ASR-I SAADET ANILARI-19

Hadiselere kader buutları ile bakamayan her nazar, sonunda kâsır ve kısır bir sonuca hapsolabilir. Hele, yaşananlar uzun bir geçmişte cereyan etmiş ise. Böyle bir bakış, her zamanın bir hükmü olduğunu,


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2007-11-01 11:18:41

Hadiselere kader buutları ile bakamayan her nazar, sonunda kâsır ve kısır bir sonuca hapsolabilir. Hele, yaşananlar uzun bir geçmişte cereyan etmiş ise. Böyle bir bakış, her zamanın bir hükmü olduğunu, insanlığın çocukluk, gençlik, olgunluk devirlerini geçirdiğini göremez çoğu kez.

 

Sadr-ı İslam'da ashab-ı kiram arasında cereyan eden bazı hadiseler hakkında günümüzde kalem oynatanların nasıl kazalar yaptıklarını görüyoruz. Mesela, Allame-i asr Mevlana Şibli Numani hazretlerinin, Mısırlı Hıristiyan Araplardan Corci Zeydan'ın Tarihu't Temeddün-il İslami adlı eserine 1912 senesinde yazdığı Arapça reddiyesinde dile getirdiği hataların, ülkemizde İslami sahada kalem oynatan bir zat tarafından aynen işlenmesini görüp ürperdiğimiz gibi..

 

Rivayetlerin mebzuliyeti ve bunların siyer ve tarih erbabı tarafından hadis kritikçilerinin koyduğu filtreler gibi süzgeçten geçirilmemesi, ayriyeten çeşitli dönemlerde zuhur etmiş hizb ve zümrelerin kendi lehlerinde ve hasımlarının aleyhinde döşedikleri mayınlar bu yolda yürürken çok ciddi teyakkuz içinde olmayı icab ettirmektedir.

 

Kader-i İlahinin bu hadiselere izin vermesindeki hikmetleri, kâinattaki her şeyde ya bizzat veya neticeleri itibarıyla güzellikler olduğunu, olayları değerlendirirken Cenab-ı Hakk'ın merhametinden daha ileri merhametini sürmenin yanlış olduğunu nazara alamayan birinin vicdanı bunları okurken azap içinde kalır, düşüncesi sakimleşir. Zira "o harblerde, çok ehemmiyetli Sahâbeler nasılsa iki tarafta bulunmuşlar. O fitneleri bahsetmekte o hakîki Sahâbelere, Talha (r.a.) ve Zübeyr (r.a.) gibi Aşere-i Mübeşşereye dahi tarafgirâne bir inkâr, bir îtiraz kalbe gelir. Hatâ varsa da, tevbe ihtimâli kuvvetlidir. O eski zamana gidip lüzûmsuz, zararlı, Şeriat emretmeden o ahvâlleri tetkik etmekten ise; şimdi, bu zamanda bilfiil İslâmiyete dehşetli darbeleri vuran ve binler lânete, nefrete müstehak olanlara ehemmiyet vermemek gibi bir hâlet, mü'min ve müdakkik bir zâtın vazife-i kudsiyesine muvâfık gelemez."

 

Onun için, o dönemi okumadan evvel, Hz. Bediüzzaman'ın Ehl-i Sünnet prensiplerinden zerre şaşmadan ve aşmadan kaleme aldığı hikmet televvünlü orijinal izahlarını iyice özümsemek gerekir kanaatini taşıyorum. Daha sonra, daha geniş izahat isteyen biri Ömer Nasuhi Efendi'nin Ashab-ı Kiram Hakkında Müslümanların Nezih İtikadları adlı mühim risalesine, Ahmed Cevdet Paşa'nın-kısmen- Kısas-ı Enbiya'sına,Mehmed Kırkıncı Hocamızın Alevilik Nedir adlı kitabına ve Salih Ekinci Hocaefendinin Sahabe Dönemi adlı eserine, müracaat edebilir.
Yoksa, bu hususları bilmeden bir Ali Şeriati'nin Ebu Zer'ini, Mustafa İslamoğlu'nun İmamlar Ve Sultanlar'ını veya merhum Mevdudi'nin Hilafet ve Saltanat'ını okumaya kalkan birinin yara alması kaçınılmazdır.

 

Aşağıda nakledeceğimiz hatıralar, Sahabe efendilerimizin birbirlerine olan sevgisine dair ne güzel hadiselerdir.

 

HZ. ALİ, HZ. TALHA'NIN CESED-İ PÂKİ BAŞINDA

 

Cemel muharebesinin ertesi günü Hz. Ali(RA) maktulleri dolaşmaya başladı. Hz.Talha'yı toz toprak içinde yatar görünce, dizlerinin bağı çözüldü, ağlamaya başladı. Hz. Talha'nın yüzündeki tozları silerken "İnna lillah ve inna ileyhi raciun. Vallahi ben bir Kureyşiyi böyle yere serilmiş görmek istemezdim" diyerek büyük bir teessüf gösterdi. O sırada Muhammed bin Talha'yı da maktuller arasında görüp ona da başkaca teessüf gösterip, ağladı..

 

"TALHA VE BEN KARDEŞ DEĞİLSEK KİM KARDEŞ?"

 

Cemel Savaşından sonra Hz. Ali(RA), İmran bin Talha'nın yanına yaklaşmış ve "Allah' ümid ederim ki beni ve babanı "biz onların gönüllerinde olan kini çıkarttık. Artık onlar sedirler üzerinde karşılıklı oturan kardeşlerdir"(15:47) ayetiyle işaret olunan kimselerden eyler" dedi ve ardından Talha ailesini tek tek sordu; "Ey kardeşimin oğlu, falanca nasıl, ya filan?"

 

Odanın köşesinde iki kişi şöyle mırıldandı; "Allah adildir, dün öldürdüklerinizle cennette kardeş mi oldunuz?"

 

Hz. Ali bu söze çok öfkelendi. Onlara döndü ve "kalkın buradan" diye bağırdı, "Allah'ın en uzak beldesine gidin! Ben ve Talha kardeş değilsek, kim kardeş?"

 

HZ. ALÄ° ÅžUURU

 

Bazıları Hz. Ali'ye Cemel savaşında karşılarına gelenlerin müşrik olup olmadığını sordular. "Hayır" diye cevap verdi Haydar-ı kerrar, "Onlar şirkten en çok sakınanlardı."

 

"Peki, onlar münafık mıydı?" diye sordular bu kez. Yine ne güzel cevapladı "Hayır, münafıklar Allah'ı çok az zikreder."

 

"Ya onlar kimlerdi?" dediklerinde ise, tarihi cevabı şu oldu;

 

"Bize cefa eden kardeÅŸlerimizdi."

 

"ZÃœBEYR'Ä°N KATÄ°LÄ°NÄ° CEHENNEMLE MÃœJDELEYÄ°N"

 

 Amr İbn-i Cürmüz adlı bir münafık, Cemel savaşı sonunda Hz. Zübeyir bin Avvam efendimizi, namaz esnasında kalleşce arkasından vurarak şehid etmiş ve kendi aklınca Hz. Ali'den mükâfat almak üzere gelmiş "Ben Safiyye'nin oğlunu öldürdüm" demişti.

 

Bunun üzerine Hz. Ali(kv) gözyaşları içinde ona şu cevabı gönderdi; "Ben bizzat Resulullahtan duydum; "Safiyye'nin oğlunu katledeni siz cehennem ile müjdeleyiniz" Varın, İbn-i Cürmüz'ü nâr(ateş) ile tebşir edin..

 

Not: Cemel ve Sıffin Savaşları ile ilgili olarak Ahmed Cevdet Paşa diyor ki; "İmam-ı Azam Ebu Hanife hazretlerinden mervidir ki, "Hz. Ali'nin emir ve nehiyleri malumumuz olmasa, bagiler hakkında ne muamele olunmak lazım geleceğini bilemezdik."

 

Kaynaklar:

 

1-İslam'da İhtilaf Usulü-Prof. Dr. Cabir Alevani-Risale Yayınları-İst–1991

 

 2-Kısas-ı Enbiya, cilt:1- Ahmed Cevdet Paşa-Bedir Yayınevi- İst-1966

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Artık kim doğru yolu seçerse kendi lehinedir; kim de saparsa ancak kendi aleyhine sapmış olur.

Zümre, 41

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

"Kim, müslüman kardeşinin namusunu ve şahsiyetini korursa, Allah onun yüzünü kıyamet gününde cehennem ateşinden uzak tutar."

Tirmizî.

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI