KEMİKLERİN IRKI OLMAZ

İstanbul’da talebelerle birlikte yaptığımız bir dersten sonra içlerinden birisi bir soru sordu: “Okullarda bazı talebeler, kendi ırklarının diğer ırklardan üstün olduğunu söylüyorlar. Bunların düşünceleri doğru mudur? Bu iddiaya


2009-12-14 00:40:49

İstanbul’da talebelerle birlikte yaptığımız bir dersten sonra içlerinden birisi bir soru sordu:

“Okullarda bazı talebeler, kendi ırklarının diğer ırklardan üstün olduğunu söylüyorlar. Bunların düşünceleri doğru mudur? Bu iddiaya karşı siz ne dersiniz?”

Ben de şöyle cevap verdim:

“Bir milletin, diğer bir milletten yalnız milliyetinden dolayı, yani sadece Türk olduğundan veya Arap olduğunda dolayı üstün olmasını iddia etmek doğru değildir.” dedim ve sordum:

Kabristandaki kemikleri düşününüz “Bu kemiklerden hangileri Türk, hangileri Kürt’tür?”

“Kemiklerin Türk’ü, Kürd’ü olmaz.” dediler.

Meselâ, bir adamın on tane oğlu olduğunu farz edelim. Birinin adının Ahmet, birinin Mehmet, diğerinin Ali, bir başkasının da Mustafa olduğunu farz edelim. Ahmet dese ki, “Ben babamın en iyi oğluyum. Çünkü benim adım Ahmet”, diğeri de, “Ben daha üstünüm, çünkü benim adım Mustafa”, bir diğeri de, “Ben hepinizden daha üstünüm, çünkü benim adım Ali” dese birbirlerini tahrik ederek evde bir huzursuzluk meydana getirseler, bu doğru bir hareket olur mu?

Milletinin isimlerinden dolayı kendilerini üstün görenlerin iddiası da, kuru bir iddiadan başka bir şey değildir. Ama o adamın oğullarından birinin ilmi olsa, fazileti olsa, babasına karşı hürmeti diğerinden daha fazla olsa, dinine can-u gönülden bağlansa, emirlerini yerine getirip, yasaklarından kaçsa, ruhani zevki tatsa elbette ki onun diğer kardeşlerine karşı üstünlüğü her salim aklın yanında kabul görür. Gerek fert, gerekse milletleri soylu kılan ve terakki ettiren ilim, irfan, fazilet ve nezahet gibi ulvî hisleridir.

Yoksa asılsız soy-sop davasını gütmek, -maazallah- mensubu bulunduğu millete pek büyük felaket kapılarını açar. Irkçılık İslâmiyet’in kuvvet ve devamına, saâdet ve refahına müthiş bir darbedir.

Menfî milliyetçiliğin asırlarca verdiği zararları tarih sayfalarında görüyoruz. Meselâ, cahiliye döneminde Arabistan’da kavmiyetçilik yüzünden nice haneler ve hanümanlar harap oldu. Sayısız insanlar o yolda canlarını ve kanlarını beyhude heba ettiler.

İslâmiyet gelince kavmiyetçilik yerini din kardeşliğine bıraktı. Böylece yüce dinimiz cahiliye dönemindeki bu gibi taassupları yıktı. Fertler arasında uhuvvet ve muhabbeti tesis etti. İnsanlara huzur ve sükûn içinde bir hayat verdi. Asr-ı saâdette sahabeler iman ve tevhid cephesinde yer alıp küfür ve şirke karşı mücadele vermişlerdi. Yoksa bu harpler kesinlikle bir ırk mücadelesi değildi. Mesela Bedir muharebesinde sahabeler en yakın akrabaları ile karşı karşıya gelmişlerdi. Başta Peygamber Efendimiz amcası ile, Hz. Ebubekir oğlu ile, Hz. Ali kardeşi ile, Hz. Ömer de dayısı ile karşı karşıya gelmişti. Sadece bu manzaraya dikkatle bakılsa ırkçılığın İslâm’da yeri olmadığı rahatlıkla anlaşılır.

Menfî milliyetçilik dinde yasaktır. Dinin kabul etmediği bir şey, ilmen ve fikren de kabul edilemez. Bazı insanların ırkından dolayı diğer insanlardan üstün tutulması akıl ve mantığa ters düşer. Çünkü eğer insanlar kavminden dolayı üstün olsaydı, o kavme mensup olanların hepsinin aynı seviyede ve aynı mükemmeliyette olması lazım gelirdi. İnsanlar hayvanlar gibi değildir. Mesela bülbülden daima bülbül gelir, kargadan da daima karga gelir. Hâlbuki bir kavimden cahil de, âlim de çıkmıştır. Adili de vardır, zalimi de. Edna da çıkmıştır, âlâ da.

Kur’an’da bunun birçok misali vardır. Mesela Azer’den Hz. İbrahim, Hz. Nuh’tan da babasını inkâr eden Kenan gelmiştir.”

Bunun üzerine, “Hocam” dediler, “Üstad Hazretleri Türk milleti için birçok yerde “necip kavim” diyor.”

Ben de, “Evet Üstad öyle diyor,” dedim, “Çünkü bir insan veya bir millet sıfat ve meziyetlerinden dolayı sevilir. Türkler de Üstad’ın ifadesi ile sahabeden sonra İslâmiyet’e en çok hizmet eden millettir. Bu özelliklerinden dolayı Türkler’e “necip kavim” diyor. Yoksa ırklarından dolayı değil. Bizim de sahabeleri sevmemiz Arap olduklarından dolayı değil, İslâmiyet’e hizmetlerinden dolayıdır.”

Bu defa:

“Bir insanın mensup olduğu milleti sevmesi yanlış mı olur?” diye sordular.

Şöyle cevap verdim:

Milletini sevme duygusu, insanların yaratılışında vardır. Hamiyetperver bir insanın milletini sevmesi gayet normaldir. Ancak bir milleti sevmek, o milletin dünyevî ve uhrevî saâdet ve refahına çalışmakla, onun örf ve adetlerini devam ettirmekle, güzel meziyetlerini yaşamak ve yaşatmakla mümkündür. Milletini bu manâda seven bir insan Allah katında da makbul bir kul olur.

Peygamberimizin veda hutbesinde Arabın Arap olmayana bir üstünlüğünün olmadığını ifade ettiğini hepiniz bilirsiniz.”

Bu sohbetten sonra Mektubat’tan 26. Mektubun 3. mebhasının tamamını okudum. Dersin tümünü büyük bir dikkatle dinlediler ve memnuniyet hislerini dile getirdiler, tatmin olduklarını ifade ettiler.

Hayatım Hatıralarım

Mehmed KIRKINCI

Zafer Yayınları

İst-2007

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

MUALLİMLERİMİZ NELERE DİKKAT ETMELİ?

MUALLİMLERİMİZ NELERE DİKKAT ETMELİ?

İnsanları tenvir ederek cehaletten halas eden, onları atalet ve sefaletin karanlık gecelerinden

HÜRRİYET ADINA KAYBETTİKLERİMİZ

HÜRRİYET ADINA KAYBETTİKLERİMİZ

Dr. Alexis Carrel Her insan keyfine göre yaşamak ister. Bu insanın doğuştan gelen bir dileğid

ŞAFAĞIN IŞIĞINDAKİ SIR

ŞAFAĞIN IŞIĞINDAKİ SIR

“Annemin memnun bir eda ile: “Bu sabah kahvaltıdan önce ne yaptığımı dünyada tahmin edeme

UBEYDULLAH-I AFGÂNÎ İLE SEBÎLÜRREŞÂD İDÂREHÂNESI’NDE BİR MUHÂVERE

UBEYDULLAH-I AFGÂNÎ  İLE SEBÎLÜRREŞÂD İDÂREHÂNESI’NDE  BİR MUHÂVERE

Ubeydullah-ı Afgānî” nâmında bir zât tarafından geçenlerde Kavm-i Cedîd ünvânıyla neş

MAÂRİF, DİN EĞİTİMİNİ EN İYİ ŞEKİLDE VERMELİDİR

MAÂRİF, DİN EĞİTİMİNİ EN İYİ ŞEKİLDE VERMELİDİR

İnanmak yaradılışın bir gereğidir. Din, aklın mâverâsında, zekânın fevkinde bir mürşi

MELİK FAYSAL’IN YAHUDİ KİSSİNGER'E VERDİĞİ TARİHİ CEVAP

MELİK FAYSAL’IN YAHUDİ KİSSİNGER'E VERDİĞİ TARİHİ CEVAP

Melik Faysal'ın en önemli gayelerinden birisi, Filistin meselesi ve Mescid-i Aksâ'nın hürriyeti

NESLİN EĞİTİMİNDE MAARİFE DÜŞEN VAZİFELER

NESLİN EĞİTİMİNDE MAARİFE DÜŞEN VAZİFELER

Mânevîyatsız ilmin, beşeriyete felâh ve huzur yerine, şüphe, tereddüt, hatta ızdırap verdi

NASIL BİR MAARİF?

NASIL BİR MAARİF?

Yıllardır ilmî ve fikrî çalışmalarım arasında memleketimizin mânevî, ahlâkî, derûnî

GENÇLERİ HEDONİZM ÇILGINLIĞINA İTENLER

GENÇLERİ HEDONİZM ÇILGINLIĞINA İTENLER

Diyorlar ki: Dünyaya bir kere gelinir. Sonun başlangıcı yoktur. Gülün, eğlenin, bir yıldır

HİCRET VE HAREKET

HİCRET VE HAREKET

Hicret, tâ ezelden ebede, âlem-i vücubdan âlem-i imkâna, daire-i ilimden daire-i kudrete, tâ

ORUÇ, ORUÇ BOZMAK VESAİRE

ORUÇ, ORUÇ BOZMAK VESAİRE

Ramazan ayının hususiyeti oruç. Orucun hususiyeti de kendisine ait meseleler. Başında; tutan tu

Kendilerine ait bir takım menfaatlara şahit olsunlar; Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanları kurban ederken Allah'ın adını ansınlar; siz de onlardan yiyin, yoksulu ve fakiri doyurun.

Hacc Suresi:28

GÜNÜN HADİSİ

Yanında ana babası, ya da onlardan biri yaşlanıp da, gerekeni yaparak cennete giremeyen kimsenin burnu sürtülsün!"

Müslim

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI