YUSUF ÜNLÜ AMCA İLE HATIRALAR GÜLDESTESİ-2
MAHMUD USTAOSMANOĞLU EFENDİ İLE TANIŞMAM Daha sonra Efendi hazretleri(Mahmud Efendi) askerden gelip, İsmailağa Camiine imam oldu. Tanışıklığımız ta o zamanlardan başlar. Beraber çok arkadaşlığımız oldu. Hatta namazdan sonra mihrapta oturur, so
MAHMUD USTAOSMANOĞLU EFENDİ İLE TANIŞMAM
Daha sonra Efendi hazretleri(Mahmud Efendi) askerden gelip, İsmailağa Camiine imam oldu. Tanışıklığımız ta o zamanlardan başlar. Beraber çok arkadaşlığımız oldu. Hatta namazdan sonra mihrapta oturur, sohbet ederdik. İlla bana derdi ki; “Gençleri topla getir, hatta abdestsiz olsunlar, mühim değil” derdi. Ben kahveden üç kişi, beş kişi, gençleri tutup getirirdim. Onlara dini telkinatta bulunurdu.
Ve hiç yılmazdı. Ben şu yaşıma göre çok kişiyle görüştüm, ama Efendi kadar bu davaya hizmet eden görmedim. Maddeyle bir alakası yok. Kimse Efendi hakkında “şöyle maddiyatla meşgul, paraya düşkün” diyemez. Çünkü her şeyini biliyorum.
Biz kendisi ile cenaze bile yıkadık. Benim bir Nusret ağabeyim vardı, Abdülhamid hazretlerinin son aşçıbaşısı, onun dedesi imiş. Dedesi son demlerini yaşarken Nusret ağabey beni çağırdı, gittim. Başında bulunduk. Vefat ettikten sonra, Efendi’yi çağırdım. Hasan Efendi ile birlikte geldiler. Ben de su döktüm, o zatı beraber yıkadık.
Bazı yerlere beraber giderdik, ederdik. Daima bana siyaseti sorardı. “şuradan ne geliyor, buradan ne gidiyor” gibilerden. Hatta 1960 İhtilali olduğu zaman camideydi o. Sokağa çıkma yasağı vardı. Ben de camiye gittim. Yanına oturdum. Bana “hiç konuşma, “hasbunallahi ve ni’mel vekil” çek” dedi. Rahmetli Türkeş’in sesleri radyodan, şuradan buradan geliyordu. Onları dinledik.
Efendi’yle bayağı bir yaşantımız geçti. Efendi’nin İsmail isminde bir kardeşi var. Şu an biraz rahatsız. Onunla da samimiydim. Camiinin eski halinde, Efendi’nin hatme yaptırdığı bir oda vardı. İsmail Efendi onun arkasında kalırdı. Ben de oraya gider, onunla birlikte kalırdım. Hatta ben ona ortaokul dersleri verdim. Efendi’ye de ilkokul dersleri vermiştim. O zaman, imamlardan ilkokul mezunu olmaları istenmişti.
Oranın Hafız Sami isminde bir müezzini vardı. İsmailağa Camiinin ilk müezzini idi. Kendisiyle çok samimi idik. Ona da lise dersleri verdim. Sonra o da Edirnekapı’ya baş imam oldu. Onun Ali Haydar Efendi’nin halifesi ve damadı olan Nuri Efendi ile arası iyi idi. O ilk zamanlar Ali Haydar Efendi’nin yakınları Efendi’nin onu ziyaretini istemezlerdi. Hep karşı çıkarlardı.
O demin isimlerini saydığım meşhur hocalar bile Efendi’yi istemezlerdi. Bir ara “bunu camdan aşağıya atalım” bile demişler. Hatta Ali Haydar Efendi’nin oğulları bile Efendi’yi istemezlerdi. Sonradan tanıdıktan sonra Efendiye karşı bir aşkları başladı ve bu sefer eniştelerine cephe aldılar.
O müezzin Sami Efendi’nin Ali Haydar Efendi’den nakline göre Ali Haydar Efendi, Mahmud Efendi ve Nuri Efendi için “birisi beynim, birisi kalbim” demiş. Ama hangisi için beynim, hangisi için kalbim dediğini söyleyemedi Sami Efendi.
Ve Ali Haydar Efendi Ofluları pek sevmezdi. Ona rağmen Mahmud Efendi için “Lazistan’da açan bir gonca gül” demiş Sami ağabeyin nakline göre.
Benim nikâhımı da Mahmud Efendi kıydı. Ahmed’in ismini de o koydu. Ben de Mahmud dedim. Böylece “Ahmed Mahmud” oldu.
ABDULHAY ÖZTOPRAK EFENDİ
Abdulhay Efendi benim ilk şeyhim. Kendisi ile beni tanıştıran Hayreddin isminde bir ağabeyim idi. Hayreddin ağabey, Bağdat’taki Abdülkadir Geylani hazretlerinin tekkesindeki postnişine bağlıydı. Ama Abdulhay Efendiye gider gelirdi.
Hatta ameliyat olacaktı. Abdulhay Efendi’den müsaade almağa gitti. Ben de oradaydım. Abdulhay Efendi “Olmasan olmaz mı evladım?” dedi. Hayredin ağabey “Niyet ettik, karar verdik” deyince “hayırlısı olsun” dedi. Yanlış ameliyat yapmışlar. İkinci ameliyatta ruhunu teslim etmiş.. Allah rahmet eylesin.
Abdulhay Efendi hazretleri rahatsızlıklarından dolayı pek dışarı çıkamazdı. Kendisini Mehmed Zahid Kotku hazretleri, Sami Efendi hazretleri gibi zatlar devamlı ziyaret ederlerdi. Ali Haydar Efendi de çok hasta ve yaşlı olduğundan, damadı Nuri Efendi hazretlerini on beş günde bir, ayda bir Abdulhay Efendi’yi ziyarete yollardı. O büyük zatlar ziyaretle, hal hatır sordurmakla birbirlerinin gönüllerini alırlardı.
1956 senesinde asker oldum. Ben gelir giderdim, ama üç beş sene tarikat dersi almadım. Zaten eskiden ders almak çok zordu. Herkese ders vermezlerdi. Kaza namazlarını sorar, yaşantına, kazancının helal haram olmadığına bakar, öyle ders verirlerdi.
O zamanlar Harp akademileri Yıldız’daydı. Cuma günleri bütün paşalar, albaylar, hatta akademinin baş hâkimi, Yahya Efendi dergâhındaki camiye namaza gelirlerdi. Orada Cuma’dan sonra Mesnevi okunurdu, onu da dinlerlerdi. On Muharrem’de yetmiş bin kelime-i tevhid ile aşure kaynatılırdı.
ACAİP BİR ASKERLİK HATIRASI
Asker’de Isparta’dan tayinim Selimiye kışlasına çıktı. Sekizinci Tümene şoför adayı olarak geldim, yazıcı yaptılar. Kıştı. Postalın içine mesh giyiyordum. Hiç unutmuyorum, bir Deli Tevfik denilen üsteğmen, birde Hulusi Çorbacıoğlu isminde bir yüzbaşımız vardı. Kendisi Tabur komutanımızdı. Kore’den yeni gelmişti.
Onlar benim namaza gittiğimi anlamışlar. Bir gün o Deli Tevfik beni çağırdı. “Git bana bir şişe rakı al, gel” dedi. Hiç unutmuyorum. Ben de parayı aldım, postaya verdim. Deli Tevfik “Gel lan buraya” diye bağırdı ve “ben kime söyledim?” dedi. “Bana söylediniz” dedim. “Neden gitmiyorsun o zaman” dedi. “Posta boştu” dedim. “Ben senin gitmeni istiyorum” dedi. Bunun üzerine “ben buraya askerlik yapmaya geldim. Sana rakı almaya gelmedim” dedim. Hepsini bıraktım, bastım eve geldim.
Eve gelince annem “Hayrola oğlum?” dedi. “Ana” dedim, “ben bu askerliği yapamayacağım.” “Neden?” dedi. “Vaziyet böyle böyle” dedim. Annem “ya etme oğlum, yapma oğlum” diye iknaya çalıştı. Askeri hâkimken emekli olmuş, o sıralar avukatlık yapan Selahaddin Sözbir vardı. Daha önce de beni Deniz koleji imtihanlarına götürmüştü. Annem onu aradı, durumu anlattı. Cemal Akbulut paşa vardı, meğer o Selahaddin beyin devre arkadaşıymış. Selahaddin bey onu arıyor. Meğersem o da birkaç hafta önce Selimiye’ye Tümen komutanı oluyor. Cemal paşa “gelsin ben gerekeni yaparım” demiş.
Annem “Selahaddin beyin yanına git” dedi. Zaten ben okurken, yaz tatillerinde Selahaddin beyin yanında çalışıyordum. İş yeri Sirkeci Anadolu handaydı. Selahaddin bey “Git, paşanın huzuruna çık, kendisi de yeni gelmiş” dedi.
Gittim. Bölükte beni görenler “Deli Tevfik seni görmesin” dediler. Meğersem zincirle adam dövermiş. Beni bir korku aldı. O sırada “Kurmay başkanı seni çağırıyor” dediler. Kurmay başkanına doğru çıkarken, baktım Deli Tevfik yukarıdan aşağıya geliyor. Benin bir titreme aldı.( gülüyor)
Selam verdim. Bir selam alışı var, yerlere değecek nerdeyse. O kadar hürmetli. “Bunda bir hikmet var” dedim. Uzatmayalım, kurmay başkanının huzuruna çıktım “Neden üstüne karşı geliyorsun” dedi. Ben de durumu anlattım. “Olur mu, ne derse yapacaksın” dedi. “Ama rakı almayacağım” dedim. “Seni Üsküdar askerlik şubesine veriyorum” dedi. “Ben Fatih’i istiyordum” dedim. “Yok, istersen kuş tüyü yatak getirelim, orada yat. Fazla uzatma, Üsküdar askerlik şubesine git” dedi.(gülüyoruz) “Peki” dedim.
Ben şubeye gittim. Allah’ın hikmetine bakın, benden bir ay önce şube reisi Veysi Şenol namaza başlamış. “Evladım, sen namaz kılıyor muşsun. Bak benim seccadem de burada. İstediğin gibi namazını niyazını kıl” dedi. Allah razı olsun.
Eskiden Şube, Zeynep Kâmil hastanesinin camiinin karşısındaydı. Oraya gider, namazımı cemaatle kılar, gelirdim. Allah bana öyle bir şey nasip etti. Ama bu, benim işin ciddiyetini bildiğim, her şeye göğüs gerdiğim için nasip oldu.
ABDULHAY EFENDİ’YE İNTİSABIM
Bir gün ikindi namazını kıldım. O zaman henüz Abdulhay Efendi hazretlerine intisaplı değilim. Gidip geliyorum. Sana demin dedim ya, senelerce gidip geliyorsun, sana büyükler vazife vermiyor. Kolay kolay olmuyor bu iş. “Gel, seni bekliyorum” diye bir ses içime geldi. “Ya bu olsa olsa Efendi hazretlerinin sesidir” dedim. Hemen toparlandım, arkadaşa “ben Yahya Efendi dergâhına gidiyorum” dedim. Gittim, akşam namazını kıldım. Huzuruna girdim. Beni bir ağlama aldı. Ben ağlıyorum, o “geldin mi evladım” diyor. İlk dersimi öylece 57 senesinde aldım.
Şimdi ben hep söylüyorum. Herkese ders veriyorlar. Herkes de bu dersi kaldıramıyor. Bunu ben Efendi(Mahmud Efendi) ile de konuştum; “Efendi, herkese ders veriyorsunuz, kaldıramıyor adam bunu” dedim. Efendi de “bunları kendi haline bıraksak daha beter. Hiç olmazsa böylece muhafaza oluyorlar” dedi. Ben de hak verdim yani. Şimdi adam farz olan namazı kılmıyor, “dersliyim” diyor. Bir şey de diyemiyorsun.
-Abdulhay Efendi bildiğim kadarıyla soyadıyla müsemma toprak gibi bir mahviyete sahip imiş.
- Evet. Çok tevazulu, çok yumuşak idi. Fakat hutbeye çıktığında bir başka kişi olurdu. Çok celalli bir hutbesi vardı. Çok kimselerin “Allah” diye bağırdığını bilirim. Sair zamanlarda çok muhabbetli olurdu.
Mahmud Efendi, Ali Haydar Efendi hazretlerine benim Yahya Efendi dergâhına gittiğimi, Abdulhay Efendi’ye intisaplı olduğumu söylemiş. Ali Haydar Efendi de; “O kapı sağlam kapı. Oraya devam etsin” demiş.
Abdulhay Efendi’nin vefatından sonra, ben 1978 senesinde Mahmud Efendi hazretlerine intisap ettim.
-Devam edecek-
Fotoğraflar
1-Mahmud Ustaosmanoğlu Efendi
2-Ali Haydar Efendi
3-Abdulhay Öztoprak Efendi
4-Yusuf Ünlü amca
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
Salih Okur, 2012-06-11 21:04:30
Dünya tatlısı Yusuf amcamın uzunca bir zamandır tedavi gören refika-i muhteremelerinin dar-ı bekaya irtihalini öğrendim. Kendisine Mevla'dan rahmet, kederli ailesine sabr-ı cemil niyaz ederim.
Bu yoruma katılıyor musunuz ?
DİĞER YAZILAR
Yer yüzünde bulunan her canlı yok olacaktır. Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı baki kalacaktır.
Rahman, 26-27
GÜNÜN HADİSİ
İman ve İslam'ın Fazileti
"Mü'min kişinin durumu ne kadar şaşırtıcıdır! Zira her işi onun için bir hayırdır. Bu durum, sadece mü'mine hastır, başkasına değil: Ona memnun olacağı birşey gelse şükreder, bu ise hayırdır; bir zarar gelse sabreder, bu da hayırdır" (Müslim, Zühd 64, (2
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...