ŞAHİN YILMAZ HOCAEFENDİ İLE TASAVVUF EKSENİNDE BİR SOHBET–1

Ömrünü Kur’an’a hizmete ve hafız yetiştirmeye adamış olan muhterem Şahin Yılmaz Hocaefendi ile 07.12.2006 tarihinde tasavvuf etrafında bir sohbet yaptık.


2007-01-01 15:54:02

Ömrünü Kur’an’a hizmete ve hafız yetiştirmeye adamış olan muhterem Şahin Yılmaz Hocaefendi ile 07.12.2006 tarihinde tasavvuf etrafında bir sohbet yaptık. Hocamız Risale-i Nur’u tanımadan önce Erenköy dergâhı ve Ramazanoğlu Sami Efendi hizmeti ile irtibatı olduğu için, Risale-i Nur hizmeti ile tasavvuf hizmetleri arasındaki benzerlik ve farklılıkları da hakkalyakin müşahede edenlerden olması hasebiyle bizim zevk alarak dinlediğimiz bir sohbet oldu. Bu sohbeti parçalar halinde istifadenize sunacağız inşallah. Faydalı olması dileklerimizle..

—Osmanlı Ulemasından bazıları-Mustafa Sabri Efendi de dâhil olmak üzere-tarikata çok sıcak bakmıyorlardı. Benim hocam Ermenekli Saffet Efendi de öyleydi. Mesela Muhyiddin Arabî’ye karşı anlayışları da çok yumuşak değil.(*)

Aldığım o telkin vesilesi ile gençlik yıllarımda ben de tarikata soğuk bakıyordum, çok sıcak bakmıyordum. Ama sonraları Abdülvehhab-ı Şarani’nin ve İmam-ı Gazali’nin eserlerini okuyunca tarikata girmek için bir ihtiyaç hissettim. Önceki kanaatlerimi tashih ettim, yanlışlarımı düzelttim. Cenab-ı Hak affetsin, tevbe ettim. Bilhassa Muhyiddin-i Arabî’ye karşı o nadanların yazdıkları o naseza sözlerden onu tenzih ettim. Onun nasıl bir kutup olduğunu okuduğum eserlerinden gördüm.

Akhisar’da o zaman Sami Efendinin talebeleri vardı. Halil amca vardı, ehl-i hamiyet bir insan. Onlar vesilesi ile Sami Efendi’ye intisap ettim. Kendisi ile beş on defa görüşmemiz ya olmuştur, ya olmamıştır.

Tarikatın bana kazandırdığı çok şeyler olmuştur. Buradaki sohbetleri ben takip ediyordum, yapıyordum. İmam-ı Gazali’nin eserlerinden dersler yapardık. İmam Şarani’nin Tenbihul Mugterrin ve Letaif-ül Minen adlı eserlerinden Ve İmam Birgivi’nin Tarikat-ı Muhammediye’si ile onun Arapça şerhlerinden dersler yapıyorduk.

Böylece bir müddet tarikata devam ettik. Tarikatlar içinde en sıhhatli olarak ve ehil erbabın omuzlarında gelen Nakşî tarikatı idi. Bu arada ben Risale-i Nur’u tanıdım. Kitapları okumaya başladım. Muzaffer ağabey gidip, geliyordu. Fethullah Hocayla tanışmam da Risale-i Nur’u tanımamda bir hızlanma vesilesi olmuştur.

Bir müddet Risalelerle tarikatı beraber yürütmeye çalıştım. İki derse de gidiyordum. Olmadı. Tabii işlerin çokluğu, meselelerin çokluğu, Risale-i Nur’a biraz daha eğilmemiz sonucu bir müddet yürüdükten sonra baktık, bir yolda iki ayakla yürünüyor. İki ayakla iki yolda yürünemiyor. Artık Risale-i Nur’da kaldık. Ama oradaki dostlarımızla, dostluğumuz devam ediyor, sevgimiz saygımız devam ediyor. Ve onlardan aldığımız çok feyizlerimiz oldu. Mesela benim sofradaki sünnetlerle alakalı hassasiyetim herhalde tarikattan kaynaklanıyor. Ben sofrada ekmek kırıntılarının en küçüğünü dahi israf etmem. Üstad çok ısrarla üzerinde durduğu halde cemaatimiz maalesef bu işe çok ihtimam göstermiyor. Bunu da anti parantez zikretmiş olayım.

-Demin bazı ulemanın Muhyiddin-i Arabi’ye karşı tavırlarından bahsettiniz..

-Evet, mesela Muhyiddin Arabi hakkında Davud-u Karsi adlı bir zatın küçük bir kitabı var. Orda çok yanlışlar var. Hocalarımızın etkisiyle bizde de Muhyiddin hazretlerine bir soğukluk olmuştu. Onun için 1963’te karayoluyla hacca giderken, Suriye’de kabrini ziyaret ettiğimde hiç feyiz alamadım. Allah affeylesin.

Sonra İmam Şarani’nin eserlerinde(**) Muhyiddin Arabî’yi okuyunca, o’nun ne büyük bir kutup olduğunu anladım. Muhyiddin-i Arabî’yi İmam Şarani’den dinlemek lazım. İmam Şarani’nin Cevahir ve Yevakıt adlı bir eseri var. O kitabının mukaddimesinde Şarani, Muhyiddin-i Arabî’nin itikadını anlatıyor ve diyor ki: “Muhyiddin-i Arabi’nin kitabına çok sokuşturmalar olmuştur.”

Ve bir hadise anlatıyor: İmam Ahmed Bin Hanbel hazretlerinin yatağının altından bir kitap çıkıyor. “Eğer milet İmam Ahmed’i tanımasa, o kitapla onu tadlil ederlerdi” diyor. Zındıka durmamış yani..İmamın başının altına, onun itikadına zıt görüşleri ihtiva eden kitap koymuşlar.

Daha sonra Şarani hazretleri Fütuhat-ı Mekkiye’den alıntılar yapıyor ki, çok harika. Zaten, Risale-i Nur’da, üstad da her şeyin en güzel şeklini anlatıyor. Diyor ki; “Muhyiddin-i Arabi hidayettedir. Ama her eserinde mehdi olamıyor.” “Ehl-i Sünnet vel Cemaat’a muhalif olan görüşlerinde mazurdur” diyor. Risale-i Nur bunların hepsini de tashih ediyor, düzeltiyor, ehl-i imanın ulemaya karşı, evliyaulaha karşı hüsnü zanlarını koruyor.

Dipnotlar:

* Bu soğukluğun bir sebebi Üstad Bediüzzaman’ın şu sözünde gizli gibime geliyor: “meşhur, dehşetli dâhîlerden İbnü't-Teymiye ve İbnü'l-Kayyim-i Cevzî'nin pek acip ve cazibedar eserleri İstanbul'da çoktan beri hocaların eline geçmesiyle.” İbn-i Teymiye’nin Muhyiddin Arabi’ye karşı tavrı meşhurdur.(Salih Okur)

**İmam Şarani hazretlerinin büyüklüğü hakkında Kastamonulu merhum Mehmed Feyzi Efendi: “İmam-ı Şarani’nin emsali gelmedi” demektedir.(Feyizli Sözler- Rafet Küllüoğlu- Cihan Yayınları)

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

abdullah, 2009-04-20 14:51:49

Mahmut kardaş anlamadan ifrat etmiş. Şia mezhebdir. Muhyiddin Arabini mesleği ise mezheb değil ki. Veli bazen sekr halinde şeriata mugayyir söz sarfetmiş olsa bireysel olarak mazur olabilir fakat ona uyanlar mazur değillerdir. Burada anlatılmak istenen budur.

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

müzeheb, 2008-03-06 08:01:17

bu bilgilendirmeden dolayı çok teşekürler ederim çünkü bu alimleri hiç tanımayan var böyle değerli şahsiyetleri taniyan eserini alır okur belki ve hazinelerden pay almış olur .

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

mahmut, 2007-01-30 02:14:21

İbni arabi kendi dönemi alimleri tarafından şiddetle eleştirilmiş,yerilmişve tekfir edilmiştir. siz bir şahıshakkında hüküm verirken objektif kriterlere dayanmalısınız.Kitaplarıyla ve sığ düşünceleriyle müslümanlar arasında dün ve bugün tefrika çıkarmış bir insanı bazı uluzatların övgüsüyle temize çıkarmak islamın adalet ilkesiyle çelişir.Neden ibni arabi ehlisünnete zıt görüşleriyle mazurludurda,ŞİA MEZHEBİ MAHZURLU DEĞİLDİR.Hristiyan din adamlarının SAPIK TESLİS AKİDELERİNİ İSPATLAMADA REFERANS ALDIKLARI BİR ZATA ASLA İTİBAR EDİLMEMELİ DEĞİLMİ SEVGİLİ HOCAM.BİZ MÜSLÜMANLAR ALİMLERİMİZİ SEVERİZ FAKAT HAKKI DAHA ÇOK SEVERİZ.Esselamu ala menittebea alel hüda.

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DİĞER YAZILAR

Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun.

Bakara, 185

GÜNÜN HADİSİ

Hafızasında Kur'an'dan hiçbir ezber bulunmayan kişi harab olmuş bir ev gibidir

Tirmizi, Sevatbu'l-Kur'an 18, 2914

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI