MEHMET ÖĞRETMEN

Bir zengin olsam, bir rektör olsam, bir bakan olsam, bir general olsam, ben bilirim neler yapacağımı” diyenlere “Ne yapacaksın söyle bakalım” deseniz onu bile söyleyebilecek durumda değildir.


2010-09-22 05:42:50

 “Bir zengin olsam, bir rektör olsam, bir bakan olsam, bir general olsam, ben bilirim neler yapacağımı” diyenlere “Ne yapacaksın söyle bakalım” deseniz onu bile söyleyebilecek durumda değildir.

Muhalefetteki partinin lideri, “Biz iktidar olsaydık bu krizi çözerdik” dediğinde gazeteciler “Efendim söyleyin nasıl çözeceksiniz?” diye sorduklarında “Hımmm, söyleyelim de iktidardakine kopya verelim öyle mi?” diyerek hem hiçbir şey bilmediğini, hem halkını sevmediğini, hem de salaklığını ortaya koyuverir.

Selçuk sultanlarından biri, üst düzey görevli bir bürokratını yerinden alıp en alt düzeyde bir yere tayin eder. Çok kısa bir zamanda o küçük makamın işlerini çok güzel ayarlar ve düzene koyar. Bu durum sultanın dikkatini çeker. O görevliyi huzuruna çağırıp tebrik eder. O görevli “Efendim biz, makamla büyüyenlerden değiliz. Makamı büyütenlerdeniz” der.

Ben bir öğretmen tanırım. İstanbul gibi bir ilde yalnız maaşıyla geçinen ve Din dersi öğretmenliği görevini de hakkıyla yerine getiren bir öğretmen.

Okulun müdürü bir gün Mehmet öğretmeni odasına çağırtır. Müdür, “Bak Mehmet Bey, bu okul Türkiye’nin en gözde okullarının en başta gelen okullarından biridir ve birincisidir. Birçok başbakan ve bakan yetiştirmiştir. Son günlerde okulda bazı şeyler değişmeye başladı. Neler oluyor okulda?”

Mehmet, “Bir şey anladım. Neler oluyor açık söyleyin lütfen”

Müdür, “Yatılıların yüzde altmışı oruç tutuyor Mehmet Bey”

Mehmet, “Üzüntünüze katılıyorum. Geriye kalan yüzde kırk niçin tutmuyormuş onu bir araştıralım efendim.”

Müdür, “Anlamazlıktan gelme. Ne demek istediğimi anladınız. Bundan sonra yaptıklarına izin vermeyeceğim.”

Mehmet, “Devlet beni İslâm dinini anlatmak için görevlendirmiş. Bunun için bana maaş veriyor. Sen benim görevimi engelleyemezsin” der ve odayı terk eder.

Mehmet Bey, Müdürün şikâyetleriyle her sene birkaç defa soruşturma geçirir. Gelen müfettişler de ana kuzusu. Öğretmeni dinlerler, öğrencileri dinlerler, öğrencilerin öğretmen hakkındaki güzel ifadeleri dinlerler, müdürü dinlerler ve her defasında Mehmet öğretmeni suçsuz bulup, müdürün art niyetini kavrayarak giderler.

Soruşturmalara katılmak, sorulan sorulara cevap vermek de bir çeşit eğitim olduğuna ve müfettişlere de bir şeyler öğretme imkanına sahip olduğuna inandığından sözlü veya yazılı cevaplar onun için çok zevkli geçiyordu.

Soruşturma geçirmeyeyim, tayin edilmeyeyim, yerimden oynamayım, kimliğimi çaktırmayayım” mantığıyla hareket eden, öğrencilerin sorularına bile doğru cevap vermeyip takıyye ile geçiştirmeye çalışan birçok öğretmen geldi, bir müddet öğretmenlik yaptı sonra senesine varmadan başka yere sürgün edildi ama Mehmet hep yerinde kaldı. Hatta o merkezi Amerika’da olan derneğin himayesindeki müdür, bir yolsuzluk şaibesinde okuldan uzaklaştırıldı.

Siz işinizi iyi yapın. Temizlik işçisi iseniz, sorumlu olduğunuz sokak, sokakların en temizi olsun. İşinizi iyi yaptığınız için biri gelir, sizi işçilerin başkanı yapar. Oradan sendika başkanlığına, oradan bakanlığa geçiş bile mümkün olur.

Öğrenci iseniz öğrenciliğiniz güzel olsun ki, profesörlüğün yolu açılsın.

Tarihimizde kölelikten sultanlığa yükselenlerin sayısı bir iki değildir. Bulunduğunuz işin hakkını verin.

Mehmet beyin bu yirmi yıllık öğretmenlik hizmetlerini uzaktan takip eden bir dekan beyefendi, bir gün yetkili birine “Bu öğretmeni şu hizmetin başına getirirsen yüzünü ak eder” der ve Mehmet beyin hem eğitim hizmetinin alanı genişler, hem de maaşında biraz daha artış sağlanmış olur.

Muallim Naci merhum:

“Alçalır elbette haddinden fazla yükselen” diyor.

Başkalarının torpiliyle, kol kanat germesiyle yükseklere çıkanlar bir gün ansızın yerden yere vurulurlar.

“Ya çaresizsiniz, ya çare sizsiniz. Ya ümitsizsiniz, ya ümit sizsiniz”

Mahmud Toptaş

Tanıdığım Ünsüzler

Cantaş Yayınları

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

MUALLİMLERİMİZ NELERE DİKKAT ETMELİ?

MUALLİMLERİMİZ NELERE DİKKAT ETMELİ?

İnsanları tenvir ederek cehaletten halas eden, onları atalet ve sefaletin karanlık gecelerinden

HÜRRİYET ADINA KAYBETTİKLERİMİZ

HÜRRİYET ADINA KAYBETTİKLERİMİZ

Dr. Alexis Carrel Her insan keyfine göre yaşamak ister. Bu insanın doğuştan gelen bir dileğid

ŞAFAĞIN IŞIĞINDAKİ SIR

ŞAFAĞIN IŞIĞINDAKİ SIR

“Annemin memnun bir eda ile: “Bu sabah kahvaltıdan önce ne yaptığımı dünyada tahmin edeme

UBEYDULLAH-I AFGÂNÎ İLE SEBÎLÜRREŞÂD İDÂREHÂNESI’NDE BİR MUHÂVERE

UBEYDULLAH-I AFGÂNÎ  İLE SEBÎLÜRREŞÂD İDÂREHÂNESI’NDE  BİR MUHÂVERE

Ubeydullah-ı Afgānî” nâmında bir zât tarafından geçenlerde Kavm-i Cedîd ünvânıyla neş

MAÂRİF, DİN EĞİTİMİNİ EN İYİ ŞEKİLDE VERMELİDİR

MAÂRİF, DİN EĞİTİMİNİ EN İYİ ŞEKİLDE VERMELİDİR

İnanmak yaradılışın bir gereğidir. Din, aklın mâverâsında, zekânın fevkinde bir mürşi

MELİK FAYSAL’IN YAHUDİ KİSSİNGER'E VERDİĞİ TARİHİ CEVAP

MELİK FAYSAL’IN YAHUDİ KİSSİNGER'E VERDİĞİ TARİHİ CEVAP

Melik Faysal'ın en önemli gayelerinden birisi, Filistin meselesi ve Mescid-i Aksâ'nın hürriyeti

NESLİN EĞİTİMİNDE MAARİFE DÜŞEN VAZİFELER

NESLİN EĞİTİMİNDE MAARİFE DÜŞEN VAZİFELER

Mânevîyatsız ilmin, beşeriyete felâh ve huzur yerine, şüphe, tereddüt, hatta ızdırap verdi

NASIL BİR MAARİF?

NASIL BİR MAARİF?

Yıllardır ilmî ve fikrî çalışmalarım arasında memleketimizin mânevî, ahlâkî, derûnî

GENÇLERİ HEDONİZM ÇILGINLIĞINA İTENLER

GENÇLERİ HEDONİZM ÇILGINLIĞINA İTENLER

Diyorlar ki: Dünyaya bir kere gelinir. Sonun başlangıcı yoktur. Gülün, eğlenin, bir yıldır

HİCRET VE HAREKET

HİCRET VE HAREKET

Hicret, tâ ezelden ebede, âlem-i vücubdan âlem-i imkâna, daire-i ilimden daire-i kudrete, tâ

ORUÇ, ORUÇ BOZMAK VESAİRE

ORUÇ, ORUÇ BOZMAK VESAİRE

Ramazan ayının hususiyeti oruç. Orucun hususiyeti de kendisine ait meseleler. Başında; tutan tu

Yeryüzüne iyi-yararlı kullarım vâris olacaktır.

Enbiya, 105

GÜNÜN HADİSİ

Kim bir oruçluya iftar ettirirse, kendisine onun sevabı kadar sevap yazılır. Üstelik bu sebeple oruçlunun sevabından hiçbir eksilme olmaz.

Tirmizi, Savm 82, (807); İbnu Mace, Sıyam 45, (1746)

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI