HZ. HALÄ°ME (R.ANHA)

Hz. Peygamber’in (s.a.s) sütannesi. BABASI: Ebu Züeyb. NESEBİ


Nurgül Dere

nurguldere@gmail.com

2010-02-15 00:48:42

Hz. Peygamber'in (s.a.s) sütannesi.

BABASI:

Ebu Züeyb.

NESEBÄ°:

Fesahat ve belağatı çok düzgün ve şerefliliğiyle meşhur olan Benî Sa'd bin Bekr kabilesindendir.

KÃœNYE VE LAKABLARI:

Künyesi Ümmü Kebşe, lakabı ise Halîme es-Sa'diyye'dir.

BAZI ÖZELLİKLERİ:

v Peygamberimiz'in (s.a.s) sütannesi olmak ile müşerref olmuştur.

v Hz. Halîme (r.anha), Resûl-i Ekrem (s.a.s) onun yanında kalırken kendisi ve Efendimiz'in (s.a.s) sütkardeşleri birçok defalar İrhâsât-ı Ahmedîye'ye şahit olmuşlardır.

HAYATI:

Halîme es-Sa'diyye Resûlullah'ın (s.a.s) sütannesidir. Mekke'nin havası sıcak ve hararetli olduğundan soylu aileler yeni doğan çocuklarını Mekke'nin dışında yaşayan kabilelere verip, çocuklarının daha sağlıklı yetişip, Arap dilini en iyi şekilde öğrenmelerini sağlıyorlardı. (Bu konuda Hz. Peygamber (s.a.s): "Ben düzgün konuşan biriyim. Çünkü Benî Sa'd kabilesinde yaşadım" buyurmuşlardır.) Yılda iki defa Mekke'ye gelen bu ücretli sütanneler çocukları alıp yaylalarına geri dönüyorlardı.

Peygamberimiz'i (s.a.s) önce annesi sonra Ebu Leheb'in cariyesi Süveybe ve ondan sonra da Benî Sa'd b. Bekr kabilesinden Hz. Halîme (r.anha) götürüp emzirmişti. Hz. Halime şöyle anlatmaktadır:

"Kurak bir yılda Bekr İbn Hevazin oğulları kabilesi kadınlarından bazılarıyla birlikte emzirilecek çocuk bulmak için Mekke'ye geldim. Ama merkebim zayıf olduğu için, diğer arkadaşlarımdan geride kalmıştım. Yanımızda süt emen bebeğimle yaşlı bir deve de vardı. Fakat deveden çocuğumuz için tek damla bile süt sızmıyordu. Bebek açlıktan ağladığı için de geceleyin hiç uyuyamıyorduk. İşte Allah'tan yağmur ve genişlik dilediğimiz böyle bir yılda Mekke'ye gelmiştim.

Benimle birlikte gelen kadınlardan hiçbirisi Hz. Muhammed'i emzirmek istememiş, hep zenginlikleriyle tanınmış, babaları sağ çocukları aramışlar, Muhammed'e geldikçe "Yetimdir, malı da yoktur. Annesi, dedesi bize ne yardım yapabilir ki!" diyerek almaya yanaşmamışlardı. Ben hariç bütün arkadaşlarım birer çocuk bulmuştu. Biz Muhammed'den başkasını bulamayıp dönmeye karar verdiğimizde kocam el-Haris İbn Abdiluzza'ya şöyle dedim: "Vallahi ben eli boş dönmek istemiyorum. Gidip o yetimi alayım." Kocam da şöyle cevap verdi: "Almanda bir beis yok. Belki Allah bize onun yüzünden bereket ve hayır verir" dedi.

Bunun üzerine gittim. Beni kapıda Abdulmuttalib çok güzel bir şekilde karşıladı. Bana "hoş geldin" deyip, Muhammed'in bulunduğu odaya götürdü. Gördüm ki O, süt gibi beyaz yünden bir kumaşa sarılmıştı. Altında da yeşil ipekten bir sergi serilmişti. Sırt üstü yatmış, mışıl mışıl uyuyor, kendisinden misk kokusu geliyordu. Onun güzellik ve sevimliliğine hayran kalıp onu uyandırmaktan korktum. Elimi göğsüne koydum. Gözlerini açıp gülümsedi. Alnından öptüm. Onu kucağıma aldım. Kafilenin bulunduğu yere geldim. Sol mememi verdim, ondan başını çevirip emmedi. Sağ mememi verince emdi. Diğer mememi de kardeşi Abdullah'a verdim. Her ikisi de doya doya emdiler. Kocam kalkıp zayıf ve yaşlı devemizin yanına gitti. Onun da memelerinin sütlendiğini gördü. Ondan süt sağıp içti. Ben de kanıncaya kadar süt içtim. Böylece hayırlı rahat bir gece geçirdik. Sabah olunca kocam el-Haris İbn Abdiluzza: "Halime senin mübarek, uğurlu bir insan yavrusu aldığını zannediyorum. Onu aldığımızdan beri hayırlı ve bereketli bir gece geçir­dik, bilmiyor musun?"

Daha sonra memleketimize dönmek üzere yola çıktık. Vallahi, benim dişi merkebim öyle yürümeye başladı ki kafiledeki merkeplerin hepsinin önüne geçti. Hiçbirisi ona yetişemedi. Hatta arkadaşlarım şöyle dediler: "Aşkolsun, Ebu Zueyb'in kızı! Bu merkep senin evinden üzerine binip yola çıktığın merkebin değil mi?" Ben de şöyle diyordum: "Yoo, vallahi, bu işte o merkeptir." Onlar da: "Ama onun, şaşılacak bir hali var" dediler.

Nihayet Benî Sa'd topraklarına geldik. O zaman, yeryüzünde, Benî Sa'd toprağı gibi kuraklığa uğramış bir toprak yoktu. Artık koyunlarımın hali birdenbire değişmiş, akşamleyin karınları tok, memeleri sütle dolu olarak eve dönmeye başlamışlardı. Başkaları koyunlarının memesinde sağacak bir damla süt bulamazken, biz koyunları istediğimiz kadar sağıyor ve doyasıya süt içiyorduk. Onlar çobanlarına: "Yazıklar olsun size! Siz de bizim davarlarımızı Ebu Zueyb'in kızının çobanı nerelerde otlatıyorsa, oralarda otlatsanıza" diyorlardı.

Allah bize devamlı bereket gösteriyor. O'nun büyüyüp yetişmesi de başka çocuklara benzemiyordu. Daha iki aylık iken her tarafa yuvarlanmağa çalışıyordu. Üç aylık olunca, ayağa kalkıp day duruyordu. Dört aylık olunca, bir yere tutunmadan yürüyebiliyordu. Altı ayı tamamlayınca, yürümeyi hızlandırmıştı. Yedi aylık iken, koşuyor, her tarafa gidip geliyordu. Sekiz aylık iken, konuşuyor, konuşulanı anlıyordu. Dokuz aylık iken, açık ve düzgün konuşmağa başlamıştı. On aylık iken, çocuklarla, ok atıyordu. İki yıl geçince, kendisini sütten kestim. Nihayet Muhammed İbn Abdillah iki yaşını doldurdu. O başka çocuklara benzemeyen bir şekilde gelişiyordu. İki yaşını doldurur doldurmaz, gelişmiş gösterişli bir çocuk olmuştu."

Efendimiz (s.a.s) iki yaşını doldurunca sütten kesilmişti. Bu durumda Halîme'nin O'nu annesi Âmine'ye geri götürmesi gerekiyordu. Mekke'ye gitmek üzere yola çıktılar ve Resûlullah'ı (s.a.s) annesine teslim ettiler. Hz. Âmine minik yavrusuna kavuşmanın heyecanını yaşarken; Hz. Halîme ise ayrılık acısını tadıyordu... Çünkü nur yüzlü yavrusundan ayrılmak istemiyordu... O'nun mis kokusunu bir daha içine çekemeyecek miydi? Birden heyecana kapıldı ve: "Oğlumuzu bize bırak, O bizimle birlikte kalsın. Çünkü onun Mekke vebasına tutulmasından korkuyorum" dedi. Evet, gül kokulusundan ayrılmak istemiyordu ama bu teklif aslında O'nu korumak içindi ve Hz. Âmine teklifi istemeyerek de olsa kabul etti. Hz. Halîme artık çok mutluydu. Küçük Muhammed'i aldı ve evine geri döndü.

Peygamberimiz'in (s.a.s) Hz. Halîme'nin yanında kaç yıl kaldığı hususunda net bir rivayet yok ise de İbni İshak bu müddetin altı seneden ibaret olduğunu kat'iyetle ifade ediyor.

Resûl-i Ekrem'in (s.a.s) Halîme'ye son derece muhabbeti vardı. Peygamberimizin risaletini müteakip Halîme, kendini ziyaret ettiği zaman onu "anacığım, anacığım!" kelimeleriyle istikbal etmiş ve ona en büyük hürmeti göstermiştir.

Resûl-i Zîşan Efendimiz Risaletini tebliğ ettikten sonra sütbabası Hâris bin Abdül'uzzâ'da hanımı Halîme gibi Resûlullah'a tâbi olarak Müslümanlığı kabul etmişlerdir.

Hz. Halîme'nin Abdullah, Enîse, Huzeyka ve Huzâka adında çocukları olmuştur. Huzâka "Şeyma" olarak da bilinir. Peygamberimiz'in (s.a.s) sütkardeşlerinden Abdullah ve Huzâka (Şeyma)'nın Müslüman olduğuna dair rivayetler vardır fakat diğerlerinin Müslümanlığı hakkında bir malumat yoktur.

Resûlullah (s.a.s) Süveybe gibi Halîme'ye de hayatı boyunca hürmetkâr ve minnettar kaldı. O'na her zaman sevgi, şefkat ve saygıyla bağlı kaldı. Hz. Peygamber (s.a.s), Hz. Hatice ile evlendikten sonra bir defasında Halîme kendisine geldi, oturdukları bölgede büyük bir kıtlık ve açlığın baş gösterdiğini birçok büyük baş hayvanın öldüğünü haber verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.s) kendisine 40 keçi, yiyecek ve diğer mallarla dolu bir deve verdi.

HAKKINDAKÄ° HADÄ°SLER:

v İbn Sa'd, Muhammed bin Münkedir'in bir rivayetini nakletmiştir ki şöyledir: "Bir kadın Resûlullah'ın (s.a.s) huzuruna gelmek için müsaade istedi. Bu kadın kendisine çocukluğunda süt içirdiğini söylüyordu. O kadın gelince, Resûlullah: "Annem, anneciğim" diyerek yerinden kalktı ve oturması için battaniyesini yere serdi. Mekke'nin fethinden sonra Halîme'nin kız kardeşi Resûlullah'ın (s.a.s) yanına gelip O'nun vefat ettiği haberini verince Resûlullah'ın (s.a.s) gözleri nemlendi."
Hadis Hakkında Açıklama:
İbn Kesir, Halîme'nin, Resûlullah'ın (s.a.s) peygamber olmasından önce vefat ettiğini yazmıştır. Fakat 'İsti'âb'da İbni Abdil-Berr'in, Ati bin Yesar'a dayanarak naklettiği rivâyete göre, Huneyn savaşı sırasında Halîme, Resûlullah'ın (s.a.s) yanına gelince, Resûlullah yerinden kalkarak hırkayı şerifini oturması için yere serdi. Aynı tarihçi, Halîme'nin Resûlullah'ın (s.a.s) hadisini naklettiğini belirtmiştir. Hâfız Ebû Yâlâ ve İbn Hibbân, Abdullah bir Ca'fer'e dayanarak Halîme'nin bir rivâyetini nakletmişlerdir, İbn Hâcer'e göre Halîme'nin kocası Hâris, Mekke'de Resûlullah'ın (s.a.s) yanına gelerek Müslüman oldu. Fakat İbn Sa'd'a göre bu Haris'in oğlu Abdullah ile ilgili kayıttır. Abdullah Resûlullah'ın sütkardeşiydi. Hâfız İbn Hâcer'e göre Şeyma da sonradan Müslüman olmuştu.

SÖZLERİNDEN SEÇTİKLERİMİZ:

v Ey Rabbim sen ki bunu bana verip ihsan ettin, elimden alma. Onu yüce mertebelere yüceltip onu hakkı için düşmanların tezvirlerini mahv ve ibtaf eyle.
(Resûlullah Efendimiz bebek iken Aleyhissalatu vesselam'a söylediği mersiye.)

KAYNAK

Nurgül Dere, Hanım Sahabîler, Kayıhan Yayınları, İstanbul, 2019.

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Yeryüzüne iyi-yararlı kullarım vâris olacaktır.

Enbiya, 105

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

"Cebrail bana komşuya iyilik etmeyi tavsiye edip durdu. Neredeyse komşuyu komşuya mirasçı kılacak sandım."

Buharî, Edeb 28; Müslim, Birr 140-141. Ayrıca bk. Tirmizî, Birr 28; İbni Mace, Edeb 4

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI