ÜLKÜSÜ KUR’AN OLAN ADAM; MEHMED AKİF

Mehmed Akif Ersoy bütün ömrünü, bütün varlığım Kur'an'a bağlayan bir adamdı. Kur'an onun hem semavî kitabı idi, hem ah­lâki ve ruhanî ülküsü idi. Onun için bütün yaşayışını Kur'an'a uydurmuştu.


2010-11-15 07:26:48

Mehmed Akif Ersoy bütün ömrünü, bütün varlığım Kur'an'a bağlayan bir adamdı. Kur'an onun hem semavî kitabı idi, hem ah­lâki ve ruhanî ülküsü idi. Onun için bütün yaşayışını Kur'an'a uydurmuştu.

Hazret-i Peygamberin ölümünden epey bir zaman sonra, O'na yetişemeyen nesle mensup birkaç kişi, eşi Hazreti Aişe'ye Peygam­berin hal ve şanını sormuşlardı. Kısaca cevap vermişti:

“Hal ve şanı Kur'an’ın tıpkısı idi!”

Yani Kur'an'ı bildiren adam. Kur'an'ı yaşatan, Kur'an bakımın­dan; olduğu gibi görünen ve yine Kur'an bakımından göründüğü gibi olan bir adamdı...

Mehmet Akif de aynı yolu tutan, ayni seciyeyi yaşatan ger­çek insanlar zümresindendi. Kur'an, onun ülküsü idi. Ve kendisi bu ülküyü gerçekleştirmeyi gaye edinen bir şahsiyetti.

Maksadı, geçmişin geleneklerine uyarak yaşamak mı idi? Ha­yır!

Çünkü yaptığını bilerek, anlayarak, inanarak ve isteyerek ya­pan bir adamdı!

Dünyada değer vermediği bir şey varsa gelenekti'. Ve en çok hor. gördüğü şey aklı, mantığı, zamanın gereklerini, beşerin ilerleme­mesini inkâr eden gelenek ve görenekti. Şiirleri bunun en kesin de­lilidir.

Kendisi her bakımdan müsbet bir adamdı. San'atkâr bir ilmi ve fen adamı idi. Fakat ilim ve fen adamı olmak dinî inanca ve bu inancın verdiği inşiraha yabancı kalmak demek değildi, belki bu in­şirahı, ummanlarm tahlili gibi, derinden duymaktı.

Akif de bu inşirahı derinden duyan bir ömür yaşadı.

Hayatının her ıztırabını bu inşirah ile yendi.

Hayatının her imtihanını, bu inşirah sayesinde başarı ile geçti. Hayata atıldığı zaman hemen hemen kimsesizdi. Fakat bu inşirah ona yoldaş oldu. Bu yoldaş onu ömründe yalnız bırakmadı. Baş­kaları onu yalnız sandıkları zaman Hazret-i Peygamberin “Refiki A'lâ” diye anlattığı “En yüce yoldaş” onunla beraberdi. Kendisi bu sayede yalnızlıktan kurtulmakla kalmadı, arkadaşlarının en yükseğiyle hemhal oldu, onunla dertleşti, sevişti, onun verdiği ilham­larla gönlünü zenginleştirdi ve ruhuna aşıladığı feyizlerle olgunlaş­tı, derinleşti.

Hayatında yazdığı ve neşrettiği ilk şiir, “Kur'an'a Hitab” dı ve bu hitap onun genç ruhundan semaya yükselen, sonra bütün öm­rünce onun ruhuna sağnak sağnak feyiz yağdıran bir “rahmet” di.

Gençliğinde ve olgunluğunda ona daima Kur'an rehber oldu. Ve onun için gençliğini temiz yaşadı ve olgunluk çağında bir ahlâk timsali oldu.

Hayatının en büyük macerası, İstanbul'dan kalkarak, Millî Mücadeleye katılmak üzere yola çıkması idi.

Onun gibi inzivayı seven, kesretten kaçınarak vahdette huzur arayan, onun gibi söz söylemekten bile çekinen ve kendi ruhuna dalarak engin düşünmeyi seven bir adamın böyle büyük bir müca­dele ile ne alâkası olabilirdi?

Fakat ona daima mücadele ve mücahede ruhunu aşılayan bir kaynak vardı ki, baştan başa ezberinde idi, onu gece gündüz okur­du. Bu kaynak Kur'an'dı.

Akif de onun telkinine güvenerek ve onun iyi işler işleyenlere verdiği müjdelere dayanarak yola çıktı. Yola çıktığı gün zaferin alnında parladığını hissederek İstanbul'dan Ankara'ya doğru yürü­dü ve İstanbul'dan Alemdağına kadar yürüye yürüye manevî zaferi kucakladı.

Milli Mücadelenin son bularak Türk milletinin taçlanmasından sonra Mısır'a çekildiği zaman bütün zevki Kur'an'ı daha iyi yaşa­mak ve Kur'an'ın bütününü hafızasında ve ruhunda canlandırmak­tı. Buna o derece muvaffak olmuştu ki; namazlarını hatim indire­rek kılıyor ve Allah'ın kitabına sarılarak Allah'ın huzuruna yükseliyordu. Bu onun Miracı idi!.

Hayatını “Allahın kitabına” bu derece vakfetmiş olan Akif’'in Kur'an'dan aldığı ilhamlar ve Kur'an'dan sunduğu öğütler, toplan­mağa ve işlenmeğe değer bir eser teşkil ediyordu. Ben bu eseri pe­rişan sayfalar halinde kalarak unutulmağa mahkûm olmaktan kur­tarmak istedim ve onun için eski mecmuaları karıştırarak bu eseri topladım.

Akif’'in Kur'an'dan aldığı ilhamlara dayanarak millete vermek istediği öğütlerin her birinde bir hikmet dersi vardır ve her birinde Akif'in çağlayan ruhu kendini hissettirmektedir.

Üstadın bu eserini toplarken onun ruhunu taziz için ben de bir­kaç eserimi, fakat Kur'an'dan mülhem olduğum birkaç eseri, onun ruhuna ithaf etmeği vazife saydım. Ben, her şeyden önce üstadın ruhuna bir Fatiha hediye etmek istedim ve onun için eseri onun ruhunu şad edecek bir Fatiha ile açtım.

Her okurun bu Fatihaya iştirak etmesini dileyerek esere baş­lıyorum.

Lâleli,

20/11/943

Ömer Rıza Doğrul(Mehmed Akif Beyin damadı)

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

Murat Akbulut, 2010-11-27 14:24:21

Mehmet Akif merhum bir efsaneydi.Eğilmeyen,bükülmeyen dostdoğru bir karakter abidesi.Allah kendisinden razı olsun.

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DİĞER YAZILAR

Maide-7

"Allah'ın, üzerinizdeki nimetini ve "İşittik, itaat ettik" dediğinizde sizden aldığı ve kendisiyle sizi bağladığı ahdini hatırlayın. Allah'tan korkun, çünkü Allah göğüslerin özünü çok iyi bilir."

GÜNÜN HADİSİ

Takat getirebileceğiniz ameli alınız.Allah'a yemin olsun ki siz usanmadıkça Allah usanmaz.

Müslim, Kitabu Salati'l-Musafirin ve Kasriha

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI