MEHMED AKİF BEYİN KALEMİNDEN MANASTIRLI İSMAİL HAKKI EFENDİ
Manastırlı kim idi? Müteahhirin-i ulemanın en büyüklerinden idi. Şu son zamanlarda Şeyh Muhammed Abduh diyar-ı Mısır’ın; Mevlana Hüseyin Cisr(1) Suriye’nin; Şeyh Emin(2) Şark vilâyetlerimizin en büyük hakimi, en meşhur âllamesi oldu
Osmanlı’nın son dönem yetiştirdiği en büyük âlimlerden biri olan merhum Manastırlı İsmail Hakkı Efendi’nin 1912 senesinde vefatı ülkemizde derin bir üzüntüye sebeb olmuş ve o sıralar çıkan Sebilürreşad, Tercümân-ı Hakikat, Tasvîr-i Efkâr, Teşrih, İkdam gibi dergi ve gazetelerde hakkında yazılar yayınlanmıştı.
Biz bu yazılardan, merhum şairimiz Mehmed Akif Beyin, Sebilürreşad’daki yazısını nazarınıza arz edeceğiz. Dipnotlar bizim tarafımızdan konulmuştur. Cenab-ı Hak, her iki büyüğümüze de rahmet eylesin. Ruhları şad olsun.. Cevaplar.org
“Aman ya Rabbi! Müslümanların çilesi dolmak bilmeyecek mi? Âlem-i İslâm’ın başından musibet hiç eksilmeyecek mi? Bir yandan vatanın en kıymetli parçaları birer birer elimizden çıkıyor; öbür taraftan milletin en güzide evlâdı aramızdan çekilip çekilip gidiyor!
Hangi derdimize ağlayalım? Hangi felâketimizin matemini tutalım? Manastır’dan üç beş gün sonra Manastırlıyı kaybeden vatan, bugün de Ahmet Mithat'ın arkasından ağlıyor. Ya hasreten alelmüslimin. Ya hasreten bade hasreten alelmüslimin!
Manastırlı kim idi? Müteahhirin-i ulemanın en büyüklerinden idi. Şu son zamanlarda Şeyh Muhammed Abduh diyar-ı Mısır’ın; Mevlana Hüseyin Cisr(1) Suriye’nin; Şeyh Emin(2) Şark vilâyetlerimizin en büyük hakimi, en meşhur âllamesi olduğu gibi, Manastırlı da bu diyarın en mütebahhir bir âlim-i nihriri idi.
Manastırlı altmış beş sene imtidad edebilen hayatının elli senesini ulûm-u İslâmiyeye vakfetmiş; bütün ömrünü okumakla, okutmakla geçirmiş bir vücud-u muhterem idi.
Manastırlı irfanındaki azamet, hafızasındaki kudret, muhakematındaki isabet, mesaisindeki ciddiyet, zekâsındaki faaliyet itibariyle pek nadir yetişen fıtratlardandır.
Manastırlı kadar muntazam çalışmış, Manastırlı kadar çok okutmuş, Manastırlı kadar zamanını az israf etmiş ekâbiri, biz, İslâm’ın zaman-ı cahiliyeti olan bu devirde değil, edvar-ı maziye-i marifetimizde bile o kadar mebzul göremiyoruz.
Manastırlının hücre-i mesaisi pek zengin bir kütüphane idi. Gecelerini hep orada okumakla, yazmakla geçirir; gündüzlerinin yarısını şehir kütüphanelerinde, yarısını da mekteplerde, tatil günlerini ise cami kürsülerinde imrar ederdi.
Manastırlı ulûm-u İslâmiye’nin her birine ayrı ayrı çalışmış, hem senelerce çalışmış idi. Kemal-i im'an ile mütalea ettiği, kenarlarına kendi mütalaalarını ilâve eylediği nefais-i marifetin yalnız isimlerini saymak bile akıllara hayret verir!
Manastırlı mütalaa yahut münakaşa ettiği mebahis-i ilmiyeyi o mebahisin mütehammil olduğu, lâkin hiç bir bahsin mütehammil olamayacağı derecelerde tamik ederdi. Onun için derslerinden müptedi talebe pek o kadar müstefid olamazdı. Lâkin müntehi talebe de Manastırlı gibi bir üstad-ı muhakkik bulamazdı. Mevaizine gelince, onlardan hem havas, hem avam büyük büyük istifadeler ederdi.(3)
Meclisi ise pek lâtif idi. Ancak bilemem, okumaktan, okutmaktan yorgun düştüğü için midir, nedir, hususî mahafilde söylemekten ziyade söyletmeyi isterdi. Her meslek erbabını hürmetle kabul eder; hepsini de istiskal etmeksizin dinlerdi.
Manastırlı garp lisanlarına vakıf değildi. Lâkin Mısır'da basılan eserleri birer birer takib ettiği için, cihan-ı medeniyetteki terakkiyat-ı ilmiyeyi, edebiyeyi, inkılabat-ı fikriyeyi o vasıta ile günü gününe haber alırdı.
Manastırlı ulûm-u İslâmiyenin her birinde ihata-i külliye sahibi olmakla beraber kendisinin en ziyade zevk aldığı, en ziyade uğraştığı fen; fenni celili tefsir idi. Ta İbn-i Abbas'tan zamanımıza gelinceye kadar kaç maruf müfessir yetişmiş ise. Manastırlı onların hepsini bilir, hepsini pek yakından tanırdı.
Manastırlı’nın ulema arasındaki iştiharı bundan otuz sene evvel başlar. Felsefe-i İslâmiyedeki ihtisasiyle bihakkın iştihar etmiş olan Mevlana Hafız Şakir Efendi merhum ile Manastırlı arasında bir mesele-i ilmiye, bir “amd, kasd” meselesi hâdis olmuştu. Davanın nasıl bittiğini, hakkın hangi tarafta kaldığını hâlâ bilmiyorum. Yalnız şurası hatırımdadır ki; o sırada biz Rüştiye mektebi sıralarında oturuyorduk. Hafız Şakir Efendi merhumu o vakitler yedi yaşından yetmişine kadar bilmeyen yoktu. Henüz o kadar iştihar etmemiş bir İsmail efendinin çıkıp da Şakir Efendi hoca ile münakaşaya girişmesi biz çocukların bile hayretini, hatta hiddetini mucib olmuş idi!(4)
Biz tabii evvelâ meseleyi anlamak icab edeceğini ufacık beynimize uğratmadan Şakir Efendi hocayı haklı çıkarıverdik. Akşam eve gider gitmez, merhum pederimle de aynı mesele üzerine konuştuk. Babam, benim İsmail Efendi merhuma olan hücumumu görünce; “oğlum, daha sen bu gibi mesaili anlayamazsın. Vakıa Şakir Efendi yetişmiş bir büyük hocadır. Lâkin İsmail Efendi de yetişiyor, çünkü alabildiğine çalışıyor” demişti.(5)
Manastırlının umum arasında iştiharına ise “Risale-î Hamidiye” tercümesi sebeb olmuştur. Bu tercüme de Ahmet Mithat efendinin sayesindedir. Zira Manastırlı merhumu bu hayırlı işe sevk eden o zattır...
Fotoğraflar
1-Mehmed Akif Ersoy
2-Manastırlı İsmail Hakkı Efendi
Kaynak
Kur’an-ı Kerim’den Ayetler
Mehmet Akif Ersoy
Nakışlar Yayınevi: 298-300.
Dipnotlar
1-19. yüzyılda Suriye’de yetişen büyük ulemadandır. 1845’de dünyaya gelmiş, 1909’da vefat etmiştir. Devrindeki bir âlimin tabiriyle “zamanın Eş’arisi” olan Cisr, Halveti tarikatındandı. Kaleme aldığı Risale-i Hamidiyye adlı eser İslam dünyasında meşhur olmuştur. Bu risale, Isaac Taylor'ın İslâm akaidiyle Hıristiyan inançları arasında temel noktalarda fark bulunmadığını ileri süren bazı yazılar yazması, diğer bir İngiliz bilim adamının da İslâm dinini öğretmek üzere Arapça bir gazete neşretmeye başlaması üzerine İslâm'ın inanç ve ibadet esasları, bazı önemli kuralları hususunda insanları aydınlatmak. İslâmî hakikatlerle ilmî gerçekler arasında herhangi bir uyumsuzluk bulunmadığını göstermek ve Avrupalıların İslâm aleyhinde ileri sürdükleri bu tür iddialara cevap vermek amacıyla kaleme alınmıştır. II. Abdülhamid Han bu eserinden dolayı Hüseyin el-Cisr'i ödüllendirmiştir.
Bu eseri büyük bir vukufiyetle dilimize tercüme eden merhum Manastırlı İsmail Hakkı Efendi şöyle demektedir; “Bu kitabı mütalaa eyledikçe müellifine muhabbetim ve mükemmel karihasına hayretim ziyadeleşmektedir.”
Bediüzzaman hazretleri, bu eser hakkında bir münasebetle şöyle demektedir; “Hattâ, Şeyh Rahmetullah-i Hindî (allâme-i meşhur), kütüb-ü sabıkanın binler yerde tahrifatını, keşişlerine ve Yahudi ve Nasârâ ulemasına ispat ederek iskât etmiş. İşte bu kadar tahrifatla beraber, şu zamanda dahi, meşhur Hüseyin Cisrî (rahmetullahi aleyh), o kitaplardan yüz on delil, nübüvvet-i Ahmediyeye dair çıkarmıştır. Risale-i Hamidiye'de yazmış, o risaleyi de Manastırlı merhum İsmail Hakkı tercüme etmiş. Kim arzu ederse, ona müracaat eder, görür. (Mek-s: 429)
Üstad, Muhakemat adlı eserinde de merhum Cisri’den şöyle bahseder; “Bizim hem asrımız ve fikren biraderimiz olan Hüseyn-i Cisrî'nin sözünü dinle. Zira yüksek sesle münkir-i küreviyeti tehdit ettiği gibi, hakikat kuvvetiyle pervasız olarak der: "Kim dine istinadla, himayet yolunda müdevveriyet-i arzı inkâr ederse, sadîk-ı ahmaktır, adüvv-ü şedidden daha ziyade zarar vermiş olur."
2-19. yüzyılda Şark ulemasının en büyüklerinden kabul edilen Şeyh Muhammed Emin Şirvani hazretleri 1822-1906 senelerinde yaşamıştır. Seyyid idi. Bitlisliydi. Bitlis’teki hane-i şerifi uzun yıllar etrafa Nakşî nurunu yaymıştı. Sultan İkinci Abdülhamid Hanın daveti üzerine İstanbul'a giderek, orada iki yıl kadar misafir olarak bulunmuştu. Bu misafirlik esnasında kendisine tahsis edilen Beşiktaş Akaretlerdeki köşkte oturmuştu. Kendilerine Sultan Abdülhamid Han çok alaka ve hürmet göstermiş, Şeyhülislâm olarak İstanbul'da bulunmasını teklif etmişti. Fakat Şeyh Emin Efendi, Sultan'ın bu teklifini kabul etmeyerek, memleketine dönmüştü.
Merhum Şeyh Emin Efendi, o sıralar daha genç bir molla olan Bediüzzaman ile görüşmüş ve ona 50 kadar sual sorup imtihan ettikten sonra ilmi üstünlüğünü tasdik etmiştir. Üstad Bediüzzaman bu hadiseye bir yerde şöyle değiniyor; “Elli sene evvel Kürdistan'ın meşhur âlimi merhum Şeyh Emin Efendi tarafından, onbeş-onaltı yaşında bulunan eski Said'i imtihan için sorduğu suallerden birisine verdiği harika cevabdır. Bir saat zarfında bu acib muammayı halletmiş…”
3- Özellikle Ayasofya camiinde o zamanlar verdiği vaazlar çok meşhur olmuştu. Bu mevizeler, Eşref Edip (Fergan) tarafından bir araya getirilerek yayımlanmıştır. (İstanbul 1324, 1331) Eşref Edip bey Ayasofya vaazları ile alakalı şöyle yazmaktadır, “Hele hürriyetin lisanlara, kalemlere bir küşâyiş-i tam bahş ettiği zamandan beri hazret [Manastırlı İsmail Hakkı. ] öyle cûs u hurûşa geldi ki, lisanından hikmetler dökülür, fikrinden barikalar zuhur eder. Üç dört haftadır Ayasofya’nın halini görmelisiniz.”
4- Merhum Mahir İz beyefendi kıymetli hatıratında, Manastırlı İsmail Hakkı Efendi ve Hafız Şakir Efendi’den şöyle bahsetmektedir; “Meşrutiyete takaddüm eden senelerde hocamızdan işitmiştik. İstanbul’da Ulema-yı Sitte dedikleri altı büyük âlim varmış ki, bunları şöyle sıralarlar; Manastırlı İsmail Hakkı(Ayasofya kürsi şeyhi ve sonradan ayan azası) Tikveşli Yusuf Efendi, Tokadi Şakir Efendi, ders vekili Halis Efendi, Mecelle şârihi Atıf bey, ders vekili Muğlalı Ali Rıza Efendi.” (Yılların İzi s. 127)
5-Enteresandır, daha sonra, zaman ilerleyip Manastırlı İsmail Hakkı Efendi yaşlandığında bu sefer o sıralar temayüz etmeye başlayan bir genç âlim kendisiyle bir tartışmaya girmiş ve kazanmıştı. Bu zat, son şeyhülislamlarımızdan Mustafa Sabri Efendi idi. Bu hususa bir yazısında Mehmed Kırkıncı Hocaefendi şöyle değiniyor; “Manastırlı İsmail Hakkı Efendi ile “Teşri” meselesi üzerinde uzun ve müselsel, ilmî ve edebî münazaralar yapmış, hakkı izhar ederek İsmail Hakkı’nın hatasını yüzüne karşı, “Beyan-ül Hak” mecmuasında beyan etmiştir.”
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
EMİR ŞEKİB ARSLAN (1869-1946)-2. BÖLÜM
1927 yılında Emir, Kuzey Amerika'ya gitti. Orada Detroit beldesinde göçmenlerin sorunları için
EMİR ŞEKİB ARSLAN (1869-1946)-1. BÖLÜM
O, Emir Şekib Bin Hamud bin Hasan Yunus Arslan. Hire hükümdarlığı kurucusu olan Tenuhiler sül
NEDVİ’NİN KALEMİNDEN KUDÜS MÜFTÜSÜ EMİN EL HÜSEYNİ-2
Bundan sonra araya yeni bir fasıla girdi, ama bu ilki kadar uzun sürmedi. Ve onunla Mekke-i Müker
NEDVİ’NİN KALEMİNDEN KUDÜS MÜFTÜSÜ EMİN EL HÜSEYNİ-1
Kıymetli ziyaretçilerimiz, sizlere Filistin istiklal hareketinin mimarı, büyük aksiyon insanı,
İMAM MUHAMMED KASIM EN NÂNOTEVİ- 3. BÖLÜM
Papazlarla Ve Hindu Bilginleri İle Münazaraları Şeyh, Meerut şehrinde ikamet ederken, papazlar
İMAM MUHAMMED KASIM EN NÂNOTEVİ- 2. BÖLÜM
İngilizlere Karşı Cihadı 1857 yılında İngiliz yönetimine karşı Hindistan'da büyük bir a
ÖMER MUHTAR GRAZİANİ’NİN KARŞISINDA
... Graziani hatıratında diyor ki; “Ofisimin girişine geldiği zaman bana öyle geldi ki, ell
İMAM MUHAMMED KASIM EN NÂNOTEVİ- 1. BÖLÜM
Büyük imam, islam filozofu, rabbani alim, büyük ıslahçı, mücahid bir kahraman, İslam düşm
KURRA HAFIZ MEHMET GÜRGÜR HOCA EFENDİ (1937-2020 )
Mehmet GÜRGÜR Hoca Efendi 2 Mart 1937 yılında Dumlu Nahiyesine bağlı Akdağ köyünde dünyaya
ŞEYH MUHAMMED HAFİD (1928-2001)
Şeyh Muhammed Hafid hazretleri, dedesi ‘Hazret’ namıyla bilinen Muhammed Ziyauddin hz.'nin ve
ABDULĞAFUR HAS EFENDİ(1936-2007)
Abdulgafur HAS Hocaefendi 1936 yılında Çat ilçesi Babaderesi köyünde dünyaya geldi. Soyu sils
- BABADERELİ SEYYİD AHMED EFENDİ(1890-1977)
- MEHMED KIRKINCI HOCAEFENDİ
- MOLLA MUHAMMED CELALÎ
- MOLLA MUHAMMED KASORÎ
- MOLLA ABDÜLKADİR NADİR AZÎZÎ
- SEYDA MOLLA HASİP SEVEN (KS)(1917-1994)
- MÜDERRİS MOLLA MUSA CELÂLÎ (GEÇİT) HOCA
- ŞEYH ASIM EFENDİ
- ŞEYH HALİD-İ OHİNİ
- ŞEYH MAZHAR EFENDİ
- ŞEYH ALAUDDİN-İ OHİNİ
- ŞEYH FETHULLAH-I VERKANİSİ
- EBU’L HASAN EN NEDVİ HAKKINDA NE DEDİLER?-2
- MUHAMMED EMİN ER HOCAEFENDİ
- ÇAN ŞEYHLERİNİN TASAVVUFTAKİ YERİ VE KONUMU-2
- EBU’L HASAN EN NEDVİ HAKKINDA NE DEDİLER?-1
- ÇAN ŞEYHLERİNİN TASAVVUFTAKİ YERİ VE KONUMU-1
- ŞEYH SAFFETULLAH-I OHİNİ(1939-1989)
- EBU’L-HASEN ALİ EL-HASENÎ EN-NEDVÎ (1333-1420/1914-1999)
- DOSTUM NEDVİ
- BEDİÜZZAMAN'IN HAYATI VE ESERLERİ-2
- BEDİÜZZAMAN'IN HAYATI VE ESERLERİ-1
- M. AKİF'İN GÖZÜYLE BATICILIK-2
- M. AKİF'İN GÖZÜYLE BATICILIK-1
- AHMET NECİP FAZIL KISAKÜREK-3
- AHMET NECİP FAZIL KISAKÜREK-2
- AHMET NECİP FAZIL KISAKÜREK-1
- ŞEYH MUHAMMED DİYAUDDİN/HAZRET (K.S.)
- ŞEYHU'L-HİND MAHMUD HASAN DİYOBENDÎ (1851-1920)-2. BÖLÜM
Herhangi birinize ölüm gelip de: Rabbim! Beni yakın bir süreye kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam! demesinden önce, size verdiğimiz rızıktan harcayın
Münafikün, 10
GÜNÜN HADİSİ
Mü'minin sezgisinden sakının, çünkü o Allah'ın nuruyla bakar.
Taberani
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...