İSTİKLAL MAHKEMESİNDE BİR HOCA
İstiklal mahkemelerinin ikinci devresi, yani Şeyh Said isyanının sonrası Takrir-i Sükûn kanunuyla tekrar işlerlik kazanmaları, bu milletin başına gelen traji komik nice hadiselerden birisidir. Bu mahkemeler gerçekten de akla hayale gelmez sena
İstiklal mahkemelerinin ikinci devresi, yani Şeyh Said isyanının sonrası Takrir-i Sükûn kanunuyla tekrar işlerlik kazanmaları, bu milletin başına gelen traji komik nice hadiselerden birisidir. Bu mahkemeler gerçekten de akla hayale gelmez senaryolar yaşanmasına sebep olmuşlardır.(*)
Neler yaşandığına resmi bir gözlükle değil de, o günlerin mağdurlarının gözüyle bakmak isteyenler Tahir Mevlevi’nin hatıratına(Nehir Yayınları) veya Eşref Edip İstiklal mahkemelerinde(Beyan Yayınları) adlı kıymetli esere bakabilirler.
Bu mahkemelerde yaşananlara güzel bir misal, ilk meclis mebuslarından, Mehmed Akif’in kendisi için Mahir İz beye “İnsan diye Hüseyin Avni beylere, Ali Şükrü beylere derler. Bize şeytan-ı ahres derler” dediği, dadaşlar diyarının dev adamı Hüseyin Avni Ulaş’ın, sus pus olması için 1924 senesinde yargılandığı Erzincan İstiklal mahkemesinde, mahkeme heyetinin suratlarında patlayan müthiş sözüdür. Mahkemenin verdiği beraat kararı karşısında ayağa kalkar ve şöyle der; “Bu mahkeme nice namuslu insanları astı. Bizim namusumuzda bir noksanlık mı gördü ki, bizi asamadı.”
İstiklal mahkemelerinde bir reisin şöyle dediği de meşhurdur; “Siz Hocaefendiyi hemen asın. Ben sonra kararı yazarım.”
Son olarak, Prof. Dr. İsmail Karaçam Hocamızın kıymetli hatıratında bir ak yüzlü hocaefendinin başından geçenleri gönlüm sızlayarak okudum. Bahsedilen zat, Bursalı Hacı Ahmed Efendi. Kendisi merhum Mehmed Zahid Kotku hazretlerinin eniştesi. Bir piri fani..
Bu kıymetli insan “İngilizlerle bir olup memleketi yıkmaya çalışmak” suçlamasıyla mahkemeye çıkarılıyor. Dört tane de aleyhinde şahit var. Müdde-i umuminin talebi idam.. Mahkemenin ilk reisi nedense maznuna hiç söz hakkı vermiyor. Ama şükür, mahkeme reisi değişiyor. Yeni gelen mahkeme reisi son sözlerini istediğinde ayağa kalkan hocaefendi şöyle diyor: “Reis bey, uzun zamandır bu mahkeme devam ediyor, bize söz hakkı verilmiyor. Şimdi ise zât-ı âliniz bize müdafaa hakkı verdinizi, bendeniz de bundan istifade ile birkaç şey söylemek istiyorum.
Evvela şunu arz edeyim ki, ben ömrümde ne İngiliz tanırım, ne de bu insanlarla bir alakam olmuştur. Durum böyle olmasına rağmen bunlarla menfaat ortaklığı yaparak vatana ihanet ettiğim savcı tarafından iddia ediliyor. Şayet durum böyle ise bunu bilen, gören şahitler olmalıdır. Biz şimdiye kadar hiç şahit görmedik. Şahitleri görmek istiyorum.”
Mahkeme reisi: “Hay hay, şahitleri çağıralım, görün” der ve şahitler çağrılır. Ahmed Efendi dönüp şahitlere bakar, hepsinin simalarından tanır ve şaşıp kalır. Çünkü dört şahidin dördü de Bursa çingenesidir. Şaşkınlığını gizlemeyerek reis beye döner ve “Reis bey, bunların şehadetine dayanarak mı beni idam edeceksiniz?” diye sorar ve şahitlere dönerek; “Hangi ırk ve milletten olursanız olun, Allah sizi insan yaratmış. Böyle olunca, yaptığınız her işin İlahi adalet huzurunda hesabını vereceksiniz. Ben sizin görünüşünüzden Çingene olduğunuz anladım ama ömrümde yüzünüzü hiç görmedim. Siz beni nerede gördünüz. Bilmediğiniz bir insana nasıl yaparsınız bu iftiraları?”
Çingeneler şok olurlar bu sözlerden. Sonra bağırmaya başlarlar. “Hocaefendi, biz seni ömrümüzde hiç görmedik. Biz İngiliz mingiliz falan kimseyi tanımayız. Şu karşımızdaki savcı efendi gelip bizi buldu. Mahkemede şunları şunları söylerseniz size şu kadar para vereceğim” dedi. Biz de paramızı aldık, öğretileni söyledik. Biz seni hiç tanımıyoruz hocaefendi.”
Bunu üzerine Ahmed Efendi mahkeme heyetine döner ve: “bunu dışında arz edilecek bir mütalaam yok, takdir yüksek mahkemeye aittir” der. Kısa bir bekleyişten sonra mahkeme heyeti bu ak alına beraat kararını tebliğ eder. Allah rahmet eylesin.
Kaynak:
Hatıralar-İsmail Karaçam-Çamlıca Yayınevi-İst-2009
(*) Bir kısmı için bkz:
http://www.cevaplar.org/index.php?khide=visible&sec=12&sec1=98&yazi_id=4535&menu=1Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et!
Nahl, 125
GÜNÜN HADİSİ
Size, takat getirebileceğiniz amel yaraşır. Siz (ibadet yapmaktan) usanmadıkça, Allah da (sevab vermekten) usanmaz. Allah'a en hoş gelen dini amel, kişinin devamlı olarak yaptığı ameldir"
Buhari, İman 32, Teheccüd 18
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...