ÖVÜLEN VE YERİLEN TEDBİR
Tenbih: Bil ki tedbir, övülen ve yerilen tedbir olmak üzere ikiye ayrılır. Yerilen tedbir bir günah işlemek, gafletle nefsin hoşuna giden bir şeyi yapmak veya gösteriş ve nam olsun diye bir ibâdeti yerine getirmek vb. gibi, Allah’ın hakkı
Tenbih: Bil ki tedbir, övülen ve yerilen tedbir olmak üzere ikiye ayrılır. Yerilen tedbir bir günah işlemek, gafletle nefsin hoşuna giden bir şeyi yapmak veya gösteriş ve nam olsun diye bir ibâdeti yerine getirmek vb. gibi, Allah’ın hakkını gözetmeksizin nefsini gözetip onu beslemeni sağlayan her türlü tedbirdir. Bütün bunlar yerilmiştir. Çünkü bu fiiller, karşılığında ya bir cezayı gerektirir veya Allah’a bir perde olur. Akıl nimetini bilen kişi aklını, kendisini Allah’ın yakınlığına ulaştırmayacak ve O’nun sevgisine sebep olmayacak olan şeylerin tedbirini almak için kullanmaktan utanır. Akıl, Allah’ın kullarına ihsan ettiği en üstün nimettir. Çünkü yüce Allah bütün varlıkları yaratmış ve onları var edip yaşamaları için gerekenleri onlara vermekle varlıklara lütufta bulunmuştur. Bu ikisi, hiçbir varlıkta eksik olmayan nimetlerdir. Her varlığın, var edilme ve varlığını devam ettirmek için gerekenlerin sağlanması nimetlerine sahip olması zorunludur. Belki de yüce Allah’ın şu kavli bu bağlamda anlaşılmalıdır:
“Rahmetim her şeyi kuşatmıştır.” (A’râf, 156.)
Ancak bütün varlıklar, O’nun var etmesi ve varlıklara iaşe sağlamasında ortak olduklarından yüce Allah irâde ve meşietinin (dilemesinin) geniş etki alanını ortaya çıkarmak için bazı varlıkları bazılarından ayırmak istedi. Böylece bazı varlıkları bitkiler, hayvanlar ve insanlar gibi büyüme ve gelişme özelliğiyle diğerlerinden ayırdı. Kudret sıfatı bu varlıklarda, büyüme ve gelişme özellikleri bulunmayan diğer varlıklardan daha açık bir şekilde ortaya çıktı. Bu üç varlık türü büyüme ve gelişmede ortak olunca yüce Allah hayvanlara ve insanlara hayat özelliği vererek onları bitkilerden ayırdı. Böylece insanlar ve hayvanlar hayat sahibi olmakta ortak oldular. Böylece kudret sıfatı bu iki varlıkta diğerlerinden daha açık bir şekilde tecelli etti. Yüce Allah, insanı diğerlerinden ayırmak istedi ve ona akıl verdi. Böylece akıl nimetiyle insanı hayvanlardan üstün kıldı ve akılla insana bahşettiği nimetleri tamamladı. Dünya ve âhiret kazançları ancak akılla, onun çokluğu, parıldaması ve ışığıyla tamamlanır.
İnsanın akıl nimetini, Allah katında hiçbir değeri olmayan bu dünyanın tedbirinde kullanması akıl nimetine nankörlük etmektir. Oysa insanın, akıl nimetiyle ona ihsanda bulunan ve nurundan ona bol bol veren Allah’a şükrünü yerine getirerek âhiretteki durumunu düzeltmeye önem vermesi daha uygun ve daha doğrudur. Allah’ın sana bahşetmiş olduğu aklını, dünya işlerine tedbir almakta kullanma! Çünkü Hz. Peygamber (s.a.s.) o dünya hakkında şöyle buyurmuştur:
“Dünya pis bir leştir!”
Yine Hz. Peygamber (s.a.s.) Dahhâk’a şöyle sorar: “Ne yersin?” O da “Et ve süt ey Allah’ın Resûlü” diye cevap verir. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurur: “Sonra bu yediklerin neye dönüşür?” O da “Bilmiyorum ey Allah’ın Resûlü!” der. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
“Hiç kuşkusuz Allah insandan çıkan şeyi dünyaya benzetmiştir!” (1)
Bir başka yerde Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
“Eğer dünyanın Allah katında bir sivrisineğin kanadı kadar değeri olsaydı, oradaki inkârcılara bir damla su vermezdi!” (2)
Aklını, bu sıfatları taşıyan dünya için tedbir almakta kullanan kişi, pâdişaın kendisine düşmanlarını öldürmesi ve onu yanında taşımakla onur kazanması amacıyla çok değerli ve üstün bir kılıç verdiği kişiye benzer. Bu kılıcı alan kişi leşe saldırır ve ona darbe indirmeye başlar. Sonunda kılıcı körelip iyice yorgun düşer. Kılıcının güzelliği ve yüceliği değişir. Böylece bu kişi, pâdişahın bu durumu öğrendiğinde kılıcı ondan almasını, kötü fiilinden dolayı ona ağır bir ceza vermesini ve yanından uzaklaştırmasını hak etmiş olur.
