HZ. CÃœVEYRÄ°YE BÄ°NTÄ° EBÃŽ CEHÄ°L (R.ANHA)

Allah düşmanı Ebû Cehil’in kızı. O babasının kinini ve inadını değil, Hak din İslâm’ı seçmişti. BABASI: Ebû Cehil bin Hişâm. ANNESİ: Ervâ Binti Ebil-İys.


Nurgül Dere

nurguldere@gmail.com

2010-11-14 08:11:24

Allah düşmanı Ebû Cehil'in kızı. O babasının kinini ve inadını değil, Hak din İslâm'ı seçmişti.

BABASI:

Ebû Cehil bin Hişâm.

ANNESÄ°:

Ervâ Binti Ebil-İys.

NESEBÄ°:

Cüveyriye Binti Ebî Cehil bin Hişâm bin el-Muğire el-Kureyşî el-Mahzûmî.

Kureyş'in Beni Mahzûm kabilesindendir. Ebû Cehil, Hâlid bin Velid'in amcası olduğundan, Cüveyriye, Hâlid bin Velid'in amcakızı oluyor. Ayrıca Hz. Cüveyriye'nin babası Ebu Cehil, Hz. Ömer'in annesi tarafından akrabası olmaktadır.

ŞEMAİLİ VE AHLÂKI:

Hz. Cüveyriye (r.anha), Kureyş'li kadınlar arasında, şeref, edep, namus, zekâ ve fiziksel açıdan yüksek bir konumda idi.

HAYATI:

Cüveyriye'nin adının "Avra" veya "Cemile" olduğu da söylenmiştir. Allah ve Resûlü'nün azılı düşmanı Ebû Cehil'in kızı Hz. Cüveyriye Mekke'nin fethinden sonra Müslüman olmuştur. Allah'ın takdiri budur ki İslâm'a bu kadar saldırmış, Peygamber (aleyhissalatu vesselam) ve Ashabına o kadar eziyet ve işkenceler etmiş Allah düşmanı bir kâfir olan Ebû Cehil'in kızı bile İslâm'a girebiliyor ve adı Hazreti Cüveyriye diye anılıyor. Şüphesiz bunda akıl sahipleri için ibretler vardır…

Hz. Cüveyriye (r.anha) ile İtâb bin Üseyd evlenmiştir. Fakat Cüveyriye, İtâb ile evlenmeden önce Hz. Ali'nin onunla evlenme durumu söz konusu olmuştu. Bununla alakalı çeşitli rivayetler var. Bu rivayetlerden gerekli olanlarını seçtik ve şimdi işin aslı ve sebeplerini anlamaya çalışalım:

Bu konu ile ilgili Kütüb-i Sitte'de geçen bir rivayet var:

Misver İbnu Mahreme anlatıyor: "Hz. Ali (r.a) nikahı altında Fâtımâ (r.anha) olduğu halde Ebu Cehl'in kızına talib oldu. Bunu işiten Hz. Fâtımâ, Resulullah'a (aleyhissalatu vesselam) gelerek: "Kavmin, kızları için senin hiç gadablanmayacağını zannediyor. İşte Ali, Ebu Cehl'in kızıyla evlenecek!" dedi. Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam kalktı, minbere çıkti, şehadet getirdi ve şu hitabede bulundu: "Emma ba'd! Ben Ebu'l-As İbnu'r-Rebi'e (kızımı) nikâhladım. Bana konuştu ve doğruyu söyledi [vadetti ve vaadini tuttu. Şurası muhakkak ki ben helal olanı haram kılmıyorum, haramı da helal kılmıyorum]. Fâtımâ benden bir parçadır. Onu üzen beni de üzer. Allah'a yemin olsun Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın kızı Allah düşmanının kızıyla ebediyyen bir araya gelmeyecektir!" Ravi der ki: "Ali istemekten vazgeçti." [Buhari, Fezailu'l-Ashab 16, 12, 29, Cum'a 29, Humus 5, Nikâh 109, Talak 13; Müslim, Fezailu's-Sahabe 96, (2449); Ebu Davud, Nikâh 13, (2071); Tirmizi, Menakıb, (3866).]

Siyer bilginlerinin bu konudaki görüşlerini daha iyi anlamak açısından buraya almak uygun olacak.

İbn-i İshâk diyor ki: "Bence şüpheli sayılmayan bir zat bana dedi ki: Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), kızlarını ortak üzerine nikâhlamamak için son derece dikkat ve hassasiyet gösterirdi."

Hacı M. Cemal Öğüt'ün Gül'ün Gül'ü adlı eserinde ise şöyle bir rivayet ve açıklaması vardır:

"Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Fâtımâ-i Zehrâ, Benim vücudumun bir parçasıdır. Ben Fâtımâ'nın dinine bir fitne uğramasından korkarım" buyurmuşlardır. Yani Fâtımâ-i Zehrâ'da insanlık icabı ortağına karşı doğabilecek aşırı bir kıskançlık sebebiyle sabırsızlanarak doğruluktan uzaklaşmasından korkarım demek istemiştir. Veya Cüveyriye her ne kadar Müslüman olsa da, vaktiyle babasının Bana karşı güttüğü düşmanlıktan dolayı Fâtımâ'nın mübarek kalbinde gizli kalan düşmanlık duygusu bu nikâha engeldir, demek istemişlerdir. "Bununla beraber bu mesele aslında helal bir şey olup, ben Allah'ın hakkı olan helali haram, haramı helal kılmak selâhiyetine sahip değilim. Lâkin vallahi, bir adamın nikâhı altında Resûlullah'ın kızı ile Allah'ın düşmanının kızı asla toplanamaz" buyurmuşlardır.

Bu meselede bir incelik daha vardır ki o da, anne ve kız kardeş gibi dertleşecek kadın akrabalarından mahrum bulunan Hz. Fâtımâ'ya ortağı tarafından gelebilecek eziyet ve sıkıntının istenmediği anlaşılmaktadır. Bunu ez-Zürkânî ifade ediyor."

"İmam Kastalânî merhum der ki, fıkıhçılardan merhum Süheylî bu Hadis-i Şerif'ten faydalanarak: "Bir kimse Hz. Peygamber'in (sallallahu aleyhi ve sellem) en üstün ve en sevgili kızı olan Hz. Fâtımâ-i Zehrâ'ya söğse, derhal imandan çıkar" demiştir. İmam Sübkî merhum da bu görüş ve kanaattedir."

Bu açıklamalardan anlaşılıyor ki, Allah Resûlü (aleyhissalatu vesselam) bu evliliğe karşı çıkmakla aslında imanî meselelere verdiği ehemmiyet anlaşılıyor.

Hz. Ali'nin, Hz. Fâtımâ'nın (r.anha) üzerine evlenmesini Peygamberimiz (aleyhissalatu vesselam) ve kızı Hz. Fâtımâ hoş karşılamamışlardı. Bu yüzden Hz. Ali de bu düşünceden vazgeçmişti.

Yine Hacı M. Cemal Öğüt'ün Gül'ün Gül'ü adlı güzîde eserinde bu konu ile alakalı sarih ve olaya farklı bir açıdan bakmamızı sağlayacak eşsiz ifadeler var, onları buraya alıyoruz:

"Buhârî şârihi merhum Aynî'nin açıkladığına göre Peygamber Efendimiz'in (aleyhissalatu vesselam) bu meseleyi hutbede açıkça zikretmesi, bu hükmün halk arasında yayılması, lüzum ve evlâ olarak amel etmeleri içindir. Hz. Ali'nin, Fâtımâ-i Zehrâ'nın üzerine evlenmek arzularına gelince: Buhârî'nin rivayetindeki "Benden izin istediler" cümlesine dikkat çekmek icap eder. Demek bu, meselenin henüz gerçekleşme durumunda olmadığını gösteriyor. Yani Hz. Ali'nin fikri bilinmemekle beraber, Peygamber Efendimiz'in (aleyhissalatu vesselam) izni istenmektedir.

Binaenaleyh bu şekilde Hz. Ali, bu işe henüz karar vermeden mütefekkirlerden büyük bir âlim şöyle bir mütâlaada bulunmuştur: Hz. Cüveyriye (r.anha), o çevrenin kadınları arasında edep, utanma, namus, şeref, zekâ ve vücutça o kadar farklı ve öyle bir durumda idi ki, yakınları onu evlendirmek için bir denk aradılar, fakat bulamadılar. Nihayet Hz. Ali'nin (r.a) Cüveyriye'ye bir eş olabileceğine kanaat getirmiş olduklarından bu işe teşebbüs etmişlerdir. Lâkin "Hatabe: Hz. Ali, Cüveyriye'nin nikâhına tâlib oldu" rivayetine göre bu mesele gene isteme durumundadır. Ortada gerçekleşmiş bir şey yoktur. Olsa bile bu iş Peygamber Efendimiz'in (aleyhissalatu vesselam) rızası ve Hz. Fâtımâ-i Zehrâ'nın uygun bulmasıyla ancak gerçekleşebilirdi."

Hz. Ali (r.a), Hz. Cüveyriye ile evlenmekten vazgeçince, yukarıda da bahsettiğimiz gibi sahabeden İtâb bin Üseyd ile evlenmiştir. Bu evlilikten Abdurrahman adında bir oğlu olmuştur. Hz. Cüveyriye'nin vefat yılı belli değildir.

HAKKINDAKÄ° HADÄ°SLER:

v Yine başka bir rivayette: Hz. Cüveyriye Mekke'nin fethi günü Hz. Bilâl'in (r.a) Kâ'be-i Muazzama'da ezan okuduğunu işitince: "Babamın ne mutlu canına ki Bilâl'in Kâbe üzerinde bağırdığını görmedi" demiştir.

KAYNAK

Nurgül Dere, Hanım Sahabîler, Kayıhan Yayınları, İstanbul, 2019.

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Kim Allah'a güvenip dayanırsa, Allah ona yeter.

Talak,3

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Allah'ın en sevdiği isimler

Resulullah (sav) buyurdular ki: "Allah'ın en ziyade sevdiği isimler Abdullah ve Abdurrahman'dır." Müslim-Edeb:2 Ebu Davud-Edeb:59

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI