HÂFIZ ÂSIM EFENDİ’NİN DOLMABAHÇE MACERASI
“Kur’ân nihayet serbest vezinde bir şiirdir. Allah tarafından vahyedilmiş olamaz. Muhammed’in kendi sözleridir…”
“Kur’ân nihayet serbest vezinde bir şiirdir. Allah tarafından vahyedilmiş olamaz. Muhammed’in kendi sözleridir…”
Hâfız Âsım Efendi, Dolmabahçe Sarayı’nın büyük salonuna girerken çok heyecanlıydı. Fakat tam içeri girdiği sırada kulağına gelen bu sözleri duyunca, dizlerinin titrediğini hissetti.
Genç Hâfız Âsım, güzel sesli, güzel yüzlü bir gençti. Musikî bilir, pek güzel Kur’ân tilâvet ederdi. Kendisini çok seven Mehmed Âkif, Mısır’a gitmeden önce, onu dinleyeme doyamazdı.
Birkaç gün önce de Beyazıt Câmii’nde Âkif’in meşhur “Gece” şiirini bir münâcât âhengiyle okumuş dinleyenleri coşturmuştu.
Gâzi Paşa ise o günlerde uzun zamandan beri düşünüp bir türlü tatbik edemediği yeni bir inkılâbın hazırlıklarını yapmakta idi. Namazda okunan Kur’ân’ın yerine Türkçe’sini koymanın yollarını arıyordu.
Bunun için, Dolmabahçe Sarayı’nda her gece kurulan mûtad içki sofrasında, hepsi zamanın seçkin aydınları olan davetlilerle bu meseleyi konuşuyor, onların bu konudaki tartışmalarını dinliyordu. Bu gecelerde, kendisine adı verilen meşhur hâfızları da saraya getirterek, onlara Türkçe Kur’ân okutmakta ve sofradakilerle birlikte dinleyerek bir karara varmaya çalışmakta idi.
İşte Hâfız Âsım’ın Beyazıt Câmii’ndeki okuyuşunun güzelliği de kendisine haber verilmiş ve onu da dinlemek üzere çağırmışlardı.
Hâfız Âsım’ın görünüşü ve edebli tavırları herkesin hoşuna gitmişti. Karşılarına oturttuktan sonra, “Türkçe Kur’ân hakkında ne düşündüğünü” sordular. Âsım, “Kendi bilgisinin bu hususta fikir yürütmeye yetecek seviyede olmadığını” tevâzu ile arzetti.
Bunun üzerine, “Bir tecrübe edelim” denilerek, kendisine “İsrâ” sûresinin tercümesi verildi ve Âsım, bütün dikkatini ve mahâretini sarfederek okudu. Yapacağı bir yanlışın, kasten yapıldığı zannedilerek, gazab-ı Gâzi’yi uyandıracağından korkuyordu.
Okumasını bitirdi. Herkes beğenmişti. Gerçekten güzel okumuştu. Fakat bu güzel ses ve üslûp, acaba Kur’ân’ın aslını nasıl okuyacaktı? Bunu merak ettiklerinden, Hâfız’a, “Haydi bakalım, şimdi sen de istediğin sûreyi, Arapça olarak oku” dediler.
O zamana kadar, kendisine gösterilen koltukta, herkes gibi oturan Hâfız Âsım, bu teklif üzerine, hemen vaziyetini düzelterek koltuğa çıktı ve diz çökerek oturdu. Fakat onun bu hareketi, Gâzi Paşa’nın keskin gözünden elbette kaçamazdı. Şehlâ bakışlarını Hâfız’a dikerek:
“-Kur’ân’ı Türkçe okurken ayaklarını uzatmıştı. Şimdi diz çöktü. Anlaşılıyor ki, önceki okuduğunu Kur’ân saymıyor!” dedi.
Âsım, ne diyeceğini şaşırmıştı, fakat “Yardımcısıdır doğruların Hazret-i Allah” diyerek:
“-Paşam, bu bir alışkanlıktı. Hareketimi düşünerek yapmış değilim. Fakat ne yalan söyleyeyim, kanaatim, söylediğiniz gibidir” cevabını verdi.
Mustafa Kemal Paşa’nın bakışları yumuşadı. Bu mutaassıp câhil gence acıdığı anlaşılıyordu.
“-Herkes kanaatinde hürdür, elverir ki bu kanaatler samimî olsun, genç adam…” dedi.
Hâfız Âsım, herhangi bir seçim yapmadan, Kur’ân-ı Kerîm’i o anda aklına geliveren bir yerinden okumaya başladı. Okuduğu “Hâkka” sûresiydi.
Bir miktar okuduktan sonra, kendisini sessizce dinlemekte olan sofradakilerin, huzursuz olup kıpırdandıklarını, birbirleriyle fısıldaştıklarını hissetti. Ne oluyordu?
Okuduğu âyetleri düşündü:
“…İnnehu le-kavlu Resûlin kerîm ve mâ huve bi-kavli şâirin, kalîlen mâ tu’minûn ve lâ bi-kavli kâhinin kalîlen mâ tezekkerûn, tenzîlun min Rabbi’l âlemîn…”
Aman yâ Rabbi, ne yapmıştı? Neresini okumuştu:
“…O Kur’ân elbette şerefli bir Peygamber’in Allah’tan aldığı sözüdür. O, bir şâirin sözü değildir. Ne de az inanıyorsunuz? Bir kâhinin sözü de değildir. Ne de az düşünüyorsunuz? O, Âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir…”
Gâzi Paşa’nın ayağa kalktığını görerek, sustu. Zaten okuyacak hâli kalmamıştı. Paşa’nın sinirlendiği anlaşılıyordu:
“-Bu hâfız, sâde hâfız değil, aynı zamanda diplomat. Bizim biraz evvel konuştuklarımızı muhakkak duydu. Şimdi Kur’ân’la bize cevap veriyor.”
Hâfız Âsım, korku ve endişe içinde idi. Titrek bir sesle kendisini müdafaa etmeye çalıştı:
“-Paşam, ben hâfızım ama Kur’ân’ın mânâsına maalesef vukufum yoktur. Bilmeyerek size karşı gelecek bir şey yapmışsam, bu benim eserim değil, ancak Allah’ın bir tecellîsidir.”
Az sonra Dolmabahçe Sarayı’nın ılık havasından 1931 kışının soğuğuna çıkmakta olan Hâfız Âsım Efendi, altı yüz sayfalık Kur’ân-ı Kerîm’in içinden çıkıp, ağzından dökülüveren âyetlere kendisi de şaşıyor; kimse görmeyeceği için, artık korkmadan rahatça bıraktığı gözyaşlarını silerken şöyle mırıldanıyordu:
“Kur’ân, kendisini müdâfaa ediyor!” (1)
(1) Aynen cereyan etmiş olan bu hâdiseyi, Hâfız Âsım Efendi’den dinleyerek, Ali Kemâlî Aksüt yazmış ve yayınlamıştır: “Mustafa Kemal Paşa ve Kur’ân Tercümesi”, Sebîlürreşâd, s. 4, no 96, s. 328, Şubat 1951.
M. Ertuğrul Düzdağ
Mehmed Âkif Mısır Hayatı ve Kur’ân Meâli
Şûle Yayınları
İstanbul, 2009
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
MUALLİMLERİMİZ NELERE DİKKAT ETMELİ?
İnsanları tenvir ederek cehaletten halas eden, onları atalet ve sefaletin karanlık gecelerinden
HÜRRİYET ADINA KAYBETTİKLERİMİZ
Dr. Alexis Carrel Her insan keyfine göre yaşamak ister. Bu insanın doğuştan gelen bir dileğid
ŞAFAĞIN IŞIĞINDAKİ SIR
“Annemin memnun bir eda ile: “Bu sabah kahvaltıdan önce ne yaptığımı dünyada tahmin edeme
UBEYDULLAH-I AFGÂNÎ İLE SEBÎLÜRREŞÂD İDÂREHÂNESI’NDE BİR MUHÂVERE
Ubeydullah-ı Afgānî” nâmında bir zât tarafından geçenlerde Kavm-i Cedîd ünvânıyla neş
MAÂRİF, DİN EĞİTİMİNİ EN İYİ ŞEKİLDE VERMELİDİR
İnanmak yaradılışın bir gereğidir. Din, aklın mâverâsında, zekânın fevkinde bir mürşi
MELİK FAYSAL’IN YAHUDİ KİSSİNGER'E VERDİĞİ TARİHİ CEVAP
Melik Faysal'ın en önemli gayelerinden birisi, Filistin meselesi ve Mescid-i Aksâ'nın hürriyeti
NESLİN EĞİTİMİNDE MAARİFE DÜŞEN VAZİFELER
Mânevîyatsız ilmin, beşeriyete felâh ve huzur yerine, şüphe, tereddüt, hatta ızdırap verdi
NASIL BİR MAARİF?
Yıllardır ilmî ve fikrî çalışmalarım arasında memleketimizin mânevî, ahlâkî, derûnî
GENÇLERİ HEDONİZM ÇILGINLIĞINA İTENLER
Diyorlar ki: Dünyaya bir kere gelinir. Sonun başlangıcı yoktur. Gülün, eğlenin, bir yıldır
HİCRET VE HAREKET
Hicret, tâ ezelden ebede, âlem-i vücubdan âlem-i imkâna, daire-i ilimden daire-i kudrete, tâ
ORUÇ, ORUÇ BOZMAK VESAİRE
Ramazan ayının hususiyeti oruç. Orucun hususiyeti de kendisine ait meseleler. Başında; tutan tu
- HEKİM VE FİLOZOF GÖZÜ İLE RAMAZAN
- HÜZÜNLÜ BİR HAYVANAT BAHÇESİ GEZİSİ
- YİRMİNCİ ASRIN BAŞINDA ANADOLUDA PAZARIN NAMUSU
- BİZ DE RAHATSIZIZ
- "BANA KUR’AN YETER!”
- MEALCİ KARDEŞLERİME KUR’AN’DAN MİSAFİRPERVERLİK DERSİ
- MEZHEPLERE TÂBİ OLMAYANLAR
- ‘KADİR GECESİ BİN AYDAN HAYIRLIDIR’ NE DEMEKTİR?
- İKİ PEYGAMBERİN DOĞUM GÜNLERİ
- “BİR ALLAHSIZA CEVAP”
- YEDİ YAŞIN ÖNEMİ
- DÜŞÜLEN MÜHİM BİR HATA
- YALANCININ MUMU
- BEN OLACAKTIM Kİİİİİ
- AĞIRLIĞINI DUYMAK
- SON ASIRDA TASAVVUFTA TECDİD YAPAN ÜÇ ŞAHSİYET
- KURBAN KESMEK KİMLERE VÂCİPTİR?
- KURBAN
- DİLİMİZE BİR ŞEY OLDU
- NERDE O ESKİ GÜNLER
- YALAN DOLAN SONRASI YAPILAN ASKERÎ DARBELER
- BAYRAMLA İLGİLİ SÜNNET VE ADABLAR
- BİR KOLERA SALGINI HATIRASI; NURİYE ABLA
- “GUSL-İ İÇTİMÂİ”
- İMANIN ÇİÇEĞİ RAMAZAN ORUCU
- EVLİYA
- BERAAT GECESİ İLE ALAKALI ÜÇ YANLIŞ MESELE
- ALLAH’IN AHLAKIYLA AHLAKLANANLAR
- ATEİST, DEİST ve BİLİME DİN GİBİ İNANANLARA SORULAR
Artık kim doğru yolu seçerse kendi lehinedir; kim de saparsa ancak kendi aleyhine sapmış olur.
Zümre, 41
GÜNÜN HADİSİ
Îmân altmış bu kadar şu'bedir. Hayâ da îmânın bir şu'besidir.
BUHARİ,KİTÂBÜ'L-ÎMÂN, EBU HUREYRE(r.a.)'dan
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...