PROF. DR. ŞENER DİLEK HOCAMIZLA NUR’UN TEDRİS RAHLESİNDE-2

-“Efendim, müsaade ederseniz sualime dönmek istiyorum. Risale-i Nur, çok önemli bir eser.. Yüz binlerce, milyonlarca insan bu eserleri hiç usanmadan sürekli bir biçimde ve dikkatle okuyorlar. Risaleleri okuyanların da hayatlarında büyük d


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2009-12-30 05:19:23

-“Efendim, müsaade ederseniz sualime dönmek istiyorum. Risale-i Nur, çok önemli bir eser.. Yüz binlerce, milyonlarca insan bu eserleri hiç usanmadan sürekli bir biçimde ve dikkatle okuyorlar. Risaleleri okuyanların da hayatlarında büyük değişimler oluyor. İsterseniz önce bu değişimi konuşalım. Risale-i Nur’da ne gibi özellik ve hususiyetler var ki, onu okuyanlar kısa bir süre içinde gözle görülür bir değişim yaşıyorlar. Nedir bu değişimin sırrı? Risale-i Nur’un okuyucuları üzerindeki etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?”

-Risale-i Nur’un muhatapları üzerindeki ilk alameti, simalarda görülür, davranış kalıplarında müşahede edilir. Risalelerle yoğun meşgul olanların simalarında salahat ve saffetin, ubudiyet ve ittikanın, muhabbet ve uhuvvetin tezahürleri kendini gösterir. Kaba, çiğ, tutarsız ve dengesiz hareketler; yerini nezaket, zerafet, itidal ve beşuşiyete bırakır. Şüphesiz, bu farklılık ve değişimler okuyanların kabiliyet, teveccüh, azim ve iradi cehdleri nispetinde hayata yansır, aksiyon ve fiilî gayrete dönüşür.

Kanaatime göre, bunun sebebi şudur: Risale-i Nur, insan hayatına en lazım ve en zaruri olan hakikatleri gündeme getirir, dikkatlere sunar. Kalb ve idrakin, ruh ve latifelerin en lüzumlu ve en elzem meselelere tahsis edilmesinin önemini şiddetle vurgular; onların yüzünü en yüksek, en ulvi ve en kudsî manalara çevirir; fıtratı kemale sevk eder.

Daha açıkçası, Risale-i Nur, her şeyden önce, Allah’ı anlatır. Tevhid’i hakikat dili ve hikmet lisanı ile idraklere tescil ettirir, iman hakikatlerini kalblere nakş eder, marifet nurlarını gönüllere indirir, envar ve esrar-ı Kur’aniye ile ruhları dinlendirir ve göğüslere inşirah verir. Afakîleşen; malayanî, boş ve lüzumsuz meselelerle zihnini kirleten, ruhunu karartan, ağzını geveze, kalbini de perişan eden insanların nazarlarını bir istihale makinesi gibi yıkar ve temizler. Bitip tükenmeyen afakî meselelerin, siyasi çekişmelerin ve lüzumsuz meşguliyetlerin insanların iç dünyasını boşaltacağını ve gönül dünyasını karartacağını ibret ve hikmet dili ile açıklar. Fıtratları; âlî, ulvî, temiz ve güzel amellere, fiil ve icraatlara yönlendirir. İstidat ve kabiliyetlerin yüzlerini hayırlı ve güzel işlere çevirir. Hizmet meydanlarında hamiyetleri ateşler. Küçük dairede, yani kalb ve ruh dairesinde büyük vazifelerin; büyük dairede, yani afakî, içtimaî ve siyasî dairelerde ise küçük vazifelerin olduğunu beyan eder. Nazarları enfüsî tefekküre yoğunlaştırır. Ömür dakikalarını ahiret adına mayalar, faniden bakiye yol açar.

Evet, Risale-i Nur, Kuran’dan telemmü eden iman nurları ile insanları maddi ve manevi zararlardan muhafazaya çalışır, kilitlenmiş hissiyatları çözer, kirlenmiş duyguları temizler, hayata ölçü koyar, vicdana muhasebe sorumluluğunu yükler. Risale-i Nur’un dersleri ile ömür bereketlenir, zamanın kadr u kıymeti anlaşılır. İstidat ve kabiliyetlerin inkişafı sürat peyda eder. Hayat tatlılaşır, bakış güzelleşir, simalar şirinleşir, gönül dostları ziyadeleşir, himmetler büyür, hamiyetler yükselir, gayretler artar, dava ruhu inkişaf eder.

Risale-i Nur, afakî, lüzumsuz, kirli, bulanık fikir ve düşüncelere itibar etmez. Akıl, kalb ve ruhları boş laflar, malayanî konuşmalar, siyasi çekişme ve cidalleşmelerden uzak tutar. Ruhları dinlendirir; kalpleri tesbih ve tazime, akılları hikmet ve hizmete, dimağları tefekküre sevk eder. Nazarları asılsız, boş ve lüzumsuz meselelerden ebedî ve hayattar meselelere çevirir:

“Evet bu zamanda merak ile, radyo vasıtasıyla, ciddî alâkadarane küre-i arzdaki boğuşmalara merak edip bakanlar, dikkat edenler, maddî ve manevî pek çok zararları vardır. Ya aklını dağıtır manevî bir divane olur, ya kalbini dağıtır manevî bir dinsiz olur, ya fikrini dağıtır manevî bir ecnebî olur. Evet ben kendim gördüm: Lüzumsuz bir merak ile, mütedeyyin iken âmî bir adam -beride ilme mensubiyeti varken- eskiden beri İslâm düşmanı olan bir kâfirin mağlubiyetiyle ağlamak derecesinde bir mahzuniyet ve Âl-i Beytten Seyyidler Cemaatinin bir kâfire karşı mağlubiyetinden mesruriyetini gördüm. Böyle âmî bir adamın, alâkasız bir geniş daire-i siyaset hatırı için, böyle kâfir bir düşmanı mücahid bir seyyide tercih etmek, acaba divaneliğin ve aklı dağıtmaklığın en acib bir misali değil midir?

Evet haricî siyaset memurları ve erkân-ı harbler ve kumandanlara bir derece vazifece münasebeti bulunan siyasetin geniş dairelerine ait mesaili; basit fikirli ve idare-i ruhiye ve diniyesine ve şahsiyesine ve beytiyesine ve karyesine ait lüzumlu vazifesini geri bıraktırmakla, onları meraklandırıp ruhlarını serseri, akıllarını geveze ve kalblerini de hakaik-i imaniye ve İslâmiyeye ait zevklerini, şevklerini kırıp havalandırmak ve o kalbleri serseri etmek ve manen öldürmek ile dinsizliğe yer ihzar etmek tarzında, kemal-i merak ile onlara göre malayani ve lüzumsuz mesail-i siyasiyeyi radyo ile ders verip dinlettirmek, hayat-ı içtimaiye-i İslâmiyeye öyle bir zarardır ki; ileride vereceği neticeleri düşündükçe tüyler ürperir.

Evet herbir adam vatanıyla, milletiyle, hükûmetiyle alâkadardır. Fakat bu alâkadarlık, muvakkat cereyanlara kapılıp millet ve vatanını ve hükûmetin menfaatini bazı şahısların muvakkat siyasetlerine tâbi' etmek, belki aynını telakki etmek çok yanlış olmakla beraber; o vatanperverlik, milletperverlik hissinden ve vazifesinden herkese düşen vazife bir ise, kendi kalb ve ruhundan, idare-i şahsiye ve beytiye ve diniye ve hâkeza çok dairelerde hakikî vazifedar olduğu hizmet ve alâka ve merak on, yirmi belki yüz'dür. Bu ciddî ve lüzumlu bu kadar çok alâkaların zararına olarak, o bir tek lüzumsuz ve ona göre malayani olan siyaset cereyanlarına feda etmek, divanelik değil de nedir?”

“Biz de, bütün kuvvetimizle bunu tasdik ediyoruz. Çünki bunu kendimizde ve gördüğümüz dostlarımızda tecrübelerle müşahede ettik. Hattâ çokları meraklarından, cemaati belki de namazı terkeder derecede ifratla, tam namaz vaktinde konuşan radyoyu dinliyor. Mimsiz medeniyetin sefahet ve dalalet ve İslâm'a ettiği ihanet cezası olarak mütemadiyen başına gelen tokadlara ve boğuşmalarına ve geniş siyaset dairelerine alâkadarane dikkat etmekle; ve nefesi zehirli ve başı sarhoş şahıslardan radyoda ders almak, kudsî ve mühim vazifelerine de tam zarar ediyorlar.(Risale-i Nur şakirdlerinden Emin, Feyzi)”

Evet, maddi, malayani, afaki meseleler ve siyasi boğuşmalar ile meşguliyetler insanı maneviyata karşı gabileştiriyor, asıl ve ebedi meselelerin ihmaline sebep oluyor. Risaleler ile meşguliyet ise, insanın nazarını fenadan bekaya çeviriyor, kulluk ciddiyetine kuvvet veriyor.

 - “Risale-i Nur’u, temel nitelikleri ve özellikleri; yüklendiği görevler ve taşıdığı vasıflar itibariyle daha detaylı ve daha derinliğine bir biçimde nasıl değerlendirebiliriz? Bu değerlendirmenizi bir tasnif mantığı içinde ana başlıklar şeklinde sıralamanız mümkün mü?”

Evet mümkün.. Ama tahkikî bir tasnif, fikrî bir dirayet ve rusuhiyet ister. Böyle bir tasnife ne derece muktedir olabilirim? Bunu bilemem. Genel çerçeve içerisinde bir değerlendirme yapmak mümkün.. Şüphesiz, meseleleri tasnifî bir biçimde ele almanın pek çok güzelliği var; her şeyden önce, tasnif ile farklı boyutlar dikkatlere sunulur. Bu farklılıklar zihinlere açılım kazandırır. Meselelere değişik açılardan bakmak ve vakaları farklı pencerelerden izlemek fikirlere derinlik verir, ülfeti dağıtır. Hem, bilgiler tasnif eleğinden geçince, daha berraklaşır ve hafızalarda daha kalıcı olur.

Evet, Risale-i Nur’daki hususiyetleri ana başlıklar altında şöyle sıralayabiliriz:

BİRİNCİ NOKTA: Risale-i Nur, bu asırda en alî bir ders-i hakikat, en derin bir ilm-i akide, en yüksek bir marifet-i imaniye ve en hayatdar bir mu'cize-i maneviye-i Kur'aniye’dir.

Risale-i Nur, eczane-i Kur’aniye’den bir reçete-i imaniye ve ehl-i imanın yaralarını tedavi eden bir iksir-i manevîdir. O iksir mugaddidir, tadı güzeldir, kokusu hoştur. Her akl-ı selim, ondan istifade eder, her gönül ehli ondan istifaze eder.

Risale-i Nur, hamiyet ehlini ayağa kaldırır, aşk-ı İslamiyet çerağını tutuşturur. Dinleyenleri ferahlatır, gönülleri Firdevsî bir cennete çevirir. Mütehayyirlere yol gösterir, hedef çizer. O dimağlara ilim olarak akar, lisanlara hikmet olarak dökülür.

Evet, Risale-i Nur’un mihverinde iman hakikatleri vardır. Risale-i Nur, imanı taklitten tahkike yükseltir, tahkim eder. Ta ki, şeytanın vesvese eli kalblere ulaşmasın, zihinleri karıştırmasın, göğüsleri daraltmasın, vicdanları karartmasın, dimağları kemirmesin, kalpleri çürütmesin.

Evet, Risale-i Nur, bu asırda ihtiyacını tam hisseden ciddi muhataplarını tahkikî iman derecesine yükseltir. İmanın tahkik derecesine yükselmesi ise, hayatın en büyük gayesi ve aklı başında her müminin en ehemmiyetli meselesidir.

Bakın, bu mesele, yani, imanı tahkike çıkartmanın iki yolu Kastamonu Lahikası’nda şu şekilde beyan edilmiştir.

Birinci yol: “İman-ı tahkikî ilmelyakînden hakkalyakîne yakınlaştıkça daha selbedilmeyeceğine ehl-i keşf ve tahkik hükmetmişler ve demişler ki: Sekerat vaktinde şeytan vesvesesiyle ancak akla şübheler verip tereddüde düşürebilir. Bu nevi iman-ı tahkikî ise yalnız akılda durmuyor. Belki hem kalbe, hem ruha, hem sırra, hem öyle letaife sirayet ediyor, kökleşiyor ki, şeytanın eli o yerlere yetişemiyor; öylelerin imanı zevalden mahfuz kalıyor. Bu iman-ı tahkikînin vusulüne vesile olan bir yolu, velayet-i kâmile ile keşf ve şuhud ile hakikata yetişmektir. Bu yol ehass-ı havassa mahsustur, iman-ı şuhudîdir.”

İkinci Yol ise, “İman-ı bilgayb cihetinde sırr-ı vahyin feyziyle bürhanî ve Kur'anî bir tarzda, akıl ve kalbin imtizacıyla hakkalyakîn derecesinde bir kuvvet ile, zaruret ve bedahet derecesine gelen bir ilmelyakîn ile hakaik-i imaniyeyi tasdik etmektir. Bu ikinci yol; Risalet-in Nur'un esası, mâyesi, temeli, ruhu, hakikatı olduğunu has talebeleri görüyorlar. Başkalar dahi insafla baksa, Risalet-in Nur hakaik-i imaniyeye muhalif olan yolları gayr-ı mümkin ve muhal ve mümteni' derecesinde gösterdiğini görecekler.” Evet, Risale-i Nur, kuvvetli iman dersleriyle bu asrın insanlarına manen Hızır gibi yetişmiş; müfsit ve habis fikirleri, batıl ve sapık düşünceleri izale edip, Kur’an hakikatlerini akıl gözüne göstermiş; göğüsleri inşiraha, kalbleri de itminana yükseltmiştir. Yakîn nuruna kuvvet verip, latife ve duyguları sürur iklimine sevk ederek, muhataplarını çok kuvvetli iman ve izan zevkine ulaştırmıştır. Bu sevk ve şevk Lahika mektuplarında şöyle dile getirilmiştir:

 “Evliya divanlarını ve ülemanın kitablarını çok mütalaa eden bir kısım zâtlar taraflarından soruldu: "Risale-i Nur'un verdiği zevk ve şevk ve iman ve iz'an onlardan çok kuvvetli olmasının sebebi nedir?"

Elcevab: Eski mübarek zâtların ekser divanları ve ülemanın bir kısım risaleleri imanın ve marifetin neticelerinden ve meyvelerinden ve feyizlerinden bahsederler. Onların zamanlarında imanın esasatına ve köklerine hücum yoktu ve erkân-ı iman sarsılmıyordu. Şimdi ise köklerine ve erkânına şiddetli ve cemaatli bir surette taarruz var. O divanlar ve risalelerin çoğu has mü'minlere ve ferdlere hitab ederler, bu zamanın dehşetli taarruzunu def'edemiyorlar.

Risalet-in Nur ise, Kur'an'ın bir manevî mu'cizesi olarak imanın esasatını kurtarıyor ve mevcud imandan istifade cihetine değil, belki çok deliller ve parlak bürhanlar ile imanın isbatına ve tahkikine ve muhafazasına ve şübehattan kurtarmasına hizmet ettiğinden; herkese bu zamanda ekmek gibi, ilâç gibi lüzumu var olduğunu dikkatle bakanlar hükmediyorlar.

O divanlar derler ki: "Veli ol, gör; makamata çık, bak; nurları, feyizleri al."

Risalet-in Nur ise der: "Her kim olursan ol; bak, gör, yalnız gözünü aç, hakikatı müşahede et, saadet-i ebediyenin anahtarı olan imanını kurtar."

Hem Risalet-in Nur, en evvel tercümanının nefsini iknaa çalışır, sonra başkalara bakar. Elbette nefs-i emmaresini tam ikna' eden ve vesvesesini tamamen izale eden bir ders, gayet kuvvetli ve hâlistir ki, bu zamanda cemaat şekline girmiş dehşetli bir şahs-ı manevî-i dalalet karşısında tek başıyla galibane mukabele eder.

Hem Risalet-in Nur, sair ülemanın eserleri gibi, yalnız aklın ayağı ve nazarıyla ders vermez ve evliya misillü yalnız kalbin keşf ü zevkiyle hareket etmiyor; belki akıl ve kalbin ittihad ve imtizacı ve ruh vesair letaifin teavünü ayağıyla hareket ederek evc-i a'lâya uçar; taarruz eden felsefenin değil ayağı, belki gözü yetişmediği yerlere çıkar; hakaik-i imaniyeyi kör gözüne de gösterir.”

İKİNCİ NOKTA: Risale-i Nur, insan fıtratına camiiyet sırrı ile yaklaşır. Bütün latife ve duygulara birlikte seslenir. Risale-i Nur, ruhları inbisata, göğüsleri inşiraha yükseltir; nefisleri tezkiye, akılları ikna, kalbleri işba, vehim ve vesveseleri izale eder. Her bir duygu ve latifeyi, istidad-ı fıtrîsi içinde tekmile sevkeder. Mesela nefsi, mecazî, dünyevî, süflî ve maddî zevklerden alî, ulvî, kudsî zevk ve iklimlere yöneltir; “aşk-ı islamiyet”i ve “dava-yı Kur’aniye”yi nefsin eline verir; hedefi büyütür. Nefs-i insaniyeyi, hakikat-i imaniyenin bir mücahidi, bir fedaisi, bir gönüllüsü kılar.

Evet, Risale-i Nur, serkeşliğe, lakayt ve laubaliliğe yönelen nefs-i emmareyi delil ve hüccet tokmağı ile tokatlar. Günahların, menfi arzu ve iştahların içindeki pislikleri, zarar ve ihanetleri gözler önüne serer. Aklı muhasebeye, vicdanı insaf ve hakka, nefsi tövbe, iltica ve istiğfara sevkeder. Hakikat-ı Kur’aniye’nin cazibesiyle, nefsin nazarını cüzî, süflî ve dünyevî pes düşünce ve faaliyetlerden alî, kudsî ve yüksek hakikatlere, büyük hedeflere çevirir; süfliyattan ulviyete, maddeden manaya, malayanî işlerden bakî ve uhrevî işlere yöneltir. Nefsi, daha güzele, daha doğruya ve daha mükemmele doğru harekete geçirir. Nefsin ufûnetli, o bulanık ve cıvık hali, safiyete, taharete, tasaffî ve tekâmüle inkılâb eder. O zaman nefs-i insanî, bir mehteran gibi bütün cihazat ve techizatı ile izzet ve istiğna içinde büyük adımlarla hakikat ve marifet ikliminde yürümeye başlar.

-Devam Edecek-

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

Ercan gorken, 2016-03-04 22:23:46

Al-i beytten seyitler cemaatinin bir kafire karsi maglubiyrtinden bir kafire karsi mesruriyetini gordum ibaresinnde Ali beytten seyitler cemaati derken varmi bir bilginiz boyle bir maglubiyet gerceklesmismi bilginiz var ise paylasabilirmisin Allah razi olsun

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DİĞER YAZILAR

ÜSTAD BEDİÜZZAMAN ETRAFINDA 12 SORU-CEVAP-9

ÜSTAD BEDİÜZZAMAN ETRAFINDA 12 SORU-CEVAP-9

Soru: Üstad’ın Risaleler hakkında Kur’ân’dan bazı işaretler çıkartması da çokça ten

ÜSTAD BEDİÜZZAMAN ETRAFINDA 12 SORU-CEVAP-8

ÜSTAD BEDİÜZZAMAN ETRAFINDA 12 SORU-CEVAP-8

Soru: Ebced ve cifir İslam ulemasınca reddedilmişken Said Nursi neden bunlarla meşgul oldu? Met

ÜSTAD BEDİÜZZAMAN ETRAFINDA 12 SORU-CEVAP-7

ÜSTAD BEDİÜZZAMAN ETRAFINDA 12 SORU-CEVAP-7

Soru: Hocam, Bediüzzaman’ın eserleri medrese okuyanlara neler kazandıyor, avam için yazılmı

ÜSTAD BEDİÜZZAMAN ETRAFINDA 12 SORU-CEVAP-6

ÜSTAD BEDİÜZZAMAN ETRAFINDA 12 SORU-CEVAP-6

Soru: Bir zat; “Bir şey söyleyeyim, kimse kızıp darılmasın, Zahid El Kevserî’nin yanında

ÜSTAD BEDİÜZZAMAN ETRAFINDA 12 SORU-CEVAP-5

ÜSTAD BEDİÜZZAMAN ETRAFINDA 12 SORU-CEVAP-5

Soru: Risale-i Nurları bugün bir kişi sıfırdan telif etmek istese gerek Arabi gerek Türkçe ol

ÜSTAD BEDİÜZZAMAN ETRAFINDA 12 SORU-CEVAP-4

ÜSTAD BEDİÜZZAMAN ETRAFINDA 12 SORU-CEVAP-4

Soru: Bir araştırmacı diyor ki; “Öyle anlaşılıyor ki, Bediuzzaman‟ın hayatı incelendiğ

ÜSTAD BEDİÜZZAMAN ETRAFINDA 12 SORU-CEVAP-3

ÜSTAD BEDİÜZZAMAN ETRAFINDA 12 SORU-CEVAP-3

Soru:-Bediüzzaman’ın eserleri geçen asrın pozitivist felsefesinin getirdiği sorulara cevap de

ÜSTAD BEDİÜZZAMAN ETRAFINDA 12 SORU-CEVAP-2

ÜSTAD BEDİÜZZAMAN ETRAFINDA 12 SORU-CEVAP-2

Soru: Bana yazdırıldı ne demektir? Bu Risaleleri kutsallaştırmak olmaz mı? Metin Yiğit: Bana

ÜSTAD BEDİÜZZAMAN ETRAFINDA 12 SORU-CEVAP

ÜSTAD BEDİÜZZAMAN ETRAFINDA 12 SORU-CEVAP

Prof. Dr. Metin Yiğit Hocamız Üstad Bediüzzaman etrafında zaman zaman tenkit konusu yapılan 12

PROF. DR. NİYAZİ BEKİ HOCAMIZLA İSLAMİ İLİMLER VE RİSALE-İ NUR ÜZERİNE

PROF. DR. NİYAZİ BEKİ HOCAMIZLA İSLAMİ İLİMLER VE RİSALE-İ NUR ÜZERİNE

Takdim Kıymetli ziyaretçilerimiz, değerli âlim Niyazi Beki Hocaefendi ile yaptığımız ‘san

LATİF ERDOĞAN BEY İLE RİSALE-İ NUR’UN İNŞA VE İHYA METODU ÜZERİNE-2

LATİF ERDOĞAN BEY İLE RİSALE-İ NUR’UN İNŞA VE İHYA METODU ÜZERİNE-2

-İzninizle başka bir soruya geçmek istiyorum. Bir yerde üstad şöyle diyor; “ey uykuda iken k

"Ey inananlar! Rabbinizden korkun.Çünkü kıyametin saatinin depremi cidden korkunç bir şeydir.”

Hac:1

GÜNÜN HADİSİ

Îmân altmış bu kadar şu'bedir. Hayâ da îmânın bir şu'besidir.

BUHARİ,KİTÂBÜ'L-ÎMÂN, EBU HUREYRE(r.a.)'dan

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI