DERS: 10 ÂHİRETE İMAN

Âhiret – Kıyamet – Âhiret halleri – Sûr – Havz-ı Kevser – Şefaat – Sırat – Cennet – Cehennem – Âhiretin Varlığının Önemi – Kur’an’a göre Âhiret – Âhiretin varlığının


İsmail Hakkı Zeyrek

ekremyilmaz08@gmail.com

2009-11-08 01:04:01

DERSİN KONUSU

Âhiret – Kıyamet – Âhiret halleri – Sûr – Havz-ı Kevser – Şefaat – Sırat – Cennet – Cehennem – Âhiretin Varlığının Önemi – Kur’an’a göre Âhiret – Âhiretin varlığının isbatı (Nakli Deliller) – Kıyametin nasıl kopacağı hakkında fennin ileri sürdüğü bazı ihtimaller – Mükâfat ve Ceza.

Âhirete inanmak imanın şartlarındandır. Her Müslüman için ölümden sonra, sonsuz bir hayatın varlığına inanmak farzdır. Âhirete iman, Allah’a iman demektir. Çünkü; Allah’ın inayet ve rahmetinin tam olması için buna lüzum vardır.

ÂHİRET:

Canlı ve cansız bütün varlık âleminin yok olmasıyla başlayan ve yeniden birtakım âlemlerin meydana geleceği ve bütün ölülerin tekrar cesetlerini giyerek, hayat bulacağı günden başlayan ve sonu olmayan bir zamandır.

Kıyamet, sûr, haşir, kitapların verilmesi, mizan, sorguya çekilme, kevser, şefaat, sırat, cennet ve cehennem, ÂHİRET GÜNÜ ifadesinin içine girer. Bütün bunlar aslında mümkün olan şeylerdir. Ve peygamberler tarafından kesinlikle haber verilmiştir. Her mü’minin bunları bilip, kabul etmesi gerekmektedir.

Âhiret Halleri: Bu saydıklarımıza âhiret halleri denir. Şimdi, bunların ne demek olduğu üzerinde kısaca duralım:

Kıyamet: canlı-cansız her şeyin yok olacağı, kâinatın Allah tarafından takdir edilen ve belirlenen ömrü son bulup, harap olacağı güne denildiği gibi, bütün ölülerin tekrar dirilecekleri güne de kıyamet denir.

Sûra Üfürme: Hz. İsrafil (Aleyhisselam)’ın sûr denilen ve mahiyeti bizce belli olmayan bir şeye üfürmesidir. Ve bu hâdise iki kere olacaktır.

Sûra birinci üfürüş; bu üfürüşle meydana gelecek çok şiddetli bir sesin tesiriyle yerde ve gökte bulunanlar – pek azı hariç – derhal öleceklerdir.

Sûra üfürülmüştür de, Allah’ın dilediği müstesna olmak üzere göklerde kim var, yerde kim varsa hepsi ölmüştür.” (1) âyeti sûra birinci üfürüşü açıklamaktadır.

Sûra ikinci üfürüş; Hz. İsrafil’in birinci üfürüşten uzunca bir zaman geçtikten sonra, ikinci defa sûra üfürmesidir ki, bunun üzerine bütün ölülerin ruhları yeniden cesetlerini alarak ortaya çıkacaklardır.

“Sonra sûra tekrar (ikinci defa) üfürülmüştür. Bu defa kabirlerinden kalkmışlar, bakınıp duruyorlar.” (2)

“Sûra üfürme ile ruhların bedenlere yeniden dönmesi kasdedilmiştir, yahut bunlar birer temsildir.” şeklindeki sözler Kur’an’ın zâhirine aykırı olduğu için hiçbir değer taşımaz.

HAŞİR:

Canlıların kıyamette yeniden meydana gelecek olan cesetlerine, ruhlarının tekrar girmesi sonucunda (Arasât Durağı) denilen uçsuz bucaksız düz bir yere toplanmaları demektir. Bu hâdiseye (Bas’ = Diriliş) veya son yaratılış manasında (Neş’et-i Uhra) denir. Kur’an-ı Kerim’de:

“Sonra siz kıyamet günü muhakkak diriltileceksiniz.” (3) buyrularak buna işaret edilmiştir.

KİTAP (=Amel defterlerinin verilmesi):

Dünyada iken herkesin yaptığı iyi veya kötü işlerin, (hafaza melekleri) tarafından tutulan defterlerin sahiplerine verilmesidir. Bu defterler, mü’minlere sağ taraflarından, kâfirlere de sol ve arka taraflarından verilecek ve her birine Allah:

“Oku kitabını!” (4) diyecektir.

Amel defterleri denilen bu kitapları dünyadaki kitaplar gibi düşünmemek gerekir. Bunların nasıl bir şey olduğunu ancak Allah Teâlâ hazretleri bilir.

MİZAN (Ölçü ve tartı âleti):

Mahşer gününde herkesin amellerinin miktarını bildiren bir vasıtadır ki, böylece her fert yaptığı günah ve sevabın ne kadar olduğunu bilecektir:

“Kıyamet gününde amellerin tartılması haktır.” (5) âyeti de bunu göstermektedir.

Mizanın mahiyeti de, bizce belli değildir. Bunu da ancak Allah bilir.

Sorguya çekilme:

Âhiret gününde Allah Teâlâ Hazretlerinin dilediği şeyleri kullarından sorması demektir. İnsanlar kabirlerinden kalkıp bir araya toplandıktan sonra, ilâhî adaletin gerçekleşmesi için bir mahkeme açılacaktır. Buna (Mahkeme-i Kübra = En Büyük Mahkeme) adı verilir. Bu mahkemenin mutlak hâkimi Allah Teala Hazretleridir. Bütün insanlar yaptıklarından hesaba çekileceklerdir. Böylece Allah’ın mutlak adaleti görülecektir.

Ve onları habsederek (tutuklayın), çünkü onlar sorguya çekileceklerdir.” (6) âyeti işte bu sorguyu hatırlatmaktadır.

Havz-ı Kevser:

Mahşer günü Allah tarafından peygamber Aleyhissalatu Vesselam Efendimize ihsan edilecek olan çok geniş bir havuzdur. Suyu sütten beyaz, miskten daha hoştur. İşte mü’minler bu sudan içerek çok fazla olan hararetlerini söndürecekler ve bir daha susuzluk nedir bilmeyeceklerdir.

Birçok tefsirlerde:

“Gerçekten biz sana (Cennetteki Havz-ı) kevseri verdik.” (7) âyeti kerimesinde Kevser bu havuz ile tefsir edilmiştir. Havuz hakkında pek çok Hadis-i Şerif vardır.

Şefaat: Âhiret gününde, günahkârların Allah tarafından affedilip bağışlanmaları, Allah’a ibâdet eden ve emirlerine uyanların da, daha yüksek dereceleri kazanmaları da, peygamberlerin ve ümmet büyüklerinin Allah’ın yüksek huzurunda merhamet dileğinde bulunmaları demektir.

Mahşer gününde herkesin büyük bir ıstırap ve heyecan içinde bulunduğu sırada, onların sorgu ve muhakemelerinin hemen yapılması için şefaatte bulunacak olan, ancak son peygamber Hz. Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’dir. Buna (Şefaat-i uzmâ = Büyük şefaat) denir. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimizin başka peygamberlerden farklı olarak yükseldiği bu dereceye (Makam-ı Mahmud) denir.

Sırat: Cehennem üzerine kurulmuş son derece ince ve keskin bir köprüdür ki, herkes bunun üzerinden geçecektir. Cennete girebilmek için başka yol yoktur. Ümmet büyükleri bunun üzerinden göz alan bir şimşek hızıyla, diğer mü’minler de amellerine uygun hızlarla geçeceklerdir. Kâfirler, Allah tanımayanlar ve af olunmayan günahkâr mü’minler de bu köprüden geçemeyerek Cehenneme düşeceklerdir:

Toplayın da götürün onları, Cehennem sıratına doğru” (8) âyeti, Sırat’ın varlığına bir delildir. Biz Sırat’ın varlığına inanıyoruz. Ancak bunun mahiyetini, nasıl bir şey olduğunu bilmiyoruz. Bu hususta elimizde herhangi bir delil yoktur. Bunun hakikatını da Allah’ın ilmine bırakıyoruz.

Bazı İslam âlimlerine göre, Sırat’ın kıldan ince, kılıçtan keskin olduğuna dair olan rivayetler, bu köprünün üzerinden geçmenin pek güç olduğundan kinâyedir.

Cennet: İnsan hatır ve hayaline gelmeyen ve dünya nimetleriyle hiçbir şekilde kıyaslanması mümkün olmayan maddî ve manevî nimetleri ve zevkleri toplayan bir sevap ve mükâfat yeridir.

1-Cennet kelimesi lûgatta, bir kere örtme demektir. (cim, nun, he ) harflerinden türetilen bütün kelimelerde hemen hemen aynı mana vardır. (Cin ) Herkese görülmeyen gizli varlık; “Cinnet”, aklın kaybolması demektir.

2-“Cennet”, ikinci bir manası ile de zemini görünmeyen, gayet girift ağaçlarla kaplı bağ ve bahçeye denir.

3-Dindeki manası ise, yukarıda söylediğimiz şekilde dünya gözüyle görülmeyen, sevap ve mükâfat yeri olarak anlaşılır ve ikinci mana da bu üçüncüsünün içine alınabilir.

Cennet sekiz tabakaya ayrılır. İsimleri:

1- Dar-ül’ Celâl,

2- Dar-üs-Selâm,

3- Cennet-ül-Me’va,

4- Cennet-ül-Huld,

5- Cennet-ün-Naim,

6- Cennet-ül-Firdevs (*),

7- Cennet-i-Adn,

8- Cennet-ül Vesile’dir.

Cehennem: Bütün hak dinlerin ve bütün peygamberlerin haber verdikleri ve mü’minlerden Allah’a ibadet ve itaat etmeyenlerin âhiret gününde girecekleri azap ve ceza yeridir.

Cehennemin yedi tabakası vardır. Kur’an-ı Kerim’de geçen isimleri şunlardır:

1-Sair,

2- Sakar,

3-Cahîm,

4- Hutame,

5- Leza,

6- Hâviye,

7-Derk-i Esfel’dir

Cennet ve Cehennem yaratılmış vaziyettedir. Mü’minler cennette hem cinslerine, hem ruhlarına hitap eden birçok ebedî nimetlere nâil olacaklar. Kâfirlerin de, cehennemde hem vücutları, hem ruhları, sonsuz azapta kalacaktır.

Cennet ve Cehennemin yaratılmış, hazır vaziyette olduklarına:

Cennet o takva sahipleri için hazırlanmıştır.” (9)

“O (ateş) kâfirler için hazırlanmıştır.” (10) âyetleri delil olduğu gibi:

“Ebediyyen de orada kalacaklardır.” (11) gibi âyetler de, bunların ebedî

olduklarını göstermektedir.

Cennet ve Cehennem ebedî oldukları gibi, mü’minler cennette ebedî olarak Allah’ın nimetlerine nâil olacak, kâfirler de cehennemde ebedî olarak azab olunacaklardır.

Dipnotlar

1- Zümer: 68.

2- Zümer: 68.

3- Mü’minun: 16.

4- İsra: 14.

5- A’raf: 8.

6- Sâffat: 24

7- Kevser: 1.

8- Sâffat: 23.

9- Âl-i İmran: 133.

10- Bakara: 24.

11- Nisâ: 14, 122.

 

 

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

O halde sabret. Sonunda kazanacak olanlar, elbette Allah'tan korkup sakınanlardır.

Hûd, 49

GÜNÜN HADİSİ

İçinde Allah'ın anıldığı ev ile içinde Allah'ın anılmadığı ev diri ile ölüye benzer.

Müslim

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI