HZ. NUSEYBE BİNTİ KA’B (ÜMMÜ UMÂRE) (R.ANHA)

BABASI: Ka’b İbni Amr. NESEBİ: Mazin b. en-Neccaroğullarından Nuseybe Binti Ka’b bin Amr bin Avf bin Mebzul bin Amr bin Ganm el-Ensariye en-Neccariye


Nurgül Dere

nurguldere@gmail.com

2010-03-22 04:22:31

Ey Ümmü Umâre, sendeki bu cesaret ve metanet kimde var!" Hz. Resûlullah (s.a.s)

BABASI:

Ka'b Ä°bni Amr.

NESEBÄ°:

Mazin b. en-Neccaroğullarından Nuseybe Binti Ka'b bin Amr bin Avf bin Mebzul bin Amr bin Ganm el-Ensariye en-Neccariye.

KÃœNYE VE LAKABLARI:

Künyesi Ümmü Umâre'dir.

BAZI ÖZELLİKLERİ:

v İlk Müslümanlardandır.

v Akabe biatına iştirak eden iki hanım sahabeden biri olan Hz. Nuseybe (r.anha), uzaktan işarette bulunarak, Efendimiz (aleyhissalatu vesselam) ile musafaha yapmadan beyatını yapmıştır. Diğer hanım sahabe ise Hz. Esmâ Binti Amr'dır.

v Uhud, Hudeybiye, Hayber, Umretulkazâ, Huneyn ve Yemâme savaşlarına katılmış ve kahramanca savaşmıştır.

v Katıldığı savaşlarda, Allah Resûlü'ne (aleyhissalatu vesselam) kendini siper etmiş, aleyhissalatu vesselam'ı canı pahasına korumuş, çeşitli yaralar almıştır.

v Zat-ı Saadetleri (sallallahu aleyhi ve sellem), Hz. Ümmü Umâre'nin hizmetlerini ve yararlıklarını öyle takdir ediyorlardı ki; savaş sona erip herkes çekilip gittikten sonra Abdullah İbni Ka'b Mazinî'yi gönderip Ümmü Umâre'nin vaziyetinin iyi olduğunu öğrenmedikçe kendi evlerine teşrif buyurmamışlardır.

v Bu kahraman kadın, Uhud savaşında kırk üç, Yemame savaşında hemen hemen elli iki yaşındaydı. O yaşlarda, böyle savaşlara katılabilmek harikulade bir kahramanlıktır…

HAYATI:

Hz. Nuseybe (Ümmü Umâre) (r.anha), tahminlere göre hicretten 40 sene kadar önce Medine'de doğmuştur. İlk evliliğini amcazadesi Ensar'dan Zeyd İbni Âsım ile yapmıştır. Bu evlilikten Abdullah ve Habib doğmuştur. Zeyd'in vefatından sonra da Urve İbni Amr ile evlenmiş bu evlilikten ise Temim adında bir oğlu ve Havle adında bir kızı dünyaya gelmiştir.

Ümmü Umâre, daha Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Medine'ye hicret etmeden önce, İslâm'ın üçüncü yılında Mekke'ye gelip Akabe'de Allah Resûlü'ne biat etmiştir.

Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) tebliğ vazifesi için Medine'ye İslâm'ın ilk yılı birkaç davetçi göndermişti. İlk yıl Medine'de altı kişi Müslüman olmuştu. İkinci yıl da aynı şekilde altı kişi daha İslâm'a girmişti. Fakat üçüncü yıl Mus'ab bin Umeyr Medine'ye İslâm'ı tebliğ etmek için gitmiş ve birçok kişinin Müslüman olmasına vesile olmuştu.

İslâm'ın ilk yıllarında Resûlullah Efendimiz Müslüman olmak isteyenleri Kureyş'lilerin zulmüne uğramamaları için gizlice kabul buyuruyordu. Akabe biatı da böyle olmuştur.

Hac zamanıydı. Medine'den Mekke'ye gelenler Mina'daki bir geçitte Müslüman olup Resûlullah'a (aleyhissalatu vesselam) biat ediyorlardı. İşte bu geçit'e "Akabe" denmiştir. Ümmü Umâre'de buraya gelen üçüncü grupta bulunan 73 erkek ve 2 kadından biriydi. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) bu 73 erkekle musafaha etmiş, 2 kadın; biri Ümmü Umâre, diğeri ise Esmâ Binti Amr ile uzaktan işaretle, musafaha yapmadan beyatlarını kabul buyurmuştur.

Hz. Ümmü Umâre (r.anha) çeşitli savaşlara katılmış, erkeklere bile parmak ısırtacak bir kahramanlık sergilemiştir.

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ahirete irtihal ettikten sonra, Hz. Ebû Bekir döneminde, Yemâme halkının başında zalim Müseylime-i Kezzab bulunuyordu. Bu mürted dinden çıkıp peygamberlik iddiasında bulunmuştu. Kendi kabilesinden kırk bin kadar savaşçıyı tarafına çekince iyice kuvvetlenmiş, kendisini peygamber olarak kabul etmeyenlere türlü işkenceler etmeye başlamıştı. Hz. Ümmü Umâre'nin oğlu Habib'de Müseylime'nin eline düşmüş, türlü işkenceler çekmişti. Habib, Müseylime'nin peygamberliğini kabul etmeyince, Müseylime önce Habib'in bir elini kesmiş, sonra diğer elini kesmişti. Müseylime kendisini tasdik etmeyen Hz. Habib'in bütün vücudunu parça parça olana kadar doğramış ve sonunda Hz. Habib Allah ve Resûlü'nün yolunda şehit olmuştu.

Hz. Nüseybe (Ümmü Umâre) (r.anha), bu acı olayları duyunca: "İnşaallah Müslümanlar bir gün şu herifin dersini verirler, işte o gün ben kendim savaş meydanına atılacak ve kendi kılıcımla bu zâlim, edepsiz herifin hakkından geleceğim" demiştir.

Bu olayları haber alan Allah ve Resûlünün Halifesi Hz. Ebû Bekir es-Sıddîk (r.a), Hz. Halid bin Velid kumandasında bir ordu hazırlatmıştı. Hz. Ümmü Umâre'de (r.anha) Hz. Ebû Bekir'den izin alarak bu ordudaki yerini aldı ve Yemâme savaşı bu şekilde başlamış oldu.

"Müseylime kuvvetle savaşıyordu. 1100 Müslümanı şehit etti. Kuvvetleri de Müslümanların kuvvetlerinden fazla idi. Fakat Hakkın kuvveti her şeyden üstündür. Kâfirler ne kadar savaştılarsa da, imanlı Müslümanların karşısında tutunamadılar. Kâfirlerin sayısı o zaman 8-9 bin kadar diye kayıtlıdır. O sıra Hz. Ümmü Umâre de elde kılıç saflara dalmıştı. Sağa sola kılıç sallıyor, pala çalıyor ve ilerliyordu. Nihayet kendisini Müseylime'nin bulunduğu yere atabildi. Birkaç yara da almıştı. Fakat istediği yere gelebilmişti. Bu arada Hz. Ümmü Umâre, Müseylime'ye o kadar yaklaşabilmişti ki, mızrak ve kılıçla Müseylime'nin bir eli koptu. Fakat Müseylime iki el ile de kılıç kullanıyordu; yaralara rağmen, Müseylime'nin gık dediği bile görülmedi. Diğer taraftan başka Müslüman gazilerde yetiştiler, Müseylime'yi sardılar. Ancak Müseylime bir kolayını bulup bir beygire atladı ve tam kaçacağı sırada, Abdullah ve bir taraftan da Vahşî yetişip, onun hakkından geldiler. Hz. Ümmü Umâre, Abdullah'ın yanına gelip, meselenin ne olduğunu sordu: Müseylimenin kimin tarafından öldürüldüğünü öğrenmek istedi. Abdullah şöyle dedi: "Ben ona bir kılıç salladım, o sırada Vahşî'de başka bir kılıç salladı bilemedim hangimizin kılıcı onun hakkından geldi." Ümmü Umâre bu işe çok sevindi, secdeye kapılıp Hak Teâlâ için şükr etti."

Yemâme Savaşında birçok yara alan Hz. Ümmü Umâre'nin tedavisi ile ordu komutanı Halid bin Velid bizzat ilgilenmiş, Allah Resûlünden övgüler alan bu kahraman kadına özel ilgi göstermiştir.

Ümmü Umâre'yi Resûlullah Efendimiz (aleyhissalatu vesselam) her zaman ziyaret ederdi. Daha sonra sırasıyla Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer'de kendi hilafetlerinde Ümmü Umâre'nin hâlini hatırını sorup, ilgilenirlerdi.

Hz. Ömer'in hilafeti devrinde bir gazveden kıymetli kumaşlar gelmişti. Bu kıymetli kumaşların arasında altından sırmalı bir gömlek-şalvar da vardı. Bu elbise Hz. Ömer'in hissesine düşmüştü. Herkes Hz. Ömer'in bu elbiseyi gelinine veya hanımına hediye edeceğini sanıyordu. Fakat öyle olmadı, Hz. Ömer: "Herkesten ziyade Hz. Ümmü Umâre bu elbiseyi almak için haklıdır. Ben böyle düşünüyorum. Ben kendim Resûlullah'dan (aleyhissalatu vesselam) duydum buyurdular ki: "Savaşta ne tarafa baktımsa hep Ümmü Umâre, hep Ümmü Umâre'yi gördüm" dedi" ve elbiseyi Hz. Ümmü Umâre'ye gönderdi.

Resûlullah Efendimizden 2 hadis rivayet eden Hz. Nuseybe'nin vefat tarihi hakkında kesin bir malumat yok. Yalnız rivayetlerden Yemâme savaşında hayatta olduğunu görüyoruz. Yemâme'den sonra ne kadar daha yaşadığı belli değildir.

HAKKINDAKÄ° HADÄ°SLER:

v Ümmü Umâre (r.anha) anlatıyor: "Ey Allah'ın Resulü", dedim, "her şeyi erkekler için görüyorum. Hiçbir şekilde kadınların zikredildiğini görmüyorum," Bunun üzerine şu ayet indi. (mealen); "Doğrusu, erkek ve kadın Müslümanlar, erkek ve kadın mü'minler, boyun eğen erkekler ve kadınlar, doğru sözlü erkekler ve kadınlar, sabırlı erkekler ve kadınlar, gönülden bağlanan erkekler ve kadınlar, oruç tutan erkekler ve kadınlar, iffetlerini koruyan erkekler ve kadınlar, işte Allah bunların hepsine mağfiret ve büyük ecir hazırlamıştır" (Ahzab,35). [Tirmizî, Tefsir, Ahzab (3209).]

v Sa'd b. Rebî'nin kızı Ümmü Sa'd (r.anha) anlatıyor: "Ümmü Umâra'nın (r.anha) yanına vardım ve: "Teyze, Uhud Harbi'nde nasıl savaştığını bana anlatır mısın?" dedim. Şöyle anlattı: "Günün ilk saatlerinde halk ne yapıyor diye bakmak üzere çadırdan çıktım. Yanımda su dolu bir kırba vardı. Allah Resûlünün yanına gittim. Peygamber Efendimiz sahabileri arasında bulunuyordu. Müslümanlar zafer yolundaydı. Ama tâlih ters dönüp Müslümanlar bozguna uğrayınca koştum, Resûlullah'ın yanında savaşmaya başladım. Kendisini kılıç ve okla müdafaa ediyordum. Sonunda yaralandım."
Ümmü Umâra'nın omzunda çukurumsu bir yara izi görünce kendisine: "Bunu kim yaptı?" diye sordum. "İbn Kamie" dedi ve devam etti: "Allah onu kahretsin. Şöyle ki: O gün bazı sahabiler, Resûlullah'ın yanından uzaklaşınca İbn Kamie, "Bana Muhammed'i gösterin, eğer o kurtulursa benim yaşamamın da anlamı yok!" diye bağırmaya başladı. Bunun üzerine ben, Mus'ab b. Umeyr ve Allah Resûlü'nün yanından ayrılmayan daha birkaç kişiyle ona karşı koyduk. Adam bana bir kılıç indirip şu gördüğün yarayı açtı. Ben de kendisine birkaç kılıç indirdimse de onu öldüremedim. Çünkü Allah düşmanının üzerinde, üst üste iki zırh vardı."

v Ümmü Umâre (r.anha) diyor ki: "Aslında Uhud'da biz yaya, onlar atlı olduklarından zorlandık. Eğer onlar da bizim gibi yaya olsaydı gerçek savaş neymiş işte o zaman anlaşılırdı. Biri at üzerinde gelip saldırınca, onun hücumunu kalkanla savuşturuyor, benden başkasına doğru gitmek için döndüğünde de atının ayağına kılıcımı sallayıp kesiyordum. Yere düşünce de Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) oğlumu bana yardıma gönderiyor; oğlumla birlikte onun işini bitiriyorduk!"

v Oğlu Abdullah b. Zeyd (r.a) diyor ki: "Sağ kolumdan yaralanmıştım. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Sargı beziyle sar" buyurdu. Anam geldi, belinden bir miktar bez çıkardı, iyice sardı. Sonra; "Git kâfirlere karşı savaşa devam et!" dedi."
Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) bu manzaraya bakarken: "Ey Ümmü Umâre, sendeki bu cesaret ve metanet kimde var!" diyerek ona ve aile fertlerine birkaç kez dua etti, onları övdü.
Ümmü Umâre (r.anha) diyor ki: "O sırada önüme bir kâfir çıkageldi… Allah'ın Elçisi (aleyhissalatu vesselam) bana: "İşte senin oğlunu yaralayan buydu…" dedi. Ben hemen koştum onu baldırından yaraladım. Birden yere yığılıverdi. Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) gülümseyerek: "Oğlunun intikamını aldın!" buyurdu. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) bize dua edince dedim ki: "Yâ Resûlallah! Dua buyurun da, Allah Cennette sizin yanınızda bize de yer versin." Peygamberimiz (aleyhissalatu vesselam) bu isteğimi yerine getirip dua buyurdu. İşte bu benim için dünyadaki en mutluluk verici olay oldu!"

v Tirmizi, Nesai ve İbn Mace; Şu'be -Habib b. Zeyd- onların Leyla denilen azatlıları yoluyla Ümmü Umâre Binti Ka'b'dan (r.anha) şöylece rivayet etmişlerdir: Peygamber onun yanına gitmişti. O da kendisine yemek ikram etti. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "Sen de ye" buyurdu. O da oruçlu olduğunu söyledi. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.s) buyurdu ki: "Bir oruçlunun yanında yemek yenildiği zaman, melekler oruçluya dua ederler."

v Hazreti Ömer'den (r.a) gelen rivayet şöyledir: Efendimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu işittim: "Uhud günü sağıma ve soluma baktığımda, hep Ümmü Umâre'yi (Nesîbe Binti Ka'b) beni korumak için savaşırken görüyordum."

HAKKINDA SÖYLENENLER:

v "Ey Ümmü Umâre, sendeki bu cesaret ve metanet kimde var!" Hz. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)  

 

SÖZLERİNDEN SEÇTİKLERİMİZ:

v Yâ Resûlallah! Dua buyurun da, Allah Cennette sizin yanınızda bize de yer versin.

v Artık dünyada başıma gelene aldırmam.

KAYNAK

Nurgül Dere, Hanım Sahabîler, Kayıhan Yayınları, İstanbul, 2019.

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Şüphesiz Biz Seni, şahit, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.

Fetih, 8

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Kur'an'ın Faziletine Dair

"Bir grup, Kitabullah'ı okuyup ondan ders almak üzere Allah'ın evlerinden birinde bir araya gelecek olsalar, mutlaka üzerlerine sekinet iner ve onları Allah'ın rahmeti bürür. Melekler de kanatlarıyla sararlar. Allah, onları, yanında bulunan yüce cemaatte

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI