HZ. SAFÄ°YYE (R.ANHA)

“Hz. Safiyye vasıtasıyla pek çok Yahudi'nin, Efendimiz'i yakından görüp tanıma ve yumuşama imkânı da doğuyordu. Bir şeyle her şey yapan ve bir fiilinde binler hikmet bulunan Hazreti Allah (celle celâluhu) bütün izdivaçlarda olduğu gibi,


Nurgül Dere

nurguldere@gmail.com

2009-07-30 23:47:32

BABASI:

Hayber emîri olan Huyey b. Ahtab en-Nadîrî el-İsrailî.

ANNESÄ°:

Berre binti Semvan.

NESEBÄ°:

Safiyye binti Huyey b. Ahtab b. San'a b. Sa'lebe b. Ubeyd b. Ka'b b. Ebi Habib. Nadiroğullarındandır. Musa aleyhisselam'ın kardeşi Harun b. İmran'ın zürriyetinden olan Lavey b. Yakub'un torunudur.

ŞEMAİLİ VE AHLÂKI:

Güzelliği ile meşhur olan Hz. Safiyye Validemiz, gayet yumuşak huylu, narin, hissiyatı kuvvetli, akıllı ve faziletli bir hanımefendi idi.

Eli açık, gözü tok ve cömert olan Hazret-i Safiyye (r.anha), Zerkanî'nin bir rivayetine göre, Ümmü'l-Mü'minin zümresine girince, Medine'ye geldiği zaman Hazret-i Fâtımâ (r.anha) ve Ezvâc-ı Tâhirât arasında kendi altın ziynet eşyasını paylaştırmıştır.

Hazret-i Safiyye, halime selime ve ağır başlı bir hatun idi. Hazret-i Safiyye'ye ait şöyle bir vaka zikr edilir:

Hayber'in el-Kammus kalesi feth edilmiş, Hayber üzerinde İslam bayrağı dalgalanmaya başlamış, Hazret-i Safiyye, amca zâdesi ile birlikte Hazret-i Bilal'in (r.a) maiyetinde huzuru saadete getiriliyorlardı. Yoldan geçerken, Yahudilerin cesedlerinin bulunduğu yerden geçmek zorunda idiler. Gayet nazik ve üzerinde durulur bir hal idi. Hazret-i Safiyye'nin yanında bulunan kadın, feryad ü figanı kopardı. Toprakları başına savurmaya başladı. Fakat Hazret-i Safiyye metanetini muhafaza ediyordu. Hatta geçerken, kendi kocasının cesedini de gördü, fakat hiç çıt bile çıkarmadı.

Bu ciddi ve metanetli tavrı, hiç şüphesiz O'nun ne kadar yüksek bir ahlaka sahip olduğunu gösterir.

BAZI ÖZELLİKLERİ:

v Hz. Safiyye (r.anha) Efendimiz'in (aleyhissalatu vessselam) mübarek zevceleri arasında en maharetli olanlarından biriydi. Çok leziz yemekler yapardı.

v Hazret-i Safiyye, gayet tok gözlü ve cömert bir hatun idi. İbn-i Sad bir evinden başka bir şeyi olmadığını kayd eder. Bu evi de kendi hayatında sadaka etmişti.

v Diğer Ezvâc-ı Mutahherat gibi, Hazret-i Safiyye'de fadl ü kemal sahibiydi. İlmî meselelerin hazinesiydi. Çok kimseler gelip, kendisine mesele danışırlardı. Kendisine güvenirlerdi. Sabire binti Hayfer, Hacc farizasını eda edip de Medine'ye dönerken, Hazret-i Safiyye ile buluştu. Buluştuğu zaman, baktı ki bir yığın Kûfe'li kadınlar gelmişler ve kendisine ilmî meseleler soruyorlar. Hazret-i Safiyye de (r.anha) bunların hepsine münasip ve yerinde cevaplar veriyordu.

v Efendimiz'in (aleyhissalatu vessselam) hanımları arasında en güzelidir.

HAYATI:

Asıl adı Zeyneb'tir. Araplar arasında, ganimet malının lidere veya hükümdara düşen en iyi bölümüne "Safiyy" deniliyordu. Hz. Safiyye'de Hayber savaşında Efendimiz'in (aleyhissalatu vessselam) hissesine düştüğü ve onunla evlendiği için kendisine "Safiyye" adı verilmiştir.

Hz. Safiyye (r.anha) ilk önce meşhur bir şair ve iyi bir kumandan olan Sellam b. Mişkem el-Suradî ile evlenmiş ancak daha sonra boşanmışlardır. İkinci evliliğini ise, Kinâne b. Übeyy el-Hakîk'le yapmıştır.

Kinâne, Hayber'in en meşhur kalesi olan Şemmus kalesinin kumandanı idi. Safiyye yeni gelin iken dul kalacaktır, çünkü Kinane Hayber savaşında öldürülecektir.

Resulullah (aleyhissalatu vessselam), hicretin yedinci yılında Muharrem ayında Yahudilerle savaşmak için Hayber'e doğru hareket etmiştir. Hayber Müslümanların eline geçince Safiyye'nin kocası Kinâne ile babası ve kardeşi öldürülmüştür. Bütün aile efradı da esir düşmüştür. Bunların içinde Hz. Safiyye'de vardır.

Ganimet malları ve esirler taksim edilmeye başlanınca, Dıhye İbn Halife el-Kelbi, Efendimiz'den (aleyhissalatu vessselam) kendisine esirler arasından bir cariye vermesini ister. Dıhye, Zeyneb (Safiyye) Binti Huyeyy'i seçer ancak birisi Efendimiz'e (aleyhissalatu vessselam) gelerek: "Yâ Resûlallah Kureyza ve Nadir'in hanımefendisi Zeyneb'i (Safiyye) Dıhye'ye verdin Zeyneb (Safiyye) ancak sana münasiptir" der. Bunun üzerine Efendimiz (aleyhissalatu vessselam) Dıhye'ye başka bir cariye almasını söyler.

Resul-ü Ekrem Efendimiz (aleyhissalatu vessselam), Hz. Safiyye'ye İslam'ı anlattı ve şöyle buyurdu: "Eğer Müslüman olursan, ben seni kendime zevce edineceğim. Şayet Yahudiliği tercih edecek olursan seni âzad ederim. Sen de gider kavmine kavuşursun."  

Resul-ü Kibriya Efendimizle bir kerecik olsun görüşüp kendisinden birkaç kudsî kelam duyan Hz. Safiyye, tercihini doğru yaparak, aynı zamanda safiyetini ve derin anlayışını açıkça ortaya koydu:

"Ya Resûlallah! Siz beni İslamiyet'e davet etmeden önce, konak yerine geldiğimde, Müslümanlığı arzulamış ve seni tasdik etmiş bulunuyordum. Yahudilikle benim hiçbir ilgim kalmamış ve ona artık ihtiyacım da yoktur. Hayber'de de artık ne babam, ne de kardeşim vardır. Sen, beni küfürle, İslamiyet'ten birini seçmekte serbest bırakıyorsun. Allah ve Resulü, bana âzad edilmemden ve kavmimin yanına dönmemden daha sevgilidir. Ben onları tercih ediyorum!" 

Resûlullah (aleyhissalatu vessselam) ile Hz. Safiyye'nin nikâhı kıyılır. Hayber'den ayrılırlar, altı mil kadar uzaklaşırlar, bu sırada Hz. Safiyye âdetinden temizlenir ve Efendimiz (aleyhissalatu vessselam), Safiye ile gerdeğe girmek ister ancak Safiyye annemiz kabul etmez. Efendimiz (aleyhissalatu vessselam) bu davranışa kızar. Oradan biraz daha uzaklaşırlar, "Sahba" denilen yere geldiklerinde mola verilir. Burada bir evlenme merasimi yapılır. Düğün yemeği verilir. Efendimiz Safiyye validemize: "Senin, benim eşim olmaya gönlün var mı?" buyururlar.

Safiyye Binti Huyeyy ise: "Yâ Resûlallah, ben seninle evlenmeyi müşrikken istiyordum. Allah bana Müslüman olmak imkânını verdikten sonra nasıl istemem?" dedi.

Konakladıkları Sahba mevkiinde kendileri için kurulan çadırda gerdeğe girerler. Safiyye Validemizi Enes bin Mâlik'in annesi Ümmü Süleym hazırlamıştır.

Akşam olup da çadırına girdiklerinde dışarıda birinin ayak sesleri duyulmuştu. Hayber'de kocası ve babasıyla kavminden birçok insanın öldürüldüğü bir kadının, Efendimiz'le baş başa kaldığında O'na bir kötülük yapacağından endişe duyan Ebû Eyyûb el-Ensârî, kılıcını kuşanmış ve her ihtimale karşı Allah Resûlü'nün çadırı başında nöbet tutmak istemişti. Dışarı çıkıp da onu kılıcını kuşanmış vaziyette görünce Allah Resûlü (aleyhissalatu vessselam) ona: "Bu ne iş, ya Ebâ Eyyûb" diye seslendi. "Ya Resûlallah! Bu kadının Sana bir şey yapacağından endişe duydum; çünkü o, babası, kocası ve kavmi Hayber'de öldürülen bir kadındır; hem daha küfürden yeni çıkmıştır! Onun Sana bir şey yapacağından endişe duydum" dedi.

Takdir edilmesi gereken bir duyarlılıktı ve Allah Resûlü'de, ellerini açıp şöyle dua edecekti: "Allah'ım! Gecenin bir vaktinde gelip de Ebû Eyyûb Beni nasıl korumak istemişse Sen de onu muhafaza eyle!"

Efendimiz (aleyhissalatu vessselam) Medine'ye döndüklerinde Safiyye (r.anha) Validemizi, Hârise b. En-Numan'ın evine götürmüştür. Bu olayı İbn Sad, Ata b. Yesar'dan şöyle rivayet ediyor:

"Safiyye, Hayber'den geldiğinde Harise b. En-Numan'ın evine indi. Ensâr kadınları bunu duyunca güzelliğine bakmak için geldiler. Âişe (r.anha) da peçeli olarak geldi. Çıktığında arkasından Peygamber (s.a.s) de çıktı ve dedi ki: "Nasıl buldun ey Âişe!" Aişe (r.anha): "Ben sadece Yahudi bir kadın gördüm" dedi. Bunun üzerine Resûlullah (aleyhissalatu vessselam): "Böyle söyleme! O Müslüman oldu ve İslam'ı da güzel oldu."

Efendimiz ona ilk defa gerdeğe girmek istememesinin sebebini sorduğunda, Safiyye (r.anha): "Eski kocam Kinane b. er-Rebi ile gerdeğe girdiğim gece, rüyamda kucağıma bir ay'ın indiğini gördüm. Uyanınca rüyamı Kinane'ye anlattım, öfkelenerek: "Bu sadece senin Hicaz hükümdarı Muhammed'i arzuladığını gösterir." Dedi ve yüzüme öyle bir tokat vurdu ki, işte tokadın morarttığı yer gözümde hala duruyor." Dedi. Resûlullah (aleyhissalatu vessselam) gözündeki morluğa baktı ve duyduğu bu olaya çok sevindi. "İlk defa gerdeğe girmekten kaçınmama sebep ise: yahudilere yakın olmamız sebebiyle sana bir kötülük yapmalarından korktum" dedi. Peygamberimiz (aleyhissalatu vessselam), Safiyye validemizin bu zeki ve sadakatli tavrından dolayı çok memnun olur. Bu cevap onun Resulullah'ın yanındaki itibarını artırır.

Bütün bu olaylar hicretin 7. yılında meydana gelmiştir.

"Efendimiz (aleyhissalatu vessselam), mescid-i şerifte itikâf buyururlarken Safiyye Validemiz O'nu ziyarete gelir. Ziyaret sonrası, Safiyye Validemiz (r.a) dönüp giderken, (aslında bütün âlemin kendisine ayağa kalkması gereken Yüce Nebi) ayağa kalkar ve zevcesini mescidin dışına kadar teşyi eder. -Evet O, feministlerin akıllarının köşesinden bile henüz geçmeyecek ölçüde hanımlarına karşı ciddî bir vefa ve sadakat, hatta saygı hisleriyle doludur.-

Allah Resûlü (aleyhissalatu vessselam), günümüzde nereden aldıklarını bilemediğim bir anlayışla hanımlarını üç adım arkadan yürüten bazı Müslümanlara da ders verircesine, zevcesini yanına almış, onunla beraber yürürken, iki sahabi, hızla oradan gelip geçer. Onlardan birisi Evs kabilesinden çok önemli bir zât olan Üseyd b. Hudayr, diğeri de Abbad b. Bişr'dir. Efendimiz (aleyhissalatu vessselam), onlara "Olduğunuz yerde kalın!" diye emreder. Sonra da Safiyye Validemizin yüzünden nikabı açar ve "Bakın, bu zevcem Safiyye'dir." der. Sahabe Efendilerimiz "Estağfurullah Yâ Resûlallah, senin hakkında suizan mı?" dediklerinde, Allah Resûlü: "Şeytan, insanların kanının dolaştığı yerde dolaşır." buyururlar."

"Resûl-i Ekrem (aleyhissalatu vessselam), Hz. Safiyye'ye hürmet ve onun hissiyatına riayet ederdi. Bir gün bir seyahat esnasında Safiyye'nin devesi hastalanmış, Resûl-i Ekrem Zeyneb'e develerinden birini Safiyye'ye ödünç vermesini söylemiş. Zeyneb, "devemi bir Yahudi asıllıya mı vereyim?" demişti. Resûl-i Ekrem (aleyhissalatu vessselam) bu sözden müteessir olmuş ve Zeyneb'le iki ay görüşmemişti."

Daha sonra Hz. Âişe Validemiz (r.anha) araya girmiş ve Efendimiz'in (aleyhissalatu vessselam) Hz. Zeyneb'i affetmesini sağlamıştır.

Hz. Safiyye, Allah Resulünün nikâhına girince çok samimi bir Müslüman olmuştur. Şu hadise onun sadakatinin en büyük delilidir:

Resûlullah, hastalandığında bütün hanımları başucuna toplanmışlardı. Safiyye dedi ki: "Keşke senin uğradığın hastalığa ben uğrasaydım, senin yerinde yatan ben olsaydım."

Onun bu sözleri üzerine Resûlullah'ın zevceleri birbirlerine göz kırptılar. Bunu fark eden Allah Resûlü buyurdular ki: "Safiyye bu sözünde sadıktır."

Bir kadın için bundan daha büyük şeref olabilir mi? Sadakatı bizzat Allah Resûlü tarafından tasdik olunmak; ne büyük saadet!..

Müsamerât-ı Cenab-ı Muhyiddin de beyan olunduğuna göre kendisinden 10 hadis rivayet edilmiştir.

Hz. Safiyye'nin ölüm tarihi ihtilaflıdır. 37 ile 52 arasında değişen yıllar söylenmiştir.

Denildi ki: 36 yılında vefat etmiştir. Bunu İbn Hibban nakletmiştir. İbn Mende de bu şekilde belirtmiştir. Bu yanlıştır. Zira o sırada Ali b. el-Huseyn doğmamıştı. Nitekim Sahihayn'de Ali b. el-Huseyn'in Safiye'den işittiği sabittir. Vakıdî onun 50 yılında vefat ettiğini [Usdu'l-Gabe (5/328)] söylemiştir ki, bu doğruya en yakın olanıdır.

Vefat ettiği sırada 60 yaşında idi. Baki mezarlığında defn edildi. Vasiyeti gereğince terekesi olan emlakinin üçte birini yeğenine bırakmıştır. Kalanını sadaka olarak vermiştir.

İbn-i Sa'd'ın yazdığına göre, Hazret-i Safiyye'nin yüz bir dirhemlik malı kalmıştı. Varislerinin başka dinden bulundukları göz önüne alınarak, bu vasiyetin yerine getirilmesi hakkında mesele çıktı. Nitekim Hazret-i Safiyye'nin yeğeni Yahudi idi. Halk bu hususta Hazret-i Âişe'ye başvurdular. Buyurdu ki:
"Ey halk Allah'tan korkunuz ve Safiyye'nin vasiyetini istediği gibi yerine getiriniz." Ve vasiyet ettiği gibi yaptılar.

HAKKINDAKİ ÂYETLER:

v "Ey iman edenler! Bir topluluk diğer bir toplulukla alay etmesin. Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da kadınları alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler." (Hucurat, 49/11)
Âyetin inişi hakkında birkaç sebep nakledilmiştir. Bunlardan bir tanesi şöyledir:
"İbnü Abbas'tan: Hz. Safiyye binti Huyey Resûlullah'a gelmiş, kadınlar bana; Ey yahudi kızı yahudi! diye söz atıyorlar, demiş, Resûlullah da: Babam Harun, amcam Musa, zevcim de Muhammed niye demedin? buyurmuştu."
Bu vaka üzerine bu âyet nâzil olmuştur. 

HAKKINDAKÄ° HADÄ°SLER:

v Hz. Enes, Resûlullah'ın Safiyye (r.anha) ile evlenmesini şöyle anlatır: "Hayber fethedilip esirler toplanınca, Dıhye İbnu Halife (r.a), Resûlullah'a gelerek esirlerden kendisine bir cariye verilmesini talep etti. Aleyhissalatu vesselam'ın "Git bir cariye seç!" demesi üzerine, o da gidip Safiyye'yi seçti. Derken Aleyhissalatu vesselam'a: "Ey Allah'ın Resûlü! O, Kureyza ve Nadir Yahudilerinin seyyidesi (efendisi)dir! O size münasiptir!" Dediler. Bunun üzerine aleyhissalatu vesselam Safiyye'yi kendisine aldı, tesettüre soktu, azad etti, kendine nikâhladı ve ona da bir gece ayırdı. Hz. Safiyye, akıllı kadınlardan biriydi."

v Hz. Enes (r.a) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Hayber'e geldi. Allah kaleyi fethetmeyi müyesser kılınca, kendisine Safiyye Bintu Huyey İbni Ahtab'ın güzelliğinden bahsedildi. Safiyye'nin kocası savaş sırasında öldürülmüştü. Kadın daha yeni evlenmişti. Aleyhissalatu vesselam, ganimetten pay olarak kendisine onu seçti. Oradan Safiyye ile birlikte çıktılar. Revha nam mevkiye geldiler. Aleyhissalatu vesselam orada gerdek yaptı. Sonra küçük bir yaygı içerisinde has (denen hurma, yağ ve keş'ten mamul bir yemek) hazırladı. Sonra bana: "Etrafındakileri çağır!" buyurdu. Bu, Resulullah'ın (aleyhissalatu vesselam) Safiyye için verdiği düğün yemeği idi. Sonra oradan Medine'ye hareket ettik. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Safiyye için, bineğinin terkisine bir örtü seriyordu. Sonra devesinin yanına çömelip dizini dayadı. Safiyye (r.anha), dizine basarak deveye bindi."

v Hz. Âişe (r.anha) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Safiyye Bintu Huyey (r.anha) ile evlenmiş olarak Medine-i Münevvere'ye geldiği zaman, Ensar kadınları (yanıma) gelip ondan ve güzelliğinden bana haber verdiler. Kendimi tanınmayacak bir hale getirip, üzerime örtü alıp (onu görmek üzere) ben de gittim. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) (açık olan) gözüme bakıp beni tanıdı. Bunun üzerine ben hemen geri döndüm ve hızlıca yürüdüm. Aleyhissalatu vesselam da peşimden gelerek bana yetişti ve beni kucakladı. Sonra: "Safiyye'yi nasıl buldun?" diye sordu. Ben de: "Bırak beni! Yahudi kadınlardan bir Yahudi kadındır!" dedim."

v Hz. Enes (r.a) anlatıyor: "Hz. Safiyye'ye, Hz. Hafsa'nın (r.anha) "Yahudi kızı" deyip (istiskâl ettiği) ulaşıyor. Bu sözü işiten Safiyye ağlıyor. Tam o ağlarken Aleyhissalatu vesselam yanına giriyor ve: "Niye ağlıyorsun?" diye soruyor. Safiyye: "Hafsa bana "Sen Yahudi kızısın!" dedi" der. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Sen bir peygamber kızısın. Senin amcan da bir peygamberdir, ayrıca bir peygamberin de nikâhı altındasın. Öyleyse o sana karşı neyi ile iftihar ediyor ki?" diyerek onu teselli etti. Sonra da öbürüne: "Ey Hafsa! Allah'tan kork!" dedi."
[Tirmizi, Menakıb, (3891); Nesai'de bulunamamıştır. Belki de Nesai'nin es-Sünenü'l-Kübra'sında mevcuttur. Hadise Tirmizi "sahih" demiştir.]

v Hz. Enes demiştir ki: "Safiyye Bintu Huyeyy'in nikâhında Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) sevîk ve hurma ile ziyafet verdi." [Ebû Dâvud, Et'ime 2, (3744); Tirmizî, Nikâh 10, (1095).]

v Hz. Âişe (r.anha) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), zevce-i pakleri Safiyye Bintu Huyey'ye (r.anha) bir sebeple kızmıştı. Safiyye bana: "Ey Âişe! Resûlullah'ı (aleyhissalatu vesselam) benden razı edecek bir çaren var mı? Böyle bir çare bulursan ben Resûlullah'ın bana uğrama sırası olan bugünü sana vereceğim!" dedi. Ben de: "Evet var!" dedim. Zaferanla boyalı olan başörtümü aldım, (nefis) kokusunu neşretmesi için üzerine su çiledim. Sonra (bunu üzerime alarak) gidip Resûlullah'ın (aleyhissalatu vesselam) yanına oturdum. Aleyhissalatu vesselam: "Ey Âişe! Benden uzak dur, bugün senin günün değil!" buyurdular. Ben de: "Bu Allah'ın lütfudur, dilediğine verir" dedim ve (Safiyye ile aramızda) olup biteni anlattım. Bunun üzerine aleyhissalatu vesselam, Safiyye'den razı oldu."

v Ebu Ömer dedi ki: "Safiyye (r.anha) akıl, hilim ve fazilet sahibi bir kadındı. Onun bir cariyesi Ömer'e (r.a) gelmiş ve: "Safiyye cumartesi gününü seviyor ve Yahudilerle ilişkisini sürdürüyor" demişti. Mü'minlerin emiri Ömer (r.a) ona bir adam göndererek bu meseleyi sordurdu. O da: "Cumartesi gününü soruyorsun, Allah onun yerine bana Cuma gününü verdiğinden beri o günü sevmiyorum. Yahudiler hakkındaki soruna gelince, onların arasında benim akrabalarım var. Öyle olunca ben de akrabalarımla ilişkimi sürdürüyorum" cevabını verdi. Daha sonra cariyeye: "Niçin böyle yaptın?" dedi. Cariye de: "Şeytana uydum" dedi. Safiyye Binti Huyeyy İbn Ahtab: "Git, sen artık hürsün" dedi."

HAKKINDA SÖYLENENLER:

v "Şurası açıktır ki, ailesinin mahvolup gitmesinden sonra Safiyye (r.anha), tek başına, ailesi olmayan kimsesiz bir hanım veya cariye olarak yaşayacaktı. O, Hayber liderinin kızıydı. Öte taraftan kocası da Nadîr kabilesinin lideriydi. Hem babası, hem de kocası bu savaşta öldürülmüştü. Böyle bir durumda onun gönlünü alacak, seviyesini koruyacak ve üzüntüsünü giderecek, Hz. Peygamber'le evlenmesinden başka çıkar yol yoktu. Cariye olarak da yaşayabilirdi. Ama Hz. Peygamber, ailesinin şerefi açısından onu âzad etti ve nikâhına aldı." İbnu Hacer

v "Safiyye, akıllı, fazilet sahibi ve halîm bir hatun idi." İbni-Abdil Berr

v "Akıllı kadınlar arasında çok akıllı bir hatun idi." İbni Esir

  

SÖZLERİNDEN SEÇTİKLERİMİZ:

v Hz. Safiyye'nin Efendimiz'in (aleyhissalatu vesselam) hissesine düştükten sonra, Peygamberimizin Safiyye'ye İslam ve Musevilik hakkındaki görüşünü sorması üzerine, annemizin verdiği cevap: "Ey Allah'ın Resûlü! İslam'ı arzu etmiş ve sen davet etmeden önce seni tasdik etmiştim. Babam da senin davanın doğruluğunu itiraf ederdi. Fakat ırkçılık onu götürdü. Ben, Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Senin Allah'ın Resûlü olduğuna kesinlikle inanıyorum."

v Yâ Resûlallah ben seninle evlenmeyi müşrikken de istiyordum. Allah bana Müslüman olmak imkânını verdikten sonra nasıl istemem?

v Resûlullah'ın huzuruna geldiğim gün daha on yedi yaşına ulaşmamıştım.

v Yâ Resûlallah vallahi, sana gelen bu sıkıntının bana gelmesini isterdim.

v Efendimiz (aleyhissalatu vesselam) ahirete irtihal ettiğinde bir grup insan Hz. Safiyye'nin odasında Kur'an okudular, Allah'ı zikredip, ibadet ile meşgul oldular. Bunun üzerine Hz. Safiyye annemizin mübarek ağzından cenazelerde taşkınlık yapan tüm insanlara ders olacak şu sözler döküldü: "Böyle secde etmek ve Kur'an okumak varken ağlamak niyedir?"

KAYNAK

Nurgül Dere, Hanım Sahabîler, Kayıhan Yayınları, İstanbul, 2019.

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Çünkü Allah, haktır. O'ndan başka taptıkları ise hiç şüphesiz batıldır. Gerçekten Allah çok yüce, çok büyüktür.

Lokman, 30

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Eğer sizden birinizin elinde dikilecek bir hurma fidanı varken, kıyamet kopsa ve onu dikmeye vakit bulursa, hemen o fidanı diksin

250 Hadis, s.27

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI