RABBİMİZİN ESMASI(İsimleri)
Cenab-ı Hakk’a ait isimler, kâinatta icraatı müşahede edilip ve yine O güzel isimler sahibi tarafından, O’nun has kulları vasıtasıyla bize öğretilmiş isimlerdir. Allah’ın (celle celâluhû) Kur’an’da ve hadislerde geçen pek çok ismi vardır. Bunlardan doksandokuz tanesi hadis-i şeriflerde bildirilmiştir. Allah Rasûlü, bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır. Bunları öğrenip sayan, Allah ile muamelesinde esma-i hüsnanın sınırlarını muhafaza edip, onlara güzelce riayet ederek kullukta bulunan cennete girer.”(1) Hadiste bildirilen Allah’ın doksan dokuz ismi şunlardır:
Allah: Cenab-ı Hakk’ın bütün isim ve sıfatlarını kendinde toplayan Zatına delalet eden özel ismi.
Rahmân: Bütün mahlukatına, inanana, inanmayana merhamet edip nimetlendiren.
Rahîm: Allah’ın Rahman sıfatıyla lutfettiklerini imanla güzelce değerlendirenlere hususî rahmetini ifade eden ve “Çok merhametli” manasına gelen ismi.
Melik: Varlığın gerçek hükümdarı.
Kuddûs: Her türlü kusur ve noksanlıktan uzak, tahdid ve tasvire sığmayan, her özelliğinde mükemmel olan, tertemiz.
Selâm: Her türlü selâmetin kaynağı, ayıptan, kusurdan, eksiklikten salim, kullarını selâmete çıkaran.
Mü’min: İman, emniyet veren, şüphe ve tereddütleri kaldıran, kendisine sığınanlara iman, korkanlara eman verip onları koruyan.
Müheymin: Görüp gözeten, her şeye şahid olan ve koruyup, sıyanet eden.
Azîz: Üstün kudret sahibi, mutlak galip.
Cebbar: Yaratıklarının hallerini ve işlerini düzelten, iradesi ile onları istediği şekilde yöneten ve hükmünün yerine gelmesine karşı konulamayan.
Mütekebbir: Her şeyde ve her hâdisede büyüklüğünü gösteren, büyüklük, ululuk, azamet kendisine mahsus, kendisinin hakkı olan.
Hâlik: Her şeyi yoktan yaratan.
Bâri: Yaratıklarını düzgün ve âhenkli kılan.
Musavvir: Bütün mahlûklarına özel sûretlerini veren.
Gaffâr: Kullarının günahlarını affederek örten, mağfireti engin olan.
Kahhâr: Galip gelen, hükmeden. Hâkimiyet ve kudretle mahlukata galebe eden, onları istediği şekilde yöneten ve yönlendiren, isyankârları kahreden.
Vehhâb: Karşılıksız bol bol veren, lutfeden.
Rezzâk: Mahlukatını rızıklandıran.
Fettâh: Her bir müşkil ve hayır kapısını açan.
Alîm: Her şeyi bilen.
Kâbız: Hikmeti ve lütfu gereği sıkan, daraltan, ruhları alan.
Bâsıt: Açan, genişleten, ömürleri uzatan.
Hâfıd: Dilediğini al-aşağı eden, firavnları, cebbarları, kâfirleri hor ve hakir eyleyen.
Râfi’: Dilediğini, yücelten, yükselten.
Mu’iz: Dilediğini aziz kılan.
Müzill: Dilediğini zelil eden.
Semi’: Her şeyi işiten.
Basîr: Her şeyi gören.
Hakem: Hükmeden, iyiyi kötüden ayırt eden.
Adl: Adalet sahibi.
Latîf: Lutfeden ve her şeyi incelikleriyle bilen.
Habîr: Her şeyden haberdar olan.
Halîm: İsyankarları cezalandırmakta aceleci olmayan.
Azîm: Ululuk ve azamet sahibi.
Gafûr: Günahları, hataları, çok affedip örten.
Şekûr: Kulların az amellerine karşı çok mükâfat veren, sevaplarını kat kat artıran.
Aliyy: Yaratılanlar üzerinde kudretiyle yücelik sahibi.
Kebîr: Büyük.
Hafîz: Kendisinden hiçbir şey gizli kalmayan, kullarının yaptığı her şeyi kaydeden, kudretiyle gökleri ve yeri varlıkta tutan, insanları koruyup kollayan.
Mukît: Her şey üzerinde kadir, her şeyi gözeten ve her yaratılmışın azığını veren.
Hasîb: Kâfi gelen, hesab gören, hesaba çeken.
Celîl: Karşısında hiçbir şey kendi kendine tutunamayacak, azamet ve celali ile her şeyi kahr ve yok edebilecek derecede büyüklük ve istiğnayı mutlak sahibi.
Kerîm: Kerem ve ihsan sahibi.
Rakîb: İnsanların bütün yaptıklarını kayd ve kontrol eden.
Mücîb: Dua ve dilekleri kabul edip, icabet eden.
Vâsi’: İlmi, rahmeti, gınası her şeyi kuşatan.
Hakîm: Hikmet sahibi, her şeyi yerli yerinde yapan.
Vedûd: Sevilmeye çok layık olan, kullarını çok seven.
Mecîd: Şanı yüce olan, sınırsız kerem sahibi.
Bâis: Öldükten sonra dirilten, peygamber gönderen.
Şehîd: Kendisinden hiçbir şey saklanamayan, hiçbir şeyi unutmayan, her şeye şahit olan.
Hak: Varlığı kendinden, inkârı mümkün olmayan.
Vekîl: Her şeyi tedbir ve idare eden, gözeten, Kendisinden hiçbir şeyin bilgisi gizli kalmayan, varlıkların rızık ve idareleri kendisine ait olan.
Kavî: Hiçbir halde Kendisine aczin yol bulamadığı, yegâne güç ve kuvvet sahibi.
Metîn: Kâmil kuvvet ve tam iktidar sahibi.
Velî: Kendisine inananların dost ve yardımcısı olan, kâinatın ve mahlukların işlerini tekeffül eden.
Hamîd: Her türlü hamd ve övgüye lâyık olan.
Muhsî: Her şeyi bir bir sayıp hıfz eden.
Mübdi’: Mahlukatı örneksiz ve yoktan yaratan.
Mu’îd: Mahlûkatı öldürdükten sonra tekrar yaratan.
Muhyî: Hayat veren.
Mümît: Öldüren.
Hayy: Her zaman var olan, hayat sahibi.
Kayyûm: Zevalsiz kaim olan ve her şeyin kıyam ve idaresini ayakta tutan.
Vâcid: Zengin ve hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, dilediğini istediği anda meydana getiren.
Mâcid: Şanı yüce olan.
Vâhid: Tek ve eşsiz
Samed: Tam, eksiği olmayan, her şey kendisine muhtaç olduğu halde, Kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayan.
Kâdir: Tam kudret sahibi, kudretine hiçbir surette acz bulaşamayan.
Muktedir: Kendisine hiçbir şey mümteni (imkânsız) olmayan, şiddet veya kuvvet ile hiç kimsenin Kendisine karşı çıkamayacağı tam kudret sahibi.
Mukaddim: Dilediğini öne alan.
Muahhir: Dilediğini geri bırakan.
Evvel: Bütün varlıklardan önce var olan, Kendisine hiçbir şeyin sebkat etmediği Zat.
Âhir: Sonu olmayan, varlıkların geçmesinden sonra bâki kalan.
Zâhir: Her şeye galip her şeyin üstünde olan Yüce, delilleriyle, işleriyle aşikâr olan.
Bâtın: Hiçbir gözün idrak edemeyeceği, hiçbir vehmin kuşatamayacağı her şeyin içine nüfuz eden, her şeye her şeyden daha yakın olan Zat.
Vâlî: Bütün varlığı idare ve tasarruf eden.
Müteâli: Her şeyden aşkın ve yüce olan.
Berr: Kullarına karşı çok şefkatli, iyiliği bol olan.
Tevvâb: Kulların tevbelerinin her yenilenmesinde, onların tevbelerini kabul buyuran.
Müntakim: Suçluları, adaletiyle hak ettikleri cezaya çarptıran.
Afüvv: Cezalandırmaya kadir olduğu halde lutfedip bağışlayan, affeden.
Raûf: Merhameti, şefkati, engin olan.
Mâlikü’l-mülk: Mülkün gerçek sahibi, varlıklar üzerinde istediği gibi tasarruf eden.
Zü’l-celâli ve’l-ikram: Ululuk ve ikram sahibi.
Muksıt: Adil, bütün işlerini yerli yerinde, dengeli kılan.
Câmi’: Dilediğini istediği anda ve istediği yerde toplayan.
Ganiyy: Kimseye ihtiyacı bulunmayan ve her şeyin kendisine muhtaç olduğu zengin.
Muğnî: Dilediğini zengin hale getiren.
Mâni’: Dilediğine engel olan. Kullarından itaat edenleri kötülüklerden koruyan, yardım eden.
Dârr: Elem ve zarar veren şeyleri yaratan ve dilediğini bunlarla imtihan eden.
Nâfi’: Hayır ve yarar veren şeyleri yaratan ve dilediğini bunlardan yararlandıran.
Nûr: Âlemleri ve gönülleri nurlandıran.
Hâdî: Hidayet eden, her şeye varlıklarını sürdürme yollarını gösteren.
Bedî’: Eşsiz bir biçimde yaratan.
Bâkî: Varlığının nihayeti olmayan, dâimi var olan.
Vâris: Her şey yokluğa döndükten sonra da varlığı ve saltanatı devam eden, bütün servetlerin hakiki sahibi.
Reşîd: Her şeyi bir hikmet ve nizam üzere hedefine ulaştıran, yol gösteren.
Sabûr: İsyankarları hemen cezalandırmayıp mühlet veren, çok sabırlı.
Allah’ın isimleri doksan dokuz tane mi?
Allah’ın isimleri, sadece bu isimlerden ibaret değildir. Hadis-i şerifte doksan dokuz sayısının zikredilmesi, bunlardan başka ilâhî isim yoktur anlamında bir sınırlama değildir. Bunlar en meşhur isimlerdir. Yoksa Allah’ın sayısız ismi vardır.
Biz Esmâ-i İlâhiye’nin tamamını bilmiyoruz. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bir kimsenin afet ve musibetler dolayısıyla tasalandığında okuması için talim ettikleri duada, “Allah’ım, ben Senin kulunum, kullarından bir erkekle bir kadının oğluyum. Perçemim Senin (kudret) elindedir. Hakkımdaki kararın yürürlükte ve takdirin âdilânedir. Senden, kendini isimlendirdiğin, Kitab’ında zikrettiğin, mahlûkatından herhangi birine öğrettiğin veya gayb ilminde kendine tahsis ettiğin (kimseye bildirmediğin) her ismin hürmetine... Kur’an’ı kalbimin baharı, gözümün nuru, hüzün, gam ve tasamın gidericisi kılmanı diliyorum.”(2) buyuruyor. Demek ki, sadece bir insanın bildiği, yalnız bir kitapta zikredilmiş, tek bir salih kul, cin veya meleğe bildirilmiş ya da kimseye bildirilmeyip ilm-i İlâhî’ye has kılınmış isimler de vardır.
DİPNOTLAR
1- Tirmizi, Daavat, 82; Buharî, Tevhid, 12.
2-Müsned, 1/391; Hakim, Müstedrek, 1/690.
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
yıldız, 2007-04-04 02:18:37
allah razı olsun çok güzel yazmışınız bu sayede bilgileniyoruz bilmediklerimizi öğreniyoruz
Bu yoruma katılıyor musunuz ?
, 2006-08-19 15:57:02
çok güzel bir çalışma
Bu yoruma katılıyor musunuz ?
DİĞER YAZILAR
Onlar ne hayır işlerlerse karşılıksız bırakılmayacaklardır. Allah, kendisine karşı gelmekten sakınanları bilir.
Al-i İmran, 115
GÜNÜN HADİSİ
Emin ve doğruluktan ayrılmayan ticaret ehli (ayette sırat-ı müstakim ashabı olarak zikredilen) peygamberler, sıddikler, şehidler ve salihlerle beraberdir.
Tirmizi, Büyu 4, (1209); İbnu Mace, Ticarat 1, (2139)
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...