DİN DEMOKRASİ VE HAYAT-Prof. Dr. Faruk Beşer-Nun Yayıncılık-İst–2007
İnsanların iman problemi daha çok O’nun varlığında değil, birliğindedir. Bu yüzden Allah’ı soran müşriklere Kur’an, O’nun varlığını anlatma yerine, “İhlas Suresi” ile birliğini ve sıfatlarını bildirmiştir
İnsanların iman problemi daha çok O'nun varlığında değil, birliğindedir. Bu yüzden Allah'ı soran müşriklere Kur'an, O'nun varlığını anlatma yerine, "İhlas Suresi" ile birliğini ve sıfatlarını bildirmiştir. s:11
"İslam evrenseldir, etnisite ulusaldır. Öyleyse üst şemsiye, evrensel olan değer olacaktır. Bir Müslüman için dini ve inancı İslam belirler. Onun ulusal değerleri ise, İslam çerçevesinde kaldıkları sürece sosyolojik kültürünü oluşturur. Bunlar birbirine zıt şeyler değillerdir."s:30–31
Her zihniyetin kendi hâkimiyetini kurmaya çalışması tabiidir. Ancak İlahi kanunlar açısından olaylara bakıldığında suçun sadece başkalarında olmadığı görülecektir. s:37
"İslam elbette bazılarının zannettiği gibi sadece iman ve ahlak esaslarını içermez. Ahlak asıl olmakla beraber, hukuku olmayan bir ahlakın yaşayabilmesi de düşünülemez. Kabul edilip edilmemesi fertlerin bileceği bir iş olsa da, İslam'ın kamusal alanı düzenleme hedefinin de bulunduğu bir gerçektir."s:43
"İslam'da devlet bir gaye ve bir hedef değildir. Hedef insanların insanlara köle olmamaları ve isteyenlerin hür iradeleriyle Allah'a kulluk edebilmeleridir." s:51
"Kültür, ayakları yere basan, sosyalleşen ve yararlı kılınan bilgidir. Hz. Peygamber'in (s.a.v), yararı olmayan bilgiden Allah'a sığındığını hatırlatmak gerekir."s:55
İslam'ın, çok kültürlülüğü kabul hatta teşvik etmesi, tabiatı gereğidir. Bu da kendi sınırları içinde kavmiyet gerçeğini kabullenmeyi gerektirir. Çünkü İslam enine ve boyuna evrenseldir. s:57
"Bu gün globalleşme ve modernizm aslında tek tip insan istiyor. O da aklın ve teknolojinin kulu olan insandır."s:65
"Kimliğimiz farklılığımızla oluşur. Bir yılbaşı kutlaması önemli olmayabilir. Ama o bir kaymadır. Bir çatalı sol elle tutma haram değildir ama bir kimlik kaymasıdır. Dolu bir bardağa bir şey koymak için ondan o nispette bir şeyler boşaltmak gerekir. İşte kültür kaymaları da böyledir.
Kültürün kalıcı hale gelmesi ve bir harmoni oluşturması bir medeniyettir. Ve her taklit o medeniyetin mozaiğinden bir taşı çıkarmadır."s:65
Sevgi sihirli bir iletişim aracıdır ve o sevenle sevilen arasında sadece manevi değil, aynı zamanda maddi bir transfer sağlar. Sevenler ahlaken birbirlerine benzeştikleri gibi fiziken de benzeşirler. s:75
İslam hem gönlün hem de aklın harmonisidir. İkisine birden hitap eder. Sadece biri alınırsa topal olunur. Doğu gönlü, batı aklı önem geçirmekle topallamıştır. İslam ne 'Şarkıyye/Doğu ürünü, ne de Garbiye/ Batı' ürünüdür. s:81
"Demokrasi herhangi bir ülkedeki yönetimi belirleme biçimi olmakla beraber aynı zamanda bir insanlık sorunudur ve tek bir ülkeyi değil, bütünüyle insanlık ailesini ilgilendirir." s:105
İslam bir dindir. Hayatın tamamı için; fizik ve metafizik yanları için, geçmiş ve gelecek zamanlar için ve dünyanın her yanı ve yönü için gönderilmiş bir dindir. Demokrasi ise sadece toplumsal uzlaşmanın bir yöntemidir. Öyleyse onların mukayesesi anlamsız ve yanlış olur. s:107
Hiçbir fert diğerini herhangi bir inancı kabul etmeye zorlayamaz. Bunu fert yapamadığı gibi bir organizasyon ve bir devlet ve hükümet de yapamaz. İnanma tamamen insanları hür iradelerine bırakılmıştır. Esasen onun değeri ve bir anlam ifade etmesi de, iradeye bağlı bulunmasıyladır. s:114
Gerçek bir demokrasi için vazgeçilmez sadece tek bir şart vardır: Yönetenleri, hatta yönetim biçimini halkın çoğunluğunun seçmesi. Beğenmediği takdirde değiştirebilme imkânı ise zaten bu şartın içinde mündemiçtir. Seçebiliyorsa demek ki değiştirme imkânı da vardır. s:121
Demokrasi aslında bir hedef değil bir vasıtadır. Çoğunluğun seçimi yetmez, herkesin temel haklarının sağlanması gerekir. Demokrasi de bunun için vardır. Şu halde bunu sağlayamayan demokrasiler azınlığın despotizmi olmaktan ileri geçemezler. s:122
"Diyalog en azından iki tarafın bulunmasını ve bu tarafların yine en azından konuşabilir olma bakımından eşitliklerini, yani birbirlerince konuşmaya değer görülmelerini anlatır. Kur'an-ı Kerim'e ve İslam tarihine bakıldığında Müslümanların "Ehl-i Kitab"ı her zaman konuşmaya değer buldukları ve en güçlü oldukları zamanlarda dahi, yeri geldiğinde bunu fiilen geçekleştirdikleri bilinen bir gerçektir."s:123
Diyalog, karşı tarafla dost olmayı ve sevgi alışverişinde bulunmayı zorunlu kılmaz. Zaten sevgi tek yönlü bir etkileşim değildir. İslam'a inanan sadık bir mümin zaten "onların dinlerine girmedikçe Yahudi ve Hıristiyanların kendisini sevmeyeceğini", "dinine onların her fırsatta zarar vermek istediklerini, kin ve nefretlerini dillendirdiklerini, içlerindeki duyguların ise daha da kötü olduğunu" bilir. Meselenin özünde böyle olması, diyalogun hiçbir şekilde yapılamayacağı anlamına gelmez. s:124
"Zaten diyaloga ilmi ölçülerle ve gerçekleştirilebilir düzeyde bakmak isteyenlerin bununla kastettikleri şey, dinlerden ziyade din mensuplarının diyalogudur. Üç semavi dinin birbirleriyle olan diyalogu, sonradan gelene uyulmasını isteme ve kendinden önce gelenin aslını ve esasını kabul etme şeklindedir.
Bu üç dinin kökeni de aynıdır ve birbirlerine karşı olmak için değil, birbirlerini tamamlamak için gelmişlerdi, hepsinin aslı İslam'dır.":124
"Dünyanın başına bela olan kötü gidişata dur deme şansı yakalanabilir. Terörü, uyuşturucu kullanmayı, haksız gerekçelerle başka ülkelere saldırmayı onaylayacak hiçbir din yoktur. Dinlerin bu özelliğinden yararlanmak, bütün insanlığın hayrınadır. Diyalogdan beklenen de budur, ya da bu olmalıdır."s:131
Müslümanlar arası diyalogda kaç İslami şahsiyet ya da cemaatin meseleye hem ön yargısız, hem de gerekli donanımla bakabileceğini düşünmemiz gerekiyor. Eğer yapılacak görüşmeler, diyalog değil de mira olacaksa, bundan kaçınmak da İslami bir görevdir. s:132
"Böyle bir durumda diyalog adına onun ancak, susmak ve diğerlerinin aleyhine bir şey söylememek safhası gerçekleştirilebilir. Benim görebildiğim kadarıyla F. Gülen Hocaefendi diğer Müslümanlarla yapılacak diyalogun şu anda bu safhasını tercih etmektedir. Hiçbir İslami oluşum ya da şahıs aleyhine bir şey söylememektedir, hatta başkalarının söylememesi için de sürekli dikkat çekmektedir. Oysa onu kendileriyle diyalog yapmamakla suçlayanlar, onun aleyhine söylemedik bir şey bırakmamaktadırlar. Başlı başına bu durum dahi onların diyaloga hazır olmadıklarının açık bir göstergesi sayılabilir. Çünkü Müslümanların, karşılıklı konuşup dertleşme safhasından önce, birbirlerinin aleyhine konuşmama erdemini gösterebilmeleri gerekir. İşte diyalogun ilk safhası budur. Şimdi bunu kimin yaptığı, kimin yapmadığı daha rahat anlaşılabilir." s:132–133
"Mesele sadece Türkiye'de tartışılan bir mesele de değildir. Bütün İslam âleminde tartışılmaktadır ve izleyebildiğim kadarıyla, hiçbir ülkenin Müslümanları tarafından diyalog Türkiye'de gördüğü tepkiyi görmemektedir." s:133
"Allah'ın eli cemaatle beraberdir" hadisi, insanların Allah'ın yardımına ulaşabilmelerinin şartlarından birine işret eder. s:135
Cemaatte öyle bir iksir vardır ki, onu oluşturan insanlar mümin olmasalar dahi kredi mahiyetindeki bu "Allah yardımı"nı almaya hak kazanabilirler. Bir araya gelen iki insanın akıllarının toplamı iki değil belki dört eder. s:136
Hiçbir cemaat diğerini siyasi görüşünden dolayı suçlamamalı ve bu yolda onu başka bir görüşe ikna etmeye çalışmamalıdır. Zira siyasi organizasyonlar gelip geçicidir, ama İslam kardeşliği kalıcıdır. s:146
İnsanın kendi kavmini sevmesi fıtrîdir.
Batıda ırkçılığın ilk önderlerinden biri Napolyon'dur. İslam dünyasına da bunun tohumlarını atan odur.
Irkçılık eğer en üst ve en büyük değer olma noktasına ulaşırsa din olur. Bunun anlamı, o insanların manevi ihtiyaçlarının tatmin edecek bir dinlerinin olmaması, bu sebeple de ırkçılığa perestiş etmeleri demektir. s:149
Araştırmacılar Birinci ve ikinci Dünya Savaşlarına sebep olan şeyin aşırı tahrik edilen ırkçılık olduğunda birleşiyorlar.
Osmanlı dışındaki İslam ülkelerinde milliyetçilik akımları güçlü olmamıştır. s:150
Gerek Türkiye'de gerekse Arap ülkelerinde milliyetçilik hareketinin ilk ateşleyicileri genellikle Yahudiler ya da onların yerli uzantılarıdır, ama mutlaka yabancılar ve Müslüman olmayanlardır. s:150
Kavmiyetçilik, diğer kavimlerden üstün olduğunu ve üstün yaratıldığını söylemekle başlar. Sonra bu, inanca ve ideolojiye dönüşür. Ama tarihiyle övünmeyi ve iyi işler yaptıklarını dile getirmeyi bundan ayırmak gerekir.
Irkçılık tabii olarak laikliği sonuç verir. Çünkü esas olan milliyettir, din ve ideoloji değildir. s:150
"Evet dinler ve ideolojiler de kendilerinin en üstün olduklarını söylerler. Ama bunların ırkçılıktan farkı vardır. İnsanlar onları beğendiklerinde, bunlardan birine girmeleri mümkündür. Ama ırklar öyle değildir."s:152
"İslam için öncelikli olan ahlaktır ve hukuk sadece ahlakı korumak için vardır. Oysa bu gün Batıda önemli ve öncelikli olanın, ahlaktan önce hukuk olduğunu söyleyebiliriz." s:167
Çağdaş ve küresel kültüre ayak uydurabilme ve teknolojinin yeni araç ve gereçlerini tanıma, onları bir şekilde hayatına sokup, dünya ile entegre biçimde kullanabilme… Eğer olumlu anlamda modernleşme bu olsaydı, bu gün İslam ülkelerinin çoğu, en modern ülkeler arasında yer almış olurlardı. s:259
Sizi Cidde'ye götüren Suudi uçaklarının, Newyork'a uçtuğunuz Panam'lardan farkı yok. Hatta bazen en gelişmiş ülkelerdeki çoğu insan için lüks sayılan gereçler dahi buralarda adiyattan görülen eşya hükmünde. Pek çok İslam ülkesinde para zebil. s:259
Körfez ülkelerinde mesken olarak kullanılan binalar her türlü konfora sahip. İş merkezlerinin ve otellerin lüksünü ise artık "beş yıldız" ifade edemiyor. s:260
"İslam ülkelerinin pek çoğu kimlik sorunu yaşıyor. Kültürleri dejenere olmuş vaziyette."s:260
Genel olarak İslam dünyasında kadının ezildiği ve erkeğe feda edildiği söylenebilir. Aslında bu durum bütün doğu ülkeleri için söz konusu. Ayrıca İslam toplumlarında birey de, topluma ya da cemaate feda edilmiş ve bastırılmış durumdadır. Hatta bu fenomeni İslam dünyasının geri kalış sebepleri arasında sayabiliriz. Çünkü bireyin ezildiği ve gelişemediği yerlerde hem zihinsel, hem maddi üretim yapılamaz. s:267
İslam ülkeleri halklarının birey olma sorunları elbette sadece kadınlarıyla sınırlı değil. Pek çok İslam ülkesi halkları davranışlarında hala ya sömürge refleksini, ya da despot yönetimlerin baskılarıyla ürkütmüş ruhu taşıyorlar. s:267
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
Yer yüzünde bulunan her canlı yok olacaktır. Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı baki kalacaktır.
Rahman, 26-27
GÜNÜN HADİSİ
Kim bir oruçluya iftar ettirirse, kendisine onun sevabı kadar sevap yazılır. Üstelik bu sebeple oruçlunun sevabından hiçbir eksilme olmaz.
Tirmizi, Savm 82, (807); İbnu Mace, Sıyam 45, (1746)
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...