MÜSLÜMAN KADINLARIN KAHRAMANLIKLARI-5
Müslümanlar “Meysen” savaşında çok ustaca taktikler kullandılar. Meysenlileri Dicle yakınlarında karşıladılar. İslâm silahlı birlikleri Mugire’nin komutasında bulunuyordu.. Kadınlar epeyce geride ve sol tarafta yerleştirildi.
Müslümanlar “Meysen” savaşında çok ustaca taktikler kullandılar. Meysenlileri Dicle yakınlarında karşıladılar. İslâm silahlı birlikleri Mugire’nin komutasında bulunuyordu.. Kadınlar epeyce geride ve sol tarafta yerleştirildi. Bu meyanda Arabın hekimi Kalde’nin torunu ve Hâris’in kızı Ezde, bütün arkadaşlarıyla birlikte, bu çatışmada Müslüman askerlere yardım etmeye karar verdi. Kendisi, önlüğünden bir bayrak yaptı, diğer kadınlar da kendilerinden böyle sancaklar yaparak onu takip ettiler, başta Hâris’in kızı Ezde olduğu halde kadınlar ellerinde bu sancaklarla meltem rüzgârlarında dalgalanarak İslâm askerlerine doğru sert bir yürüyüşe koyuldular. Bu arada her iki ordu korkunç bir şekilde çarpışıyordu. Düşman bu gelenleri yeni bir Müslüman takviyesi zannetti de cesaretini kaybetti ve bir anda çözülüp ric’at etti. (Taberi, c: 8, s: 2347)
Hazret-i Ebubekir’in Halifelik devrinde… Hicretin onüçüncü senesi.. Müslümanlar Şam’a ilk baskını yaparlar… Ve birkaç müfreze çarpışmasından sonra Şam kalesi Müslümanlar tarafından kuşatılır. Şamlılar da kuşatılan bu kalenin içinde kapalı kalır. Bu arada doksan bin Romalının Ecnadeyne yığınak oldukları haberi gelir. Bu anda Halid bin Velid Irak’ın fethini tamamlayıp Şam’a vâsıl olmuş bulunuyordu. Şam’da İslâm askerleri, Ebu Ubeyde’nin kumandasındaydı. Böylece, İslâm ordusunun her iki komutanı, Şam’da buluşmuş oldular ve derhal Suriye’nin muhtelif nahiyelerinde dağınık bir halde bulunan İslâm Silâhlı Kuvvetlerinin bir noktaya toplanması kararına vardılar. O zaman İslâm Ordusu yirmi dört bine ulaşabiliyordu.
Ebu Ubeyde ve Halid, Romalıların büyük bir harp hazırlığına giriştiklerini, derhal Ecnadeyn’e sefere çıkmanın gerekliliğine inandılar. Ordunun başkomutanlığına Halid bin Velid geldi. Önde Halid bin Velid İslâm Silâhlı Kuvvetleri başkomutanı olarak, arkada, harp levazımatı silâh, yiyecek yüklü takviye birlikleriyle kadın ve çocuklar topluluğuna Ebu Ubeyde bakıyordu.
Ordu hareket haline geçince, muhasaradan kurtulan Şamlılar İslâm ordusuna arkadan saldırmaya cür’et etti. Çünkü tam bu sırada Roma İmparatorunun İslâm karşısında savaşmak için Şam halkına gönderdiği askerî yardım birliklerinin bir kısmı Şam’a ulaşmış bulunuyordu. İşte bunların takviyeleriyle de desteklenen Şamlılar, hem arkadan saldırdılar, hem de önden orduyu durdurmaya muvaffak oldular. İslâm ordusu ummadığı bir durumla karşılaştı. Öyle bir durum ki bu onlar için bir ölüm tuzağı olabilirdi. Ama onlar büyük bir soğukkanlılıkla, metanetle, cesaretlerini muhafaza edebildiler. Ve tekrar düşmanı iki taraftan muhasara etmeye de muvaffak oldular. Lâkin onlar cephede düşman kuvvetleriyle meşgul iken Şamlılar Müslüman kadınlarını yakalayarak hızla kaleye götürdüler. Burada Ezde’nin kızı Havle, heyecanlı bir şekilde şunları söylerken, kadınlar birbirlerine bakışıyorlardı:
“Kızlar! Şam kâfirlerine teslim mi olacaksınız? İslâm kahramanlığının lekelenmesini kabul mü edeceksiniz? Müslüman şanının yücelttiği etekleri pay-ü mâl mı edeceksiniz? Bu itibarı kaybetmek yerine ölelim daha iyi…”
Bu birkaç kelime, İslâm kadınlarının gururunu alevlendirdi. Çadır sırıklarını kaptılar. Mes’ele şeref mes’elesiydi… Veya ölmek… Ezde’nin kızı Havle, en başta bulunuyor, –onu Afare’nin kızı Afire, Utbe’nin kızı Ümmü Eban ve Nu’manın kızı Selmâ vs. takip ediyordu.. – Şamlı erkekler onlara bakadursunlar İslâm kadınları aralarından otuz tanesini cansız olarak yere sermiş bulunuyordu. İslâm’ın o bahadır kadınları ümitsizce mücadele etmekte direnmekteydiler. İşte tam bu arada İslâm silâhlı kuvvetleri cephede düşmanı bozguna uğratmış ve kadınların yardımına yetişmiş bulunuyorlardı. Şamlılar İslâm ordusu karşısında dayanamazlardı artık; kaçtılar, tekrar kaleye sığındılar.
İslâm ordusu ise tekrar Ecnadeyn seferine hazırlanmağa koyuldu. Tarihçi Edvard Gibbon, olayı önemle kaydeder. İslâm kadınlarının gösterdiği mertliği şecaatı ve kahramanlıkları över de över ve çok beğenir. Der ki: “Gerçekten bu ordu, iclâl ve takdire lâyıktır, Müslüman kadınları kılınç sallamakta, mızrak kullanmakta mahir olduklarından iffetlerini, ismetlerini ve dinlerini muhafaza edebilmişlerdir..”
Şüphesiz o zaman Bizanslılarla Müslümanlar arasında yapılan Yermük savaşı Müslümanlarca ilk düzenli harp sayılır. Bu harbe katılan İslâm birliklerinin sayısı sâdece kırk bindir. Fakat hepsi yetişkin, dövüşçü ve tecrübeliydi. Romalıların sayısı ise iki yüz binden aşağı değildi. Onlar bu göz kamaştırıcı insan tufanının çokluğuna güvendiler… İslâm kuvvetlerini ilk darbede sindireceklerini sandılar… Bir sel gibi aktılar… Sayıları İslâm ordusundan dört kat fazlaydı. Ve gayretleri o kadar yüksekti ki bunlardan otuz bini –geri çekilmeyi imkânsız yapmak için– birbirlerinin ayaklarından zincirleme suretiyle kenetlenmişlerdi. Romalıların hiddet siklonundan Müslümanlar hayli sarsıldı. Müslümanların sağ kanadını yardılar ve kadınların çadırlarına kadar ittiler. Sol kanatta ise “Lahm ve Cüzam” kabilelerinin teşkil ettiği askerler bulunuyordu. Onları da aynı şekilde sıkıştırmaya başladılar. Bu kabileler uzun müddet Hıristiyanların vesayeti altında kalmış İslâm’ı kucaklayıncaya kadar bu devam etmişti. İşte sol kanat umumiyetle bu halktan ikmâl edilmişti. Bunlar Romalıların hücumu karşısında korktular, ürkeklik içinde kaçmak isterken Romalıların sıkıştırıcı hareketlerine karşı keskin bir savunmaya giriştiler ve Romalıları geri püskürttüler.
İşte burada kalpleri sonsuz bir îman ve gayret ateşiyle yanan kadınlar çadırlarından çıktılar, alabildikleri kadar silâh yüklenip teşvik edici hitabeleriyle İslâm askerini coşturarak düşmana hücum ettiler. Korkunç bir sel gibi olan düşmanı bozguna uğrattılar ve geri çekilmeğe mecbur ettiler. Sonra bu faziletli Müslüman kadınları askerlerin yanına döndüler. İslâm ordusu kadınların böyle gayretle yardımları sayesinde eski nizamına tekrar kavuştu. Ve düşman tufanını uzaklaştırdı.
Kılıçlarını parlatarak ön cephe çarpışmalarına katılan Kureyşli kadınlardan Hz. Muaviye’nin kız kardeşi Cüveyriye bir arbedede yaralanınca Derar bin Havle yüksek sesle:
“Ey iffetli kadınları terk eden siz
(Zehirli) oka uğrayıp ölesiniz”
Sitemleriyle Müslüman askerlerini utandırmıştı. Taberi hususî bir şekilde burada Haris’in kızı Ümmü Hakim’den bahseder ve “bu savaşa katılmıştı” der. İbni Esir’in söylediğine göre Yezid’in kızı “Esma” tek başına Romalı 7 askeri öldürmüştür. Vâkıdî “Yermük” harbine katılan, yararlıklar gösteren bazı kadınların ismini vermektedir. Hazreti Ebubekir’in kızı Esma, Ubade bin Sâmit’in karısı Salebe’nin kızı Havle, Mâlik’in kızı Keub, Haşimin kızı Seleme, Enes’in kızı Numan, Afare’nin kızı Afire gibi.
Yermük harbinden sonra İslâm ordusu tekrar bir kere daha Romalılarla savaşmak üzere yola çıkmış ve “Merc’üs-sefer” adlı bir beldede mola vermişti. Halid bin Said, o sırada Haris’in kızı Ümmü Hakim ile evlendi. Ve ihtişamlı bir ziyafet tertip edildi. Ümmü Hakim’in çadırı da burada bir köprünün yakınındaydı –ki bu köprü bu gün bile onun adını taşır– Müslümanlar düğün ziyafetindeydiler, zevkle yemek yiyorlardı. Ziyafet henüz sona ermemişti. Ansızın Romalıların baskınına uğradılar. Derhal ellerini yemek tabaklarından çekip, kılıçlarına sarıldılar. Kızışan aslanlar gibi Romalıların üzerine atıldılar. Keskin mızraklarını göğüslerine sapladılar. Ovalarda ve dağlarda onları darmadağın ve paramparça ettiler. Ümmü Hakim de yiğitlik ve şecaatten nasibini unutmadı. Gelinlik ve zifaf elbisesini attı. Derhal şerefli şecaat elbisesini giyer giymez ileri atıldı. Kadınlığını unuttu. Erkek azmiyle, erkek iradesiyle çarpışmaya koyuldu. Yedi ve belki daha fazla Romalı muharibi ansızın yere serdi. Vakıa buradan, öldürülenlerin kemiyeti değil, olayın önemi gözümüze çarpmalıdır.. (Burada fazilet, zifaf üzere olan bir gelinin kahraman erkekler gibi cihada atılması, îman ve azim kuvvetiyle gösterdiği şecaattir).
Seyyid Süleyman Nedvî, Müslüman Kadınların Kahramanlıkları, Fatih Matbaası, Çeviren Ramazan Yıldız, İstanbul-1967, s. 25-31
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
CENNET KADINLARININ SEYYİDELERİ
İbn-i Abbas (r.a) şöyle rivâyet etmiştir: Peygamber (aleyhissalatu vesselam) dört çizgi çizd
MÜSLÜMAN KADINLARIN KAHRAMANLIKLARI-13
Biz, tekrar yeryüzünün kutsal topraklarına; bahse başladığımız yere dönelim: Yemenî kaste
MÜSLÜMAN KADINLARIN KAHRAMANLIKLARI-12
Nizam Şah hanedanı, Ahmet Nagar’da aşağı yukarı bir tam ve çeyrek asır hüküm sürmü
MÜSLÜMAN KADINLARIN KAHRAMANLIKLARI-11
Mirza Hadi, Tuzk-i Cihangiri’nin sonlarında ahlâken bazı skandallar yapmasına rağmen bir
MÜSLÜMAN KADINLARIN KAHRAMANLIKLARI-10
Timur’un Hindistan’ı fethi, Zahiruddin Şah Babur ile başlayan Moğolların muhteşem
MÜSLÜMAN KADINLARIN KAHRAMANLIKLARI-9
İslâm’ın, tarihî zaferlerinden bahsedilirken, Hindistan umumiyetle zikredilmez. Fakat biz
MÜSLÜMAN KADINLARIN KAHRAMANLIKLARI-8
Hicretin 139. yılında, Mansur’un hilâfeti sırasında Rum Kayseri, Malatya şehrine saldır
MÜSLÜMAN KADINLARIN KAHRAMANLIKLARI-7
Hicretten 77 yıl sonraydı.. Halife Abdülmelik, Haccac’ı Irak valiliğine getirdi. Bir hâr
MÜSLÜMAN KADINLARIN KAHRAMANLIKLARI-6
Cemel vak’asında Hz. Âişe’nin (R.A.) Hz. Ali (R.A.) karşısındaki mücadelesi hiç
MÜSLÜMAN KADINLARIN KAHRAMANLIKLARI-5
Müslümanlar “Meysen” savaşında çok ustaca taktikler kullandılar. Meysenlileri Dicl
MÜSLÜMAN KADINLARIN KAHRAMANLIKLARI-4
Hazreti Ömer’in devri boyunca İslâm, iki çetin düşmanla savaşmağa mecbur olur.. Romal
De ki: "Onlardan ve her türlü sıkıntıdan sizi Allah kurtarır. Ama siz yine de O'na ortak koşuyorsunuz."
En'am, 64
GÜNÜN HADİSİ
"Şekavet sahibi Allah'a yakındır, insanlara yakındır, cennete yakındır, cehennemden uzaktır. Cimri ise Allah'tan uzaktır, insanlardan uzaktır, cennetten uzaktır, cehenneme yakındır. Cahil şekavet sahibini Allah, cimri ibadet düşkününden daha çok sever."
Tirmizi, Birr 40, (1962)
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...