ABDULLAH BÜYÜK HOCAEFENDİ İLE SÖYLEŞİMİZ-1. BÖLÜM
Muhterem ziyaretçilerimiz! Yeni bir mülakatımızı daha hizmetine arz ediyoruz. Memleketimizin kıymetli simalarından muhterem hocamız Abdullah Büyük Beyefendi’yi ziyaret ettik ve gündemdeki bazı sorunlarımızı dertleştik. Biz ilk defa görüşt
Muhterem ziyaretçilerimiz! Yeni bir mülakatımızı daha hizmetine arz ediyoruz. Memleketimizin kıymetli simalarından muhterem hocamız Abdullah Büyük Beyefendi'yi ziyaret ettik ve gündemdeki bazı sorunlarımızı dertleştik. Biz ilk defa görüştük ama elest bezminde tanışmış olacağız demek ki, hemencecik sıcak bir atmosfer doğdu ve enfes bir saat geçirmek nasip oldu.
Hocamız, değerlendirmeleriyle, duruşuyla, derdiyle, nezaket ve nezahetiyle, "haza Müslüman" dedirtti bendenize. Başka söz zaid olur sanırım. İnşallah on tane sorumuza cevaplarını kısım kısım hizmetinize sunacağız. Bu röportajın gerçekleşmesinde başta hocamız olmak üzere Ribat Vakfı Yöneticilerine çok teşekkür ederim. Cenab-ı Hak razı ve hoşnud olsun. İstifade etmeniz dileklerimle. Salih Okur/cevaplar.org
Abdullah Büyük Hocamız Kimdir?
Abdullah Büyük Hocaefendi 1948 senesinde Sivas'ta dünyaya geldi. Daha sonra Konya'ya yerleşen Hocamız artık Konyalı sayılacak kadar uzun zamandır Mevlana hazretlerinin şehrinde ikamet ediyor. 1970'li yıllarda imam hatip olarak başladığı meslek hayatında vaizlik ve müftü yardımcılığı görevlerinde bulundu. 12 Eylül 1980'de yapılan askeri darbeyle Diyanet İşleri Başkanlığı'ndaki görevinden ayrıldı. Askeri yönetim tarafından gözaltına alınıp hapse atılan ve yaklaşık 1 sene cezaevinde kalan Hocaefendi, hapisten çıktığı 1982 yılından itibaren kendini iman hizmetlerine vakfetti.
32 yaşındayken kurduğu Ribat Dergisi halen başarıyla hizmet etmekte. Konya'da kurulmasına önderlik ettiği Ribat Eğitim Vakfı ile hayır hizmetlerine koşturan Abdullah Büyük Hocaefendi, insana yönelik hizmet yatırımlarını 'önce insan sonra kurum' prensibiyle yürüttü. Bu çerçevede ailenin korunmasına ve yüceltilmesine yönelik derneklerin kuruluşuna önderlik etti.
Aile kurumuna yönelik çalışmalarını şöyle ifade ediyor hocamız; "1998 yılında ilk adımımızı attık daha sonra Almanya, Fransa derken tekrar Türkiye'ye döndük şu anda 20 vilayette aile mektebini başlattık. Aile mektebindeki programlarımız ülkenin coğrafyanın fıkhi görüntüsünü, toplumun yaşam tarzını hesaba katarak programın içeriğini zenginliğini konu başlıklarını sıraya koyduk. 23 kitapçık 63 konu ve 3 yıllık aktif eğitim süreci var ve yaklaşık 12 yıl sürüyor program. "
Halen Konya'da yaşayan Büyük Hocaefendi, fikir ve düşüncelerini yazdığı kitaplar, Ribat dergisi ve Vakit gazetesi aracılığıyla kamuoyuyla paylaşıyor.
-Hocam, ülkemizdeki İslami gelişmelerden memnun musunuz? Kemmiyet oranında keyfiyetin de geliştiğini söyleyebilir misiniz?
- Öncelikle çok teşekkür ederim, buraya kadar zahmet ettiniz. İnşallah bu hizmetleriniz insanlığa yapılan bir hizmet. Daha doğrusu ülkeye yapılan bir yatırımdır. Fedakârlığın, vefakârlığın bir simgesidir.
Sormuş olduğunuzun sorunun cevabını ben müspet olarak karşılıyorum. Gidişatımızda, her ne kadar kemiyet gözükse dahi, keyfiyeti de ilgilendiren kaliteli bir gidişat var.
Bunun sebeplerini de şöyle sıralayabiliriz; doğal afetler bu gelişmelerin sebeplerinden bir tanesidir. Doğal afetler dünya çapında bir buçuk milyar Müslümanın iletişimini, irtibatını sağlamaya sebeb oldu. Evet, bu musibetlerin bir yüzü soğuktur, yıkımdır, ölümdür. Ama öbür tarafa baktığımız zaman, birbirimize yaklaştık. Dua gönderdik, para gönderdik, gıda gönderdik, her şey gönderdik. Meğer bir Ace'miz varmış, Pakistan daha bir yakın göründü bize, Sudan daha bir yakınlaştı. Uzak gördüğümüz diyarlar, baktık ki yanı başımızda, biz onların yanı başındayız.
Bu çerçeveye bakınca, entellüektel boyutu olan bu iletişim, bu sevgi bağımız, gönül bağımız, muhabbet bağımız, kendi aramızdaki kavgacı, dedikoducu olayları bastırdı. Azalttı daha doğrusu. Azaltınca, birbirimizi tanımaya, birbirimizle iletişime girmeye başladık. Öncelerinin "şucudur, bucudur, falancıdır, fişmekancıdır" ifadelerinin, taksimatlarının yerini, bütüncül bir bakış açısı doldurmaya başladı. "Müslümanlar, inananlar, ülkesini, milletini sevenler" ifadeleri ağır bastı, Allah'a hamd olsun.
Konuya bu çerçevede bakıyor ve böyle bakınca da çok ümitli oluyorum. Ziya Paşa "Ayineşi iştir kişinin, lafa bakılmaz" der. Biz de bakıyoruz, Edirne'den Van'a varıncaya kadar, Madagaskar adalarından, ta Viyana'ya varıncaya kadar, yeryüzü coğrafyasında dünyayı, ülkesini ıslah etmek isteyen insanlar hep birbirleriyle paylaşmakta, birbirlerine yardım etmekte, destek vermektedir.
Tekrar ifade etmek istiyorum ki, bu kuru bir kalabalık değil, kaliteli bir oluşumdur. Sorunuz için teşekkür ediyorum.
-Tesettürde bir sulanma müşahede ediyoruz. Sizce bunun sebepleri nelerdir? Hiç olmazsa o kadar kapansınlar diye ses çıkarmamak doğru mu sizce?
-Şimdi modernizm, modernite, sekülerizm, dünyevileşme gibi dıştan gelen, içten çıkan, bir takım akımların bunda etkili olduğunu düşünüyorum. Bu bir sınavdır, bir imtihandır doğrusu.
Ki, her zaman bir sınav, bir imtihan içerisindeyiz. Ne yazık ki biz tesettürü modaya kurban ettik. Ve şu anda mazlumdur tesettür, zalimdir moda. Çok açık konuşuyorum.
O tesettür ki, Kâbe'yi örten örtüden daha şerefli, daha kıymetli olan bir şeairdi. O bizim bir sembolümüzdü. Kâbe neyse, bir Arafat dağı neyse, bir Muzdelife, bir Cuma namazı, bir bayram namazı neyse, tesettürümüz de bizim bir şiarımız, bir sembolümüzdü.
Modernitenin getirmiş olduğu bir yapıyla, geleneksel yapı arasında sıkışan bir hanımı düşünün. Modernistler bu hanıma karşı cazibeli, tumturaklı bir kıyafet modeli ortaya koydular. Nefis ve şeytan da destek verince, insanlar soluğu orada almaya çalıştı.
Öyle olunca, ben şu andaki "tesettür mağazaları" adı altında açılan ve faaliyet gösteren tüm kardeşlerimizin maalesef bunu "çağ sana uymuyorsa sen çağa uy" gibi yanlış, hazmı çok zor bir düşünceye kurban ettiklerini görüyorum.
Biz, o onurlu kimliğimizi hiç asimile yapmadan ortaya koyabilirdik. Biz bundan evvelki dönemlerdeki tesettürden pişman değiliz. Ki o tesettür bize şahsiyet vermişti, izzet vermişti, kalite vermişti. Ama şimdiki, adı tesettür olmuş olan, modaya endeksli kıyafet ne şahsiyet bıraktı, ne izzet bıraktı. Değerden, kıymetten düşürdü.
Bu çerçevede baktığımız zaman, artık tabelası tesettür, muhtevası moda ve dekolte olan, tesettürü temsil etmeyen, tesettüre davet çıkarmayan, ve tesettürü belki çağ dışına atan, belki nostalji olarak görmeye çalışan bir noktaya getirdiler.
Bunların hiçbirine ben katılmıyorum. Katıldığım tek şey vardır; evet kıyafetin şeklini, şemailini Kur'an çizmez. Ama Allahu Teâlâ öyle bir ayet-i kerime göndermiştir ki, farz kıldığı bir amelin nasıl uygulanacağını da haber vermiş, detaya inmiştir;
وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلَى جُيُوبِهِنَّ
"Başörtülerini ta göğüslerine kadar sarkıtsınlar"(Nisa: 24:31)
Biz artık şık görünmenin, güzel görünmenin mücadelesini veriyoruz. Halbuki o şıklığımızı, güzelliğimizi kamufle yapmak isteyen bir emirdi bu.
-Hocam affedersiniz, bir tesettür firmasının verdiği reklamda "filan giyim sizi fark ettirir" diyor.
-Buyurun işte. Yani artık meselenin ele alınılacak, savunulacak tarafı kalmadı. Ve ne yazık ki her geçen gün de bu yozlaşıyor. Umarım bu tehlikeli gidişattan dönerler.
-Bir de hocam kötülük hemen yayılıyor demek ki. Birbirinden görmekle, salgın bir hastalık gibi yayılıverdi bu tarz şeyler.
- Evet. Biliyorsun, Peygamber Efendimiz(aleyhissalatu vesselam), "Cennetin etrafı nefse ağır gelen, cehennemin etrafı nefse hoş gelen şeylerle donatılmıştır"(Sahih Müslim, K. Cennet hn: 1) buyuruyor. Bu bir imtihan.
Biz imtihanı unuttuk, imtihan edildiğimizi unuttuk. Ben şu anda sizinle imtihan ediliyorum, siz de benle imtihan ediliyorsunuz aslında. Siz bir hizmet etmek için geldiniz. Ben de size bir hizmet vermenin mücadelesini veriyorum. Cenab-ı Hak da bizi izliyor ve dinlettiriyor şu anda.
Bu imtihanın en basit bir örneği. Hâlbuki haram işlemiyoruz değil mi? Bir günah da yok şu anda. Güzel, hoş bulduğumuz şu konuşma da bir sınavdır. Ki yeryüzünde sınav olmayan, imtihan olmayan ne var? Cenab-ı Hak birçok ayetinde "biz sizi sınamak, denemek için yarattık" buyurmuyor mu?
O bakımdan, mümin olarak, inanan insanlar olarak, inancımızla bağlantılı olan tüm amellerimizi "Allah'a arz etme şuuru" içinde yapmalıyız.
Biz –hâşâ- dini Allah'dan daha iyi bilen, güzel göstermeye çalışan, sanki din kaba saba bir şey de, biz onun inceltmeye çalışan bir moda girdik, bir frekansa girdik ki, bu da son derece korkunç ve iğrençtir.
-Devam edecek-
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
vedat özdemir, 2013-01-04 12:42:50
sa hocamizin tüm yönleriyle aile kitabini suan okumaktayim iyi akilda kalir örnekler veriyor insallah nasiplenirim .zaman buldukca esime de okuyorum ayrica m islamoglu hocamizin arkadasi olmasi da daha cok hosuma gitti
Bu yoruma katılıyor musunuz ?
elif günay, 2012-04-12 04:08:56
böyle bir yazının her gencin her lider konumunda olan insanların islama hizmet ediyorum diyen insanların okuması gereken, hatta her cümleyi hayatına geçirmesi gereken bir yazı olduğu kanaatindeyim Rabbim gerçek hocalarımızı başımızdan eksik etmesin bizleride alim kullarından eylesin
Bu yoruma katılıyor musunuz ?
seyit, 2011-12-05 13:49:48
yazınız okudum ,yazınızın son pararafında diyorsunuz ki \\\\\\\\\\\\\\\'.............insan hak ve hukukuna saygılı,herkes birbirini koruyor hakkına hukukuna riayet ediyor....\\\\\\\\\\\\\\\'diyorsunuz.sorum şu bu hak ve hukuk sadece tarıkatcılaramı yoksa herkesi kapsıyormu,herkesi kapsar dedinizi duyar gibiyim.amma sözünüzde samimi iseniz devletten uzak durup \\\\\\\\\\\\\\\'diyanetin kaldırılmasını isteyin\\\\\\\\\\\\\\\'o siyasettir derseniz sözünüzün geçerliliği yok demektir.lütfen hocalığı birakın daha fazla günaha girmeyin.
Bu yoruma katılıyor musunuz ?
musa karagöz, 2011-03-08 11:57:04
allah kendisinden razı olsun
Bu yoruma katılıyor musunuz ?
ali said, 2011-02-19 21:13:35
Abdullah Büyük hocamız ülkemizin önde gelen değerlerinden biridir. Bildiğimiz kadarıyla İslami çalışmada ölçü ve dengenin sembolü bir şahsiyettir. Şiddet ve baskıcı bir anlayıştan uzak nebevi bir metodu benimser. Güzel bir sohbet olmuş, devamını bekler teşekkür ederim.
Bu yoruma katılıyor musunuz ?
DİĞER YAZILAR
Çünkü Allah, haktır. O'ndan başka taptıkları ise hiç şüphesiz batıldır. Gerçekten Allah çok yüce, çok büyüktür.
Lokman, 30
GÜNÜN HADİSİ
Oruç insanı cehennem ateşinden koruyan bir kalkandır; tıpkı sizi harpte ölüme karşı muhafaza eden bir kalkan gibi...
Buhari,Ebû Davud,Tirmizi, Nesai
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Cumhuriyet'in ilanı(29 Ekim 1923) *Sütçü İmam Maraş'ta direnişi başlattı(31 Ekim 1919) *I.Dünya Harbine girdik(1 Kasım 1914) *İmam-ı Rabbani Hz.lerinin İrtihali(2 Kasım 1624) *Hz.Ömer(r.a.)'in Şehadeti(3 Kasım 644)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...