EŞEKLİĞİNE PİŞMAN OLAN EŞEK

Bir zamanlar bir adamın, çalışmaktan zayıflamış ve perişan bir hale düşmüş bir eşeği vardı. Taşıdığı ağır yüklerden dolayı sırtı yara bere içinde kalmıştı. Bu yüzden ölmeyi yaşamaktan daha çok istiyordu. Bu yetmiyormuş gibi bir de açlıkla mücad


Adem Serverdi

ademserverdi@mynet.com

2009-05-15 08:01:26

Bir zamanlar bir adamın, çalışmaktan zayıflamış ve perişan bir hale düşmüş bir eşeği vardı. Taşıdığı ağır yüklerden dolayı sırtı yara bere içinde kalmıştı. Bu yüzden ölmeyi yaşamaktan daha çok istiyordu. Bu yetmiyormuş gibi bir de açlıkla mücadele ediyordu. Arpaya değil kuru samana bile muhtaçtı.

Bir gün yoldan geçen bir adam bu zavallı eşeği gördü ve ona çok acıdı. Eşeğin sahibini tanıyordu. Eşeğin sahibini ziyaret edip eşeğin niçin bu duruma düştüğünü sordu. Eşeğin sahibi, çok fakir olduğumdan dolayı ona bakamıyorum. Onu her gün işe götürmek zorunda kalıyorum. Yoksa idare edemem. Bu yüzden eşek bu hale geldi dedi.

Bunu duyan adam çok üzüldü ve fakir adamdan eşeğini bir süreliğine ona vermesini istedi. Bu adam padişahın hayvanlarına bakıyordu. Bu eşeği de orda beslemeyi düşündü. Eşeğin sahibi buna çok sevindi ve eşeği ona verdi. Eşek ahıra gidince iyi beslenmiş ve semiz hale gelmiş Arap atlarını gördü. Bu atların her gün düzenli olarak yem yiyip, su içtiklerini gördü. Yine atların tımar edilip bakıldığını görünce, başını kaldırıp:

Ey Allah’ım! Ben eşeksem de senin yarattığın bir varlığım. Öyleyse niçin atlara öyle rahat bir hayat, bana da böyle çileli bir hayatı verdin. Ben geceleri sırtımın yarasından, karnımın açlığından hep ölümü istiyordum. Bu atlar burada rahatlık içinde yaşarken neden ben azap ve sıkıntı içinde yaşıyorum” diye sitem etmeye başladı.

Bu rahat hayatta da eşek ölmeyi istedi. Çünkü ona göre bu büyük bir haksızlıktı. Neticede ikisi de hayvandı. Niçin aralarında bu kadar fark vardı. Günlerce kafasını bu sorularla meşgul etti. Önünde her şeyi vardı, fakat içi rahat değildi. Bir gün o fakir hayata tekrar döneceğini düşünüp ızdırap çekiyordu. Ne yapsa bu düşünceler kafasından çıkmıyordu. Bir gün, bütün bunlara dayanamayarak ahırdan kaçıp ormanlığa gitti. Ormanda, gür otlu yerler çoktu. Oralarda karnını doyurup, sefa sürmeye başladı. Asıl özgürlüğün bu şekilde olduğunu ve Allah’ın onu niçin böyle serbest bir şekilde yaratmadığını düşündü. Bunları da düşündükçe Allah’a karşı daha isyankâr olmaya başladı.

Günler böyle geçiyordu, eşek daha da iyi olmaya ve semirmeye başladı. Artık rahatına değen yoktu. Her şey istediği gibi gidiyordu. Yemi bol, rahatı yerindeydi. Canı istediği zaman yatıyor, istemediği zaman yatmıyordu. Keyif dolu bir hayat sürüyordu.

Zaman geçtikçe iklim şartları değişmeye başladı. İlkbahar ve yazın bereketi ve rahatı yerini sonbaharın kuraklığı ve soğuğuna bıraktı. Eşeğin bu rahatı az sürdü. Eşek her geçen gün daha da acıkıyor ve üşüyordu. Üstelik ormana aç kurtlar ve çakallar inmişti. Hayatı her an tehlikedeydi. Ne yapacağı konusunda hayli düşündü. Artık tek çaresi kalmıştı. Geldiği yere geri dönmekti. Bunu istemiyordu ancak yapacak başka bir şey de yoktu. Çünkü hayatı tehlikedeydi ve canını daha çok seviyordu.

Onu padişahın ahırına götüren adam, bahçede dolaşırken eşeği bahçede gördü. Önce eşeği tanıyamadı daha sonra çok şaşırdı. Çünkü eşek çok değişmişti. Semiz olup iyileşmişti. Aynı zaman da buna sevindi. Onu alıp ahıra götürdü. Eşek, başına gelen bu olayları düşününce ormana gittiğinde düşündüğü şeylerden pişman oldu. “İyi ki Allah beni öyle yaratmamış. Kendi başıma bir hayat sürdüremem, kurda kuşa yem olurdum. Öyle olmaktansa sıkıntılı bir hayatı tercih ederim” dedi. Önceki düşüncelerinden dolayı kendisinden utandı. Fakat aklına hala takılan bir şey vardı. Neden atlar böyle rahat bir hayat sürüyorlardı? Allah, onları neden böyle ayrıcalıklı yaratmıştı? Bu sorular eskiden olduğu gibi hala zihnini karıştırıyordu.

Günlerden bir gün savaş çıktı. Atlar eyerlenip savaşa götürüldü. Düşmanlar, atları oklarla yaraladılar. Çoğu at ok ve mızrak yarasıyla getirilip ahıra koyuldu. Ahırda ayakları bağlandı. Nalbantlar neşterleriyle vücutlarını yarıyor, saplanan ok ve mızraklarını çıkarmaya çalışıyorlardı. Bunu gören eşek tekrar pişman olup dedi ki:

“Ya Rab! Ben yoksulluğuma razıyım. Senin yarattığın her şeyde bilmediğimiz bir hikmet var. Ben kendi dar fikrimle senin yüce işlerini anlayamadım. Bundan sonra her halimde sana şükredeceğim. Başıma ne gelirse gelsin bir hayrı var deyip sabredeceğim” dedi.

Başa gelen olaylarda iki cihet var. Birincisi, görünen, ikincisi, görünmeyen ve hakiki yönüdür. Yani birisi bildiğimiz ve gördüğümüz yöndür. Diğeri ise kaderi yönüdür. Kaderi cihetiyle aslında hep iyidir. O yönde hiç kötülük yoktur. Bizim ilmimiz kaderi ciheti kavrayamadığı için bazen isyan edebiliriz. Fakat Allah hiçbir varlığın kötülüğünü istemediği için hep onların faydasına olan şeyleri ister. O zaman her durumda şükretmeli başa bir olay geldiğinde bu da geçer veya vardır bir hayrı deyip sabretmeliyiz.

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

ZÜBEYİR, 2009-06-25 10:15:31

haklısın kardeşim keşke tüm insanlar olaylara farklı bi şekilde bakabilse eşeklik etmese!

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

Nurgül, 2009-05-21 16:03:15

Hikaye basit değil bence, çok güzel mesajlar içeriyor..

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

adem, 2009-05-20 05:50:59

büyükler için basit olabilir.Fakat daha çok çocuklar için yazıldığı düşünülürse idare eder fikrindeyim.

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

Hakan, 2009-05-19 05:33:32

hikaye cok basit olmus. bu hakikat daha kisa ve guzel orneklerle anlatilabilirdi.

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DİĞER YAZILAR

AFGAN ÇOBANIN SÖYLEDİKLERİ

AFGAN ÇOBANIN SÖYLEDİKLERİ

Değerli dil üstadı Yavuz Bülent Bakiler beyefendi anlatıyor; “Dr. Müjgan Cunbur Hanımefendi

UTEYBE'Yİ İZLEYEN ARSLAN

UTEYBE'Yİ İZLEYEN ARSLAN

Ebu Leheb’in oğlu Uteybe, Resulullah (A.S.)’ın kızı Ümmü Gülsüm’le evlenmişti.Nebi Al

İYİLİK YAP DENİZE AT

İYİLİK YAP DENİZE AT

Güzel, güneşli bir günde yalnız başına yürüyordu. Her zamanki gibi sokaklar kalabalıktı.

EŞEKLİĞİNE PİŞMAN OLAN EŞEK

EŞEKLİĞİNE PİŞMAN OLAN EŞEK

Bir zamanlar bir adamın, çalışmaktan zayıflamış ve perişan bir hale düşmüş bir eşeği v

ROMALI BİR GENERALİN HİKÂYESİ

ROMALI BİR GENERALİN HİKÂYESİ

Roma ve Kartaca denizin iki tarafında, karşı karşıya bulunan iki şehirdi. İkisi de çok güç

ÜÇ SORU

ÜÇ SORU

Bir zamanlar hükümdarın biri şöyle düşünüyordu: “Eğer her işe zamanında başlamay

TILSIMLI TESTİ

TILSIMLI TESTİ

Eski zamanda İsmail Dede ile ihtiyar eşi Fatma nine bir akşam evlerinin önünde güzel ve huzur

Kim Allah'a güvenip dayanırsa, Allah ona yeter.

Talak,3

GÜNÜN HADİSİ

İman ve İslam'ın Fazileti

"Mü'min kişinin durumu ne kadar şaşırtıcıdır! Zira her işi onun için bir hayırdır. Bu durum, sadece mü'mine hastır, başkasına değil: Ona memnun olacağı birşey gelse şükreder, bu ise hayırdır; bir zarar gelse sabreder, bu da hayırdır" (Müslim, Zühd 64, (2

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI