EBAN İLE ARABİ
Hazret-i Osman ne kadar ağır başlı, ne kadar halim ise, oğlu Eban da bilâkis o kadar hezle mail, o kadar hafif imiş! Günün birinde meşhur Eş'ab ile beraber kırda otururken, karşıdan devesi yedeğinde bir a'rabi(bedevi bir Arap) zuhur etmiş ki
Hazret-i Osman ne kadar ağır başlı, ne kadar halim ise, oğlu Eban da bilâkis o kadar hezle mail, o kadar hafif imiş! Günün birinde meşhur Eş'ab ile beraber kırda otururken, karşıdan devesi yedeğinde bir a'rabi(bedevi bir Arap) zuhur etmiş ki, engerek yılanı gibi etrafına zehir püskürür, yanma kimseyi sokmaz, önüne geleni ısırır, arkasına sokulanı tepermiş!
“Şu cehennem yüzlü herif badiyeden(çölden) gelmiş olacak... Fena eğlence değil... Müsaade ederseniz, çağıralım da biraz kızdıralım...
“Hay hay!
Eban'ın adamlarından biri a'rabiye “Emir Elban B. Osman seni yanına davet ediyor” deyince, a'rabi icabet etmiş, selâm vererek Eban'ın karşısına çökmüş. Eban, herife kabilesini, nesebini sormuş, yalandan hısım çıkmış:
“Ne iyi tesadüf! Senin şu deven gibi bir deve edinmek istiyordum. Bu kadar zamandır arattım, bir türlü bulunmadı. Demek ki akrabamdan birisiyle ahzu itada(alışverişte) bulunacakmışım... Evet, tam bu renkte, bu irtifada,(boyda) bu yaşta, bu kalıpta bir hayvan aramıştım. Satar mısın?
“Satarım ya emir!
“Pek âlâ!. Ben de sana yüz altın veririm.
On altından on para fazla değeri olmayan devesine yüz altın verildiğini işitince a'rabinin abus çehresinde hırsla sürur(sevinç) berk(şimşek) ile zulmet(karanlık) gibi hemahengi zuhur olmuş.(aynı anda belirivermiş)
Eban, Eş'abın kulağına eğilerek “bizim hısım sizin aileye pek yabancı değilmiş! Haydi bakalım, hünerini göster!” demiş.
“Baksana dayı, Emir hazretleri senin devenin altmış liradan fazla etmeyeceğini bilmiyor zannetme! Kırk lira fazla vermesi hem seni sevdiğinden, hem de yanında para olmadığı için nakit yerine mal vermek istediğindendir. Razısın değil mi?
“Razıyım.
Eş'ab bir aralık kaybolmuş, sonra koltuğunda bir bohça olduğu halde çıkagelmiş. Eban:
“Getirdiğin malları birer birer çıkarıp kıymetleri ile birlikte yazdır, deyince Eş'ab evvelâ eski bir sarık parçası çıkarmış;
“Emir hazretlerinin mübarek imameleri! Kendileri cuma, bayram namazlarında bu imameyi sardıkları gibi, halife huzuruna da bununla çıkarlar...
“Elli altın!”
Eş'ab yanındakilerden birine “haydi bunu bir tarafa kaydet” diyerek bohçaya tekrar elini sokmuş. A'rabi gayzından patlamak derecesine gelmiş ise de nutku tutulduğundan bir şey söyleyememiş..
Eş'ab bu sefer yan beline kadar yağ bağlamış eski bir takke çıkarmış:
“Emir hazretlerinin mübarek takkeleri! Beş vakit namazı eda, nas arasında adl ile kaza ederken bunu giyerler. Kıymeti takdirimden hariç ise, de haydi otuz altın diyelim! Bunu da ötekinin altına yazınız.”
A'rabinin yüzü büsbütün korkunç bir renk bağlamış, gözleri cevfinden dışarı uğramış; atılmak istemiş, lâkin kendini tutarak oturduğu yerde deli deve gibi homurdanmaya başlamış.
Eş'ab üstü yırtık, altı delik iki pabuç eskisi çıkararak:
“Emir hazretlerinin mübarek nalını! Cemaat-i müslimine karşı o beliğ hutbeleri inşad ederken bu mukaddes nalına suvar olurlar! Bilmem, ne kıymet koyalım? Haydi, kırk altın olsun!
Eban, a'rabiyi mallarını toplamasını, yanındakilerden birine deveyi çekip getirmesini, bir diğerine de a'rabinin zimmetine geçen yirmi altını almasını emretmiş! A'rabi artık duramayarak hemen önündeki sarık, takke, pabuç parçalarını derleyip toplayıp, olanca kuvvetiyle hazır bulunanların yüzüne çarpmış, devesinin yularını tutmak isteyen herifin elinden öyle bir çekmiş kî, az daha biçarenin kolu kopuyormuş; sonra dönüp Eban'a şu sözleri söylemiş:
“Bilir misin ben neden ölürüm?
“Hayır!
“Baban Osman'a yetişemedim ki, katilleri arasına gireyim de dünyaya senin gibi bir evlât getirdiği için ben de kanına iştirak edeydim!
Eban, a'rabinin bu tehevvürüne, bu sözüne o kadar gülmüş ki; kendini tutamayarak yerlere serilmiş.
Sonraları a'rabi, Eş'aba rast geldikçe (seni katibenin doğurduğu seni, dur da emirin mallarını ucuz ucuz satmayı sana öğreteyim) der, Eş'ab ise tabanı kaldırır, kaçarmış!
Mehmed Akif
Sebilürreşad
Kaynak:
Mehmed Akif Külliyatı
Haz: İsmail Hakkı Şengüler
Hikmet Yayınları
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
SENİN SUSMAN İYİYMİŞ
İmam Ebû Yusuf'un hiç konuşmayan bir öğrencisi vardı. Bir gün Ebû Yusuf, onun konuşmasın
BEDEVİNİN NAMAZDAN KAÇIŞI
İsmi ‘Mücrim’ olan bir bedevî, imamın hemen arkasında en öndeki safta namaza durmuş. İm
KARIN SANCISINA TUTULAN MEDRESE ÖĞRENCİSİ
“Hocalar hocası” merhum Ali Yakup Cenkçiler’in naklettiğine göre medresede okuyan Arnavut
“BEN DE BİLİYORDUM AMMA”
Merhum Seyda Sadreddin Öztoprak hocamız anlatıyor; “Hocalarımdan, Molla Rasul-ı Sıbki’ye a
SÖZ VERDİĞİ HALDE GELMİŞ
Merhum Süleyman Nazif Bey sözde durulmasına çok ehemmiyet verirdi. Bir gün bir arkadaşıyla ra
RÜZGÂR NEDEN SERT ESİYORMUŞ?
17. yüzyıl İran Safevi devleti ile Osmanlı Devleti arasında kısa aralıklarla bazı savaşlara
“YA BEN NE YAPAYIM?”
İzmir’in kırk santim boyundaki meşhur Cüce Şevki’si, yolda şair Eşref(1846-1912) ile kar
NEREYİ İSTERMİŞ?
Eski Maarif nâzırı(Milli eğitim bakanı) Münif Paşa, evinde verdiği bir iftar ziyafette, dave
“NETİCE BELLİ”
Halife Harun Reşid, şair Ebu Nüvâs’ı sever, fakat sık sık da ona takılırdı. Bir defasın
MISIR’DAN ÇIKIŞ TABLOSU
Yaşlı bir cimri, ünlü İngiliz ressamı William Hogart’dan, Firavun’un askerlerinin İsrailo
“SENİ GÖREN DE”
Yahya Kemal Beyatlı merhum iri cüssesiyle, boğazına düşkünlüğünü saklayamazmış. Bir gü
- “BİR MOTOSİKLET ALSAN FENA OLMAZ”
- İKİ ARSLAN CENK EDERKEN
- OLACAĞI BU
- “O DA BENDE SIR KALSIN”
- “PADİŞAH MADİŞAH”
- ADALETİN YERİNİ BULMASI
- “BİLMEM NİYE ETMİYORSUN?”
- İKİ SAĞIRIN DİYALOĞU
- “PERHİZ YAPSIN”
- “SEBZELERİ ŞİMDİ EKEBİLİRSİN”
- “BEN DE BÖYLE BAŞLADIM”
- “YÜZ MİSLİNE ÇIKARACAĞIZ”
- SÖYLÜYORLARMIŞ
- AKIL VERGİSİ
- “HANGİ İŞTE MUVAFFAK OLMASINIZ Kİ?”
- “SİZDEN BAŞKA YOK MU SANIYORSUNUZ?”
- UYANDIRIRSANIZ
- “DÜĞÜN BAYRAM ALAYINA GİTMİYOR YA”
- “BENİ KİM TRAŞ EDECEK”
- “İNŞALLAH KAZAYA UĞRARSINIZ”
- “BİR İP VERİN”
- NEDEN İÇEMEMİŞ?
- TUZLA!
- “SIĞAR MI?”
- NAPOLYON’UN KIRDIĞI İKİ POT
- “MEVZUAT MÜSAİT DEĞİL”
- DOST SANIRSAN ALDANIRSIN
- “SENİNKİLER DE FAZLA KÜÇÜK DEĞİLMİ?”
- “BİR SAĞANAK BEKLİYORDUM”
Kendilerine ait bir takım menfaatlara şahit olsunlar; Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanları kurban ederken Allah'ın adını ansınlar; siz de onlardan yiyin, yoksulu ve fakiri doyurun.
Hacc Suresi:28
GÜNÜN HADİSİ
SABAH İLE YATSI NAMAZLARINI CEMÂATLE KILMANIN FAZÎLETİNE DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ
Münâfıklara sabah ile yatsı (cemâat) namazlarından daha ağır hiç bir namaz yoktur. (Halbuki) bu iki namaz(ın cemâatin)de olan (ecir ve fazîlet)i bilseler emekliye, emekliye (sürtüne, sürtüne) de olsa onlara gel(ip hâzır ol)urlardı. (Ebû Hüreyre)
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...