HZ. ÂTİKE BİNTİ HÂLİD (R.ANHA)

Hilye-i Nebeviyye’yi (Peygamberin vasıfları, şemaili) beyan etmiştir.


Nurgül Dere

nurguldere@gmail.com

2010-07-01 08:14:55

Hilye-i Nebeviyye'yi (Peygamberin vasıfları, şemaili) beyan etmiştir.

BABASI:

Hâlid İbni Hâlid.

NESEBÄ°:

Âtike Binti Hâlid İbni Hâlid İbni Halîf İbni Mukkad İbni Rabiy'a İbni Harm İbni Hübeys İbni Harâm İbni Hübâse İbni Sellûl İbni Ka'ab İbni Amr.

KÃœNYE VE LAKABLARI:

Ma'bed adındaki çocuğuna izafeten künyesi Ümmü Ma'bed olmuştur.

ŞEMAİLİ VE AHLÂKI:

İri yapılı ve olgun bir kadın olan Ümmü Ma'bed'in, Peygamberimizin şemailini aktarmasından da onun mudakkik biri olduğunu anlıyoruz.

Ayrıca maddi serveti olmamasına rağmen çok cömert olan Ümmü Ma'bed (r.anha), yoldan geçen insanları çadırında misafir edip yemek yediren bir hanımefendidir.

BAZI ÖZELLİKLERİ:

v İlk Müslümanlardandır.

v Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Efendimiz hicret için yola çıktığında Kadîd bölgesinde konakladığı zaman Ümmü Ma'bed, Aleyhissalatu vesselam'ı evinde misafir etmiş, Efendimiz'e ikramlarda bulunma şerefine ermişti.

HAYATI:

Ümmü Ma'bed (r.anha), Benî Huzâî kabilesindendir. Babası ashabtan olup Hâlid Huzâî diye tanınmıştır. Ümmü Ma'bed kendi kabilesinden olan Ebû Ma'bed el-Huzâî ile evlenmiştir. Ümmü Ma'bed'in adı Resûlullah'ın (aleyhissalatu vesselam) hicret vakasında geçer. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam), Hz. Ebû Bekir ve azatlı kölesi Âmir b. Füheyr ve Abdullah b. Üraykıl el-Leysî rehberliğinde Medine'ye hicret için yola çıktıklarında Kadîd (veya Kudeyd) adındaki yerde Ümmü Ma'bed ile karşılaşırlar. Bu hâdise siyerlerde şu şekilde geçer:

"İmam Buhârî kendi tarih kitabında bizzat Ümm-ü Mâ'bed'e dayanarak şu rivâyeti nakletmiştir: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) ve yanındakiler Kudeyd'den geçerken yolda Ümmü Ma'bed (Âtike binti Hâlid)'in çadırına vardılar. Ümmü Ma'bed, Benî Huzaa'nın Benî Ka'b koluna bağlıydı. Bu olgun yaştaki kadın çok namuslu ve etkileyici bir şahsiyete sahipti. Genellikle yoldan geçerken kendisine uğrayanları ağırlardı. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ve arkadaşları oraya gelince kendisinin çadırın önünde oturduğunu gördüler. Bölgede açlık ve kıtlık vardı. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ve arkadaşları o kadından süt, et, hurma veya benzeri herhangi bir yiyeceği para ile almak istediler. Kadın dedi ki: "vallahi, bizde herhangi bir şey olsaydı, sizi ağırlamaktan çekinmeyecektik." Bu arada Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) çadırın bir köşesinde oturmakta olan bir keçiyi gördü. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "Ma'bed'in annesi, bu keçiye ne diyorsun?" diye sordu. Ümmü Ma'bed: "vallahi, bu zavallı keçi zayıf ve çelimsiz olduğu için başka keçilerle beraber otlamaya gidemedi." Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) sordu: "acaba bu süt verebilir mi?" Ümmü Ma'bed: "vallahi, bu keçi süt vermeyecek kadar zayıf ve halsizdir" dedi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "benim bunun sütünü sağmama izin verir misin?" diye sordu. Kadın dedi ki: "Annem-babam size feda olsun. Eğer onda birazcık süt bile varsa memnuniyetle sağabilirsiniz."

Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) keçiyi yanına çağırttı, arka ayaklarını bağladı, memelerine (bir rivayete göre sırtına) mübarek elini sürdü. Kadının keçisine bolca süt ihsan etmesi için Allah'a dua etti ve Allah'ın adıyla süt sağmaya başladı. Allah'ın lütfuna bakın ki, keçi ayaklarını açtı, saman yemeğe başladı ve bir yandan da memelerinden pınar gibi süt fışkırmaya başladı. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bir kova getirtti. Bu kova bir kaç kişiyi doyurmak için süt alacak kadar büyüklükte idi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), süt sağmaya devam etti, tâ ki kova doldu ve üstünde köpükler belirdi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bu sütten önce Ümmü Mâ'bed'e içirdi ve o doydu. Bundan sonra Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) sütü arkadaşlarına verdi ve onlar da doydu. En son Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) içti ve şöyle dedi: "Halka içiren, en son içer." Bundan sonra Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) kovayı tekrar sütle doldurdu ve Mâ'bed'in annesine şöyle dedi: "Bu sütü, Ma'bed'in babası gelince ona verirsin." Ve oradan ayrıldı.

Ümm-ü Mâ 'bed, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın Yüz Hatlarını (Eşkâlini) Tarif Ediyor

Biraz sonra Ümmü Mâ'bed'in kocası sıska ve çelimsiz keçileriyle birlikte çadıra döndü. Çadırda sütle dolu bir kova görünce şaşırdı kaldı ve karısına sordu: "Mâ'bed'in annesi bu süt nerden geldi?" Ümmü Ma'bed dedi ki: "Vallahi olayı dinlersen hayret edersin. Bir mübârek zat buradan geçti, bu Mu'cizeyi o yaptı." Bundan sonra bütün olayı anlattı. Kocası, bu zâtın eşkâlinin ne olduğunu sordu. Kadın dedi ki: "Bu muhterem zât erkek güzelliğinin en iyi örneğiydi. Yüzü parlaktı, karakteri temizdi. Vücudu ne şişmandı ne de zayıf. Çok güzel yüzlü ve çekiciydi. Gözlerinde siyah derinlikler vardı. Kirpikleri uzundu. Sesi yüksekti ama sert değildi. Gözbebekleri simsiyah ve etrafı bembeyazdı. Sürmeli gözlüydü. Kaşları ne birbirinden çok uzak ne de birbirine çok yakındılar. Aralarında hafif kıllar vardı. Kaşlarının ucu ince ve zarifti. Saçları gür ve siyahtı. Boynu uzun ve sakalı gürdü. Sessizken vakar ve metanetin bir simgesiydi. Konuşurken de etrafa hâkim olurdu. Ağzından bal akıyor, inci gibi tane tane konuşuyordu. Sözleri tatlı ve açıktı. Ne konuşkandı ne de sakin. Uzaktan dinlendiğinde sesi herkese hâkim ve kulağa hoş gelirdi. Yakından dinlendiğinde çok şirin ve yumuşaktı. Orta boyluydu. Aşırı uzun boylu görülmeyecek kadar boyluydu. Boyu kısa da değildi ki, yanında insanın dikkati başkasına çekilsin. Arkadaşlarının en yakışıklı ve hoş sohbetlisiydi; aynı zamanda herkesten daha muhterem ve hürmete lâyıktı. Arkadaşları etrafında pervane gibiydiler. Sözlerine kulak kabartıyor ve söylediklerini derhal yerine getiriyorlardı. O mahzumdu, maluftu, asık suratlı değildi ve sözleri kaba veya sert değildi."

Bu tarifi dinledikten sonra Ebu Ma'bed şöyle dedi: "Vallahi senin tarif ettiğin zât Kureyşlilerin bahsettikleri kişiydi. Ben onu görseydim, ona her türlü yardımı yapmayı teklif ederdim. Ve bundan sonra da kendisini görürsem aynı şeyi yaparım."

(Beyhakî ve İbn Sa'd, Abdulmelik bin Vehb-il Mezhici'nin şu sözlerini nakletmişlerdir: "Ebû Ma'bed'in müslüman olduğunu ve hicret edip Resûlullah'ın (aleyhissalatu vesselam) huzuruna çıktığını duydum."

Hâfız Ebû Nu'aym'ın Abdulmelik'e dayanarak naklettiği rivayette şu ek bilgiler de vardır: Ümmü Ma'bed müslüman oldu ve hicret edip Resûlullah'ın (aleyhissalatu vesselam) yanına gitti.)

Resûl-i Ekrem'den (aleyhissalatu vesselam) 2 hadis rivayet etmiştir.

Ümmü Ma'bed'in hayatı hakkında başka bir malumata ulaşamadık. Vefatının da ne zaman olduğu belli değildir.

KAYNAK

Nurgül Dere, Hanım Sahabîler, Kayıhan Yayınları, İstanbul, 2019.

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Her can ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz.

Ankebut, 57

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

İnsanların en fenası, birine ayrı, diğerine de ayrı görünen iki yüzlü insanlardır.

Seçme Hadisler, syf. 101

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI