İSMAİL ÇETİN HOCAEFENDİ İLE BİR SORU CEVAP ÇEŞNİSİ

-Kıyamet günü boynuzlu koyunun hakkı boynuzsuzdan alınır diye bir rivayet var. Bunu nasıl anlamalı? -Bu kinayeli bir ifadedir.


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2009-11-15 01:13:03

Bundan kısa bir süre önce telefonum çaldığında tatlı bir sürprizle karşılaştım. Telefonun öbür ucunda değerli âlim İsmail Çetin Hocaefendi vardı. Kendisiyle iki defa sitemiz adına mülakat yapma nasip olmuş ve çok iyi bir diyalog kurmuştum. Kendisi de “seni çok sevdim, sen istediğin zaman gel, istediğin soruyu sor” demişlerdi.

Telefonda mülatefe suretinde “güneş olsan üzerimize doğmayacaksın, seni çok göresim geldi” buyurunca, bunu emir telakki ettim ve üçüncü defa ziyaretlerine gittim. Biraz acele olduğundan ve hazırlıklı olmadığımdan soru götürmemiştim. Neyse ki, kendisini ziyarete gelen Üniversiteli ilim taliplerinin soruları bu boşluğu doldurdu. Mümkün mertebe cevapları kısa kısa kaydettim. Böylece bu soru cevap çeşnisi vücut buldu.

Aslında Hocaefendi, yazdığı kırk küsur eseri ile birçok soruya cevap vermiş durumda. Bu kısa cevaplar sizi asıl kaynağa götürme ve damladan deryaya yönlendirmede bir işlev gördüğü ölçüde muvaffak olacaktır. Hocamızın eserlerine Dilara Yayınlarından ulaşabilir ve temin edebilirsiniz.(tel: 0.246. 232 33 21 -232 53 09)

İstifade etmeniz dileklerimle. Salih Okur, cevaplar.org

-Kıyamet günü boynuzlu koyunun hakkı boynuzsuzdan alınır diye bir rivayet var. Bunu nasıl anlamalı?

-Bu kinayeli bir ifadedir. Dilimizde de “filan koçtur” demekle güç ve heybetini, “falan kuzudur” demekle de bir insanın zayıflık ve uysallığını anlatmak isteriz. Burada da, ahiret günü her hak sahibine hakkının verileceğini, dünyada yapılan her haksızlığın o gün hesap ve karşılığının görüleceğini ifade sadedinde böyle buyrulmuştur.

- Günümüzde “filan kişi mehdidir” veya değildir türünden tartışmalar çok oluyor. Bu konuda neler dersiniz?

Mehdi, ismi mef’uldur, ism-i fail değildir. Yani “hidayete erdirilen” dir, “hidayete erdiren” değildir.

Mehdiler iki kısımdır;

Birincisi, mesela yüz kişinin hidayetine vesile olan kişi bir nevi mehdidir. Ona mehdi denilebilir. Bu neviden çok mehdiler var, her zaman da varlar. Ekmel-ül Ulema Bediüzzaman’ın tabiriyle bunlar Mehdiyyundur.

Bir de Peygamberimiz(Aleyhissalatu vesselam)’ın haber verdiği Ahirzaman’ın beklenen mehdisi vardır ki üç özelliği olacak:

1-Tamamıyla hâkimdir, silahı var, askeri var.

2- Çok zengin ve cömerttir.

3-Çok âlimdir.

-Lenin Deccal mıdır?

-Riyasetinde hile yapan kim ise, o deccaldır. Bu neviden deccallar çoktur.

-Kur’an’a abdestsiz dokunulabileceğini savunanlar var, bu konuda ne dersiniz?

-Bunlar Kur’an’ı tanıyamayanlardır. Herhangi bir beşerin yazdığı kitapla Kur’an arasında fark göremeyenlerdir. 150 sene öncesinden Asr-ı saadete kadar uzanan çizgide hiçbir kitapta böyle bir şey dendiğini bilmiyoruz.

-Faizden alınan bir para talebeye burs verilebilir mi?

-Verilebilir, ama mukabilinde sevap beklenilmez. Bu haram paranın telef edilmesi farz. Yakılabileceği gibi, mukabilinde bir sevap beklememek şartıyla şahsa, camiye, yüznumaraya da verilebilir. Şayet talebeye veya bir fakire verildiğinde alan kişi “Allah razı olsun” dediğinde veren “âmin” derse kâfir olur. Buna çok dikkat etmek lazım.

-Teheccüd namazı için asgari ölçü nedir?

-En azından Allah’ın huzuruna girmesi kâfidir. Efdali iki rekâttır.

-Mübarek gecelerde o geceye has namazlar var mıdır?

-Hayır yoktur. Mesela Hz. Aişe(RA) Kadir Gecesi Peygamber Efendimizin "Allahümme inneke afüvvün kerîmün tuhibbül afve fa'fü anni.(Allah'ım sen çok affedicisin, çok kerimsin, affetmeyi seversin,beni de affet) duasını tekrarladığını bildiriyor.

O zaman, mübarek gecelerde yalvarış güzel. Fakat hiç değilse kaza namazları kılmak ve salâvat okumak faydalıdır.

-Uzayda hayat var mıdır, Ufolar gerçek mi?

-Uzayda hayat vardır. Nerede bilemiyoruz. Uzayda insan ve benzeri yoktur. Zira o zaman oralara da Peygamber gönderilmesi gerekirdi. Çünkü öyle insani bir şuurlu hayat mükellefiyet gerektirir.

Ama uçan daireler hayaldir. Derede tepede dolaşan ışıklar ki bir kısmı cinnilere aittir. İnsanlar bunları görüyor, ufo sanıyorlar

-Güzel ahlak fıtri midir, sonra mı kazanılır?

- Fıtri olan var, olmayan var. İnsanda iyi ahlak ta, kötü ahlak ta nüve halinde, potansiyel halde mevcut. Kötülerle beraber olunca kötü ahlak harekete geçiyor. İyilerle beraber olunca da iyi ahlak harekete geçiyor. Mükemmel bir ailede çocuğun iyi yönleri neşvünema buluyor. Kötü bir ailede de çocuğun kötü ahlakı harekete geçiyor.

-İsim vermede nelere dikkat edilmeli?

-Beddua, kötülük, savaş gibi şeyler içeren, manasız olan isimler olmaz. Müşriklerin, kâfirlerin, küfür üzerine gittiği bilinen eski ataların isimlerini de takmak doğru değildir. Güneş gibi isimler de verilmez. Çünkü güneşe Şamanistler tapıyor. Ama Şemseddin(Dinin güneşi) dense, izafetle söylense olabilir.

-Allahu Teâlâ’nın yapmış olduklarımızı daha önce yazması durumunda mesuliyet nasıl olur?

- Yazılma demek yaptırma demek değildir. Tespit edilme demektir. Allahu Teâlâ yazdığı için yapmıyorum, yaptığım için yazmıştır.

-Baba parasını faize yatırmış, bunun mirasına faiz karışmış. Evlatlar bu mirastan istifade edebilirler mi?

-Kamçısı(günahı, cezası) babasına, parası çocuğuna. Çocukların bu parayı kullanmasında mesuliyetleri yoktur.

-Cenaze namazı abdestsiz kılınabilir mi?

- O da normal namazdır. Abdestli olmak şarttır.

-Evlenen kadın baba evine gittiğinde seferi sayılır mı?

-Kız seferi olmaz. Damat olabilir. Bunla beraber böyle bir şey kitaplarda görmedim.

-Domuz fabrikasında çalışmak ve buradan kazanılan paranın hükmü nedir?

-Burada ancak başka bir iş bulmazsa çalışabilir. Yoksa başka bir iş bulduğu an burada daha fazla para verseler bile çalışamaz.

-Yolculuklarda Hanefi mezhebindekiler namazları cem edebilirler mi?

-Hanefi olarak edemezler, Şafii mezhebini takliden edebilirler. Bunun için de abdestlerini Şafii’ye göre alması şarttır. Mesela niyet Şafii mezhebinde abdestin farzlarındandır. Bunun gibi Şafii mezhebine uygun abdest alması lazımdır.

-Rüyada görülen karabasanın cinlerle alakası var mıdır?

-Yok, kan deveranın kısa bir süre durmasıyla alakası var. Çoğunlukla gençlikte görülen bir durum.

-Cuma namazında dışarıda kılıp imamı göremeyenlerin durumu nedir?

-İmamın arkasındaki son safı görseler yeter.

-Cuma namazından sonra kılınan Zuhr-i Ahir namazı asr-ı saadette var mıydı?

-Yoktu. Çünkü bir vakitte iki farz olmaz. Ama daha sonraki devirlerde cumanın şartlarında noksanlıklar olmaya başlayınca, fukaha ihtiyaten öğlen namazının farzı yerine geçen Zuhri ahir namazının kılınmasını tavsiye ettiler. Mesela Cumayı amir kıldırması lazım. Bu tip bazı şartlar eksik kalıyor. Onun için ihtiyaten Zuhr-i Ahir namazını kılmak lazım.

-Bir koca hanımına kendisinden sonra evlenmemesini vasiyet edebilir mi?

-Edebilir, ama kadın bu vasiyeti yerine getirmeye mecbur değildir.

-İstanbul muhakkak fetholunacaktır” mealindeki hadis sahih midir?

-Bazı ehl-i hadis “İstanbul muhakkak fetholunacaktır” kısmının hadis olup, devamı olan “onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onun ordusu ne güzel ordudur” kısmının sahih olmadığını söylediler.

Not: Bu soruyu kendilerini ziyarete gelen öğrencilerden bir arkadaş sormuştu. Onlar gidip ikimiz baş başa kaldığımızda kendilerine bunun tamamını hadis olarak hatırladığımı söyledim. Kaynak hatırlayıp hatırlamadığımı sordular. Ben de Müsned-i Ahmed İbn-i Hanbel ve Hakim’in Müstedrek’inde olduğunu hatırladığımı söyledim. Derhal kitapları getirttiler ve oralarda tamamının sahih olduğunu görünce, fikrini tashih edip “artık tamamına sahih diyeceğiz demek ki” dediler.

Bence bu husus önemli. Hz. Ömer(RA) için “el vakkafu indel hak” demişler. Yani hak söylendiğinde orada duran, teslim olan demektir. Ki Hz. Ömer’in şöyle bir sözü de vardır; “Dün bir hüküm verdikten sonra onu tekrar teemmül neticesinde yanıldığını anlarsan hakka dönmekte tereddüt etme.” İsmail hocamızda da aynı durumu müşahede ettim. Yine aynı gün Bediüzzaman hakkında ikili olarak konuşuyorduk. Nurşin’in ünlü hocalarından merhum ve mağfur Şeyh Alâeddin Efendi(vefatı: 1949)’nin Üstadın hocası olduğunu söyledi. Ben de üstadın hocası değil talebesi olduğunu ve üstadın onun hakkında merhum Gıyaseddin Emre’ye “Ben üstadımın yanında kalırken Şeyh Alaaddin Efendi de o zaman Netaic okuyordu. Üstadım Şeyh Fethullah Efendi, Alaaddin’i bana teslim etti. Kendisine birkaç ders vermiştim. Bu şekilde Alaaddin Efendi hakiki talebemdi” dediğini söyledim. Bu fikrinden de memnuniyetle rücu etti ve gülerek “senden korkmaya başladım” dedi. Beraber gülüştük. Allah böyle âlimlerimizden razı olsun. Âmin.

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

ali said, 2010-05-01 02:10:44

Üstadla yapılan bu söyleşi önemli bilgileri haiz olduğundan herkesin okumasını tavsiye ederim. Konevî-2010

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

ercan, 2010-01-28 01:18:37

Allah razı olsun Salih kardeşim.Kurbanımız bizim gözbebeğimiz.

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

Berna, 2009-11-17 12:21:56

Kısa ama güzel cevaplar. Allah razı olsun.

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DİĞER YAZILAR

Sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabb'ine kulluk et!

Hicr, 99

GÜNÜN HADİSİ

Allahu Teala, kulunu helal (kazanç) talebinde yorgun görmeyi sever.

250 Hadis, s.197

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI