ALLAH’IN SIFATLARI-3

ALLAH TEÂLÂ HAKKINDA CAİZ OLAN ŞEYLER: 1-Allah Teâlâ’nın aklen imkânsız olmayan her şeyi – ne kadar garip, ne kadar harika olursa olsun – yaratması caizdir. Çünkü; aklın mümkün gördüğü her şeyin v


İsmail Hakkı Zeyrek

ekremyilmaz08@gmail.com

2009-08-30 01:44:18

ALLAH TEÂLÂ HAKKINDA CAİZ OLAN ŞEYLER:

1- Allah Teâlâ’nın aklen imkânsız olmayan her şeyi – ne kadar garip, ne kadar harika olursa olsun – yaratması caizdir. Çünkü aklın mümkün gördüğü her şeyin var olabileceği açıktır. Allah Teâlâ Hazretlerinin kudreti ise, tam ve son derecede mükemmeldir.“Şüphesiz Allah her şeye kâdirdir.” (33)

2- Cenab-ı Hak’ın hayrı ve şerri (iyiliği ve kötülüğü) yaratması caizdir. Çünkü bütün kâinat onun kudretindedir. Ondan başka yaratıcı, ondan başka dilediğini yapabilecek yoktur. Öyleyse hayrın da, şerrin de yaratıcısı ancak Allah’tır. (*)

Şerri yaratmak şer değildir. Ancak, insanın kendi kudretini şerre harcaması şerdir. Çünkü yaratma ve icad, umumî neticelere bakar. Bir şerrin varlığı, çok hayırlı neticelere sebep ve başlangıç olduğu için, o şerrin yaratılması, sonuçları itibariyle hayır olur. Mesela; ateşin yüzlerce hayırlı neticesi vardır, bazı insanlar iradelerini kötüye kullanarak ateşi kendilerine şer yapsalar, “Ateşin yaratılması şerdir” diyemezler. Belki o insanlar, kendi kespleri ile kendi arzu ve iradeleri ile onu şer yapmışlardır.

Ve yine mesela; gayet sanatkâr bir ressam, sanatın bütün inceliklerine uyarak çirkin bir adamın resmini güzelce çizse, biz onu takdir eder ve ne güzel çizmiş, deriz. Resmi çizilen adamın çirkin olması, resmin de çirkin olmasını gerektirmez. Cenab-ı Hakk’ın her yarattığında birçok hikmetler vardır. Şüphesiz şerri yaratmasında da, gizli hikmetler bulunmaktadır. Biz hikmetlerini kavramasak da, Allah’ın kudreti ile meydana gelen her şeyde faydalı bir cihet vardır. Bazı fertler hakkında çirkin ve zararlı görünen bir hadisenin altında, birçok insanların faydasına olan bir şeyin bulunmadığını kim söyleyebilir? Şu halde, birtakım işlerin şer olması bize göredir. Biz kendi irademiz ile onları (kesp) ve elde ediyoruz. Allah Teâlâ Hazretleri de onları, bizim irademize göre meydana getiriyor. Demek oluyor ki, seçmek ve kabul etmek bize, yaratmak da Allah’a aittir. Yalnız Allah’ın hayra rızası vardır, şerre rızası yoktur:

“Allah, fenalık yapmaya razı olmaz.” (34)

“Allah, kullarının küfrüne razı olmaz.” (35) Ayet-i Kerimeleri bu gerçeği anlatmaktadır.

3-Cenab-ı Hakk’ın kulları hakkında, en iyi ve en faydalı olanı (Aslah olanı) da, olmayanı da yaratması caizdir. Yoksa, bir kulunun hakkında en iyi ve en faydalı olan şeyleri yaratmaya – hâşâ – mecbur değildir. Eğer mecbur olsa idi, kâinata bol bol ihsan buyurduğu lütuflar kendisinden mecburî olarak meydana gelmiş olur (Ef’âl-i Iztırariye) ve Cenab-ı Hak da, şükü ve hamde lâyık olmazdı. Çünkü; şükür ve hamd böyle kendiliğinden meydana gelen işler karşılığı olmaz.Şayet en iyi ve en faydalı olanı yaratmaya, Cenab-ı Hak mecbur olsa idi, bunu terk etmek mümkün olmazdı. Bu takdirde Allah Teâlâ Hazretleri – haşâ- aciz ve çaresiz kalmış olurdu. Yahut, Cenab-ı Hakk’ın, cahil ve dengesiz olması gerekirdi. Hâlbuki Cenab-ı Hak, böyle noksan sıfatlardan uzaktır. Allah Hakîmdir. Yaptığını hikmetle yapar. Eğer bir kulu hakkında en iyi olanı yaratmazsa, bu mutlaka başka bir hikmete bağlıdır. Çünkü; Allah’ın hikmetten ve faydadan uzak hiçbir işi yoktur.

4-Cenab-ı Hakk’ın dilediği bir kulu hakkında, ya hidayet veya delâleti (36) yaratması câizdir. Hiçbir kimse Allah’ın doğru yola getirdiğini saptıramaz, saptırdığını da, doğru yola getiremez, Kur’an-ı Kerim’de:
… Ve Allah, kime hidayet ederse, o doğru yoldadır.” (37)“Kimi ki, Allah doğru yoldan saptırır, artık onu doğru yola getirecek kimse yoktur.” (38)Ancak şurası açıktır ki, Cenab-ı Hakk’ın bir kulunda hidayet ve delâleti yaratması, o kulunun cüz’i iradesini kötüye kullanmasından ileri gelir. Kul, kendi kabiliyetini doğruluğa veya sapıklığa yöneltmedikçe, Allah onu doğruluğa veya sapıklığa zorla götürmez.

“… Ve sana gelen her fenalık da kendindendir.” (39) Âyet-i Kerimesi, bu gerçeği açıklamaktadır.5-Cenab-ı Hakk’ın kullarına, hikmetinin icabına göre nimet vermesi veya azap etmesi caizdir. Allah Teâlâ Hazretleri Erhamurrahimin (Merhamet edenlerin en merhametlisi)’dir. Emirlerine boyun eğenleri lûtfen nimetlendirir. Bu hususta va’di vardır. Cenab-ı Hak va’dinden dönmez. İsyan eden kulları hakkında da, azap edeceğini bildirmiştir. Onları bu isyanlarından dolayı da azap etmesi caizdir:
“Allah dilediğini bağışlar ve dilediğine de azap eder.” (40) ayetinde hem bağışlama, hem de azap etme, Cenab-ı Hakk’ın dilemesine bağlı olduğu bildirilmiştir.Ancak kâfir olanları ve kendisine ortak edinenleri tövbesiz afvetmez.

“Doğrusu Allah kendine eş koşulmasını bağışlamaz, ondan başkasını dilediği kimse için bağışlar. Bunun dışında kalan günahları dilerse tevbesi, ilâhî bir lûtuf olarak afveder, dilerse bağışlamaz ve sahibine bir müddet azabeder. (41) Fakat günah işleyen bir mü’min cehennemde ebedî kalmaz. Nihayet Cennete girer.

“Kim zerre miktarı bir hayır işlerse, onun mükâfatını görecektir.” (43)

Bir mü’min, hem Allah’ın azabından korkar, hem de Allah’ın rahmetini umar. Cenab-ı Hakk’ın azabından emin olmak da, rahmetinden ümit kesmek de caiz değildir. Küfürdür:

“Allah’ın azabından, ancak hüsrana düşen kimseler emin olurlar.” (43)

“Allah’ın lûtfundan, ancak kâfirler topluluğu ümidini keser.” (44) ayetleri bu hakikatleri göstermektedir.

İnsanların günahlardan kaçınmaları, Allah’a ibadet ve itaatta bulunmaları, kul olmalarının bir gereğidir. Bir Müslüman, dinî vazifelerini sırf Allah’ın rızasını kazanmak ve onu ta’zim etmek maksadı ile yapar. Cennet ümidi ve Cehennem korkusu ve başkalarına göstermek gayesi ile yapmaz. Bu maksatlarla yapılacak ibadetlerin İslam’da kıymeti yoktur. Zaten bizi ibadet yapmaya muvaffak kılan da, Cenab-ı Hak’tır. Bunun içindir ki, elde edeceğimiz sevap ve mükâfat, doğrudan doğruya Allah’ın bir lûtfudur. Karşılaşacağımız azap da Allah’ın adaletinin tecellisinden başka bir şey değildir.

Dipnotlar:

33- Bakara: 109.

(*)- Bu kısım Kaza ve Kader bahsinde delilleri ile yeniden ele alınacaktır.

34- Bakara: 205.

35- Zümer: 7.

36- Hidayet: Doğruluk, İslamlık, Hakkı Hak, Bâtılı Bâtıl görüp, doğru yola gitmek.

Dalâlet: İman ve İslamiyet’ten ayrılmak, azmak, Hak ve hakikatten, İslamiyet’ten sapmak.

37- İsra: 97.

38- Araf: 186.

39- Nisâ: 79.

40- Mâide: 18.

41- Nisâ: 48.

42- Zilzâl: 7.

43- A’raf: 99.

44- Yusuf: 87.

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

Kendilerine ait bir takım menfaatlara şahit olsunlar; Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanları kurban ederken Allah'ın adını ansınlar; siz de onlardan yiyin, yoksulu ve fakiri doyurun.

Hacc Suresi:28

GÜNÜN HADİSİ

İslam hakkında.

"İslam beş esas üzerine bina edilmiştir: Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in O'nun kulu ve elçisi olduguna şehadet etmek, namaz kılmak, oruç tutmak, Kabe'ye haccetmek, Ramazan orucu tutmak" Buhari-İman:1

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI