ABDULLAH BÜYÜK HOCAEFENDİ İLE SÖYLEŞİMİZ-4.BÖLÜM

-Hocam son soruma geçiyorum, Sizce şu andaki Müslüman coğrafyasının asıl gündemini işgal etmesi gereken sorunlar nelerdir? - Efendim şu an bir toplumsal barış dünya gündeminde. Artık silahların susması ve durması, onun yerine barışın sağlanm


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2011-02-17 20:10:25

-Hocam son soruma geçiyorum, Sizce şu andaki Müslüman coğrafyasının asıl gündemini işgal etmesi gereken sorunlar nelerdir?

- Efendim şu an bir toplumsal barış dünya gündeminde. Artık silahların susması ve durması, onun yerine barışın sağlanması lazım.

إِنَّا فَتَحْنَا لَكَ فَتْحاً مُّبِيناً

"Muhakkak biz sana apaçık bir fetih verdik."(Fetih: 48: 1) ayeti var biliyorsunuz. Bu fetih ne acaba? Mekke fethi mi? Taif'in fethi mi? Yok, ne Mekke fethi, ne Taif'in fethi. Bu, Hudeybiye barışına işaret ediyor. Bu sulh ile on yıl boyunca Mekke kâfirleri ve Medineli Müslümanlar birbirleriyle savaşmayacaktı. Kılıçlar kınına konacaktı. Toplumsal barış sağlandığı zaman insanlar birbirleriyle konuşmaya başlar. Bu konuşmalar sonucu insanlar gerçekleri dinleyecekler ve Allah onlara hidayet verecek.

 Şu anda yeryüzü çapında bu evreyi görüyoruz. İdeolojik tartışmalar yerini objektifliğe terk etmeye başlıyor. Bir zaman Rusya neydi? "Komünistler Moskova'ya, "Komünistler Moskova'ya" dediğimiz dönemleri bilirim. Şimdi hep Müslümanlar Moskova'da. Kimi iş yapıyor, kimi fabrika kuruyor, kimi tebliğ ediyor.. Toplu namazlar kılınıyor. O Kızıl Meydan denilen yerde geziyorum, "Selamün aleyküm" diyerek insanlarla selamlaşıyoruz. Çok hayret verecek bir şey.

Sonra Afrika'ya gittim, beş ülkeyi dolaştım, "Osmanlı" deyince akan sular duruyor. Osmanlı torunları olarak bizi bağırlarına basıyorlar.

Yani bütün insanlığı Âdem'in evlatları olarak, Peygamber evlatları olarak görmek mecburiyetindeyiz. Putin de peygamber evladı, Obama da peygamber evladı. Hatta Castro da peygamber evladı. Ama bunlar babalarının yollarından çıkmış. Bizim vazifemiz onları güzellikle babalarının yollarına davet etmek.

Gorbaçov'a ilk davet mektubunu kim yazdı? İmam Humeyni yazmıştı değil mi? Onu güzelliklere davet etmedi mi? Peki Peygamber Efendimiz(Sallalahu aleyhi ve sellem) devletlere mektup yazmadı mı?

Günümüzdeki mektuplar artık Kimse Yok mu Derneği, Yardım Eli Derneği, Rida vs. Bugün Türkiye'de olup da, sınır ötelerine kim hizmet götürüyorsa bilsin ki onlar günümüzün elçileridir. Adeta Peygamber Efendimizin(aleyhissalatu vesselam)'in gönderdiği birer mektuplardır.

Peygamber (aleyhissalatu vesselam) kendisini Mekke'den kovalayan, hicrete zorlayan insanlara, Mekke'de kıtlık başlayınca Medine'den gıda paketleri gönderdi. Gıda paketleri gönderirken diyor ki; "hiç ayırım yapmayacaksınız. İmanlarını gizleyen kardeşlerinize de vereceksiniz, putperestlere de vereceksiniz" diyor. Bizim dinimiz bu işte.

Bu bakımdan dinimizde, inancımızda,

وَلِلّهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ

 "Doğuda batı da Allah'ındır"(Bakara: 2:115) Moskova da Allah'ın, Madagaskar adaları da Allah'ın, Amerika da Allah'ındır. Orada olanlar da Allah'ın yarattığı kullardır.

İnanıyorum ki, "şu istikbal inkilabatı içinde en yüksek sada İslam'ın sadası olacaktır." İslam'ı yobaz, gerici olarak gören zihniyet, İslamiyet'in medeniyet kuran bir din olduğunu anlamaya, algılamaya başlamış oldu. Bir çözülme yaşanıyor.

 Bu nazik zaman diliminde biz de önce bakışımızı bir Müslümanlaştırmalıyız. Bakışımızdaki cehaleti, bilgisizliği halletmek mecburiyetindeyiz. At gözlüğünü atmalı, üçyüz atmış derece bakmalıyız daha doğrusu. Allah hiçbir kâfirin rızkını kesmiyor. Sadece onlara güzellikle diyor ki, "küfrünü bırak, eğer bırakır, iman edersen, geçmiş günahlarını affedeceğim" diyor.

Allah böyle derken böyle tebliğ, davet götürmeden onları böyle cehennemi dolduracak bir kütük olarak neden göreyim ki?

-Peki hocam, işte böyle deyince bazıları "siz velbuğzu lillah'ı bıraktınız" diyorlar.

- O ayrı. Kâfirin küfrüne buğz edilir, şahsına değil.

-Biz tam tersini anlıyoruz..

-Tabii..Kafirin şahsına buğz haramdır. Biz küfrüne buğz edeceğiz. Tevhidle onu İslam'a kazandırmak istiyoruz. O zaman nasıl onun şahsına buğz edebilirim ki?

Peygamberimiz dahi putperest topumun yaptıklarına buğz ediyor. Ama mübarek yüzünden tebessümü esirgemiyor. Öyle değil mi? Abdullah bin Mesud(r.a) da ; " "Biz bazen bir Müslüman kardeşimizin olumsuz şeylerini görürdük. O yaptıklarına buğz ederdik ama kendileriyle ahbaplığımızı, dostluğumuzu devam ettirirdik" diyor.

 Bugün Türkiye'de en büyük sıkıntımız bu… Bir kardeşimizin küçük çaplı bir hatasını görsek, mesafe koyuveriyoruz. Yahu onunla daha fazla etle tırnak gibi olmamız gerekiyor. Hz. Ömer efendimiz ne diyor; "benim gerçek dostum bende bir hata bulup bana söyleyen, beni uyarandır."

Ben yüzümü çevirmekle değil, hemen yanına gitmekle mükellefim. Ama tabii ki bir dozer gibi gitmeyeceğim. Koluna girerek, tecahül-ü arif sanatını kullanarak, dolaylı yollardan, kendimden örnekler vererek, o arkadaşımı, o insanı o hatadan kurtarmak mücadelesi. Bu da Allah'ın bir talimatı, bir emridir.

Bakınız şimdi, Müzzemmil Suresinde Cenab-ı Hak Peygamberine ne demiş;

وَاهْجُرْهُمْ هَجْراً جَمِيلاً

 "Onlardan güzel bir şekilde ayrıl."(Müzzemmil: 73:10) Kendisini kovuyorlar, dövüyorlar, evinin kapısına pislik sürüyorlar, deve işkembesini başına geçiriyorlar, her türlü eziyet ve işkenceyi yapıyorlar. Ama ayet "onlardan güzel ayrıl" diyor. Onlar bunu yaptı, sen de aynısını yap değil, çünkü bir daha gideceksin. İrtibatı kopartmamak lazım.

Ben 12 Eylül ihtilalinde askeri cezaevinde 11 ay, 20 gün kaldım. Ateistler vardı, anarşik eyleme katılan insanlar vardı. Onlarla kol kola girdim. Beraber Ruhi Su'nun bir takım ilahilerini okuduk.

Ne oldu sonunda? Ben abdest alırken oraya gelip de "senin bir daha abdest aldığını görürsek seni şişleriz" diyen insanlarla ben üç dört ay sonra cemaatle namaz kılmaya başladım.

Tekrar bunu söyleyelim, müminin buğzu kafirin küfrünedir., şahsına değil..Üstelik bunu itikadi bir olay olarak algılamak lazım. Taviz değildir bu. Çünkü Elmalılı Hamdi Yazır'ın tefsirine, Kafirun Suresine bakın, "Mümin bir kimseye kâfir diyorsa ve cidden de o kâfirse" diyor, "tamam kâfir dedi. Ama görevi bitmedi, yeni başladı. O kâfirden küfrünü izale etmek için nasıl mücadele etti, Allah onun hesabını o mümine soracaktır" diyor.

"Kâfirler! Zalimler" diye bağırıp çağırmak bir çözüm değil. Kâfir dediğin o insanı hidayete getirmek için mücadelen ne oldu, biz bundan hesaba çekileceğiz.

-Peki hocam, Fetih suresinde "o müminler kafirlere karşı çok şiddetli, kendi aralarında çok merhametlidirler" ayetini nasıl anlayacağız?

-O fiziki savaşta. Savaş hukukunda geçerli. Tabii savaş bir hiledir. Bıyıklar burkulacak, kendini güçlü göstereceksin. Halid bin Velid(r.a) Mute savaşında öyle yapmıyor muydu? Sağ cenahını sola, sol cenahındaki sağa, öndeki arka, arkadakini öne geçirmemiş miydi? Sabah olduğunda 100 bin kişilik Bizans ordusu yeni bir takviye gelmiş zannettiler ve orada üç bin kişi yüz bin kişiyi mağlup etti.

Yani benim o şekildeki şiddetli görünmem fiziki savaşın ortamındadır. Yoksa davet ortamında bu olmaz. Davet ortamında kibirlenmek haramdır.

-Kaşları çatık bir Müslüman tipi..

-Ya öyle şey mi olur? Çirkince bir şey..Ben Fransa'daydım. Bir Pazar günü bir orman yolunda geziyordum. Dedim ki "bunların diline göre hayırlı sabahlar nasıl deniliyor?" Yazdım, ezberleyip yoldan geçenlere söyledim. Tebessüm ettiler, cevap verdiler. Tekrar ikinci karşılaşmamızda bu sefer onlar bize aynı şekilde selam verdiler. Bir anda bir sıcak ortam doğdu.

Almanya'da bir Sinagog'a gittim. Bize kapıyı açan bir öğretmenmiş, altı dil biliyor. Bizi ilk gördüğünde parmağının ucuyla, istemeye istemeye tokalaştı. Ona dedim ki; "Tarihimizde, geçmişimizde bizim babalarımız savaşmış. Peki, bizim suçumuz ne? Ben şu an senin sinagoguna geldim. Sen bir insansın. Senin de inandığın bir Allah var, bir kitabın var. Çünkü sen kitap ehlisin. Ben de Müslümanım. Benim Müslüman olmam, senin kitap ehli olman bizim savaşmamızı gerektirmez ki. Geçmişimizi bahane edip neden birbirimize düşmanlık yapalım?"

Beni sinagoga alırken, parmağının ucuyla tokalaşan adam, elimi öyle bir samimi sıktı ki parmaklarım birbirine geçecekti. Böyle sevgiyle, saygıyla insanlara yaklaşmamız lazım.

Eğer bizim Almanya'ya giden işçilerimiz sahipsiz olmayaydı, oralara projeler götüreydi, o zaman Avrupa'yı sen göreydin. Ama "bunlar gâvurdur" mantığıyla gittiler ve bir adım da ileri artamadılar.

Bizlerin vazifesi insanları suçlamak değil, onları İslam'a nasıl kazandırırız, bunun mücadelesini vermek.

Bu, dar açıdan bakan insanların sermayesi. Biz şu an "ah şu İngilizcemiz tam olsa da Avrupa'ya yayılsak, o kiliseye giden papazlarla konuşsak, o rahiplerle konuşsak. O Sinagoglara gitmiş olsak keşke.

Peygamber Efendimiz(Sallalahu aleyhi ve sellem) o üçyüz altmış putun etrafında labirent gibi dolaşıp tebliğini sürdürmüyor muydu? Sevgili Peygamberimiz mübarek mescidinin bir kenarını gayr-i Müslim olarak gelen delegelere ayin yapmaları için tahsis etmemiş miydi? Peygamber mescidi bir devlet konuk evi olarak kullanılmadı mı? Bunları nereye koyacaksınız?

-Hani Hocam merhum Akif Bey yine diyor ya;

"Misyonerler gece gündüz yeri devretmedeler.

 Ulemamız acaba vahy-i ilahiyi mi bekler."

-Yaa.. Buyur..Maalesef..Maalesef..

-Hocam Allah razı olsun. Ben sizinle tanıştığıma çok memnun oldum.

-Ben de öyle. Allah sizden de razı olsun inşallah.

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

adnan, 2011-05-08 13:05:20

selamun aleykum hocam nasılsınız allah razı olsun sız gıbı alımlerden ben ( muş ) tan adnan selam ederım sıze ellerınız doperım

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

ali said, 2011-02-19 06:21:15

Abdullah Büyük hocamız ülkemizin önde gelen değerlerinden biridir. Bildiğimiz kadarıyla İslami çalışmada ölçü ve dengenin sembolü bir şahsiyettir. Şiddet ve baskıcı bir anlayıştan uzak nebevi bir metodu benimser. Güzel bir sohbet olmuş, devamını bekler teşekkür ederim.

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

HÜSEYİN BULUT, 2011-02-17 22:24:04

Abdullah Büyük hocamız ülkemizin önde gelen değerlerinden biri olup, her tür çalışmalarda bize önder olmuştur. bizlere bu çalışmalarda önderlik yaptığı için kendisine müteşekkilz. Bu vf daha nice böyle yazılara imza atmaları dileyiğle kendilerine sevgi ve saygılarımı sunuyorum

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DİĞER YAZILAR

İyiliğin karşılığı, iyilikten başka bir şey midir?

Rahman, 60

GÜNÜN HADİSİ

Sen dünyada bir garib veya bir yolcu gibi ol.

Buhari, Rikak 2; Tirmizi, Zühd 25, (2334)

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI