Hz. MEVLANA’NIN PENCERESİNDEN ÖLÜM VE ÖTESİ

“Her can ölümü tadacaktır.” Mümin kâfir herkes ölüm gerçeğini kabul etmektedir. Çünkü en sevdiği canlar, zenginler, fakirler, krallar, cumhurbaşkanları dünyanın en gelişmiş hastahanelerinde en kaliteli tıp profesörlerinin gözetimi a


2009-12-21 03:47:02

“Her can ölümü tadacaktır.” Mümin kâfir herkes ölüm gerçeğini kabul etmektedir. Çünkü en sevdiği canlar, zenginler, fakirler, krallar, cumhurbaşkanları dünyanın en gelişmiş hastahanelerinde en kaliteli tıp profesörlerinin gözetimi altında ölüp gitmektedir.

Her doğan ölüyor, her açan soluyor, her uçan yere düşüyor. Ölümü herkes kabul ediyor da, ölüm ötesi konusunda fikir ayrılıkları başlıyor.

Soyguna katıldığı için hapse giren, komünist olduğunu söyleyen biri 1980 yılında hapishanedeki mahkûmlara konuşurken: “Hoca! Bir adam denize düşse, adamı balina yutsa, balinayı balıkçılar tutsa, bin parça etseler, binlerce insan yese, o insanlardan biri yanarak ölse duman olsa, o denize düşeni Allah nasıl toplayacak?” demişti.

Ben de ona: “Sen otuz beş sene önce yoktun. Ana rahmine düştüğünde gözle görülemeyecek kadar küçüktün. Beş kilo olarak doğdun. Adana’nın domatesi, Karaman’ın bulguru, Rize’nin çayı, Erzurum’un peyniri, Edremit’in zeytinyağı, gökyüzünden güneş, ay ve yıldızların ışığı, Kafkaslardan gelen poyraz rüzgârı, Afrika’dan gelen lodosun rüzgârı sende toplandı, seksen beş kiloluk adam oldun. Seni dünyadan toplayan Allah ölünce dağıldığın yerlerden yine toplar” dediğimde “toplar hocam” demişti.

Mevlana diyor ki: “Hz. Hamza ya “Niçin ölüme doğru koşuyorsun? Kılıç genç ihtiyar tanımaz. Eskiden böyle değildin. Müslüman olduktan sonra değiştin demişler.

“Hamza: “Ben genç iken ölümü, dünyaya veda olarak görürdüm.” “Ölüme doğru kim isteyerek gider? Ejderha karşısında kim çıplak durur?” “Ancak ben Muhammed (s.a.v.)in nuru sayesinde bu dünya karşısında zayıf değilim ve dünyaya bağlı değilim.”

“Zahiri hislerin ötesinde, hakikat şahının ordugahını görüyorum. Hak nuru askerleriyle dolu görüyorum.”

“Ölüm kimin nazarında tehlike ise “Tehlikeye atılmayın” emri de onadır.” Bakara suresinin 195 inci ayetinde “Allah yolunda infakta bulunun, kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. İyilik yapın. Allah iyilik yapanları sever” buyurur.

Allah yolunda ölmeyi birileri kendini tehlikeye atmak olarak görürken Hamza (r.a):

“Nazarında ölüm, hakikat kapısının açılmasına sebep olan kimseye ise Allah, hitap olarak “Koşunuz” emri vermiştir.” (T.M. 11086-11098) diyor.

Ali İmran suresinin 133 üncü ayetinde “Rabbinizden olan mağfirete, genişliği gökler ve yer kadar olan ve müttakiler için hazırlanan cennete koşunuz” buyurmuş.

Eğer dünyanın her hangi bir yerinden cennetin bir gülü görülebilseydi bu inkârcı ateistlerin hepsi bu dünyadaki mallarından, canlarından, makam ve mevkilerinden vazgeçer oraya doğru koşardı.

İşte “Seyyidü-ş-Şüheda” Hz. Hamza İslam’ın nuruyla orayı görür gibi inanır ve şehit olur.

“Oğul, herkesin ölümü kendi rengindedir. Düşman olanlara düşman, dost olanlara dost görünür. (T.M. 1101)

“Ölünce sana bir diken batsa, o dikeni sen dikmişsindir. Eğer ipekli elbise içindeysen kumaşını (dünyada) sen dokumuşsundur” (T.M. 1106)

“Ceza suçun aynı olmaz. Hiçbir iyilik de hizmete benzemez.” (T.M. 1107)

“İşçinin ücreti işe benzemez. Çünkü iş arazdır. Ücret ise cevherdir.” (T.M. 1108)

“İş, kuvvet harcamaktır. Ücret ise altındır, gümüştür, paradır. Tabaklar içinde verilen ihsandır.” (T.M. 1109)

“Başına bir bela gelse, bilmiş ol ki, zulmettiğin bir kimse uğradığı sıkıntı içinde sana beddua etmiştir.” (T.M. 1110)

Mü’min insan, bu dünyada ayağına bir taş takılsa, attan veya yüksek bir yerden düşse acaba kime bir haksızlık yaptım ki yaptığım o kötülük ayağıma takıldı? diye düşünür. Eğer kimsenin gönlünü kırmamışsa günahlarının dökülmesine sebep olur diye inanır. Mü’min olmak ne güzel şey.

CENNET

Tarlaya tohum atarsanız, tohuma hiç benzemeyen güzel bir çiçek, o çiçekten meyve çıkar.

Ana rahmine düşen damladan dünyanın hiçbir yerinde yetişmeyen çocuk çıkar.

Tohum meyveye, damla çocuğa benzemez. Pancardan şeker çıkar, şeker pancara benzemez.

“Dünya, ahiretin tarlasıdır.” Ne ekersek onu biçeceğiz. Ancak ekilenle biçilen birbirine benzemez.

“Bir Müslüman secde etse veya rükû etse (yani namaz kılsa) o secde ve rükû, ahiret âleminde cennet olur.” (Tahir-ül-Mevlevi 11119)

“Senin ağzından Allah’ın hamdi (el-Hamdülillah) çıkınca, Cenabı Hak, o hamdi cennette bir kuş yapar.” (T.M. 11120)

Senin elinden sadaka ve zekât verilince o sadaka ve zekât, cennette bağ, bahçe olur.” (T.M. 11122)

“Senin sabır suyun, cennetteki nehirlerdir. Cennetteki süt ırmağı da yine senin Allah’a olan aşk ve muhabbetindir.” (T.M. 11123)

İbadetten aldığın zevk, bal ırmağı, senin mest ve şevkinde cennet şarabının ırmağıdır.” (T.M. 11124)

“Cennetteki ağaçlarda sana itaat eder. Çünkü o ağaçlar senin sıfatlarından ve ahlakından yeşerdi ve meyve verdi.” (T.M: 11129)

“Bu güzel sıfatlar dünyada senin elinde olduğu için, onların ahiretteki mükâfatı da senin elinde demektir.” (T.M. 11130)

Rabbimiz el-Hakka suresinin 23-24 üncü ayetlerinde mü’min insanların dünyada iken yaptığı iyi işlerin mükâfatı olarak cenneti ve cennetteki dalları mü’mine doğru yaklaştırdığını haber verir.

Muhammed suresinin 15 inci ayetinde muttakilere cennette rengi, kokusu, tadı hiç bozulmayan su ırmakları, tadı değişmeyen sut ırmakları, içenlere lezzet veren şarap ırmakları, süzülmüş bal ırmakları, her türlü meyve ve Rabbin mağfiretinin olduğunu haber verir.

CEHENNEM

“Elinden bir mazluma zulüm erişince, o zulüm cehennemde bir ağaç olur ve ondan zakkum meyvesi meydana gelir.” (T.M: 11131)

Duhan suresinin 43-44 üncü ayetlerinde cehennemde günahkâr insanların yiyeceğinin zakkum ağacı olduğunu haber verir. Tabii ki şu bizim bildiğimiz, güzel çiçekli zakkum ağacı değil. Bu bizim bildiğimiz zakkum ağacının yaprağı da zehir gibidir. Rabbimiz bize bildiklerimizden hareketle bilmediklerimizi öğretir. Yoksa cehennem deki zakkumun bir damlası dünyaya düşse bütün denizleri zehir yapar. Onun için günahtan sakınalım.

“Sen, kızıp ta başkalarının kalbini kıracak ve yakacak olursan, cehennem ateşinin mayası olmuş olursun.” (T.M. 11132)

Senin o gazap ateşin insanlara kasd eylediğinden, ondan parlayan cehennem ateşi yine sana saldıracaktır.” (T.M. 11134)

Dünyada yılan ve akrep gibi insan sokan sözlerin, orada yılan ve akrep olup senin kuyruğundan yakalayacak yahut nefesini kesecektir.” (T.M. 11135)

Allah dostlarının davetine icabeti geciktirdiğinden ve onları beklettiğin için kıyamette de beklemek sana yar olacaktır.” (T.M. 11137)

Kâfir olduğu halde bu dünyada yumuşak huylu olan insanlar da var. Onlar için:

“Eğer sen din nurundan mahrum olduğun halde hilm/yumuşak huy elde edebilmişsen, bilmiş ol ki gazap ateşin sönmemiş, lakin külle örtülmüştür.” (T.M. 11142)

“Din nuru olmayınca gösterilen hilm/yumuşak huy, zorlamadır ve perdedir. Ateşi din nurundan başka bir şey söndürmez.” (T.M. 11143)

Köpek bile önüne konanı koklamadan yemez. Sen de işittiğin veya okuduğunu Allah’ın vahyi Kur’an’dan mı, yoksa şeytanlaşmış insanların vesvesesinden mi olduğunu aklınla kokla.

“Halk çarşıya birlikte gider, fakat kimi zevkli, kimi dertli gider. Ölüme de aynı görünüşte gideriz, fakat yarımız zararda, yarımız kar da Husrev ve şah olarak gideriz.” (T.M. 11176)

Tahir’ül Mevlevi merhumun Mesnevi Şerhinden yorumlayan

Mahmud Toptaş Hocaefendi

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

MUALLİMLERİMİZ NELERE DİKKAT ETMELİ?

MUALLİMLERİMİZ NELERE DİKKAT ETMELİ?

İnsanları tenvir ederek cehaletten halas eden, onları atalet ve sefaletin karanlık gecelerinden

HÜRRİYET ADINA KAYBETTİKLERİMİZ

HÜRRİYET ADINA KAYBETTİKLERİMİZ

Dr. Alexis Carrel Her insan keyfine göre yaşamak ister. Bu insanın doğuştan gelen bir dileğid

ŞAFAĞIN IŞIĞINDAKİ SIR

ŞAFAĞIN IŞIĞINDAKİ SIR

“Annemin memnun bir eda ile: “Bu sabah kahvaltıdan önce ne yaptığımı dünyada tahmin edeme

UBEYDULLAH-I AFGÂNÎ İLE SEBÎLÜRREŞÂD İDÂREHÂNESI’NDE BİR MUHÂVERE

UBEYDULLAH-I AFGÂNÎ  İLE SEBÎLÜRREŞÂD İDÂREHÂNESI’NDE  BİR MUHÂVERE

Ubeydullah-ı Afgānî” nâmında bir zât tarafından geçenlerde Kavm-i Cedîd ünvânıyla neş

MAÂRİF, DİN EĞİTİMİNİ EN İYİ ŞEKİLDE VERMELİDİR

MAÂRİF, DİN EĞİTİMİNİ EN İYİ ŞEKİLDE VERMELİDİR

İnanmak yaradılışın bir gereğidir. Din, aklın mâverâsında, zekânın fevkinde bir mürşi

MELİK FAYSAL’IN YAHUDİ KİSSİNGER'E VERDİĞİ TARİHİ CEVAP

MELİK FAYSAL’IN YAHUDİ KİSSİNGER'E VERDİĞİ TARİHİ CEVAP

Melik Faysal'ın en önemli gayelerinden birisi, Filistin meselesi ve Mescid-i Aksâ'nın hürriyeti

NESLİN EĞİTİMİNDE MAARİFE DÜŞEN VAZİFELER

NESLİN EĞİTİMİNDE MAARİFE DÜŞEN VAZİFELER

Mânevîyatsız ilmin, beşeriyete felâh ve huzur yerine, şüphe, tereddüt, hatta ızdırap verdi

NASIL BİR MAARİF?

NASIL BİR MAARİF?

Yıllardır ilmî ve fikrî çalışmalarım arasında memleketimizin mânevî, ahlâkî, derûnî

GENÇLERİ HEDONİZM ÇILGINLIĞINA İTENLER

GENÇLERİ HEDONİZM ÇILGINLIĞINA İTENLER

Diyorlar ki: Dünyaya bir kere gelinir. Sonun başlangıcı yoktur. Gülün, eğlenin, bir yıldır

HİCRET VE HAREKET

HİCRET VE HAREKET

Hicret, tâ ezelden ebede, âlem-i vücubdan âlem-i imkâna, daire-i ilimden daire-i kudrete, tâ

ORUÇ, ORUÇ BOZMAK VESAİRE

ORUÇ, ORUÇ BOZMAK VESAİRE

Ramazan ayının hususiyeti oruç. Orucun hususiyeti de kendisine ait meseleler. Başında; tutan tu

"İyilik ve takva üzerine yardımlaşınız, kötülük ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayınız."

Mâide, 2

GÜNÜN HADİSİ

Sizden biriniz, kendisi için sevdiği şeyi (mü'min) kardeşi için de sevinceye kadar kamil mümin olmaz.

250 Hadis, s.148

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI