KUR’AN-I KERİM’DE ŞİFRE İDDİASI!


Prof. Dr Davud Aydüz

davutayduz@yahoo.com

2005-12-19 16:45:25

Kur'an-ı Kerim'in İ'câzı:

Sözlükte i'câz kelimesi, âciz bırakmak manasına gelir. Bir şeyin benzerini yapmaktan muhatabı âciz bırakan şeye de mu'cize denir. Bu bakımdan Kur'an-ı Kerim, Peygamber Efendimiz'in (sas) en mühim ebedî bir mu'cizesidir. Terim olarak i'câzu'l-Kur'an ise, genellikle "Kur'an'ın, sahip bulunduğu edebî üstünlük ve muhtevâ
zenginliği sebebiyle benzerinin meydana getirilememesi özelliği"
diye tanımlanır.

Bütün peygamberler, ilahî bir vazife ile gönderilmiş olduklarını ve kendilerini kavimlerine kabul ettirebilmek için mu'cizeler göstermek mecburiyetinde kaldıklarını biliyoruz. Geçmiş peygamberlerin bu mucizeleri, sadece o devirde yaşayanlar ve orada hazır bulunanlar tarafından müşahede edilebilirdi. Kısaca ifade etmek lazım gelirse, onların bu mucizeleri sürekli değil, gecici ve hissî idi. Meselâ, sihrin revaçta bulunduğu ve ünlü sihirbazların yaşadıkları bir devirde, Hz. Musa'ya sihirli bir âsâ verilmiş, bununla sihirbazlar mağlup edilmişti. Hz. İsa'nın tıp alanında gösterdiği büyük mucizeler ise, onun zamanında tıbbın ve tecrübeli doktorların en yüksek dereceye ulaştıklarını gösteren bir delildir.

Hz. Muhammed'in (sas) mucizeleri ise, ekseriya sürekli ve aklî idi. Çünkü o zamanda Arap dili ve üslûbu ve hitabeti en yüksek dereceye ulaşmış bulunuyor, adeta altın çağını yaşıyordu. Arap kavminin fesâhat ve belâgat yönünden en yüksek mertebeye ulaştığı bir devirde, gereken en büyük mucize, hiç şüphe yok ki, belâgat ve fesâhatin en büyük timsali olan ve hiç kimse tarafından taklit edilemeyen Kur'an-ı Kerim'in vahyedilmesi olmuştur. O, Yüce Yaratıcı'nın kelâmıdır, yaratılmışların sözleri asla onu taklit etmeye muktedir olamaz ve olamayacaktır da. Çünkü bu husus Allah tarafından o derece kesinlikle belirtilmiştir ki, aksinin vârid olması mümkün değildir. Kur'an-ı Kerim'in insanlığı âciz bırakan yönü, yani onun i'câzı, ona benzer veya ona yakın bir eserin meydana getirilememesinde aranmalıdır. İşte bu bakımdan Kur'an, Hz. Peygamberin (sas) en mühim ve en büyük mucizesi olmuştur. Bu mucize, insanlığı diğer bütün mucizelerden müstağni kılmıştır.
Kur'an'ın i'câzı pek çok yönlerde tecellî eder. Onun i'câzını sadece dili, üslûbu ve fesâhatinde aramak hatadır. Onun telifi, ihtiva ettiği ilimler ve maârif, kevnî ilimlerdeki yeri, ıslâh siyaseti, gaybî haberleri, Peygamberimizi îkaz eden ayetlerin bulunması, Peygamberimizin bile ona benzer bir eser meydana getiremeyişi ve değiştirememesi gibi daha pek çok yönlerde i'câz aranabilir.

Kur'an-ı Kerim'in beşer sözü değil, insanların benzerini meydana getirmekten âciz kaldıkları ilahî bir kelam olduğu hususu ısrarla belirtilmektedir. Peygamber Efendimizin (sas) peygamberliğini inkar edenler, diledikleri taktirde Kur'an'a benzer sözler söyleyebileceklerini ileri sürmüşler (Enfâl, 8/31) ve Rasûl-ü Ekrem'den hissî mucize göstermesini istemişlerdir. Bu kişilere Kur'an'ın yeterli bir mucize olduğu açıklanmış (Ankebût, 29/50-51), eğer güçleri yetiyorsa, bütün yardımcılarını da çağırarak benzer bir eser meydana getirmeleri istenmiş, fakat bunu asla yapamayacakları da ifade edilerek kendilerine meydan okunmuştur (Bakara, 2/23-24; Yunus, 10/37-39; Hûd, 11/13; İsrâ, 17/86-88).

Kur'an-ı Kerim'in İ'câz Yönleri

Kur'an i'câzının ve mucize oluşunun vecih ve cihetlerinin sayısı hususunda farklı görüşler vardır. İ'câzla meşgul olan âlimler birden başlayarak onlarca i'câz vechinden bahsetmişlerdir. Doğru olan da bir çok âlimin belirttiği üzere i'câz vecihlerini tahdid etmemektir. Her âlim kendi zevkine, tabiatına ve yoluna uygun olan cihetleri almış, onları incelemiş, i'câz vecihlerini de onlara hasretmiştir.
Meselâ; Rummânî'ye göre i'câz vecihleri yedi, Bâkıllânî'ye göre üç, Suyûtî'ye göre ise otuz beştir, fakat eserinde i'câz vecihlerini sınırlamayı uygun görmez. Kurtûbî ise on sayısıyla sınırlar. Muasır âlimlerden ez-Zürkânî'ye göre ise on dörttür.
Bedîüzzaman Said Nursî, muasırlarına Kur'an'ın i'câzını ve i'câz vecihlerini anlatabilmek için başta Mucizât-ı Kur'âniye Risâlesi'ni ve İşârâtu'l-İ'câz fî Mazanni'l-Îcâz adlı Arapça tefsirini kaleme almıştır. Mucizât-ı Kur'âniye Risâlesi'nde Nursî, Kur'an'ın i'câz vecihlerini kırk civarında kabul edip onları izah ve ispata çalışmıştır.
Ona göre bu kırk i'câz vechinden yedisi ana vecihtir. Bu yedi vecihle, on üç asırdır Kur'an'ın i'câzı tasdik edilmiştir. Kur'an bu yedi i'câz vechiyle hârika, kırk vechiyle mucizedir. Ayrıca Bedîüzzaman, Mektubat isimli eserinde Kur'an-ı Mucizü'l-Beyan'ın 200 aksâm-ı i'câziyesinden bahseder.

İ'câzu'l-Kur'an literatüründe üzerinde en çok durulan başlıca i'câz yönlerinden bazıları şunlardır:
1.Dil ve Üslûp, 2.Muhtevâ özelliği, 3.Gayb bilgisi, 4.İlmî i'câz, 5.Sosyolojik deliller, 6.Sayısal i'câz .
Kur'an'ın her çağda öne çıkan bazı i'câz yönleri vardır. Günümüzde ise ilmî i'câzıyle birlikte, sayısal veya matematiksel i'câzı çokça konuşulmaktadır. "Kur'an-ı Kerim'in Şifresi" isimli kitap münasebetiyle, Kur'an'ın sayısal/matematiksel i'câzı üzerinde durmak istiyoruz.

KUR'AN'DA SAYISAL İ'CÂZ/TEVÂFUK

Bu teori, Kur'an'da yer alan kelimeler arasında sayısal bir uygunluğun bulunduğu ve dengeyi bozacak bir istisnaya rastlanmadığı düşüncesine dayanır. Abdürrezzak Nevfel tarafından bilgisayarda yapılan çalışmalar sonucunda ileri sürülen bu telakkî, sayıların öne çıktığı çağımızda Kur'an'ın da bu noktaya ilişkin bir i'câzının olması gerektiği görüşünden hareket eder. Yapılan tespitlere göre, Kur'an'da anlamı zıt olan bazı kelimeler eşit sayıda kullanılmıştır. Meselâ;

Dünya kelimesi 115 defa, Âhiret kelimesi de 115 defa, Melâike kelimesi 88 defa, Şeyâtîn kelimesi de 88 defa, Hayat kelimesi 145 defa, Mevt (ölüm) kelimesi 145 defa, Recul (adam) kelimesi 24 defa, Mer'e (kadın) kelimesi de 24 defa, iman ve küfür kelimeleri izâfetsiz her ikisi de 25'er defa, zekât kelimesi 32 defa, buna karşılık bereket köklü kelimeler de 32 defa zikredilmiştir...
Bahr (deniz) kelimesi 32 defa zikredilmiş. Berr (kara) kelimesi 13 defa zikredilmiş. Buradaki enteresan husus şudur: Kur'an'da 32 defa Bahr kelimesi sulara, 13 defa zikredilen Berr kelimesi de kuru yani toprak kısmı olan karalara işaret etmektedir. Biz bu ikisini (32 ve 13) toplarsak 45 eder. Sonra basit bir denklemle bunları 45 üzerinden bir yüzdelemeye gidecek olursak, karşımıza 32'nin % 71,11111111111, 13'ün %28,888888888888 olduğu ortaya çıkar. Bu basit denklemle Kur'an-ı Kerim'in bir mucizesiyle karşılaşmış oluruz. Çünkü Arz Küresi üzerinde suların nisbeti %71,11111111111'dir. Karaların nisbeti ise %28,888888888'dir.

"Yedi gök" tabiri Kur'an'a yedi defa geçmektedir. Şehr (ay) kelimesi 12 defa zikredilmiş (12 aya işareten). Gün (yevm) kelimesi izâfetsiz (tamlamasız) 364 defa tekrarlanmıştır. Bir senedeki 365'ten bir gün eksik. Günler (eyyâm) ve iki gün (yevmeyn) kelimesinin toplamı 30, yani bir ay ediyor.
Bu tevâfuklar Hz. Muhammed'in ilminden olabilir mi? Kırk senelik ömründe hep ümmî, yani okumasız yazmasız olarak tanınan Hz. Muhammed'in bilgisinin neticesi olabilir mi? Elbetteki hayır. Öyleyse bu özellikleri taşıyan bir kitap, ilmi sonsuz olan ve her şeyin kemiyet, keyfiyet ve ölçüsünü bilen Allah'a ait olabilir.

Sadece birkaçını zikrettiğimiz bu rakamlar tesâdüf müdür, yoksa tevâfuk mudur? Evet bunlar tevâfuktur. Zira: Tevâfuk; iki veya daha çok şeyin birbirine uygun olmasıdır. Bir rastgetirme halidir. Tesâdüf ise, önceden bilinmeyen, hesaplanmayan karşılaşma, ratlama, rast gelme, olabileceği tahmin edilmeyen olaydır. Tesâdüfte, bilinçsiz bir rastlantı olmasına karşılık, tevâfukta bir kasıt ve bir irâdenin neticesi olarak, bilinçli bir rastlantı söz konusudur.

Kur'an'daki tevâfuklar, Allah'ın sonsuz ilmini gösteren bir münâsebet zinciri içerisindeki denk düşme ve irâdeye bağlı olduğunu gösteren bir gerçekler silsilesidir. Kur'an'daki tevâfukların pek çok çeşitleri vardır. Bazı âlimler 10'dan fazla çeşitlerinin olduğunu söylemişlerdir. Genel olarak tevâfukları, lafzî ve manevî olmak üzere ikiye ayırmak mümkündür: Kullanılan kelimelerin, ayetin manasına uygun bir anlam ifade etmesi, harflerin, ayetin maksadına uygun seçilmesi, ayet numaralarının, manasına uygun hakikatler ifade etmesi, ayet, kelime ve harflerin tekrar sayıları ile, manaları arasında bir münasebetin bulunması, aynı veya ayrı sayfaların içerisinde yer alan "Allah" lafza-i celâli gibi, ilk göze çarpan önemli kelimelerin birbirine bakması, yine bir ayet bir cümle veya bir kelimenin anlamı ile ebced değerinin birbirine uygunluk göstermesi gibi tevâfukun bir çok çeşitlerini saymak mümkündür.

Kur'an'daki Tevâfukların İlmî Değeri

Tevâfukların, bir amaç, bir irade ve bir ilim gösterdikleri ölçüde bir değer ifade edecekleri açıktır. Kur'an'da, tesâdüflerin imkansız olduğunu düşünenler için, bütün tevâfukların ilmî bir değer ifade etmesi tabiîdir.
Bedîüzzaman Hazretleri'nin de belirttiği gibi, eğer bir tevâfuk, değişik yönlerden bir hadiseye baksa, ona uygun düşse, makam ve manaya münasip olsa, böyle bir tevâfuk işaret derecesine çıkar. Böyle durumlarda "Bu tevâfukla şu ayet, şu hadiseye işaret ediyor." denilebilir.

Yine, bir ifadenin içerisinde yer alan, kelimelerin diziliş şekilleri, hey'etleri ve harfleri, o ifadenin anlamına ne kadar yakın olsa, ne kadar münasebet iplikleriyle bir örgü kurabilse, o ifadenin ulvîleşmesine o ölçüde katkı sağlar. Bu husus, belâgat ilminin önemli bir kaidesidir. İşte Kur'an'ın kelime ve harflerinde değişik şekilde görülen ve doğru olarak gösterilebilen tevâfukları, bir belâgat ve edebî sanat ifade ettiği gibi, aynı zamanda gaybî haberler veren bir işâret lambaları görevini görüyorlar. Şu var ki, dikkatsizler, bu manevî trafik lambalarını görmeden geçebilecekleri gibi, manevî kazalara da sebebiyet verebilirler.

Bedîüzzaman Hazretleri'nin de ifade ettiği gibi, Kur'an-ı Hakîm'in çok cihetlerle mucizevî yönleri olduğu gibi, kelimelerinde, cümlelerinde ve nazmında da bir çok harikalar vardır. Madem ki Kur'an'ın ayet ve kelimelerinin gösterdiği hakikatlerde mucize izleri vardır, elbette o ayet ve kelimeleri teşkil eden harflerinde de onun mucizevî işaretleri olacaktır. Kudret sıfatının kelimeleri olan moleküller ve harfleri olan atomlar Allah'ın birliğini ve sonsuz kudretinin mucizelerini gösterdiği gibi, elbette kelam sıfatından gelen Kur'an'ın moleküller hükmünde olan kelimeleri ve atomlar hükmünde olan harfleri de çok manidar i'câz işaretlerini göstereceklerdir.

Kur'an'ın, 200 çeşit mucizeliğini fark ve keşfeden Bedîüzzaman, Kur'an-ı Kerim'in yazılışındaki gözle görünür tevâfuk mucizesi üzerinde de durmuş ve harikalığı herkesin anlayabileceği şekilde yeniden yazdırmıştır.

"KUR'AN-I KERİM'İN ŞİFRESİ"İSİMLİ KİTAP

Bir anda popüler olan, televizyonlarda ve medyada tartışılır hale gelen bu kitap nedir? İddia ettiği görüşler doğru mu, yoksa sadece sansasyon yapmak için mi yazılmıştır. Tefsir ilimleri açısından kitabın artı ve eksileri nelerdir?

Yazarın samimiyeti ve tebrik

Yazar, gerek kitabındaki üslûbu, gerekse televizyonlardaki konuşmaları itibariyle samimi, art niyeti olmayan bir müslüman görüntüsü vermektedir. İşin doğrusunu elbetteki Allah bilir. Fakat bir ilâhiyatçı olmadığı halde Kur'an'a ilgi duyması, üzerinde ciddî kafa yorması ve bunları faydalı olur düşüncesiyle kaleme alıp neşretmesi tebrike şayan davranışlardır. Yazar bu çalışmasıyla, İlâhiyat veya Diyânet câmiasından olmayan kimselerin de Kur'an üzerinde çalışma yapabileceklerini göstermiştir. Yani bu Kur'an, sadece İlâhiyatlılara mahsus bir kitap değildir. Fakat keşke, kitabını yayınlamadan önce işin mütehassıslarına bir kontrol ettirseydi. Bu eksikliğini kendisi de hissetmiş olmalı ki, "benim yaptığım bu çalışma bir başlangıç, Arapça bilen ilâhiyatçılar daha ileri seviyede şeyler bulabilirler." diyor.

Yazar ve yayınevi ikilemi

Yazarın Kur'an'a karşı samimî yaklaşımını, maalesef yayınevinde aynı şekilde göremiyoruz. Yazarın ifadesiyle, hazır olmayan notlarını yayınevine vermiş, yayınevi de kendi duygu ve düşüncesine göre önsöz yazmış, başlıklar atıp yayına hazırlamış. Böylece, yazarın da katılmayacağını zannettiğimiz bazı olumsuzluklar ortaya çıkmış. Meselâ, kitabın II. Bölüm'ünün başlığı: "Kur'an-ı Kerim'in Gerçekleşen Kehânetleri"dir. Bu başlıkla, Kur'an adeta bir kehânet kitabına benzetilmiştir. Kehânet kitabının yazarı da dolayısıyla -Mekkeli müşriklerin Peygamber Efendimiz (sas) için dediği gibi hâşâ- kâhin olacaktır. Hem Peygamberimiz kâhin olmaktan, hem de Kur'an kehânetten uzaktır. Aynı şekilde s.281'de, "..çeşitli ezoterik bilgiler ve kahinlerin söyledikleriyle bizim Kur'an-ı Kerim'in içinden çıkarttığımız yakın geleceğimizle ilgili bilgiler arasında büyük bir paralellik bulunmaktadır." ifadesi de, Kur'an'ı kehânet kitabı seviyesine indirmektedir ki, hiç bir müslümanın kabul edemeyeceği bir iftiradır. Bu kehânet tabirleri de yazara ait gibi görünmüyor.

Önemli bir diğer nokta da, yazar Kur'an üzerine bu kadar kafa yorduğuna göre, Kur'an'ın Allah kelâmı olduğuna inanan bir insan olduğunu gösteriyor. Bu çalışma boyunca yazarın Kur'an'a hayranlığı artmış olması gerekmektedir. Netice itibariyle de, öyleyse bu Kur'an olsa olsa, ancak Allah'ın kelâmı olabilir demesi beklenirdi. Fakat kitapta böyle bir ifadeyi bulmak mümkün değil. Sanki Kur'an'daki bu kadar tevâfuk gayet normalmiş gibi verilmektedir. Bu da yazardan ziyade, yayınevinin üslubu gibi görünüyor. Bu üslup ta, Oryantalist bir üslûba benziyor.

Kitap, okuyucuların imanlarının artmasına mı yoksa azalmasına mı vesile olur?

Her şeye rağmen, bir kaç okuyucunun; "Kur'an, madem bu kadar hadiseden bahsediyor, içinde bunlar var, öyleyse bu kitap Allah'ın kelâmıdır." diyerek, Allah'a olan imanları ve Kur'an'a olan bağlılıkları artmışsa, o zaman bu kitap takdire şayandır diye düşünebiliriz. Fakat, Kur'an'ı kehânet kitabına benzetip, Kur'an'ın söylemediği şeyleri ona söyletip, Kur'an'a göre ileride şunlar şunlar olacak deyip, daha sonra da söylenen şeyler gerçekleşmediğinde, işte o zaman bir kaç değil, birçok insanın Kur'an'a olan imanı sarsılabilir. Çünkü tarih şahit ki, Kur'an istikbal adına ne demişse, hepsi olmuştur, olacak dediği şeyler de, zamanı gelince gerçekleşecektir(Kıyâmetin kopması, sorgu suâl, Cennet-Cehennem vs.) Kur'an yalan söylemez. Kur'an'ın söylemediği şeyleri Kur'an'a söyletmek isteyenler ise hep yanılmışlardır. Onun için büyük müfessirler hep ihtiyatlı davranmış ve Kur'an'ın müteşâbih âyetlerinin tefsirinde, ihtimalli konuşmuşlardır. Bu ayetin manası kesin şudur, dememişlerdir. Benim anladığım kadarıyla ayetin te'vili şudur, ama yine de işin doğrusunu Allah bilir demişlerdir.

Şifreli Kitap(!)

Kitaba, "Kur'an-ı Kerim'in Şifresi" ismi verilmekle; Kur'an, şifreli bir kitaptır, onun için de bu şifreyi bilmeyen veya çözemeyen bu kitabı anlayamaz gibi bir yanlış anlamaya yol açılmaktadır. Halbuki Kur'an, şifreli bir kitap değildir, o, "mübîn" apaçık bir kitaptır. Başta Arapça olmak üzere, belli başlı bazı ilimleri öğrenen herkes Kur'an'ı kendi ölçüsünde anlayıp istifade edebilir. Kur'an'ı anlamak için şifre çözmeye veya bulmaya ihtiyaç yoktur. Hem, bu şifre şimdiye kadar gizli kalmış ve bugün bulunmuşsa; demek ki Kur'an'ın kendisine indiği Peygamber Efendimiz(sas) başta olmak üzere Kur'an'ı kimse anlamamış demektir. Çünkü ne Peygamberimiz (sas), ne de daha sonraki asırlarda gelen müfessirler böyle bir şifreden bahsetmişlerdir. Ayrıca, böyle bir şifre aramak, müslümanlara ne farz, ne de vâciptir.

Kitabın Ticarî Amaçla Şişirilmesi

Kitabın hacminin büyük olması, ona göre de daha pahalı olması için elden gelen her türlü gayret sarfedilmiştir. Bu gayretlerden birisi de, sadece ilgili ayetlerin meâli verilebilecekken, ayetlerin geçtiği surenin tamamının meâli verilmiştir. Bu durum, kitaba kabaca bir bakmakla rahatlıkla görülecektir. Bu sayede kitap, yaklaşık yüz sayfa daha artmıştır.

Tevrât'ın Şifresi İsimli Kitabı Taklit mi?

Kur'an-ı Kerim gibi, Tevrât'ın aslı da ilâhîdir. Fakat yine Kur'an'ın ifadesiyle daha sonra Tevrât tahrif edilmiştir. Tahrif edilmiş bir kitap için belki bir şifre söz konusu olabilir ama, Kur'an için böyle bir şey söz konusu olamaz. Kitaba "Kur'an'ın Şifresi" ismi verilmek suretiyle, bu kitap hem ismen taklit edilmiş, hem de milyonlar satan bu kitap gibi çok satma amaçlanmıştır.

Sûrelerin, nüzûl (iniş) sırasına göre numaralandırılması
Kur'an sûreleri, iniş sırasına göre değil, bugün elimizde olan tertibe göre sıralanıp numaralandırılmıştır. Nüzûl sırasına göre de numaralandıranlar vardır, fakat bunda çok ciddî ihtilaflar meydana gelmiştir. Yani kesinlik yoktur. Kitapta bu hususta istifade edilen kaynak olmadığı için, kimin sıralamasının esas alındığı bilinmemektedir. Dolayısıyla bu sıralamayı yapanların yaptığı doğru mu, değil mi, tartışmalıdır. Tartışmalı bir sıralamayı şifrede kullanmak doğru değildir.

Şifre birçok yerde tutmuyor

Şifrenin esası, genellikle bir surede tekrar eden ayetlerden oluşuyor. Fakat birçok surede tekrar eden ayetler olmasına rağmen, buralarda şifre tutmadığından olacak, bunlara hiç temas edilmemiş. Öyleyse ya şifrede bir yanlışlık var, ya da –haşa- bu sure ve ayetlerde. Çünkü, 19 mucizesi ile ortaya çıkanlar, bunu bütün Kur'an'a tatbik etmişler, fakat Tevbe Suresinde tutmayınca son iki ayeti inkâr cihetine gitmişlerdir. Buradan hareketle, şifrenin tutmadığı yerlerde, yeni bir şifre mi bulunacak, yoksa –haşa- ayetlerde bir eksik kusur mu aranacak?

Bazı devletlerin kuruluşuna işaret etmesi

Bazı devletlerin kuruluşuna Kur'an'dan işaretler getirme veya bulma, meşru olmayan şeyleri meşru gösterme gayreti olabilir mi, düşüncesini akla getiriyor. Ayrıca, yarın herkes kendi kafasına göre, bazı şeyleri meşru göstermek için Kur'an'ı kullanmaya yeltenebilirler. Aslında tarihte bazı batıl mezhepler, ayetlere yanlış mana vererek ve desteksiz yorumlar yaparak batıl görüşlerine Kur'an'dan destek aramışlardır. Zorlama şifreler de aynı neticeye götürebilir.

İslâmî alt yapının olmaması ve ciddî hatalar

Kur'an'a duyduğu ilgi ve alaka ve göstermiş olduğu gayretten dolayı tebrik edilecek olan yazarın, islâmî alt yapısının olmaması, islâm tarihini ve üzerinde çalışma yaptığı Kur'an'ın dilini, yani Arapça'yı bilmemesi onun bazı hatalar yapmasına sebep olmuştur. Mesela, Mekke'nin fethi, hicri 13. yılda değil (s.120-124), 8. yıldadır; Hz. Yusuf (s), Mısır'ın hükümdarı değil (s.161), hazineden sorumlu bakanı olmuştur; furkân kelimesi ölçü manasında değil (s.200), ayıran, hakkı batıldan ayıran manasındadır. Bu hataları daha da çoğaltabiliriz.

Ayrıca, tefsir kitaplarına baktığımızda, bazı âyetlerin tefsirinde büyük müfessirlerin farklı yorumlar ortaya koyduğunu görüyoruz. Buna rağmen, "Kur'an Kerim'in Şifresi" isimli kitapta, özellikle farlı yorumlara müsait ayetlerde bile ciddi bir tefsir kaynağına müracaat edilmemiştir. Sadece Türkçe yazılmış bir tefsire müracaat edilmiş ki, bu tefsir birçok yönüyle tenkit edilmiş ve reddiyeler yazılmış bir tefsirdir. Arapça bilmediği için Arapça kaynaklara müracaat edemeyen yazar, en azından Türkçe tefsirler arasında ehl-i ilim tarafından hüsn-ü kabul görmüş merhum Elmalılı M.H. Yazır'ın tefsirinden istifade edebilirdi. Böylece bir çok konuda hataya düşmezdi. Kur'an hakkında bir kitap yazarken, başta tefsir kaynakları olmak üzere, diğer islamî ilimlerdeki kaynaklardan hiçbirine müracaat edilmemesi ciddî bir eksikliktir.

Sonuç
Kur'an'a her şey vardır; fakat çapına, azametine, önemine, mâhiyet ve kıymetine göre vardır. Fakat Kur'an'da en önemli mesele; Tevhîd, Nübüvvet, Haşir, kulluk, ebedî saadeti kazanma, azaptan korunma... Bunlardan başka, Allah'ın kâinattaki icraatı, san'atlarının teşhiri, sıfât ve esmâsının tecellileri, sistem ve kürelerin muhteşem bir nizam ve âhenk içinde bunu ifâde etmesi... Bütün bunlar en ince ayrıntılarına kadar açık seçik anlatılmış ve şimdiye kadar müslümanlar bunlardan istifade ettiği gibi, bundan sonra da istifade etmeye devam edecektir.
Ayrıca, belli devrelerde ortaya çıkacak ilmî gelişmeler ve teknik buluşlar da, ehemmiyet ve kıymetine göre açıkça olmasa da, ya işâreten veya remzen Kur'an'da vardır. Fakat, herkes her şeyi onda olduğu gibi göremeyeceğinden, çalışma, tefekkür ve ilhamla erbabının anlayabileceği nişanlar, işaretler, alâmetler ve ipuçları halinde vardır.
Kur'an'ın indiği günden beri bu işin mütehassıslarından kimsenin anlayamadığı bir şifreyi bulmuş bir eda ile ortaya çıkan "Kur'an-ı Kerim'in Şifresi" isimli kitap, -eğer okunacaksa- yukarıdaki değerlendirmelerimiz çerçevesinde okunmalıdır.

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

smfa4, 2007-10-16 13:48:52

Allah razı olsun hocam farkına vardığınız bu yanlışlıklara inşallah bu kitabı okuyanlarda farketmişlerdir... ben şahsen okumadım o kitabı çünkü zaten okuduğumuz bediüzzaman hazretlerine ait risale-i nur eserlerinde bu gibi şeyler çok güzel bir şekilde izah ve isbap edilmiş.. kitabın yazarı keşke risale-i nurdan az da olsa faydalansaydı yolunda enazında bi ışık olurdu...

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

ihsan sivri, 2007-07-29 03:58:02

çok güzel arştırılarak hazırlanmış tebrikler

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

Sinan, 2007-04-02 08:56:48

Yerinde bir açıklama olmuş.

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

ali, 2006-10-09 05:29:55

cok begendim....

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DİĞER YAZILAR

YUSUF SURESİNDE BAZI İ’CAZ İŞARETLERİ-2

YUSUF SURESİNDE BAZI İ’CAZ İŞARETLERİ-2

SUREDE YER ALAN 7 Sayısındaki Tevafuk: a)Mısır melikinin rüyasında gördüğü ineklerin say

YUSUF SURESİNDE BAZI İ’CAZ İŞARETLERİ-1

YUSUF SURESİNDE BAZI İ’CAZ  İŞARETLERİ-1

Yusuf İsmi Yusuf ismi konusunda birkaç noktaya işaret etmekte fayda vardır: Birinci Nokta: Gen

ALLAH NEDEN KENDİSİ İÇİN “BİZ” TABİRİNİ KULLANMIŞTIR?

ALLAH NEDEN KENDİSİ İÇİN “BİZ” TABİRİNİ KULLANMIŞTIR?

Muhterem Müslümanlar! وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ وَق

“KUR’AN’DA KAÇ MELEK HZ. MERYEM’LE KONUŞTU?” SORUSUNA CEVAPTIR

“KUR’AN’DA KAÇ MELEK HZ. MERYEM’LE KONUŞTU?” SORUSUNA CEVAPTIR

Muhterem Müslümanlar! Oryantalistler ve onların yerli borazanları aşağıdaki iki âyet arası

KUR’AN SADECE ARAPLARA MI İNDİRİLDİ?

KUR’AN SADECE ARAPLARA MI İNDİRİLDİ?

Muhterem Müslümanlar! Caetani gibi Oryantalistler, وَمَا أَرْسَلْنَا مِن ر

İSLÂM PEYGAMBERİ KUR’AN’I YAZDI MI YA DA BAŞKALARINDAN İKTİBAS MI ETTİ?

İSLÂM PEYGAMBERİ KUR’AN’I YAZDI MI YA DA BAŞKALARINDAN İKTİBAS MI ETTİ?

Muhterem Müslümanlar! Bazı oryantalistler, Peygamberimiz Hz. Muhammed(sav)’in, Kur’an-ı Ker

KUR'AN-I KERİM'DE ÇELİŞKİ, BİLİMSEL VE TARİHİ HATALAR VAR MI?

KUR'AN-I KERİM'DE ÇELİŞKİ, BİLİMSEL VE TARİHİ HATALAR VAR MI?

Muhterem Müslümanlar! Oryantalistler Kutsal Kitabımızda âyetlerin birbiri ile çeliştiğini,

HZ. PEYGAMBER’İN GÜVENİRLİLİĞİ VE KUR’AN’IN TEBLİĞ EDİLMESİNDE ONA GÜVENMEMENİN İTİKÂDÎ SONUÇLARI

HZ. PEYGAMBER’İN GÜVENİRLİLİĞİ VE KUR’AN’IN TEBLİĞ EDİLMESİNDE ONA GÜVENMEMENİN İTİKÂDÎ SONUÇLARI

Son zamanlarda Kur’an’ın mahiyetine dair bir takım düşünceler ileri sürülmektedir. Bu kon

ANLAMADAN KUR’AN OKUMANIN FAYDASI VAR MI? ÖLÜYE KUR’AN OKUNUR MU?

ANLAMADAN KUR’AN OKUMANIN FAYDASI VAR MI? ÖLÜYE KUR’AN OKUNUR MU?

Sordular: -Hocam, Kur’an’ı anlamadan okumanın faydası yoktur, diyenler var. Bir de bazı ho

KUR’AN’DA TEKZİP KAVRAMI

KUR’AN’DA TEKZİP KAVRAMI

Sözlükte tekzip; Yalanlamak, doğru olmadığını savunmak ve inkâr etmek anlamlarına gelir. T

KUR’AN OKUMANIN SEVABI ÖLÜYE GİTMEZ Mİ?

KUR’AN OKUMANIN SEVABI ÖLÜYE GİTMEZ Mİ?

Değerli Kardeşlerim, Geçenlerde TRT Kurdi’de yayınlanan bir program esnasında bir hemşehrim

Hala mı Allah'a tövbe etmezler ve O'ndan bağışlanma istemezler? Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

Maide, 74

GÜNÜN HADİSİ

SABAH İLE YATSI NAMAZLARINI CEMÂATLE KILMANIN FAZÎLETİNE DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ

Münâfıklara sabah ile yatsı (cemâat) namazlarından daha ağır hiç bir namaz yoktur. (Halbuki) bu iki namaz(ın cemâatin)de olan (ecir ve fazîlet)i bilseler emekliye, emekliye (sürtüne, sürtüne) de olsa onlara gel(ip hâzır ol)urlardı. (Ebû Hüreyre)

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI