KADER NEDİR- Mehmed Kırkıncı- Timaş Yayınları- İst–1997


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2006-06-13 21:36:48

· “Kader denince hemen hatıra gelen, miktar ve ölçüdür.” s:7

· Her şeyin kemali ve güzelliği ölçüye dayanmakta, Elbise, insanın bedeni, bir kitap, evren..Hepsi ölçü ve planla güzel olmakta, plansız ve ölçüsüz olsa güzellik ve kemalden düşmektedir. s:7–8

· Kader her şeyin ilahi programıdır. s:8

· Bir ressamın resmindeki güzellik ve uygunluk bir zihni programa işaret ettiği gibi, evrendeki incelik, uyum ve kemal, İlahi program olan kadere işaret etmektedir. s:8–9

· Kâinatta bulunan mizan bir güzelliktir, her şey yerli yerindedir. s:10

· “Arıya bal yapma, ağaca meyve verme kabiliyetini bahşeden Halık-ı Kerim, insanın istidadını da medeniyet nimetlerine çekirdek kılmıştır.” s:11

· Takdir fiili Rahmet ve Hikmetle birlikte yürümektedir. s:12

· “Ana rahminde iken bize takılan azaların dünyada ne işe yaradığını bilmediğimiz gibi, O Rahim-i Zülkemal’in emrettiği namaz, oruç ve diğer ibadetlerin ahiretteki neticelerini de bu dünyada kavramamız mümkün değildir.” s:15

· “Bu kâinatta rahmet esas olduğu gibi, ahirette de rahimiyyet esastır. Cehennem, bu rahimiyetten kaçan asilerin menzilidir. Cenab-ı Hakkın insanları Cehennemle tehdit etmesi altında Cennete teşvik saklıdır.” s:16

· Zulüm başkasının hak ve hukukuna tecavüz etmek demektir. Cenab-ı Hak zulümden münezzehtir. Çünkü mülk tamamen O’nundur. s:17

· “Nizam, intizam, güzellik, hayır, iman, hidayet, fazilet ve kemalat gibi külli hakikat ve maksatlar bunların zıtları ile bilinir, tezahür ve tahakkuk eder. Mesela, çirkinlik olmazsa, güzelliğin, şer olmazsa hayrın; karanlık olmazsa, ışığın; zarar olmazsa menfaatin, dalalet olmazsa hidayetin kıymet ve ehemmiyeti layıkınca takdir edilemez.” s:19

· “Kader ve Kaza, Cenab-ı Hakkın İrade ve Kudret sıfatlarının zaruri bir lazımıdır.” s:21

· “Kader, varlıkların ve hadiselerin bütün halleri ve vasıflarıyla, sebepleri ve şartlarıyla, haiz olacakları kuvvet ve kabiliyetleri ile varlık âlemine gelecekleri zaman ve mekânlarıyla Cenab-ı Hak tarafından ezelde tayin buyrulması ve bir tertip ile kaydedilmesi demektir.” s:21–22

· “Kaza; Ezelde takdir olunan her şeyin Cenab-ı Hakk’ın halk ve icadıyla vücud sahasına çıkması demektir.” s:22

· İnsanla ilgili kader iki kısım:

1-İnsanın iradesinin taalluk etmediği kader; Doğduğu memleket, cinsiyeti, ırkı, anne

babası vs..gibi konulardaki kaderi

2-İradesinin taalluk ettiği kader; Dünya ve ukbada başarı ve kaybetme vesileleri. s:23

· Kaderin konuşulması hadislerle yasaklanan kısmı birinci kısmıdır. s:24

· Külli ve cüz’i tabirlerinin izahı: Külli: Muayyen(belirli) olmayan, cüz’i ise belirli olan, tayin edilmiş olan demektir. Mesela “zihindeki insan mefhumu küllidir, bütün insanlığı içine alır. Hariçteki fertleri ise cüz’idir.”s:25

· “Arıyı bal yapabilecek, ipek böceğini de ipek dokuyabilecek istidatta yaratan Hâlık-ı Hakim insanı da hayırlı işler yapabilecek fıtratta halk etmiştir. Dolayısıyla, insanda görülen bütün iyilik ve güzellikler Cenab-ı Hakk’ın insana o istidadı lütfetmesinin neticesidir.” s:26

· “Kusurunu kabul etmeme hastalığı bir insanda ilerledikçe sonunda onu, işlediği günahların mesuliyetini kader’e yükleme sapıklığına düşürür. Bu ise Allah’a iftira etmektir ve insanı küfre götürür.”s:27

· “Yaptığı iyilikler konusunda, “ben böyle yaptım, şöyle ettim” şeklinde konuşan bir insan, işlediği kötülükleri kadere nasıl havale edebilir? Hâlbuki aynı kötülükleri karşısındaki muhatabı işleyince işi kadere havale etmez.”s:28

· İnsanın işlediği fiillerinde iradesi olmadığı iddia edilse artık, Peygamberlerin gönderilişinin, azab tehdidinin ve cennet vaadinin, ibadetin emredilmesinin bir manası olmazdı. s:30

· Bir asansörde bulunduğumuzu farz edelim. Bu asansörün bir düğmesine basmakla ziyafetlerle, ziynetlerle süslü üst katlara çıkmak veya bir düğmeye basmakla mahzene inmek iradesi bizdedir. Ama bizi götüren asansördür. İşte kaderi ve cüzi ihtiyarımızı anlamak için bir misal..s:32

· İlim; bir şeyin zihnimizdeki şekli, malum ise onun hariçteki vücududur. İlim ise maluma tabiidir. Mesela bir insanın ismi Ahmed’dir. Bizim onun Mehmed olarak bilmemiz onun ismini değiştirmez. O Ahmed olduğundan dolayı onu öyle biliriz. Kader bir şey hakkındaki ilimdir. İlim ise maluma tabiidir. s:33

· Güneş ve ayın tutulma günlerini önceden bilinmesi onların bu fiili gerçekleştirmelerine nasıl etki etmiyorsa Cenab-ı Hakkın bizim yapacaklarımızı bilmesi de yaptıklarımıza etki etmez. s:34

· Bir komutan askerlerinin konuşmalarını gizlice kayd etse sonra onlara gösterse onlar ona “neden bunları böyle çektiniz, siz çekmeseydiniz biz bunları böyle çekmezdik” diyebilir mi? Komutan bir rüya-yı sadıka ile daha önceden bu hadiseyi görse ve bir yere kayıt etse askerler yaptıklarını bu rüyaya yükleyebilir mi? s:35–36

· Senelerin tecrübesi ile bir öğretmen sınıftaki bütün talebelerin notlarını önceden takdir etse ve sene sonu da gerçekten herkes bu notu alsa öğretmen suçlanabilir mi? s:37

· Peygamberimiz(asm) İstanbul’un fethini müjdeledi. Onun bilmesi yüzünden mi İstanbul fethedildi? s:38

· Sonradan kazanılan ilim mahlûkların ilmidir. Cenab-ı Hak ezeli olduğu gibi diğer sıfatları gibi ilmi de ezelidir. s:38

· Erzurum’dan İstanbul’a giden üç vasıta farz edelim. Üçü de farklı kilometrelerde olsun. Güneş’i hayat sahibi, ışığını da onun ilmi farz edelim. Güneş bu araçların bütün hareketlerine aynı anda vakıf olur. Güneş bu yolda hareket etmekten münezzeh olduğundan o yoldan geçen vasıtalar için kullanılan nisbi hakikatlarla kayıtlı olamaz. İlahi ilmin mahlûkatın bütün durumlarını aynı anda bilmesine bu misal dürbünü ile bir derece bakılabilir. s.39–40

· “Ezel bir manada ilm-i ilahi demektir. Cenab-ı Hakkın ilmi, mazi, hal ve istikbali bir anda tutmaktadır. O ilim için öncelik sonralık söz konusu değildir.” s:41

· Bir padişahın bir memuru padişahın verdiği sermeye ile bir kışla yaptırsa, okullar açsa, cemiler yapsa, hayır hasenatta bulunsa bu yaptığı iyiliklere doğrudan sahiplenemez. Ama aynı sermaye ile rezaletler işlese onun suçunu kendisine bu sermayeyi verene atamaz. İşte hayat ve ona lazım olan şeyler elimize verilen sermayedir. s:43–44

· “Marifetullah(Allah bilgisi) hakkında hiçbir akıl mazur olamaz.” Ömer Nasuhi Bilmen- s:51

· İmam Gazali hazretleri davete muhatabiyet hususunda insanları üç kısma ayırıyor:

1- İslam daveti kendilerine hiç ulaşmamış olanlar.

2- Peygamberin davası ve şahsiyeti kendilerine tebliği edilmiş olanlar.

3- Bu ikisi arasındaki gurup, peygamberin sadece ismini-peygamberlik dava etmiş biri olarak- duyup, onun dava, ahlak ve mucizatı hakkında hiçbir bilgi kendilerine ulaşmamış olanlar.

…İmam bunlardan sadece ikinci grubun muaheze edilebileceğini söyler. s:53-54

· Mümin ebedi kulluk niyetinin karşılığını ebedi cennet olarak görür. Kâfir de ebedi küfür niyetinin cezasını. s:s:57

· “Cenab-ı Hakkın isimlerinden 4000 tanesini meleklerin bildiği rivayet edilmekte olup, bunlardan 1001 isim insanlara tarafından da bilinmektedir. Bu isimlerden 99’u bir hadis-i şerifte zikredilmiş ve meşhur olmuştur.”s:59

· “Allahu Azimüşşan’ın ilmi ezelidir. Olmuş ve olacak bütün hadiseler o ilm-i ilahide mevcuttur. O Âlim-i Küll-i Şey’in insanların işleyecekleri amellerini önceden bilmesi, öyle takdir ve irade buyurması, kulları hareketlerine zorlamak değildir.”s:71

· Maturidi imamları cüz-i irade’nin bir emr-i itibari hükmünde olup insanın iradesinin bir noktaya muayyenleşmesi ve taalluku olarak bakarken Eşariler onu meyil ve iştiyak ile açıklamışlardır. s:91–92

· “İnsan günah ve isyana devam ettikçe Rabbisi ile arasına perdeler kalınlaşır, kesafet peyda eder. Bir insan, işlediği günahlara tevbe ederek, mahcubiyetini sürura ve huzura çevirmediği takdirde, nefs-i emaresinin hükmetmesi ile kalbinde iman nuru yerine gurur, riya, şehvet ve en nihayet küfür yerleşir.” s:102

· Sadakanın ömrü uzatmasını Sadeddin-i Taftezani Şerhül Akaid adlı eserinde:

1-Ömrün bereketlenmesi, manen uzaması..

2-Rızkta berekete sebep olması, ömrün sevinçle geçmesine sebep olması

3- Ölümden sonra hayır hasenat defterinin kapanmayıp kişi yaşıyor gibi onun defterine hayır girmesi olarak açıklamış. s:107–108

· Musibetlerin hikmet çerçevesi:

1-Bazı musibetler kişinin kendi kusurundandır. Sıhhatine dikkat etmeyenin hastalanması gibi.

2-Bir kısım musibetler gelecek belaları def eder ve onların şiddetini kırar.

3-Musibetler hayatı tekdüzelikten kurtarır, insanın ve toplumların maddi manevi terakkilerine sebep olur.

4-İmtihan dünyasının bir yönü de kişinin sabır ve teslimiyetinin denenmesidir. s:109–110

· “Bir şeyin neticesi ne kadar yüksek ve kıymetli ise, yolu o nispette çetin olur kaidesince Cenab-ı Hakkın lütuf ve ihsanına erişmenin, Cehennemden kurtulup Cennete liyakat kazanmanın yolu da elbette çetin olacaktır. Bu sırladır ki, bela ve musibetlerin en büyüğü ve en şiddetlileri başta peygamberlere, sonra iman ve tahammül güçleri nispetinde diğer kâmil kullara gelmiştir.”s:111

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

barış, 2006-09-03 22:42:31

"Bir kısım musibetler gelecek belaları def eder ve onların şiddetini kırar".sitenizle internette ilk defa bu akşam karşılaştım,etkilendiğimi söylemeliyim,yorumlarınız net anlatımlı ve mantıklı,üstelik rahatlatıcı, çünki kafamda hayata dair bir yığın soruyla yaşarken metinlerinizi okumamla birlikte bu hammaliyeyi boşuna çekip yorulduğumu anlamış bulunmaktayım.okumaya devam edeceğim.bu arada bir ricam var ;yıllardır rüyalar ile alakalı pek tatmin edici bir anlatım ve açıklamaya ulaşamadım,sıklıkla gece gördüklerimi gün içinde birebir yaşayan ve artık bundan rahatsızlık duyan biriyim,sitenizin bir bölümünde bu konulara da değinilirse memnun olurum,benim durumumda çok insan olduğunu düşünüyorum. esen kalın.

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DİĞER YAZILAR

Kim Rabbine kavuşmayı arzu ediyorsa güzel bir amel işlesin ve Rabbine kullukta hiç bir ortak koşmasın.

Kehf, 110

GÜNÜN HADİSİ

"Kişi, dostunun dini üzeredir. Bu nedenle, kiminle dost olacağına dikkat etsin!"

Ebû Hureyre radıyallahu anh. Ebû Dâvud.

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI