ŞİBLİ NUMANİ’NİN GAZALİ ADLI ŞAHESERİ ÜZERİNE BİR SÖYLEŞİ

Ocak ayında, Kayıhan Yayınları arasında büyük müdekkik allame merhum Muhammed Şibli Numani(1857–1914)’nin çok kıymetli bir eseri neşredildi; “Gazali” Aslında kitap, 70’li yıllarda Baytan Yayınevince basılmış, ama m


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2008-01-30 00:40:09

Ocak ayında, Kayıhan Yayınları arasında, büyük müdekkik allame, merhum Muhammed Şibli Numani(1857–1914)’nin çok kıymetli bir eseri neşredildi; “Gazali” Aslında kitap, 70’li yıllarda Baytan Yayınevince basılmış, ama mevcudu kalmamıştı. Eseri tercüme eden hocamız Yusuf Salih Karaca beyefendi, bu eski çalışması üzerinde düzeltmeler yaptı, tekrar tercüme edercesine uğraştı ve çok şükür şu anda bu şaheser elimizde. Erenköy’deki evinde, 15.01.2008 tarihinde hocamızla “El Gazali” kitabı hakkında kısa bir söyleşi yaptık. İstifadenize arz ediyoruz. Salih Okur

-Efendim, hayırlı olsun. Eserin serüveni hakkında sizden kısaca bir bilgi alabilir miyiz?

-Gazali adlı eser basılan ilk tercümem diyebilirim. Aslında tercüme olarak ikinci eserimdir, ama matbuat sahasına giren ilk çevirim olmuştur.

-Kaç tarihinde basılmıştı hocam?

-1972’de ilk basımı yapıldı. Ama maalesef çok yanlış baskılar, dizimler, büyük baskı hataları kitabı, anlaşılmaz, zevksiz bir eser haline getirdi. O yüzden, Kayıhan Yayınevi yetkilileri, sağ olsunlar bu eseri önemsediklerinden dolayı bana bir ricada bulundular. “Bu eseri yeniden basalım, ama bunu biraz tashih edin, bu hataları ayıklayın” dediler. Ben de oturdum, kırk beş gün boyunca, kitabın aslını da önüme koyarak tashih ettim. Gerçekten, kitap yeniden tercüme edilmiş gibi bir hale geldi. Dil daha düzeldi, akıcı bir üslup kazandı.

Kitabın başına Şibli Numani’nin biyografisini de ilave ettik. Eser hakikaten hoş bir şekil aldı, hoş bir okuma zevkine büründü. Ve bazı dostlarımız bu kitabın hakikaten çok güzel olduğunu, çok tatlı, akıcı bir üslupla tercüme edildiğini beyan ettiler.

- Mevlana Şibli’de gördüğümüz çarpıcı bir özellik, bir konuda bir eser yazdığında o eserin zirveye oturması ve aşılamaması. Sizce bunu sebepleri nelerdir?

-Güzel bir soru..Gerçekten Şibli Numani’nin yazdığı bütün eserler, mevzularında emsali çok nadir bulunan çalışmalar olarak kabul görmüştür. Bunun iki sebebi var;

1-Şibli, doğu batı ilmi kriterleri içerisinde harika bir âlimdir. Allah’ın verdiği üstün bir kabiliyete sahiptir.

Milyonlar içinde bir insan işte böyle üstün bir insan oluyor. Şibli, dâhi bir yaratılışa sahip olduğundan ve geceli gündüzlü devamlı derin incelemelerde bulunan bir âlim olduğu için böyle eserler verebilmiştir.

2- Hayatı bir program dâhilinde geçmiş. Bir eser kaleme alacağı zaman o konu ile alakalı doğuda ve batıda ne kadar şey yazılmışsa onlara ulaşmaya çalışmış, kütüphanelerde bulunan nadir el yazmalarına kadar incelemiş ve konunun özünü yakalamış..

Mesela Siret’ün Nebi veya Türkçesi “Asr-ı Saadet” olarak meşhur olmuş eser. Gerçi, onu talebesi Seyyid Süleyman Nedvi ile paylaşmış. Ancak bu esere Şibli’nin eseri demek-üçte birini yazmasına rağmen-caizdir. Çünkü onun devamını sağlayan, üçte ikisini yazan Süleyman Nedvi, Şibli Numani’nin elinde yetişmiş bir fidandır.

Ayrıca, Mevlana Şibli eserin baştan sona planlamasını yapmış, neler yazılacak, hangi ciltte hangi konular işlenecek vs. Böylece ortaya çıkmış bir eser.

Binaenaleyh, plan program olarak, üslup ahenk olarak, ilmi çalışma metodu olarak Şibli’nin planıdır. Ömrü vefa etmediği için yarıda kesilmiştir. Ama yine onun vasiyeti gereği Süleyman Nedvi tarafından o program dâhilinde yazılıp bitirilmiştir. Ve bu eser, konusunda dünya çapında birincidir. Bu konuda merhum üstadım Ebul Hasen Ali Haseni en Nedvi, "Şahsiyat ve Kütub" adlı değerli eserinde der ki; “Bu Siret’ün Nebi, İmam Şibli’nin koyduğu ölçüler içerisinde, çok şahane bir üslup ve program dâhilinde Süleyman Nedvi tarafından beş cilt ilave edilerek 7 cilde tamamlanmıştır. Ve kitap, öyle bir eser olarak ortaya çıktı ki, bildiğim

kadarıyla Müslüman milletlerin dillerinden hiçbir dilde bunun benzeri, böyle muhteşem, sened bir eser yazılamamıştır.”

Yine, Gazali hakkında yazdığı bu eser de sahasında otorite bir eserdir. Sanki bu eseri ile Şibli, Gazali’nin bir fotoğrafını çekmiştir. Peki, bunu nasıl başarabilmiştir?

1- Öncelikle İmam-ı Gazali hazretlerinin tüm eserlerini göz önünde tutmuş, teker teker incelemiş, satır satır beyin süzgecinden geçirmiş, hafızasına nakşetmiş..

2-Gerek çağdaşlarının, gerekse sonra gelenlerin onun hakkında kaleme aldıkları veya söyledikleri bütün övgü ve yergileri, onun hakkındaki görüş ve düşüncelerini de incelemiş.

3-Gazali hakkında doğu ve batıda yazılan bütün eserleri taramış ve böylece Gazali’nin olabildiğince net bir fotoğrafını çekmeyi başarmıştır.

…İnsanlar bir kişi hakkında bir eser kaleme aldıkları zaman, kendi anlayışları zaviyesinden yazarlar. İşte “El Gazali” kitabının üstünlüğü burada. Yani, kendi kafasına göre değil de, İmam-ı Gazali’yi kendi eserlerinden inceleyerek, bir sonuca varmış.

Şimdi, 1901’de kaleme alınan bu eser tarzında Gazali’yi anlatan başka bir eser hâlâ yazılamamıştır. Öyle ki, “El Gazali” denilince Şibli akla gelir, Şibli deyince de önce Siret’ün Nebi, sonra da El Gazali adlı eserleri hatırlanır..

-Bir de El Faruk…

-Evet, El Faruk da konusunda benzersiz bir eserdir. Hatta Gandi; “El Faruk” hakkında “Ben bu eserle İslam’ı ve Hz. Ömer’i tanıdım. Tarihte öyle adil bir insan gelmemiştir. Şibli’nin bana kazandırdığı en büyük şey, bu eserdir” diyor.

-Efendim, benim bilebildiğim kadarıyla Hind alt kıtasında Şibli’yi tenkit edenler ekseriyetle Bereleviler. Burada da onların kopyaları, taklitleri var. Hatta cehaletlerine payan olmadığından, “İmam-ı Gazali’nin Sinsi Düşmanı Şibli Numani” adlı bir garabet yazı kaleme alabilmişler. Geçenlerde muhterem âlim Salih Ekinci Hocaefendi’nin yanında bu yazı okundu. Orada bulunan birkaç âlimle beraber bu yazıya gülen Salih Efendi “buna cevap vermeye dahi değmez. Bu adamlar muhatap alınmaya değmeyecek kadar cahillerdir” demişti. Siz bu konuda neler söyleyeceksiniz?

-Berelevilerin buradaki taklitçileri dediniz de, düşünüyorum bu Berelevilerin beğendiği doğru dürüst çağdaş bir alim yok ki. Onlar İngiliz güdümlü, onların Müslümanları parçalamak için ortaya çıkardığı bir fesat unsuru ve dünyanın en büyük cahiller güruhudur. Tabiri caizse bunlar okuma yazma bilmeyip de profesörlerle ilmi münakaşalar yapmaya çalışan bir zümre gibidir.

-Bunların fikriyatı nedir hocam?

-İslam’ı koruduklarını, sünnete göre yaşamak istediklerini iddia eden ama bunlardan hiçbir haberi olmayan bir topluluktur. İslami çalışmaların hepsine karşı çıkarlar. Ellerinde bir tek silahları vardır; bir İslam âlimi büyük eserler ortaya koyar, İslami çalışmalar yaparsa hemen “vehhabi” damgasını vururlar.

Bunlar öyle bir kitle haline gelmişlerdir ki, putperest Hindu kitlesi dahi İslam âlimlerine bunlar kadar düşman değildir. Ne komünistlerle, ne ateistlerle, ne İslam’a zıt cereyanlarla uğraşırlar. Bir tek zevkleri var; İslami hareketi temsil eden insanları “vehhabi” damgası ile damgalamak.

Belirttiğiniz gibi, burada onların temsilcileri var. İngilizlerin Hindistan’da 150 sene önce denedikleri planın Türkiye’ye uyarlanmasıdır bu. Bunlar 2008 itibarıyla 50–60 sene önce ağırdan başlayıp, sonradan hız kazanmış bir harekettir. Türkiye’de İslami çalışma yapan herkese “vehhabi, mezhepsiz, Rafızî” damgası vurmaya bayılırlar. Gerçi ülkemizdeki İslam âlimleri ve biraz ilim irfan sahibi olan hiç kimse, bunlara itibar etmemiş, kâle almamıştır.

Bu hareketin piri ve önderi, ismini de söyleyebilirim, Hüseyin Hilmi Işık, eczacı bir albay emeklisidir. Elbette böyle bir insan olması İslam’ı araştırıp öğrenmesine engel değildir. Ama şu da bir gerçektir ki, bir ömrü ve bir dehayı, zihni üstünlüğü İslam uğruna vakfeden bir insanın bilgisi ile hayatının belli bir parçasında, belli bir ölçüde İslam’ı öğrenen bir insanın durumu aynı olmaz.

Bir de hedef ve niyet olarak meseleye bakmak lazım. Bütün dünyada İslam ilim adamlarının, Müslümanların sevdiği, beğendiği muasır hiçbir ilim adamı yoktur ki, bunlar onu İslam dışı kabul etmesin.

Bir Muhammed Hamidullah’a kâfir derler, Tebliğ cemaati kurucusu Muhammed İlyas hazretlerini dinden sapmakla suçlarlar, bir Seyyid Kutup onlarca “gahbe”dir. Muhammed Kutub’a dil uzatırlar. Mehmed Akif’e reformcu, Şibli Numani’ye “mösyö” derler, Eşref Ali Tehanevi’ye “sapık” derler..Yusuf Kardavi’ye mezhepsiz derler. Yani nerede bir ilim mücahidi çıkarsa bunların ilk yaftaları “vehhabi” ya da “zındık” “kâfir

Böylesine enteresan varlıklar bunlar. Haklarında konuşmaya bile değmez. Tercümemiz hakkında yazdıkları iki üç sayfa tutan ve “İmam-ı Gazali’nin Sinsi Düşmanı Şibli Numani” yazısını sayenizde okudum. Okuyunca çok tuhafıma gitti. “yazıklar olsun” dedim. Kitaptan illa bir kelime veya cümle bulup o kelime ve cümlenin de paragraf içinde nasıl kullanıldığını bile düşünmeden bazı şeyler yazmışlar, cevap vermeye değmez.

-Hocam, son olarak eser hakkında okuyucularımıza söyleyeceklerinizi de alalım..

-Demin de bahsettim, eser hakikaten Gazali hazretlerinin bütün eserleri okunarak, onun o müthiş düşünme tekniğini, kavrama üstünlüğünü, derin İslami cezbesini, duygularını, anlayışını, öyle bir ifade etmiş ki, ancak kitabın değeri okunarak anlaşılır.

Eserin tercümesi de gayet açık, anlaşılır bir üslupta yazılmıştır. Allah’a hamd olsun, o başarıyı bize verdi…

-Bu söyleşi için size teşekkür ediyorum. Allah razı olsun.

-Cümlemizden…

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

feyzi, 2008-02-16 06:45:09

Şibli numani'nin eserlerini tercüme eden yusuf hocamıza çok teşekkürler.

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

Dursun, 2008-02-04 22:50:59

kitabin eski bir versiyonu duruyordu bende. ama gercekten de tashihe muhtacti. hocamizin tekrar ele alarak bunu yayina kazandirmasini sevincle karsiladik. insallah en kisa zamanda temin etmeye calisacagim.

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DİĞER YAZILAR

Sizi topraktan yarattık; oraya döndüreceğiz ve oradan tekrar sizi çıkaracağız.

Tâ Hâ, 55

GÜNÜN HADİSİ

Zalim sultanın yanında gerçeği söylemek en büyük cihaddandır.

Tirmizi 13, (2175)

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI