını kabartıyorsa dayanması güç bir duruma girer. Deli insan ne yapıyorsa o da o hatayı yapar. Sonra aklı başına gelir amma, namludan kurşun çıkmış, muhatabı vurup öldürmüş, cinayet işlenmiştir. Öyle bir duruma düşmemek için Kur'an'da ' vela takrebu'z zina' diyor, 'vela tef'alu zina' demiyor. Zina işlemeyin demiyor, zinaya yaklaşmayın diyor. Yani seni o günaha itecek şeylere yaklaşma, vasata yaklaşma, görüntüye yaklaşma... Mümkün oldukça tahrik unsurlarından, zeminlerinden uzak dur. Ondan sonra da kendini başta kitap okuyarak, iyi dostlarla beraber olarak vs. kuvvetlendir.
O iyi dost olayı çok mühim. Hatta sokağa çıkarken bile tek başınıza çıkmayın. Hatta iki kişi ile bile çıkmayın. İki kişi bile yanlışlıkta, hatada ittifak edebilir, anlaşabilir. Üç kişi ile çıkın. Bir evde dururken bile çok kimseyle bir arada durun. Bunlar insanın beslenme unsurları. İnsan sokaktaki kötülüklerden kurtulmak için evvela günahlardan uzak kalacak.
Arkasından, imanını, inancını kuvvetlendirecek ve böylece bu toplumda ayakta kalacak... Burada şu nokta çok mühim; bütün dikkatimize rağmen, bütün uğraşmamıza rağmen bazen nefsimize uyarak bazen kazara, bazen şu veya bu sebeple günaha girdik, ayağımızı kaydı, çukura düştük. O zaman da ' eyvah! Biz mahvolduk gittik, her şey bitti, artık bizden adam olmaz' deyip insanın kendini koyuvermesi günahtan daha büyük bir hatadır o... Şeytanın en çok yaklaştığı kritik an odur.
Hassas insan günaha maruz kaldıktan sonra vicdanında feryatlar başlar. Şeytan o hassas anında gelir der ki; 'Ya bu zamanda senin dediğin gibi dini hayat yaşanmaz, yaşanmaz. Sokağa baksana, gençlere baksana, emsallerine baksana. Boş ver, hele sonra yaşarsın. Dönüş olmaz, sen burda dikiş tutturamazsın'.. Şeytan tam insanın hassas anında bu telkini yapar. Eğer insan bu telkine uysa kalbur üstüne kalbur olur. O zaman, dini hayattan uzaklaştı mı ne kalır geriye? Günah üstüne günah. Günah üstüne günah. Günah üstüne günah. Ve felaket o zaman başlar.
Halbuki o zaman şöyle düşünmesi lazım; 'Evet bir günaha maruz kaldım. Bir yanlış yaptım. Bunu çaresi nedir? Çaresi hususunda ayet diyor ki, hadis diyor ki, günahların etrafına sevapları sırala. Günah işledin, ise dini hayattan uzaklaşmanın tam aksine, dini hayata daha da gir. Daha çok hizmetler. Daha çok ibadetler yap. Çünkü o günahlar daha çok hizmet sevabıyla, daha çok ibadetle, çok hayır ve hasenatla tesirsiz hale getirilir.
Bir yerde diyor ki; mahşerde insanın terazisinde hem günah tarafı olacak, hem sevap tarafı olacak. Demek insan günah işleyebilecek ki, günah kefesinde günah olacak. Günah insanı mahvetmez. Ne mahveder? Günahın hizasına sevap koyup ta sevabı çoğaltmamak mahveder. Hatta ben bu konuda bir soruya cevap verirken şöyle demiştim: Kafanıza bir fikir geldi mi o fikri kontrol edin. O vesvese midir, ilham mıdır? Belli olur. Nerden belli olur? Kafanıza gelen o fikir sizi hizmetten uzaklaştırıyorsa, İslami hayata karşı ilginizi azaltıyorsa, soğutuyorsa şeytanın vesvesesidir. Ama daha çok hizmete yöneltiyorsa, daha çok dini hayata yöneltiyorsa o Rahmanidir, ilhamdır. Neden öyle? Çünkü günaha maruz kalınca tek çaren vardır; hizasına sevabı koymak...
Hadiste de öyle diyor: 'Seyyieyi (günahı) hemen arkasından sevaplarla silin' O sevaplar o günahları siler. Ayette de böyle diyor: 'İnnel hasenat yüzhibne's seyyiat' (Sevaplar günahları giderir.) Başında da diyor ki 'Akim is sala' ''Namazını kıl, sonra sevabını çoğalt.' Hataya maruz kaldın diye namazını bırakma. Yanlış yaptın diye hayatında hizmetini bırakma, sevabını bırakma. Çoğalt, çoğalt...
Hatta deki: Ben elbette daha çok sevap işleyeceğim. Elbette daha çok ibadet edeceğim. Çünkü benim günahım var. O günahlar ancak bu kadar çok sevapla , bu kadar çok hizmetle bu kadar çok risk altına girmekle etkisiz hale gelir.' Bunu en çok Ebu Cehil'in oğlu İkrime anlamış ve göstermiştir. İslam'a girdikten sonra savaşlarda hep en ön safta çarpışmıştır. Bir gün kumandanı ona; 'Bu kadar ileri gitme kendini tehlikeye atma, safın içinde dur' deyince diyor ki: 'Yok, benim günahım saftakiler gibi değil. Benim günahım herkesten fazladır. Öyle ise fedakârlığım herkesten fazla olacak. En önde savaşmam lazım' diyor ve en önde savaşırken şehid oluyor. Çünkü o babası ölünce babasının görevini üzerine almış, o kadar büyük günah işlemiş ki. Ne kadar sahabi şehit etmiş. Küfrü o organize etmiş, Ebu Cehilliği o almış. Bunu düşününce diyor ki 'benim günahım böyle sıradan bir fedakârlıkla af olmaz. Günah büyük olunca sevap da çok olması lazım.'
Soru: Bize en çok sorulan sorulardan biri; dini nikah meselesi... Gençler evlilikten önce dini nikah yaparak birbirini tanımak arzusundalar. Konu istismar da ediliyor. Kesin, net olarak neler diyebilirsiniz?
-Evet bu konu çok hassas bir konu. Çok soğukkanlılıkla incelenmesi lazım. İslami ölçüler içinde konuya baktığımızda, insan evleneceği kimseyi tanıması lazım. Ama şimdi burada şöyle durumlar oluyor gençler arasında. Beraber yuva kurmaktan ziyade bulundukları halin ihtiyacını karşılayacak bir nikah düşünüyor bunlar. Onun için de ailelerin haberi olmadan yani gizli nikaha yöneliyorlar. Evvela bu konuya bir açıklık getirelim. İmam Şafii'de gizli nikah hiç caiz olmaz. Çünkü nikahın sahih ve caiz olması için kızın velilerinin haberi ve izin vermiş olmaları şarttır. Velinin haberi ve izni olmadan yapılan nikah sahih değildir.
Hanefi'de de velilerin haberi olunca eğer denk değillerse anne -baba müdahale edip ayırma hakkına sahiptir. Ama iki şahit huzurunda yapılan nikah Hanefi'de geçerlidir. Ancak niye gizli nikah yapılıyor? Çünkü yaptıkları şeyi akıl mantık pek kabul etmiyor. İstikbal açısından pek garanti vaat etmiyor. Bulundukları hal o evliliğe müsait değil. Zamanları müsait değil. İleride o bir aile faciası ile sonuçlanacaktır. Taraflar birbirine kinlenecek, düşmanlıklar olacaktır. Bir hayli kötülükleri yaşlı insan seziyor. Sezdiği için müsaade etmeyecek. Müsaade etmediklerini bildikleri için gençler gizli evliliğe yöneliyor. Gizli evliliği hiç tavsiye etmiyoruz.
 Efendimiz(asm): 'Evliliğinizi defler çalarak ilan edin' buyuruyor. Yani herkes duysun. Herkes bilsin ki, bu genç bununla evlendi, nikahlıdır diye bilsin. Kimse onlardan başka biriyle münasebet görüntüsü beklemesin. Bu konu zannederim şu anda biraz heyecanını kaybettiği gibi, bir zamanlar üniversitede çok canlı, çok istismara müsait şekilde cereyan ediyordu.
İnşallah gençlerimiz böyle gizli nikaha yönelmezler. Gizli nikahın içersindeki faciayı sezerler. Yapacaklarsa ailelerinin haberi olarak yaparlar. Bir de dini nikahın kanuni hiçbir müeyyidesi yoktur. Oğlan 'ben istemiyorum, bıraktım' dedi miydi kızın elinde hiçbir şey yoktur, hiç ispat edemez. Böyle bir istismara maruz kalmamak için dini nikah resmi nikahın hemen yakınında yapılmalı. Yarın resmi nikah yapılacaksa bugün dini nikah yapılmalı. Akşam resmi nikah yapılacaksa şimdi dini nikah yapılmalı. Bu kadar birbirine yakın olmalı ki resmi nikahın tanıdığı tarafların hakkını koruma olayından dini nikah da istifade etsin.
Â
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
Murat AKBULUT, 2009-08-26 14:32:44
Ahmet Şahin Hocamızın Sözüm Gençlere adlı kitabını hararetle tavsiye ediyorum.
Bu yoruma katılıyor musunuz ?
DÄ°ÄžER YAZILAR
Hak (ancak) Rabbindendir. Artık, sakın şüpheye düşenlerden olma.
Bakara, 147
GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°
Her kim bir namazı (kılmayı) unutursa (onu) hatırladığında kılsın. Onun bundan başka keffâreti yoktur.
KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT-Buhari
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm Ä°nternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yaptÄ...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARÄ°HTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...