Buradan da açıkça ortaya çıkmaktadır ki, tedbir, övülen ve yerilen tedbir olmak üzere iki kısımdır. Övülen tedbir ise telâfi etme veya helâllik isteme yoluyla, mahlûkatın haklarından kendini arındırmak ve âlemlerin Rabb’ine doğru tevbe etmek için tedbir almak gibi seni Allah’a yaklaştıran konularda tedbir almaktır.
Çirkin ve değersiz arzuları ve vesveseci şeytanı zaptetmeyi düşünmek gibi şeyler hiç kuşkusuz övülmüştür. İşte bu sebeple Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:
“Bir anlık düşünmek, yetmiş yıllık ibâdetten daha hayırlıdır.” (3)
Dünya konusunda tedbir almak da dünya ve âhiret için olmak üzere ikiye ayrılır.
Dünya için dünya hakkında tedbir almak; övünmek ve daha fazlasını elde etmek amacıyla dünya malı toplama yolları konusunda tedbir almaktır. Kişinin ne kadar çok dünya malı olursa gafleti ve aldanması o kadar çoğalır. Bunun belirtisi, elde ettiği dünya malının kişiyi Allah’ın rızasına uygun işler yapmaktan alıkoyması ve Allah’ın emirlerine aykırı işler yapmaya yönlendirmesidir.
Âhiret için dünya hakkında tedbir almak ise; helâlinden yemek, ihtiyaç sahiplerine dağıtmak ve insanlara el açmaktan korunmak amacıyla ticârette, kazançta ve bunları usulüne uygun olarak yapmada tedbir almaktır. Yüce Allah’ın rızası için dünyayı talep eden kişinin emâresi, verdiği nimette Allah’a nankörlük etmemek, stok yapmamak, israf etmemek ve başkasını kendine tercih etmektir.
Zâhidin dünya malını kaybettiğinde ve bulduğunda yaptığı şey şudur: O, dünya malını bulduğunda başkasını kendine tercih eder, bulamadığında ise ondan yana rahata kavuşur. Başkasını tercih, bulduğu nimetin şükrüdür. O’ndan yana rahata kavuşmek ise bulamama nimetinin şükrüdür. Bu da Allah’ın verdiği anlayış ve irfânın bir semeresidir. Çünkü Hak Teâlâ bazen nimet vermekle sana bağışta bulunur. Hatta O’nun, nimeti sana vermemesi daha kâmil ve daha eksiksizdir.
Süfyân es-Sevrî hazretleri (rh.a.) şöyle buyurmuştur:
“Yüce Allah’ın dünyalığı bana vermeyip saklayarak verdiği nimet, bana verdiği dünyalık nimetinden daha kâmildir.”
Şeyh Ebu’l-Hasen eş-Şâzilî hazretleri de (k.s.) şöyle buyurmuştur:
“Ebu Bekir Sıddîk hazretlerini rüyamda gördüm. Bana şöyle dedi: ‘Dünya sevgisinin kalpten çıkmasının işareti nedir biliyor musun?’ ‘Hayır, bilmiyorum!’ diye cevap verdim. Bunun üzerine şöyle buyurdu: ‘Dünya sevgisinin kalpten çıkmasının işareti, dünyalık bulduğundan onu dağıtmak, bulamadığında ise rahat olmaktır.’”
Buradan da açıkça görülmektedir ki dünyayı talep eden herkes yerilmiş değildir. Yerilmiş olan şey, dünyayı Rabb’i için değil nefsi için, âhireti için değil dünyası için talep etmektir.
DİPNOTLAR
1- Tirmizî, Edeb, 82; Ahmed, V, 136.
2- Tirmizî, Zühd, 13; İbni Mâce, Zühd, 3.
3- Dârimî, Cihâd, 7; Ahmed, II, 146.
KAYNAK
İBN ATAULLAH EL-İSKENDERÎ
TEVEKKÜLÜN İNCELİKLERİ
ÇEVİREN: FATİH MEHMET ALBAYRAK
ÜSKÜDAR YAYINEVİ
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
MUALLİMLERİMİZ NELERE DİKKAT ETMELİ?
İnsanları tenvir ederek cehaletten halas eden, onları atalet ve sefaletin karanlık gecelerinden
HÜRRİYET ADINA KAYBETTİKLERİMİZ
Dr. Alexis Carrel Her insan keyfine göre yaşamak ister. Bu insanın doğuştan gelen bir dileğid
ŞAFAĞIN IŞIĞINDAKİ SIR
“Annemin memnun bir eda ile: “Bu sabah kahvaltıdan önce ne yaptığımı dünyada tahmin edeme
UBEYDULLAH-I AFGÂNÎ İLE SEBÎLÜRREŞÂD İDÂREHÂNESI’NDE BİR MUHÂVERE
Ubeydullah-ı Afgānî” nâmında bir zât tarafından geçenlerde Kavm-i Cedîd ünvânıyla neş
MAÂRİF, DİN EĞİTİMİNİ EN İYİ ŞEKİLDE VERMELİDİR
İnanmak yaradılışın bir gereğidir. Din, aklın mâverâsında, zekânın fevkinde bir mürşi
MELİK FAYSAL’IN YAHUDİ KİSSİNGER'E VERDİĞİ TARİHİ CEVAP
Melik Faysal'ın en önemli gayelerinden birisi, Filistin meselesi ve Mescid-i Aksâ'nın hürriyeti
NESLİN EĞİTİMİNDE MAARİFE DÜŞEN VAZİFELER
Mânevîyatsız ilmin, beşeriyete felâh ve huzur yerine, şüphe, tereddüt, hatta ızdırap verdi
NASIL BİR MAARİF?
Yıllardır ilmî ve fikrî çalışmalarım arasında memleketimizin mânevî, ahlâkî, derûnî
GENÇLERİ HEDONİZM ÇILGINLIĞINA İTENLER
Diyorlar ki: Dünyaya bir kere gelinir. Sonun başlangıcı yoktur. Gülün, eğlenin, bir yıldır
HİCRET VE HAREKET
Hicret, tâ ezelden ebede, âlem-i vücubdan âlem-i imkâna, daire-i ilimden daire-i kudrete, tâ
ORUÇ, ORUÇ BOZMAK VESAİRE
Ramazan ayının hususiyeti oruç. Orucun hususiyeti de kendisine ait meseleler. Başında; tutan tu
- HEKİM VE FİLOZOF GÖZÜ İLE RAMAZAN
- HÜZÜNLÜ BİR HAYVANAT BAHÇESİ GEZİSİ
- YİRMİNCİ ASRIN BAŞINDA ANADOLUDA PAZARIN NAMUSU
- BİZ DE RAHATSIZIZ
- "BANA KUR’AN YETER!”
- MEALCİ KARDEŞLERİME KUR’AN’DAN MİSAFİRPERVERLİK DERSİ
- MEZHEPLERE TÂBİ OLMAYANLAR
- ‘KADİR GECESİ BİN AYDAN HAYIRLIDIR’ NE DEMEKTİR?
- İKİ PEYGAMBERİN DOĞUM GÜNLERİ
- “BİR ALLAHSIZA CEVAP”
- YEDİ YAŞIN ÖNEMİ
- DÜŞÜLEN MÜHİM BİR HATA
- YALANCININ MUMU
- BEN OLACAKTIM Kİİİİİ
- AĞIRLIĞINI DUYMAK
- SON ASIRDA TASAVVUFTA TECDİD YAPAN ÜÇ ŞAHSİYET
- KURBAN KESMEK KİMLERE VÂCİPTİR?
- KURBAN
- DİLİMİZE BİR ŞEY OLDU
- NERDE O ESKİ GÜNLER
- YALAN DOLAN SONRASI YAPILAN ASKERÎ DARBELER
- BAYRAMLA İLGİLİ SÜNNET VE ADABLAR
- BİR KOLERA SALGINI HATIRASI; NURİYE ABLA
- “GUSL-İ İÇTİMÂİ”
- İMANIN ÇİÇEĞİ RAMAZAN ORUCU
- EVLİYA
- BERAAT GECESİ İLE ALAKALI ÜÇ YANLIŞ MESELE
- ALLAH’IN AHLAKIYLA AHLAKLANANLAR
- ATEİST, DEİST ve BİLİME DİN GİBİ İNANANLARA SORULAR
Şu insanlar, çarçabuk geçen dünyayı seviyorlar da önlerindeki çetin bir günü (ahireti) ihmal ediyorlar.
İnsan, 27
GÜNÜN HADİSİ
Her ölenin amel defteri kapanır. Yalnız Allah rızası için yurt sınırında nöbet bekleyenler müstesnadır
Riyazü's Salihin, 2/1297
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...