PROF. DR. AHMED AKGÃœNDÃœZ BEYEFENDÄ° Ä°LE MAZÄ°MÄ°Z ETRAFINDA-2

Soru: Osmanlı konusunda entelektüel cahillik örnekleri nelerdir? -Osmanlı konusunda entelektüel cahillik örnekleri maalesef günümüz Türkiye’sinde çok. Ama ben isim zikretmek istemiyorum. Bir defa, bu cahilliklerin başında


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2008-06-16 00:59:31

Soru: Osmanlı konusunda entelektüel cahillik örnekleri nelerdir?

-Osmanlı konusunda entelektüel cahillik örnekleri maalesef günümüz Türkiye'sinde çok. Ama ben isim zikretmek istemiyorum.

Bir defa, bu cahilliklerin başında Harem meselesi geliyor. Mesela dünya çapında meşhur olan bir profesör hocamız, İslam'da cariyelerde avret olmadığını, bu sebeple padişahın cariyelerini süt havuzlarına koyarak onların banyo yapışını seyretmesinin dinen caiz olduğunu söylüyor kitabında.

Ben kitabımda bunu tenkit ettim. Biraz da ağır tenkit ettim. Sonra da pişman oldum. Çünkü buraya geldi, dedi ki; "hocam, evet yüzde yüz haklısınız."

Çok enteresan bir noktadır bu. Nedir bunun sebebi? İslam hukukunu bilmemektir.

İslam hukukunda kadınlar dörde ayrılır:

1-İnsanın eşidir. Bazı istisnalar dışında, eşinin bedeninde kocası için hiç mahrem yer yoktur. Her yer caizdir.

2- Mahrem olan, yani sizinle arasında nikâh mümkün olan kadınlar. Bunlarda sınır bellidir. Nedir sınır? İslam âlimlerine göre; yüz ve elleri- bazılarınca ayakları da- hariç yabancı bir erkeğe göstermesi haramdır.

3-İnsana mahrem olan kadınlar: Annesi, kız kardeşi, teyzesi, ninesi, halasıdır. Bunlar biliyorsunuz İslam hukukunda çok farklı muameleye tâbi tutulmuştur. Üstad da bunların neden şehveti celb etmediğini Tesettür Risalesinde çok açık bir şekilde izah etmiştir.

İlginç olan tarafı, hakikaten Allah bunlara karşı-çok istisnai, fıtratı bozulmuş tipler dışında-şehevi arzuyu yaratmamıştır. Bu Allah'ın bir lütfudur. Sanki onların yüzünde bir mahremiyet damgası vurulmuştur. Onun için ev içinde insanın bunların kolları açık, dizlerinden aşağısı açık gezmesi normaldir. Hiçbir zararı yoktur, anlatabildim mi?

4- Asıl problem ve cehalet buradadır. Cariyeler avret meselesinde tıpkı üçüncü grup gibi değerlendirilmişlerdir. Bunun sebebi de evin içinde çalışmaları, şehevi açıdan fazla cazip olmayışlarıdır. Bugün de yaşıyoruz. Mesela hizmetçiler var. Bunlar bakıyoruz başı açık, kolları dirseklerine kadar açık temizlik yapıyorlar. Kimse de temizlik yapan bu hanımlara kötü nazarla bakmaz. Bakanlar olur, ama bu fıtratı bozulmuş insanlardır.

İslam hukukunda evde bu hizmetlerle görevli olan cariyeler tıpkı üçüncü gruba benzetilerek, ev içinde kollarının, başının ve dizinin altının avret olmadığına hükmedilmiştir.

O meşhur profesör ise, tıpkı Bektaşi gibi, o avret olmama ifadesini almış, ama hangi manada avret olduğunu unutarak "bunlarda avret yoktur. Dolayısıyla çırılçıplak süt havuzunda padişah bunları seyredebilir, İslamiyet buna cevaz vermiştir" diyor. Dünya çapında tarih profesörü ve çok sevip saydığım bir insan…

İkinci mesele, üzülerek ifade edeyim ki, Türkiye'deki tarihçilerin yüzde biri hariç-son zamanda düzeldiler- yüzde doksan dokuzu Arapça, Farsça bilmemektedirler.. İslami ilimlere de vâkıf değillerdir.

O zaman, metinleri okurken çok garip cahillikler ortaya çıkıyor. Örnek vereyim; Kanunnamede "Hür ve Hürre" tabiri geçiyor, hür erkek ve hür kadın demek. Adam bunu "Hara hura şeklindeki olaylar" diye okuyor. Bunu anlamak mümkün değil.

Tarih kurumunun bile neşrettiği bazı kitaplar var. Bir tanesinin bir sayfasında ben elli tane akademik hata bulmuştum. Bunun sebebi İslami ıstılahları bilmemektir.

Son bir garipliği nazara vereyim; Herhalde "Ermeni meselesi" kadar meşhur olay yok. Osmanlının Ermeni tehciri kararnamesi, Osmanlı Arşivi tarafından transkribe edilmiş, Tarih Kurumu tarafından transkribe edilmiş. En az yirmi tane akademik İslami terimlerin yanlış okunduğunu söylesem gülersiniz. Bu tıpkı anayasanın yanlış okunması gibi bir şeydir.

Ben tarihçileri de suçlamıyorum. Alt yapı İslami ilimler olmayınca, Arapça ve Farsça olmayınca ben Türk tarihçisi olunamayacağı kanaatindeyim.

Soru: Sizin, "Yanlış Tanıtılmaya Çalışılan Bir Dâhi" adlı bir yazınızı okumuştum. Bediüzzaman eksenli resmi söylem ve onların güdümündekilerin yazılarına ne diyeceksiniz efendim?

-Yanlış tanıtılan dâhinin yanlış tanıtımı bugün de devam ediyor. En önemli yanlış tanıtılan noktaların birisinde bizim anayasa hukuku profesörü Tarık Zafer Tunaya var. Adam kitabında sahtekârlık yapmış. Kürt Neşr-i Maarif Cemiyetinin kurucularının listesini Kürt Teali Cemiyetinin kurucularının listesi olarak vermiş. Bu kadar yanlış tanıtılıyor.

Daha büyük bir yanlış: Bütün YÖK'ün ve Genelkurmayın dağıttığı "Bölücü Cereyanlar" kitapçıklarında "Şeyh Said" olarak tanıtılıyor. Bize dağıttılar o kitapları, var bende o kitaplar. Özellikle 12 Eylül ve 28 Şubat dönemlerinde her tarafa dağıttılar. YÖK ve Genelkurmayın bu kadar cahil olacağını ben düşünemiyorum. Ama zannediyorum, son zamanlarda bunu biraz düzelttiler.

Bir diğer yanlış nokta: Bediüzzaman'ı hâşâ yalancı bir peygamber olarak gösteriyorlar. Bu neye benziyor? Biliyorsunuz, mahkemede savcının "Bediüzzaman; "Ben ve benden evvel gelen peygamberlerin en ziyade faziletli ve kıymetli sözleri, "Lâ ilahe illallah" kelâmıdır." (Şualar: 2. Şua) diyor" demesi gibi. Ahmak herif! Onun başında "Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etmiş" ifadesi var, onu okumamış.

Bu kadar alçaklık, bu kadar tahrifat, bu kadar rezalet…

Bediüzzaman'ın Cumhuriyet düşmanı olarak ilan edilmesi de öyle. Hangi Cumhuriyet kardeşim? Kaddafi'nin cumhuriyeti mi? Sovyet Cumhuriyeti mi? Hangi cumhuriyet?

Böyle Cumhuriyetlere ben de karşıyım. Ama gerçek manada, dindar bir cumhuriyete taraftar olduğunu Bediüzzaman bütün eserlerinde ilan ediyor.

Onun için, o makalem epey ses getirdi. İnşallah yavaş yavaş millet tanımaya başlıyor.

-" Bu kırk sene zarfında, bu vatana ve millete hiç zarar etmeyip, pek çok menfaati dokunan" diyor değil mi hocam?

-Evet..Ne zararı dokunmuş? Bir tane zarar söyleyin? Bediüzzaman ve talebelerinden bu ülkeye fayda dışında ne gelmiş?

Soru: "Ümidvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada, İslâm'ın sadası olacaktır!" deniyor. Bizler ise hadiselerin abus çehresi arkasında bunu gözlemleyemiyoruz.

-O zaman gözünüzde bir problem var..Ben bütün sıkıntılara ve her türlü rezaletlere rağmen, hatta Abdurrahman Yalçınkaya'ya rağmen, geleceğin İslam'ın olacağını ve Türkiye'nin bu İslam'ın oluşunda rehberlik yapacağına inanıyorum. Bediüzzaman hazretleri "Ya acil bir kıyamet kopacak" diyor, ben buna yüzde beş ihtimal olarak bakıyorum.

-Ama öyle bir ihtimal de var..

-Tabii, bu ihtimal var…

- "Elbette nev-i beşer, bütün bütün aklını kaybetmezse ve maddî ve manevî bir kıyamet başlarında kopmazsa" diyor..

-Tabi. Tabi. Veya yüzde 95 ihtimal ki, benim de taraftar olduğum, İslamiyet en az yetmiş sene dünyada hâkim olacak. Nereden biliyorsun bunu?

Şuradan biliyorum; bir defa Peygamberimiz(Sallallahu Aleyhi ve sellem) çok açık ifade etmiş ve demiş ki(mealen); Siz Hristiyanlarla bir ittifak yapacaksınız. Bu ittifak neticesinde müşterek düşmanınız olan dinsizlik ve imansızlığa karşı savaş yapacaksınız. Bu savaşta galip geleceksiniz. Ve çok ganimet elde edeceksiniz. Ve insanlık mutlu bir dönem yaşayacak"

Bazı hadis varyantlarında 6-7 gün diyor. Bediüzzaman hazretleri bunun her gününü on sene olarak tavsif ediyor ve "60-70 sene" diyerek ifadede bulunuyor.

Bediüzzaman Hazretlerinin 15. Mektupta bu hadisi açıklarken söylediği cümleler benim de geleceğe ait vizyonum..Çok açık ..Diyor ki; "o cereyan(dinsizlik akımı) pek kuvvetli göründüğü bir zamanda, Hazret-i İsa Aleyhisselâm'ın şahsiyet-i maneviyesinden ibaret olan hakikî İsevîlik dini zuhur edecek, yani rahmet-i İlahiyenin semasından nüzul edecek; hâl-i hazır Hristiyanlık dini o hakikata karşı tasaffi edecek, hurafattan ve tahrifattan sıyrılacak, hakaik-i İslâmiye ile birleşecek; manen Hristiyanlık bir nevi İslâmiyet'e inkılap edecektir. Ve Kur'an'a iktida ederek, o İsevîlik şahs-ı manevîsi tâbi' ve İslâmiyet metbu' makamında kalacak; din-i hak bu iltihak neticesinde azîm bir kuvvet bulacaktır."

Bu ifadeler yukarıdaki hadis-i şerifin izah ve tefsiridir. Ben buna yüzde yüz inandığım için, yedi yıldır Avrupa'da, Rotterdam İslam Üniversitesi'nin rektörlüğünü-bütün sıkıntılarına rağmen- devam ettiriyorum.

Ve bu güzel gidişin alametleri vardır. Gözünüzde problem vardır dememin sebebi de bu. Arkadaşlar, etmeyin eylemeyin. Bir zaman bir memurun namaz kılması memuriyetine engeldi. Bugün idarecilerimiz beş vakit namazlı, işte benim gibi Risale-i Nur'un altından gelmiş, o kültürle yoğrulmuş insanlar, yüzlerce profesörler, yüzlerce her türlü makama sahip insanlar, iş âleminde zengin dindar insanlar var. Bütün bunları görmezden gelmek, binlerce, on binlerce insanın Kur'an okuduğunu, hafızlık yaptığını görmezden gelmek, 56 İslam devletinin, bütün eksikliklerine ve Amerika'ya boyun eğmelerine rağmen, yine de İslam'ı desteklemeleri ve Müslüman'ız demelerini görmezden gelmek tam bir basiretsizlik olur. Çok ciddi bir gelişme var.

Bu da ayrı bir müjdedir yani..Onun için ben çok ümitliyim. Gelecekten hiç ümitsiz değilim.

 

- Hocam, çok istifadeli bir sohbet oldu, çok teşekkür ederim efendim.

-Ben de size teşekkür ediyorum. Allah yardımcınız olsun.

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

"Eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa, hemen Allah'a sığın! Çünkü O, işitendir ve bilendir."

Fussilet, 36

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Evlad ve Akrabalara Ä°yilik

"Bir baba çocuğuna güzel ahlaktan daha üstün bir miras bırakamaz" [Tirmizi, Birr 33, (1953)]

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI