HZ. LÜBÂBE BİNTÜ’L HARİS (ÜMMÜ’L-FADL) (R.ANHA)

İman eden dört kız kardeş: Ümmü’l-Fadl, Meymune, Esma ve Selma’dır.” Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem


Nurgül Dere

nurguldere@gmail.com

2009-11-14 10:45:24

"İman eden dört kız kardeş: Ümmü'l-Fadl, Meymune, Esma ve Selma'dır." Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem

BABASI:

Hâris İbni Hazen el-Hilâlî.

ANNESİ:

Hind (Havle) Binti Avf.

NESEBİ:

Lübâbe binti Haris, İbni Hazren İbni Becîr İbni Hezm İbni Rüeveybe İbni Abdullah İbni Hilal İbni âmir İbni Sa'sa'a.

KÜNYE VE LAKABLARI:

İlk çocuğu olan Fadl'e izafeten Ümmü'l-Fadl künyesini almıştır. Lakabı ise; küçük kardeşinin adının da Lübâbe olmasından dolayı el-Kübra'dır.

BAZI ÖZELLİKLERİ:

v Hz. Lübâbe radıyallahu anha, Allah ve Resulü aleyhissalatu vesselamın azılı düşmanı Ebu Leheb'in başını yarıp ölmesine sebep olan cesur ve kahraman bir hanımefendidir.

v Hz. Lübâbe radıyallahu anha, ibadete bilhassa oruç tutmaya çok düşkündü. Her pazartesi ve perşembe günlerini oruçlu geçirirdi.

v Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin mübarek torunu Hz. Hüseyin'in sütannesidir.

v Allah Resûlü aleyhissalatu vesselama iman eden ikinci hanımdır.

v Resûl-i Zîşan aleyhi ekmelüttehâyâ pek çok kere Hz. Lübâbe'nin evinde kaylule (öğle uykusu) yapmıştır.

v Ne nübüvvetten önce, ne de nübüvvetten sonra, hiçbir hatuna şu şeref nasip olmamıştır ki Resulullah'ın mübarek başlarını temizleyip saçlarını taraya. Bu ancak Hz. Ümm-i Fadl'e nasip olmuştur.
Bunun hikmeti -Allahu A'lem- Hz. Lübâbe'nin Hz. Hüseyin'e sütannelik yapmış olması olabilir.

HAYATI HAKKINDA KISA KISA:

Lübabe Bintü'l Haris, Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in mübarek zevcesi Hz. Meymune radıyallahu anha'nın ana-baba bir kız kardeşi olmasının yanında; Efendimiz aleyhissalatu vesselamın amcası Hz. Abbas İbni Abdulmuttalib ile evliydi. Bu evlilikten altı tane çocuğu olmuştur. Bunlar sırasıyla; Fadl, Abdullah, Ma'bed, Kusem, Ubeydullah ve Abdurrahman'dır.

Sırlı Bir Hâdise

Bedir muharebesinde Hz. Abbas sahabelerin eline esir düştüğü zaman, fidye-i necat (esirlikten kurtulmak için ödenen bedel) istenilmiş. Hz. Abbas ise: "Param yok" cevabını vermişti. Hz. Resul-i Ekrem aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Zevcen Ümm-ü Fadl yanında bu kadar parayı filan yere bırakmışsın." Hz. Abbas: "İkimizden başka kimsenin bilmediği bir sır idi" deyip, Müslüman olmuştur.

Medine'ye Hicreti

Hz. Lübâbe eşi Hz. Abbas'a: "Müslümanlar Yesrib'e hicret ettiler" demiş, Hz. Abbas da: "O (aleyhissalatu vesselam) beni Mekke'de casusu olarak görevlendirdi. Kendisine yazıp bana izin verinceye kadar hicret edemem." cevabını vermiştir.

Hz. Abbas radıyallahu anh hicret izni istemek için Resûlullah aleyhissalatu vesselama mektup yazar. Hz. Peygamber aleyhissalatu vesselam ise amcasına cevap olarak şu mektubu gönderir: "Amca! Benim peygamberliğim son peygamberlik olduğu gibi senin hicretin de son hicrettir."

Hz. Lübâbe radıyallahu anha ve oğlu İbnu Abbas, Hz. Abbas'tan önce hicret etmişlerdir. Hz. Abbas ilk başlarda Müslüman olmamış ama eşi Hz. Lübâbe (Ümmü'l-Fadl) ve oğlunun Müslüman olmasına da karşı çıkmamıştı. Hz. Abbas daha sonra Müslüman olmuştur. Fakat İslam'a girmesine rağmen strateji gereği Müslümanlığını gizliyordu. Hz. Abbas radıyallahu anh, zengin ve Mekke'de itibarı olan biri olduğu için oradaki fakir Müslümanları himayesine almıştı. Ayrıca Mekke'li müşriklerin Hz. Peygamber ve Ashâbı hakkındaki kötü planlarını Efendimiz aleyhissalatu vesselama bildiriyordu. İşte bunun için Hz. Abbas'ın hicreti en sona kalmıştı. El-İsabe'de anlatıldığına göre Mekke'nin fethi için

yapılan hazırlıklar tamamlandıktan sonra Hz. Abbas radıyallahu anh Müslümanlığını ilan etmiş ve daha sonra da Medine'ye hicret etmiştir.

Ebu Leheb'in Hakkından Gelmesi

Hz. Abbas'ın kölesi Ebu Rafi'ye zulmeden Ebu Leheb'i gören cesur Lübabe, bu olaya müdahale ederek Ebu Leheb'in kafasına bir sopa ile vurur. Ebu Leheb feci bir şekilde yaralanır. Ebu Leheb, bu yaralanmadan yedi gün sonra "adese" (Arapların uğursuz saydığı bir çeşit yara) denen bir çeşit sivilceden hastalanır ve ölür.

İbn Hibban der ki: "Osman radıyallahu anh'ın halifeliği döneminde, kocası Abbas radıyallahu anh'den önce vefat etmiştir."

HAKKINDAKİ AYETLER:

v "Size ne oluyor da: "Rabbimiz! Bizi halkı zâlim olan bu şehirden çıkar, katından bize bir sahip çıkan gönder, katından bize bir yardımcı lutfet" diyen zavallı çocuklar, erkekler ve kadınlar uğrunda ve Allah yolunda savaşmıyorsunuz?" (Nisâ Sûresi: 75.)
Ayet Hakkında Açıklama:
İbnu Abbas radıyallahu anh (Nisâ: 75) âyetiyle ilgili olarak şunu söyledi: "Annem ve ben burada ifade edilen "zavallılar" arasında idik."

İbnu Abbas "zavallılar" diye tercüme ettiğimiz müstaz'afîn tabirini açıklamaktadır.
Âyet-i kerime, zalimler elinde kalmış, kurtuluş arayan ve fakat içinde bulundukları aczleri sebebiyle kurtulamayan mustaz'af mü'minler karşısında seyirci kalmayıp, onların kurtarılması için gayret göstermeyi emretmektedir.

v "(Ölüm) meleklerinin, (hicret güçleri yettiği halde hicret etmeyip, bulundukları yerde Allah'a şirk koşmaya devam ettikleri için) kendi kendilerinin zalimleri olarak canlarını aldığı kimselere gelince: (o anda melekler) onlara sorar: "Ne işle meşguldünüz?" Onlar, "Biz, bu ülkede (Din'i yaşamaya imkân bulamayan) zulme ve baskıya maruz kalmış kimselerdik" diye cevap verirler. Melekler, "Allah'ın arzı geniş değil miydi? Hicret edeydiniz!" derler. Böylelerinin nihaî barınağı Cehennem'dir; ne fena bir âkıbet, son durak olarak ne kötü bir yer!" (Nisâ Sûresi: 97.)

"Ancak, (imanlarını korumakla birlikte) her türlü imkândan mahrum, çaresiz ve hicrete yol bulamayan, (bir de, kendilerine tebliğ gitmediği için iman nedir, İslam nedir bilme ve inanma imkânı olmayan) erkekler, kadınlar ve (her halükârda) çocuklar bundan müstesnadır." (Nisâ Sûresi: 98.)
Ayet Hakkında Açıklama:
(Burada asıl söz konusu âyet Nisâ Sûresinin 98. âyetidir. Biz 98. âyetin daha iyi anlaşılabilmesi için 97. âyeti de buraya almış bulunuyoruz.)
Buhâri'nin bir rivayetinde şöyle denmiştir: İbnu Abbas radıyallahu anh (Nisâ: 98) âyetini tilavet buyurduktan sonra: "Ben ve annem Allahu Teâlâ'nın mazur addettiklerindendik, ben çocuklardan, annem kadınlardan mâzurdu" dedi.

Bu âyette İslam'ın yaşanamayacağı yerden hicret etmeyenler Allah nazarında sorumlu tutulmaktadır. Yukarıda mealini kaydettiğimiz 98. âyette, mâzur kabul edilerek sorumlu sayılmayacak olanlar belirtilmektedir: Hicrete gücü yetmeyen zavallı kadın, erkek ve çocuklar.
HAKKINDAKİ HADİSLER:

v Peygamberimiz aleyhissalatu vesselamın azatlı kölesi Ebu Rafi anlatıyor: "Abbas'ın kölesi idim. İslam bizim ev halkınca da tanınmış, benimle birlikte Abbas ve Ümmü Fadl da Müslüman olmuşlardı. Abbas İslam'a girdiğini gizliyordu. Ebu Leheb Bedir'e katılmamıştı. Yenilgi haberi gelince Allah onu perişan etti. Bu haberle bize de güç ve kuvvet gelmişti. Ben kadeh oymacılığı yapan zayıf bir adamdım. Kadehleri zemzem odasında oyuyordum. Ben orada oturmuş kadeh oymakla meşguldüm. Ümmü Fadl da yanımdaydı. Gelen haber bizi sevindirmişti. O sırada ayaklarını sürerek tüm şerri üzerinde olduğu halde Ebu Leheb geldi, odanın kenarına oturmuş, sırtını sırtıma dayamıştı.
O böyle otururken bazıları: "İşte Ebu Süfyan b. Haris b. Abdulmuttalib geldi" dediler. Ebu Leheb, Ebu Süfyan'a: "Gel hele şuraya… Senin mutlaka olup bitenden haberin vardır" dedi. Ebu Süfyan onun yanına oturdu. Bazıları da ayakta duruyorlardı. Ebu Leheb: "Yeğenim, Kureyş'in durumu nasıl, anlat?" dedi. Ebu Süfyan: "Karşı tarafla karşılaşınca sanki kendimizi onlara teslim etmiştik. Bizi diledikleri gibi öldürüyorlar, diledikleri şekilde esir alıyorlardı. Yemin ederim ki, bütün bunlara rağmen bizimkileri ayıplayamam. Çünkü yerle gök arasında kıratlar üzerinde beyaz elbiseli adamlar gördük. Vallahi hiçbir şeyi ardına koymuyorlar, hiçbir şeyi yerinde bırakmıyorlardı."

Ebu Rafi' diyor ki: "Odanın kenarına elimle tutundum. Sonra da: "Bunlar vallahi meleklerdir" dedim. Bunun üzerine Ebu Leheb elini kaldırdı. Yüzüme şiddetli bir şekilde vurdu. Ona karşı çıktım. Beni kaldırıp yere vurdu. Sonra bana vurmak için üzerime çöktü. Ben zayıf biriydim.

Orada bulunan Ümmü Fadl hemen odadaki direklerden birini eline alıp Ebu Leheb'e vurdu. Bu vuruşla onun başını kötü şekilde yaraladı. Sonra Ebu Leheb'e: "Efendisi yok diye onu ezmek mi istiyorsun?" dedi.

Ebu Leheb başı eğik zelil bir halde kalktı. Yedi gün geçmeden taun hastalığına yakalandı ve kurtulamadı. Bu hastalık Arapların uğursuz saydığı bir hastalıktı. Bu hastalık sebebiyle oğulları Ebu Leheb'i terk ettiler. Üç gün cesedine yaklaşmadılar ve defnetmediler. Onu terk etmelerinden dolayı ayıplanma korkusuyla bir çukur kazarak onu bir sopayla çukura attılar. Mezarını da uzaktan taş atarak örttüler.

v Zübeyr b. Bekkar ve başkaları İbn Abbas radıyallahu anh'den, Peygamber'in şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: "İman eden dört kız kardeş: Ümmü'l-Fadl, Meymune, Esma ve Selma'dır."

v Sahih'te şöyle gelmiştir: "Arife günü halk, o gün Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin oruçlu olup olmadığında şüphe ettiler. Lübâbe ona bir bardak süt gönderdi. Resûlullah Vakfedeyken o sütü içti. Böylece Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin oruçlu olmadığını öğrendiler."

v Lübabe Bintu'l-Hâris anlatıyor: "Hz. Ali'nin oğlu Hasan radıyallahu anh, Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın kucağında idi, elbisesine akıttı. Ben atılıp: "Ey Allah'ın Resulü (yeni) bir elbise giy. İzarını da bana ver yıkayayım!" dedim. Cevaben: "Kız çocuğun idrarı olsa yıkanırdı; ancak erkek çocuğun idrarı su çilemek suretiyle temizlenir!" buyurdular."

v Ümmü'l-Fadl radıyallahu anha anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın akşam namazında ve'l-mürselati urfen suresini okuduğunu işittim. Bundan sonra artık bize, ruhu kabzedilinceye kadar hiç namaz kıldırmadı."

HAKKINDA SÖYLENENLER:

 

v "Seçkin kadınlardan idi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onu ziyaret ederdi." Ebu Ömer (b. Abdilberr)

v "Ümmi Fadl'ın karnından doğan altı asil çocuk gibi çocuk doğmadı.
Hepsi de asaletli, olgun ve dolgun kimseler.
Ki onların babası, Fazilet sahibi Nebi'nin amcasıdır ve
bu Nebi Peygamberlerin en efdali ve sonuncusudur." Şairlerden Abdullah İbni Yezid el-Hilâlî

SÖZLERİNDEN SEÇTİKLERİMİZ:

v Ben inanıyorum ki Allah Peygamberini yalnız bırakmayacaktır.

v Peygamberlere kat kat ecir verildiği gibi sıkıntı ve bela da kat kat verilir. (5)

KAYNAK

Nurgül Dere, Hanım Sahabîler, Kayıhan Yayınları, İstanbul, 2019.

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

Ne yerde ne gökte zere ağırlığınca bir şey Rabbinden uzak (ve gizli) kalmaz.

Yûnus,61

GÜNÜN HADİSİ

Herhangi bir kişi, mükemmel bir abdest alıp da namaz kılarsa, o namazla gelecek namaz arasında işlediği bütün günahları bağışlanır.

Buhari

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI