HZ. ÜMMÜ HANİ (R.ANHA)
Resulullah Efendimizin amcası Ebu Tâlib’in kızı. BABASI: Ebu Tâlib bin Abdulmuttalib.
Resulullah Efendimizin amcası Ebu Tâlib'in kızı.
BABASI:
Ebu Tâlib bin Abdulmuttalib.
ANNESÄ°:
Hz. Fâtıma Binti Esed (r.anha).
NESEBÄ°:
Ümmü Hâni Binti Ebi Tâlib bin Abdülmuttalib, bin Hâşim, bin Abdimenaf, bin Kusayy, bin Kilâb, bin Murre, bin Kâ'b, bin Lüeyy, bin Gâlib, bin Fehr, bin Malik, bin Nadr, bin Kinâne, bin Huzeyme, bin Müdrike, bin İlyâs, bin Mudar, bin Nizâr, bin Ma'd, bin Adnan, bin Aded, bin el-Mukavvim, bin Sârih, bin Yeşcüb, bin Ya'rub, bin Sâbit, bin İsmail, bin İbrahim.
KÃœNYE VE LAKABLARI:
Eşi Hübeyre'den olan Hâni adındaki çocuğuna izafeten kendisine Ümmü Hâni denilmiştir.
BAZI ÖZELLİKLERİ:
v Mevlid-i Nebevî menkıbelerinin miraç bölümünde adı geçer. Bazı rivayetlere göre Efendimiz (aleyhissalatu vesselam) miraca Ümmü Hâni'nin evinden çıkmıştır.
v Resûlullah Efendimiz (aleyhissalatu vesselam) birçok kez O'nun evine teşrif etmiştir.
v Mekke'nin fethi günü Resûl-i Zîşan (sallallahu aleyhi ve sellem), Ümmü Hâni'nin evine gidip 8 rekât Fetih namazı kılmıştır.
HAYATI:
Ümmü Hâni (r.anha), Resûlullah'ın (aleyhissalatu vesselam) amcası Ebu Tâlib'in kızı ve Hz. Ali'nin (r.a) kız kardeşidir. Ümmü Hâni'nin asıl adının Fâhite yahut Hind veyahut Fâtıma olduğu üzerine ihtilaf edilmiştir.
Peygamberimiz (aleyhissalatu vesselam), Hz. Hatice (r.anha) Validemiz ile evlenmeden önce, amcasının kızı Ümmü Hâni ile evlenmek istemişti fakat Ebu Talib o sıralar Ümmü Hâni'ye talip olan bir başkasına yani Hübeyre b. Amr el-Mahzûmî'ye söz vermiş verdiği söz üzere de kızı Ümmü Hâni'yi Hübeyre'ye nikâhlamıştı. Amcasına gücenen Resulullah Efendimiz'e Ebu Tâlib: "Ey kardeşimin oğlu! Biz kız vererek akrabalık kurduk. Kerîm, kerîme denk olur."
Ümmü Hâni (r.anha) Hübeyre ile evlenir ve bu evlilikten bize ulaştığına göre; Amr, Hâni, Yusuf ve Cu'de adında 4 çocuğu olur.
Hz. Ümmü Hâni, hicretin sekizinci yılında Mekke'nin fethinde Müslüman olmuştur. Fakat eşi Hübeyre İslâm'a intisab etmemişti çünkü azılı bir müşrikti. Hübeyre, arkadaşı Abdullah b. Ziba'râ ile birlikte Necran taraflarına firar eder ve daha sonra belki de kendini haklı göstermek bahanesiyle şu şiiri gönderir:
"Yemin ederim ki Muhammed ve arkadaşlarına sırtımı ne korkaklıktan ve de öldürülmek korkusundan döndüm. Fakat durumumu düşündüm ve kılıcıma ihtiyaç olmadığını gördüm. Hâlbuki kılıcımı vursaydım elbette kesmemezlik etmezdi. Durdum ve durumumun zorluğundan korkarak döndüm ama bir arslan yavrusuna doğru dönermiş gibi."
Hübeyre Necran'da müşrik olarak ölür. Arkadaşı Abdullah b. Ziba'râ ise bir müddet Necran'da kaldıktan sonra pişman olup Medine'ye gelir, Resûlullah Efendimiz'den af dileyip Müslüman olur.
Ümmü Hâni'nin İslâm'a girmesiyle evliliğinin bitmesi bir olmuştur. Daha sonra Allah Resûlü (aleyhissalatu vesselam) Ümmü Hâni'ye talip olur. Ümmü Hâni ise: "Vallahi ben seni cahiliyede iken de severdim. İslâm'da nasıl sevmeyeyim? Fakat ben çocukları olan bir kadınım. Çocuklarımın seni rahatsız etmelerini istemiyorum." Resûlullah da (aleyhissalatu vesselam) şöyle buyurdu: "Deveye binen kadınların en hayırlısı, Kureyş kadınlarıdır. Onlar çocuklarına çok şefkatli, kocalarına karşı da çok itaatkârdırlar…"
Ümmü Hâni (r.anha), Resûlullah'dan (aleyhissalatu vesselam) 46 hadis rivayet etmiştir.
Ümmü Hâni'nin vefat senesi belli değildir. el-İsabe'deki bir rivayete göre, Hz. Ali'den (r.a) sonra da yaşamıştır.
Mi'râc Gecesi Hakkında
Bir meseleyi vuzuha kavuşturmakta fayda görüyoruz. Değişik rivayetlerde Resûl-i Ekrem Efendimizin Mi'râc'a Ümmü Hâni'nin evinden yükseldiği yazılıdır. Bazı rivayetlerde ise Hatîm'den Mi'râc'a yükseldiği kayıtlıdır. Konu çok uzayacağından bu rivayetleri buraya almıyoruz. Bu konu hakkında Mevlânâ Şiblî'nin Asr-ı Saadet'inde çok güzel ve yerinde tespitler var. Onları buraya aktarıyoruz:
"Resûl-i Ekrem'in mi'râc gecesinde nerede istirahat etmekte olduğu ihtilaflı bir meseledir. Malik ile Enes'in Buharî ve Müslim'deki rivayetlerine göre Resûl-i Ekrem "Hatîm" de idi. Ümmü Hâni'ye dayanan ve daha az muteber olan bir rivayete göre mi'râc, Ümmü Hâni'nin evinden vuku bulmuştur. Ümmü Hâni'nin evi, Ebu Tâlib kesiminde idi. Bu rivayet, meşhur yalancılardan olan Kelbî'ye istinad ediyor ve birçok acayip ve tuhaf tafsilat taşıyor. Ebû Ya'la'nın Müsned'inde Ümmü Hâni'nin bu rivayeti kayıtlıdır:
"Resûl-i Ekrem, yatsı namazını kıldıktan sonra evimde istirahat ediyordu. Geceleyin uyandım, Resûl-i Ekrem'i yatağında bulamadım, Kureyş'in Peygamber'e düşmanlık dolayısıyla derin bir endişe duydum ve uyuyamadım. Sabahleyin Resûl-i Ekrem, mi'râc'ı anlatarak bu hâdiseyi Kureyş büyüklerine anlatacağını söyledi. Peygamber'in eteğine yapışarak "Allah aşkına bunu onlara anlatma; çünkü seni tekzip ve sana taarruz ederler!" dedim. Fakat Resûl-i Ekrem beni dinlemedi ve dışarı çıktı."
Bu rivayette Resûl-i Ekrem'in yatsı namazını kıldığından bahsedilmesi manasızdır. Çünkü namaz, mi'râc'dan sonra farz kılınmıştır. Esasen Buharî ve Müslim'in rivayetleri yanında bu gibi rivayetlerin kıymeti yoktur. Resûl-i Ekrem'in mi'râc gecesi Harem'de Hatîm makamında bulunduğu şüphe götürmez. Yalnız Ebû Zerr'in rivayetinde Resûl-i Ekrem'in oturduğu yerin tavanı ayrıldığından bahsediliyor. Bize kalırsa Resûl-i Ekrem, Hatîm'de bulunduğu halde bu müşahedeyi kendi evinde imiş gibi görmüştür."
HAKKINDAKÄ° HADÄ°SLER:
v Resulûllah (aleyhissalatu vesselam) Ümmü Hani'nin evine girdi onu sabah namazını kılarken gördü. Bunun üzerine şöyle buyurdu: "Ümmü Hani sabah namazını kıldığın zaman Allah'ı yüz defa tesbih et (subhanellah de) Yüz tesbih, kurbanlık yüz deve gibidir. Yüz defa da tehlil getir (Lâ ilahe illallah de) O tehlillerle ne önceki ne sonraki günahlar kalır. Hiçbir amel Lâ ilahe illallah'ın önüne geçemez ve o hiçbir günahı bırakmaz."
v Ümmü Hâni (r.anha) anlatıyor: "Resulûllah (aleyhissalatu vesselam) beni istemişti. Kendisine özür beyan ettim, özrümü kabul etti. Sonra Cenab-ı Hakk şu ayeti indirdi:
"Ey Peygamber! Mehirlerini verdiğin zevcelerini ve Allah'ın sana ganimet (olarak nasib) ettiklerinden sağ elinin malik olduğu kadınları, seninle beraber (Medine'ye) hicret eden amcanın kızlarını, halanın kızlarını, dayının kızlarını, teyzenin kızlarını, bir de eğer mü'min bir kadın kendisini Peygamber'e bağışlayıp da eğer Peygamber de nikâhla almak isterse onu (fakat bu sonuncusunu) diğer mü'minlere değil, yalınız sana has olmak üzere senin için helal kıldık." (Ahzab, 50). Ümmü Hani (r.anha) devamla der ki: "Bu ayet üzerine (kendi kendime): "Ben Resulullah'a (aleyhissalatu vesselam) helal kılınmadım, çünkü hicret etmedim, ben Fetih günü hürriyeti bağışlananlardanım" dedim." [Tirmizi, Tefsir, Ahzab (3211).]
Hadis Hakkında Açıklama:
"Resûlullah (s.a.s) amcasının kızı Ümmü Hâni bintu Ebu Talib'i cahiliye devrinde istetmişti. Ancak Ebu Talib, Ümmü Hâni'yi (r.anha) diğer taliblisi olan Hübeyre İbnu Ebi Vehb'e verdi. Bilâhare, Ümmü Hâni Müslüman olunca Hübeyre'den ayrıldı. Resûlullah (s.a.s) Ümmü Hâni'ye talebini yeniledi. Ümmü Hâni bu sefer de: "Ben çok çocuğu olan bir kadınım" diye özür beyan etti. Resûlullah da (aleyhissalatu vesselam) ısrar etmedi. Rivayette kabul edildiği belirtilen özür bu olsa gerektir."
v Ümmü Hâni Bintu Ebî Tâlib (r.anha) anlatıyor: "(Mekke'nin) Fethi gününde Resulullah'ın (aleyhissalatu vesselam) yanına gittim. O'nu yıkanır buldum. Kızı Fatıma da bir giyecekle ona perde yapıyordu." [Müslim, Hayz 70, (336).]
v Ümmü Hâni (r.anha) anlatıyor: "Ben evimin damında otururken Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'ın kıraatini işitirdim."
v Ümmü Hâni (r.anha) anlatıyor: "Ben kocamın akrabalarından iki kişiye civar (himaye) vermiştim. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) "Senin civar verdiğine biz de civar verdik" buyurdu." [Buhari, Cizye 9, Salât 4, Edeb 94; Müslim, Hayz 70, (336), Müsafirin 80; Muvatta, Sefer 27, (1, 152); Tirmizi, İst'izan 24, (2735); Ebu Davud, Salât 30, (1290), Cihad 167, (2763).]
Hadis Hakkında Açıklama:
"Arabçada civâr vermek, emân vermektir. Yani bir müslümanın bir kâfire "Senin hayat hakkını ben garantiliyorum, sana kimse dokunamaz" manasında garanti vermesidir. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), amcasının kızı Ümmü Hâni'nin Mekke'nin fethedildiği gün iki müşrike verdiği emânı muteber addetmiş: "Sen kime emân verdi isen bu akdi biz de tanıyoruz, o, bizden de emân almış gibi, emniyet altına girmiştir" manasında beyanda bulunmuştur."
v Ümmü Hâni (r.anha) anlatıyor: "Mekke'nin fethinde Peygamber Efendimiz'in (aleyhissalatu vesselam), şehre girdiğinde kendi mübarek evlerine geldiklerini duydum. Ben de o anda kardeşim Ali ile tartışıyordum. Mesele şu idi: Kocam Hübeyre b. Vehb el-Mahzûmî'nin eski zevcesinden bir oğlu vardı. Kocam Hübeyre iman etmeyip kaçınca Ali, bari oğlunu bulup öldüreyim, diye oğlumu arıyordu. Ben Ali'ye: "Kardeşim! O çocuk Müslümanlığa meyillidir, Müslümanlığı sever. Bunun için ben ona garanti verdim" dediysem de Ali, "bulursam mutlaka öldüreceğim" diye iddia ve ısrar ediyordu. Ben de kalkıp doğruca Peygamber Efendimiz'in (aleyhissalatu vesselam) evlerine gittim. Baktım ki, evin bir köşesinde Fâtıma-i Zehra bir perde tutmuş, arkasında Peygamber Efendimiz (aleyhissalatu vesselam) guslediyordu. Ben kapıdan içeri girerken selam verdim. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Kimsin?" diye sordular. Ben de: "Amcanız Ebu Tâlib'in kızı Ümmü Hâni!" dedim. Ben bir kenara çekilip, Hz. Peygamber'in (sallallahu aleyhi ve sellem) guslünün sonunu bekledim. Peygamber Efendimiz (aleyhissalatu vesselam), guslünü tamamlayınca kurulanıp, ihramına sarılmış olarak geldi ve tam 8 rekât duhâ –kuşluk- namazı kıldı, sonra dönüp benim hâlimi-hatırımı sordu. Ben uygun bir yerinde meseleyi arz ettim, "Yâ Resûlallah! Anamın oğlu Ali b. Tâlib, üvey oğlum İbni Hübeyre'yi öldürmek istiyor. Hâlbuki ben ona garanti verdim" dedim. Peygamber Efendimiz (aleyhissalatu vesselam) bana: "Ey Ümmü Hâni! Senin garanti verdiğin kimseye biz garanti verdik" diye cevap verdiler.
HAKKINDA SÖYLENENLER:
v Büyük Türk edebiyatçısı merhum Süleyman Çelebi Mevlid-i Şerif'te O'ndan şu şekilde bahseder:
"O hûmâyûn bahtı, ol kadri yüce,
Ümmü Hâni evine vardı gece.
Hakk'ın emri ile ol Sultân-ı Dîn,
Ümmü Hâni evine geldi hemîn."
KAYNAK
Nurgül Dere, Hanım Sahabîler, Kayıhan Yayınları, İstanbul, 2019.
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DÄ°ÄžER YAZILAR
Allah kendisinden başka ilah olmayandır. En güzel isimler O'na mahsustur.
Tâ Hâ, 8
GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°
"Nerede olursan ol, Allah'tan kork! Kötülüğün ardından onu silecek bir iyilik yap! İnsanlara iyi ahlakla davran!"
Tirmizi
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm Ä°nternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yaptÄ...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARÄ°HTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...