AMELLERİN KARŞILIĞI-MEVLÂNÂ EŞREF ALİ TÂNEVÎ-GÜLİSTAN NEŞRİYAT-İSTANBUL (tarihsiz)

İçinde bulunduğumuz asırda biz Müslümanların itaatte gevşeklik ve gafletimiz, günahlara dalma ve cür’et etme halimiz aşikârdır. S. X


Nurgül Dere

nurguldere@gmail.com

2010-08-13 20:35:05

 

İçinde bulunduğumuz asırda biz Müslümanların itaatte gevşeklik ve gafletimiz, günahlara dalma ve cür'et etme halimiz aşikârdır. S. X

İyi ve kötü amellerin karşılığının sadece ahirette görüleceği zannedilip, bazı karşılıkların dünyada da görüleceği hiç bilinmiyor. S. X

Şu bir gerçektir ki, müessir ile eser, sebeb ile müsebbeb arasındaki inanılması gereken ve dünyevi hususlarda da kabul edilen güçlü bağlantının, ameller ve onların ahiretteki karşılıkları arasında da aynı güçte var olduğuna inanılmıyor. S. X

Günahın dünyadaki zararlarından biri de kişinin rızkının azalmasıdır. S. 10

Âsi ve günahkâr insan, Allah celle celaluhu'dan (bahsedilince) ürker ve sıkılır. Biraz feraseti olan bu hali derhal anlayabilir. S. 11

Kişi günah işlemekten dolayı insanlardan da ürkmeye başlar. Bilhassa sâlih insanlardan sıkılır. Onlarla oturmayı gönlü kabul etmez. İşte bu vahşet hali arttığı nisbette onlardan uzaklaşır, feyz ve bereketlerinden mahrum olur. S. 11

Günahlara mübtela olan kişi, çoğu işlerinde zorluklarla karşılaşır. Takva sahibi olmakla (günahları terk etmekle) kolaylık ve muvaffakiyet yolları açılır. S. 11

Günahın zararlarından biri de kalpte zulmetin (karanlığın) meydana gelmesidir. Bir an düşünülecek olursa, bu zulmet apaçık hissedilir. O zulmetin tesiriyle, kişide bocalama ve kararsızlık hali belirir. Bu yüzden bid'at, dalalet ve cehalete mübtelâ olup helak olur gider. Daha sonra bu zulmet kalpten gözlere geçer. Sonra yüze akseder, bu zulmeti her insan görür. Fasık ne kadar güzel ve yakışıklı olursa olsun, onun yüzünde muhakkak bir sevimsizlik ve mutsuzluk hali vardır. S. 12

Günah işlemekle kalp ve beden zayıflar. Kalbin zayıflığı, hayırlı işlere karşı gayretin azalıp tamamen yok olmasıdır.
Beden zayıflığına gelince, o kalbe tabidir. Kalb zayıf olunca, beden de zayıf olur. S. 13

Günah yapıla yapıla alışkanlık haline geldiğinden, onu bırakmak güç olur. Daha sonra ihtiyaç haline gelir. Yapamadığı zaman sıkıntıya düşer. Fakat en sonunda o kötülüğün de tadı ve lezzeti kalmaz. S. 14

Birkaç gün devamlı bir günahı işlemekle, onun çirkinliği kalpten çıkar. Onu kötü görmek şurda dursun, başkasının görmesine de aldırmaz. Bilakis zavallı insan övünerek günahını anlatır. İşte böyle bir kişi affolunmaktan devamlı uzaklaşmış olur. S. 14

Günahlar yüzünden akılda kusur ve bozukluk meydana gelir. Çünkü akıl nûrani bir varlıktır. Masiyet kirlerinden dolayı bu nur azalmaya başlar. Zaten günah işlemek, aklın az olduğuna delalet eder. S. 17

Kişinin kalbinde Allah'ın azameti kalmayınca, Allah'ın nazarında da o kişinin değeri kalmaz. Nihayet o kişi, insanlar nazarında zelil ve alçak duruma düşer. S. 23

Günah işlemekle kişi üzerine şeytanlar musallat olurlar. Çünkü itaat ilahi bir kaledir. Onunla düşmanın taarruzundan korunulur. Ondan dışarı çıkınca düşmanlar kuşatırlar. Ve bu şeytanlar, kişiyi istedikleri gibi kullanırlar. Onun kalbini, dilini, elini, ayağını, gözünü, kulağını, kısaca bütün azalarını mâsiyete batırırlar. S. 25

Günahlar yüzünden kişinin kalbindeki huzur kaçar ve sıkılmaya başlar. Suçundan başkasının haberi olur diye her an onu korku basar. "Aman şerefim eksilmesin", "Kimse intikam almasın" diye kıvranır durur. S. 26

…Takvanın bereketi ile, kişi her türlü zorluklardan kurtulur. S. 31

Allah'ın emirlerine yapışmakla gayeye ulaşmak kolay olur. S. 31

İtaat ve ibadet ile kalbte öyle bir rahatlık ve itminan meydana gelir ki, onun lezzeti karşısında yedi iklimin (bütün dünyanın) saltanatı hiçtir. S. 37

Bazı mâli ibadetlerden dolayı, Allah-u Teâlâ'nın gazabı söner ve kötü bir halde iken ölüm gelmez. S. 47

Dua ile bela gider. İyilikle ömür artar. S. 47

Arpa ekenin buğday bitmesini beklemediği gibi, kötü amel işleyip de, hayırlı neticeler hayal edilmesi doğru olmaz. S. 55

Zekâtı verilmeyen mal yılan şekline girecek, sahibinin boynuna bir tasma olarak takılacaktır. S. 62

Sözde durmamak ve ahdi bozmak, kıyamet günü bir bayrak şekline girerek, kişinin rüsvaylığına sebeb olacaktır. S.63

Mana ehlinin sözlerinden anlaşılan bazı şeylerin, misal âlemindeki durumunu, âlimler şöyle açıklamışlardır: Her kötü hasletin (huyun) bir hayvanla özel bir benzerliği vardır. Kimde kötü haslet çoğalırsa misal âlemindeki şekli o hayvana benzer.
Kıyamet günü (…) o şekil açıkça görünecektir. Keşif ehline, daha dünyada iken bunlar gösterilir. S. 65

…Neden Cennet sevimli, Allah'a kavuşmak sevimli olsun da bunların sebebleri olan güzel ameller, arzu edilen ve sevilen şeyler olmasın? S. 78

Amellerin temsîlî örneklerinden de anlaşıldığına göre, artık bütün ceza ve mükâfatlar sizin elinizdedir. S. 80

Kıyamet günü gölgede olmak istiyorsanız, Bakara ve Al-i İmran sûrelerini okuyunuz; çünkü onlar kıyamet günü gölgelik şeklinde olacaklardır. S. 80

…Büyük zâtların sohbeti ve hizmetinin bir kimseye nasib olması, en büyük nimet ve en güzel bir kazançtır. Her gün olmasa da haftada yarım saat kadar onların hizmet ve sohbetinde bulunan, bunun bereketini görür. S. 84

Kişi daima "Ben Rabbimin huzurundayım. O, benim bütün sözlerimi, işlerimi ve hallerimi görüyor" diye düşünmelidir. Buna murâkabe denilir. S. 84

…Kaderin (kısmetin) var olduğunu bilmenize rağmen, bu dünya eşyasını elde etmek için, onlara ait sebebleri bir araya getirdiğiniz gibi, ahiret nimetlerini elde etmek için de, sebeb olarak, sâlih amelleri işlemeniz gerekir. S. 92

Şu iyi bilinmelidir ki, ümid ve hüsnü zannın manası, sebebleri kullandıktan sonra, işin ancak Allah'ın lütfu ile olacağına inanmak, kendi tedbirlerine güvenmemektir. Kim sebebleri kaldırıp atarsa o, hüsnü zanda bulunmuş sayılmaz. Bilakis bu kendini aldatmak ve kandırmaktır. S. 93

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Hala mı Allah'a tövbe etmezler ve O'ndan bağışlanma istemezler? Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

Maide, 74

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Kim bir oruçluya iftar ettirirse, kendisine onun sevabı kadar sevap yazılır. Üstelik bu sebeple oruçlunun sevabından hiçbir eksilme olmaz.

Tirmizi, Savm 82, (807); İbnu Mace, Sıyam 45, (1746)

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI