MÜSLÜMAN KADINLARIN KAHRAMANLIKLARI-9

İslâm’ın, tarihî zaferlerinden bahsedilirken, Hindistan umumiyetle zikredilmez. Fakat biz Hindistan’ı mevzuumuza almak niyetindeyiz. Hindistan’ın İslâm tarihinde yüksek cesâret, kahramanlık ve mertlik duygularıyla bilhassa meş


Seyyid Süleyman Nedvi

.

2010-05-07 14:55:05

İslâm’ın, tarihî zaferlerinden bahsedilirken, Hindistan umumiyetle zikredilmez. Fakat biz Hindistan’ı mevzuumuza almak niyetindeyiz. Hindistan’ın İslâm tarihinde yüksek cesâret, kahramanlık ve mertlik duygularıyla bilhassa meşhur olmuş birçok Müslüman kadınlar buluruz.

 

Râdiye Sultanah, Kral İltutmuş’un kızı, kısa bir devre diğer Müslüman kraliçelerden daha iyi bir şekilde saltanat sürdü. Muhammed Toflak’ın hükümdarlığı devrinde Hindistan’a gelen İbni Batuta şöyle yazar: “Râdiye, erkek kılığında ve üniformalı elbiseler içinde hüküm sürdü.. Hindistan kralları av seferlerine hanımlarını da yanlarında götürürlerdi. Bir defa İltutmuş, aslan avına çıkmıştı. Ve hareminin hanımları onu biraz uzağından takib ediyorlardı. Birdenbire bir arslan ininden fırladı.. Şiddetle kralın üzerine atladı.. Râdiye derhal atıldı. Ve kılıcıyla mahirane darbeler indirerek arslanı yarı ölü yere serdi..”

 

Râdiye, tahta vâris olduğu zaman sert ve gıpta edilecek otorite ile memleketi yönetti.. Asılzadeler güçsüz kaldılar.. Memlekette şahsî ihtiraslarına yer bulamadılar.. Devlet veziri Nizamülmülk, Mâlik İzzettin, Mâlik Seyfuddin, Mâlik Alâaddin ve diğerleri, bu uzun müddet devlete sadık kalanlar, isyan ettiler. Delhi’yi muhasara ettiler ve Râdiye’nin yardımına gelen orduları yendiler. Böyle olmasına rağmen Râdiye kendisini yalnız başına müdafaa etti. Ve bu muhasara kalabalığını büyük bir askerî incelikle eritti. Hicrî 637 yıllarında, Asi Lâhor idaresine karşı orduyu sevk eden bizzat kendisiydi. İsyâna kalkan Batında Vâlisine karşı da ordusunu toplamıştı; lâkin yolda hizmetinde bulunanların ihanetine uğradı.

 

Ve neticede tevkif edildi. Yerine ise kardeşi Muiziddin’i kral ilân ettiler… Hapishaneden tahliyesini muteakip, ordusunu yeniden teşkilâtlandırdı ki, böylece Delhi tahtı için üçüncü defa mücâdeleye girişmiş oluyordu.. Fakat ordusunun çok yeni ve tâlimsiz oluşundan hep mağlûbiyete uğradı…

 

Bu bahiste biz, Hindistan’da Müslüman idâresinin târihî zaferlerini çoğaltan ALÂUDDİN HALCI’nın saltanatı zamanına rastlayan “görülmemiş bir olayın” anlatılmasına geçelim: (Tabakat-ı Nâsırî, s: 125. Tabakat-ı Ekberî s: 65-67) Çok cesur ve yüksek ihtiraslı, mütehakkim otoriteli bir adam olan Alaüddin, İslâm tarihinin üstün simalarından biridir. O, Tatar ordularının vahşi akımına başarıyla mukavemet etti.

 

Harzem ve Bağdad’ın yarılmaz istihkâmları, Çin’in yüksek duvarı, Rusya’nın sarsılmaz kuvvetleri ve İran kendisine mukavemette mağlup olduğu zaman, o, Büyük İskender gibi dünya çapında fetihler hayâl etmeğe başlamıştı.

 

Bir gün sarayında, Hindistan’da kendisine karşı koymağa cesaret edebilecek hiçbir krallık bulunmadığını söyledi. O zaman sarayda hazır bulunan Jalaor kalesi Racası KANER DEO mağrurâne bir edâ ile: Jalaor’un kendisinin otoritesini tanımayacağını bildirdi.

 

Buna Sultan çok içerlemişti ama, o anda bir şey söylememeyi daha uygun buldu. Üç gün sonra Raca’yı Delhi’den uzaklaştırırken kendisine taarruz edeceğini, buna mukavemet için de bütün gücüyle hazırlanmasına müsaade ettiğini söyledi. Üç gün sonra cariyesi Gülbehişt (Cennet çiçeği, gülü)in kumandasında bir orduyu Jalaor’a gönderdi. Ve Gülbehişt Jalaor’u çok çabuk ele geçirdi.

 

Raca açık sahada ona karşı koyamadı.. Kendisini kaleye kapadı; Gülbehişt Raca’yı muhasara etmişti. Ve hasımlarına büyük şaşkınlık veren küçük çarpışmaları, müfreze savaşları idare etti. Kale teslim olmak üzere idi ki, Gülbehişt ciddî surette hastalandı. Ve ölümün acı eli onun ömrünü kısa kesti…

 

Onun ölümünden sonra Raca kaleden çıktı ve imparator ordusunu geri sürdü. Gülbehişt’in oğlu Şahin, Raca tarafından öldürüldü. Fakat bundan sonra gelen baş komutan Kemalettin, Jalaor’u fethetti. (Tarih-i Ferişta C: I. S. 118)

 

Seyyid Süleyman Nedvî, Müslüman Kadınların Kahramanlıkları, Fatih Matbaası, Çeviren Ramazan Yıldız, İstanbul-1967, s. 41-44.

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

"Allah gözlerin hain bakışını ve kalplerin gizlediğini bilir."

Mü'min, 19

GÜNÜN HADİSİ

Kurban hakkında

"Kim gönül hoşluğu ile,sevabını Allah'tan umarak kurbanını keserse,o kurban onu ateşten koruyan bir perde olur"Tergib ve Terhib:2/155

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI