RUH

RUH NEDİR? Ruh varlığı: Müslümanlar ruhun varlığına inanırlar. Dini nasslar (kitap ve sünnet) ruhun varlığını ve Allah’ın bir emrinden ibaret bulunduğunu, insanın ölümünden sonra başka


2009-04-29 12:44:27

RUH NEDİR?

Ruh varlığı: Müslümanlar ruhun varlığına inanırlar. Dini nasslar (kitap ve sünnet) ruhun varlığını ve Allah’ın bir emrinden ibaret bulunduğunu, insanın ölümünden sonra başka bir âleme gideceğini haber veriyor.

Ruhun varlığı çeşitli şekillerde gösterdiği eserlerinden belli olmaktadır. Ancak ruhun mahiyeti, aslı, esası, maddi olup olmadığı inanç yönünden ikinci derecede kalan meselelerdendir. “Zarûriyyat-ı diniyye” dediğimiz Peygamber (Aleyhissalâtü vesselâm) tarafından bildirildiği kesinlikle belli ve her mümin için inanılması mecburi olan meselelerden değildir.

“RUH” denilince ne anlıyoruz?

“Ruh” denilince başlıca şu üç düşünce hatıra gelmektedir:

a) Hareket kaynağı,

b) Hayat kaynağı,

c) İdrak (anlama ve kavrama) kaynağı ve esası.

Hareket kaynağı ve esası olarak ruh, maddenin tam karşılığı olarak kuvvet demektir. Madde veya kuvvet, madde veya ruh denildiği zaman bu düşünce anlaşılır. Ruhun en geniş manası budur. Meselâ, elektrik bu manada bir ruhtur. Yani hareket veren her kuvvet bir ruh demektir.

Hayat kaynağı manasında olan ruh, birincisinden daha dar manadadır. Çünkü hayat kuvveti mutlak kuvvetten daha sınırlı bir mana taşır.

Hayat kuvveti de iki bölümde düşünülür.

Birincisi: Geniş manada bir hayattır ki bitkilerin hayatını da içine alır. Bundan dolayıdır ki bütün bitkilere de ruh sahibi denildiği olmuştur.

İkincisi: Meşhur manası ile hayattır. Yani canlıların hayatıdır ki bu insan hayatında son bulur. Bu manadaki ruhun bitkilerin ruhundan daha özel bir manası vardır.

Sonra idrak kaynağı, yani duyguya dayanan basit vicdandan (yani iyiyi- kötüyü biribirinden ayıran ve iyilik yapmaktan zevk duyan manevî duygudan) marifet, yani eşyayı tanıma, ilâhî hakikatleri anlama, aklı çalıştırma, bilgi, irade, konuşma v.s. gibi en yüksek derecelere kadar bütün şuur hadiselerinin, yani manevi hayatın dayanağı olan ruh gelir ki bu mananın en açık ifadesi doğrudan doğruya insanda göründüğü için buna “insan ruhu” denilmiştir.

İnsan ruhunu, hayvanî ruhtan ayıran ve insanı “ma’rifet-i İlâhiyye”ye (16) götüren, kendini ve başkalarını kendisine bildiren bu ruh hakkındadır ki “Âdem’in içerisine kendi ruhumdan üfürdüm.”(17)buyurmuştur. Biz bu ruhu, kendisi ile duyar; vicdan, irade, aklı kullanma ve içten konuşma gibi eserleri ile tanırız. Her insanda bu ruhun bir parıltısı bulunduğunda şüphe yoktur. Ancak insanın öz varlığı yine onun olup olmadığı hususunda çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Fakat ruhun hakikatı insan hakikatının ötelerinde olmasaydı insan eşyanın değişmeyen şekil ve hakikatlerini kavrayamayacak veya bütün hakikat insandan ibaret olmak gerekecekti. Halbuki insanın bilmedikleri pek çoktur. Ne kadar az olursa olsun bildiği de yok değildir. Bundan anlaşılıyor ki idrak ve anlama kaynağı olan ruh, insanın cismanî yani maddi hayatında bedene lâzım olan hava, ışık ve ısı gibi manevî hayatında kendisine verilen bir esas ve bir temeldir ki insanın doğru ve yanlış yoldaki payı da bu ruhun kendisine verilme derecesine uygun olmaktadır.

Ruh hakkında maddecilerin görüşleri:

Maddî olmayan ve duyularımızla anlaşılamayan her şeyi inkâr edecek kadar zayıf ve çürük fikirlere saplanan, herşeyi madde plânında ele alan materyalistler bedenden ayrı bir ruhun varlığına inanmazlar. Bunlara göre ruh, hayat ve bütün aklî duygu ve kuvvetler, sinirlerin hareketlerinden, beynin çalışmasından, maddî olan şeylerin biribirleriyle karışıp kaynaşmasının sonucundan başka birşey değildir.

Bunlar diyorlar ki:

1) İnsanlar ile hayvanlar arasında fark yoktur. Bunlar biribirinden mahiyet yani asıl ve esas itibariyle farklı değildir. Her ikisinde de ancak vücutça bir karışım vardır. Şuur yönü ile de birdir. Aralarındaki fark sadece derece itibariyledir. Böyle olduğuna göre insanda hayvandakinden daha yüksek, manevî bir ruhun var olduğu söylenemez.

2) Düşünme, vicdan, anlama ve idrâk gibi şeyler beynin çalışması sonucunda meydana gelir. Beyin olmasa idi bunlar da olmayacaktı. Düşüncenin bulunması beynin varlığına ve güzelce meydana gelmesine bağlıdır. Öyle ise ruh denilen şey beyin çalışmalarının bir sonucundan başka bir şey değildir.

3) Maddi varlığı olmayan, ölçülemeyen gözle görülüp elle tutulamayan bir şey var olamaz. O halde maddî olmayan ve bedenden başka olduğu söylenen bir ruhun varlığı da düşünülemez.

Materyalistlerin görüşlerinin tenkidi

İnsanlarla hayvanlar arasında yalnız derece i’tibariyle değil asıl ve esas yönü ile de farklar bulunduğunu psikoloji tesbit ediyor. İnsandaki şuur ve duygularla hayvanlardaki şuur ve duyguların ayni olduğunu kabul etmek mümkün müdür? Şimdi bu iddiaların üzerinde biraz duralım:

1) İnsan akıl ve fikir sahibidir. Düşünür, deliller üzerinde incelemeler yapar, parçalardan bütüne, özelden genele, misallerden kaideye (kurala), deney ve gözlemlerden kanuna giden muhakemeler yapar. Ve daha bunun gibi bir çok özelliklere sahiptir. Böyle olunca insan ruhu ile hayvanî ruhun asıl ve esas yönü ile bir olduğunu kabul etmek mümkün müdür?

2) Beyin gibi sayısız hücrelerden meydana gelen (Bir insan beyninde takriben on milyar hücre bulunmaktadır) ve her an bozulmağa ve dağılmaya müsaid bir madde, insanda daima görünmekte ve meydana gelmekte olan bu kadar harika duyguların, yüksek anlayış ve kavrayışların nasıl esası ve kaynağı olabilir?!.. Beyin ruhun yalnız bir âletidir. Beyin bulunmadıkça ruh eserlerini gösteremez. Bunun için beyin ne kadar mükemmel olursa ondaki duygular da o kadar mükemmel olur. Bir müzisyen müzik âletlerinin mükemmel olması ölçüsünde san’atını gösterebilir. Meşhur hattat Hamit hocanın ne üstün bir yazı üstadı olduğunu hepimiz biliyoruz. Eline kırık bir kalem alsa acaba o harika yazılarını yazabilir mi?

İşte aynen bunun gibi mükemmel olmayan beyindeki ruh ta -mecburi olarak-eserlerini tam gösteremez. Fakat bundan ruh ile beynin ayni şey olması da gerekmez. Bu durum nihayet beyin ile ruhun ilgi ve alâkasını gösterir. Yoksa ayni şey olduğunu ne gösterir ne de isbat eder.

3) Maddî olmayan şeylerin yokluğu nasıl iddia edilebilir? Materyalistler idrakimizin ve duygularımızın ötesinde başka şeylerin olmadığını hangi delile dayanarak isbat edebilirler? Fikir, vicdan, duygu gibi şeylerin varlığını maddeciler de inkâr edemiyorlar. Hâlbuki bunların maddi varlıkları yoktur. “Hem deneylerle anlaşılmıştır ki madde asıl değildir. Onun için vücud ona tabi olamaz, onun emrine verilemez. Maddeyi ayakta tutan bir mana vardır. İşte o mana hayattır, ruhtur. Hem gözlerimizle görüyoruz ki, madde kendisine hizmet edilen bir şey değildir ki ona baş vurulsun; iyilikler, faziletler ondan istenilsin!. Madde bir hizmetkârdır, bir hakikatın ve bir esasın hükmüne bakar, onun gösterdiği yollarla hareket eder. İşte o hakikat ve o esas hayattır, ruhtur.

Hem hiç şüphesiz madde bir hulâsa, bir öz, değişmez ve kararlı birşey değildir ki işler, iyilikler ve faziletler ona bağlansın!..

Madde daima yarılmaya, yırtılmaya, ayrılmaya dağılmaya hazır bir kabuk, bir köpük ve bir şekildir.

Mikroskopik bir varlığı düşünelim: Gözlerimizle göremediğimiz bu hayvancağızın ne kadar keskin duyguları vardır ki arkadaşının sesini duyar, kendisinin yiyeceğini görür. Bu durum gösteriyor ki madde ne kadar incelir, ne kadar küçülürse hayat eserleri de o kadar çoğalmakta, ruhun nuru o kadar artmaktadır. Sanki madde inceldikçe, küçüldükçe ve bizim maddi hayatımızdan uzaklaştıkça ruh âlemine, hayat âlemine, şuur âlemine yaklaşıyor gibi ruhun sıcaklığı, hayatın nuru daha çok görülmeye ve duyulmaya başlıyor. Gözlerimizle gördüğümüz şu maddi âlemdeki mananın, ruhun, hayatın ve hakîkatin sonsuz belirtilerinin, parıltılarının ve meyvelerinin kaynaklarını yalnız maddeye ve maddenin hareketine vererek açıklamak mümkün müdür?”

Bu açıklamalarımızdan anlaşılıyor ki: Bizim kabul ettiğimiz şekilde bir ruhun varlığını materyalistlerin inkâr etmeleri topyekûn insanlığı hayvanlık derekesine (aşağı derece) indirmek, insanları fazîlet hayatından mahrum bırakmak, ümitsizlik ve sapıklık içinde yaşatmak gibi alçak bir gayeden başka birşeye dayanmamaktadır.

Ruhun başlı başına bir varlığı mevcut mudur?

Son yüzyıl içinde materyalist felsefe büyük bir sarsıntıya uğramış, ruhun varlığını kabul edenlerin görüşleri kuvvet kazanmaya başlamıştır. Modern cincilikten bahsederken açıklamaya çalıştığımız gibi bir zamanlar ruhun varlığına inanmayı cahillik ve akılsızlık sayan birçok filozoflar ve fen adamları sonradan yaptıkları deneyler ve incelemeler neticesinde fikir değiştirmek, bu hususta birçok kitaplar kaleme alarak ruhun başlı başına varlığı olduğunu kabul etmek zorunda kalmışlardır. Bunlardan bir kısmı ruhlarla konuştuklarını, hatta bazılarının fotoğraflarını bile aldıklarını iddia ediyorlar.

Allah’a sonsuz hamd ü senalar olsun ki biz Müslümanlar, ruhun varlığını kabul ve ispat için bu gibi usullere ihtiyaç duymuyoruz. Ancak şunu demek istiyoruz ki: Bir zamanlar maddeyi her şey zanneden ve duyularımızın dışında kalan hiçbir şeye inanmak istemeyen bu adamlar sonradan o kadar ileri gittiler ki, ruhlarla ilgili olarak yaptıkları araştırmalar neticesinde ruhların varlığını adeta duyulan ve hissedilen şeylerden saymaya başladılar.

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

RUHUN MAHİYETİNİ ANLAMAK MÜMKÜN MÜDÜR?

RUHUN MAHİYETİNİ ANLAMAK MÜMKÜN MÜDÜR?

İslâm âlimlerinden bir kısmı (Selefiye) diyorlar ki: Ruh ilâhî bir sırdır. Ruhun hakikatın

RUHUN VARLIĞINI VE BAKİ OLDUĞUNU GÖSTEREN DELİLLER

RUHUN VARLIĞINI VE BAKİ OLDUĞUNU 
GÖSTEREN DELİLLER

Ruhun varlığını ve ölümsüzlüğünü gösteren enfüsî ve âfâkî (Sübjektive ve objektive

RUH

RUH

RUH NEDİR? Ruh varlığı: Müslümanlar ruhun varlığına inanırlar. Dini nasslar (kitap ve s

MELEKLERE İMANIMIZ

MELEKLERE İMANIMIZ

MELEK NEDİR? Buraya kadar cin ve şeytan gibi varlıklar üzerinde durduk. Halbuki ruhanîlerin

ŞEYTAN VE HÜCUM YOLLARI ÜZERİNE

ŞEYTAN VE HÜCUM YOLLARI ÜZERİNE

“Şeytan “kelimesi; azgınlıkta, kötülükte, habislikte fevkalâde bir farklılık ve

CİNLER HAKKINDA MERAK EDİLENLER

CİNLER HAKKINDA MERAK EDİLENLER

CİN NEDİR? Önce şunu kaydedelim ki (CİN) yani (cim) ve (nun) harflerinden türemiş olan bü

Doğrusu Allah katında din, İslâm'dır; o kitap verilenlerin anlaşmazlıkları ise sırf kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki taşkınlık ve ihtirastan dolayıdır. Her kim Allah'ın âyetlerini inkâr ederse iyi bilsin ki, Allah hesabı çabuk görendir

Âl-i İmran:20

GÜNÜN HADİSİ

Muavvizeteyn (Nas-Felak) Sureleri

"Şeytan insanoğlunun kalbinin üzerinde tünemiş vaziyette bekler. Allah'ı zikredince siner, çekilir, gaflet etse vesvese verir." (Buhari, Tefsir, Kul euzu bi-rabbi'n-nas 1)

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI