IRAK’IN BÜYÜK ÂLİMİ EMCED ZEHAVİ-1. Bölüm

Kıymetli ziyaretçilerimiz! 20. Asrın büyük Hanefi fukahasından Emced Zehavi hazretlerinin hayatını sunmakla sürurluyuz. Sanırız Türkçe olarak kendisi hakkında internette ilk defa tanıtım, yine cevaplar. org’a nasip oluyor. Emced Efendi’nin talebelerinden ve halen İzmir’de ikamet eden muhterem Gülcemal Soylu hocamız, bu değerli çalışmayı kaleme aldı ve yayınlanmak üzere sitemize tevdi ettiler. Cenab-ı Hak hem kendisinden hem de Üstaz Emced Zehavi hazretlerinden ilelebed razı ve hoşnud olsun. Âmin. Saygılarımızla. Cevaplar.org


Gülcemal Soylu

cevaplarorg@gmail.com

2011-04-15 03:17:47

Kıymetli ziyaretçilerimiz! 20. Asrın büyük Hanefi fukahasından Emced Zehavi hazretlerinin hayatını sunmakla sürurluyuz. Sanırız Türkçe olarak kendisi hakkında internette ilk defa tanıtım, yine cevaplar. org'a nasip oluyor. Emced Efendi'nin talebelerinden ve halen İzmir'de ikamet eden muhterem Gülcemal Soylu hocamız, bu değerli çalışmayı kaleme aldı ve yayınlanmak üzere sitemize tevdi ettiler. Cenab-ı Hak hem kendisinden hem de Üstaz Emced Zehavi hazretlerinden ilelebed razı ve hoşnud olsun. Âmin. Saygılarımızla. Cevaplar.org

Mukaddime

Bazı kişilerin hayatları hayırlı işlerle doludur, ölümleri de böyledir. Onlar halkların ve fertlerin hafızalarında devamlı yaşarlar. Onlar insanların seçilmiş gözdeleridir. Halklar onunla gurur duyup, yaşamlarında onlara iktida ederler. O zevatın ilme hizmet ve bıraktıkları eserlerinin bereketi uzun zaman devam eder ve hafızalardan silinmez.

Bazı kişilerin ise hayatları da, ölümleri de şer ve kötülüklerle doludur. Onlar insanlar tarafından benimsenmez ve hatırlanmazlar. Ancak kötülükleri kayıtlarda yer alır, onları hepimiz biliriz.

Şeyh Emced Zehavi bahsettiğimiz birinci kısım zevattandır. Arap vatanı ve İslam âleminde en tehlikeli olaylar çağını yaşamıştır. Müslümanların çok sıkıntılı bu tarihi döneminde büyük vazife ve roller üstlenmiştir. Çalışmaları ve hadiselere karşı dik duruşu altın harflerle tescillenmiştir.

Onun yaşantısı hep İslam'dı ve o hep İslam için yaşadı. O insanların kalplerinde canlı ve hareketliydi. Kendini Allah yoluna vakfetmişti. İnsanlar onu çok severlerdi. Zaten bundan başka türlüsü olamazdı, olmadı da. Kim ki Allah uğruna ve Müslümanların maslahatı için çalışır, ömrünü bu yolda harcarsa, sırf bu iki hedefe kilitlenirse, Allah(C.C) onu sever ve amelini mübarek kılar. O zat, mümin toplumların da muhabbetini kazanır. İşte büyük âlim Emced Zehavi bu zümredendir.

DoÄŸum tarihi ve Ailesi

Şeyh Emced Zehavi 1300 Hicri(1882 Miladi) yılında faziletli ve mübarek bir ebeveynden, Bağdat şehrinde dünyaya geldi. Ailesi ilim, fazilet, dindarlık ve fetva makamıydı.

Babası Şeyh Muhammed Said, Bağdat müftüsüydü. Dedesi Şeyh Muhammed Feyzi de aynı makamda bulunmuştu. Böylece tespit edebildiğimiz ecdadı dedesinden sonra şöyledir; Şeyh Ahmet bin Hasan bin Rüstem bin Hüsrev bin el Emir Süleyman Paşa. Babanoğulları ailesinin reisi olan Süleyman Paşa'nın sülalesi, Allah'ın keskin kılıcı Halid bin Velid'in soyundan, Arap asilzâdesi Beni Mahzumoğullarındandır. Bu mübarek âile, şeceresini muhafaza etmekte ve çeşitli münasebetlerle göstermektedir.

Şeyh Emced, müftü olan dedesi Şeyh Muhammed Feyzi Efendi'nin terbiye ve koruması altında yetişti. Daha çocukluk yaşlarındayken kendisinde üstün zeka ve fevkaladelik halleri belirdi. Dedesi şöyle derdi; "Torunum Emced bana oğlumdan daha çok sevimlidir."

EÄŸitim Durumu

İlk eğitimini babası ve dedesinden aldı. Her ikisi de ilim ve fazilet ehli ve himmetle mücehhez idiler. Şeyh Emced daha sonra Bağdat âlimler meclisine iltihak etti, onları dinlemeye başladı. Kendisine problem teşkil eden meselelerde meclis uleması ile istişare ve münazaralara girer ve ilmi müşkülleri derhal çözerdi. Hukuk ve şer'i meselelerde mesafe kat eden bu genci âlimler dinliyor, çıkardığı fetva ve hükümleri doğruluyorlardı.

Daha sonra Osmanlı başkenti Âsitane'ye(İstanbul) gitti. Medreset'ül Kudat(Hukuk Fakültesi)'da okudu. Buradan üstün başarı ile memnun oldu.

Şeyh Emced, ilmi tahsilini sürdürerek Hanefi fıkhının zirvesine yükseldi. Bu konuda değerli âlim merhum Ali Tantavi şunları söylüyor; "Kendisinin yanında yedi aydan fazla kaldım. Her gün en az dört veya beş saat yanında oturup ilmi sohbetlerini dinler, soru sorar ve cevaplarını alırdım. Ekseriyetle kendisi konuşurdu. Çok nadir olmakla beraber, söz ve görüşlerinde tekrarlama duymadım."

Yaşadığı çağda Müslüman âlimlerin arasında bariz bir yere sahip olan Şeyh Emced, müctehid bir fıkıh âlimiydi. O Irak âlimlerinin büyüğü olup, onların arasında fetva makamında idi.

Müslümanların kalplerinde yeri olan bu ilmi şahsiyetin ünü ufuklara yayıldı. İslam âleminin her yanından ona sorular geliyor ve fetvalar isteniyordu. Mezhepler üzerinde derin bilgilere sahip olduğundan dolayı kendisine "Küçük Ebu Hanife" lakabı da verildi.

Hanefi mezhebinin en ince teferruatlarına vâkıf olduğundan kendisi hakkında şöyle de denmiştir; "Eğer Hanefi mezhebi kayıtlardan silinse ve kitapları yok edilse, Zehavi ilk bablarından son bablarına kadar yeniden ezberden yazar."

Vasıfları ve Ahlakı

Zengindi ama fakir görünümlüydü. 16 bin dönüm araziye sahipti. Ancak o gerçek bir zahitti. Kalbi Allahu Teâlâ'nın murakabesinde ve ahireti hatırlamaktaydı. Allah'ın ona verdiği servet onu sevindirmiyor ve dini vecibelerinden onu asla geri bıraktırmıyordu. Allah'ın verdiği maddi imkânları kaybetse üzülmezdi.

Gençliğinde insanlardan uzak durur, ancak kitapları ve talebeleri ile baş başa kalmaya önem verirdi.

Yaşlılık zamanında ise, gençler gibi hareket ediyor, yüksek himmet ve azmi ile faaliyetlere katılıyor, cemiyetlere başkanlık ediyor, Evkaf okullarını ıslah ediyor, faaliyete geçiriyordu. Aynı zamanda özel ilkokul ve özel lise açıyor ve faaliyetlerini sürdürüyordu.

İffet, takva, nezahet, emanet ve hakkı savunmada ısrarlı olan, örnek alınacak bir şahsiyetti o. Allah yolunda gözünü budaktan sakınmazdı. İslam'ın aleyhinde cereyan eden olay ve hadiselere karşı duruşu oldukça sert ve kararlıydı.

Çok ibadet ehliydi. Her nereye gitse seccadesi omuzundaydı. Namazını birkaç dakika dahi te'hir etmezdi. Ezanı duyduğunda nerde ve nasıl halde olursa olsun, hemen namaza kalkardı. Kralların ve resmi merasimlerin sofralarını terk eder, abdest ve namaza koşardı. Irak'ın tanınmış eski başbakanı Nuri Said arkadaşıydı. Kendisiyle buluştuğunda şakalaşarak "Emced Efendi, seccaden nerede" derdi.

İslami eğitime verdiği ciddi önemden dolayı, 1958 yılında Abdülkerim Kasım'ın yaptığı inkılâbı tasvip etmemiş, inkılâpçıların kral ailesini öldürmelerine karşı çıkmış, kınamış ve kral ailesi için gıyabi cenaze namazı kılmıştır. Çünkü onlar Müslümandılar. Ne yazık ki başka kimse onlar için cenaze namazı kılmaya cesaret edememiştir.

Irak'ın başına gelecek felaketleri ve binlerce insanın öldürüleceğini tahmin ettiği için Pakistan'a hicret etmiştir. Kasım iktidarı döneminde Komünistlerin icra ettikleri fitne ve fesattan uzak kalmak içindi bu tercihi.

Çok açık sözlü idi. İslam'a dil uzatanlara asla müsamaha etmezdi. Frenk taklitçiliğinden ikrah ederdi. Batılılardan kendisine ulaşan kitapları okur, incelerdi. Onların sözlerinden faydalı olanları açıklardı.

Yemek hususunda bu iyi, bu kötü demezdi. Kendisine ne takdim edilirse onu yer, Allah'a hamd ederdi. Çok takva ehli olduğundan, Hindistan'ı ziyaretinde otellerdeki yemeklerden şüphelendiğinde onları yemezdi. Orada kaldığı iki ay boyunca çayla ekmekten başka bir şey yememişti.

Mal, makam, mansıp ve halk arasında isim yapma gibi şeylere asla önem vermezdi. Kralların kendisine takdim ettikleri mal ve övgülere de itibar etmezdi.

Gerçekten o asrın bereketiydi. Nerede olursa olsunlar, ulema kardeşlerine çok vefalıydı. Onlarla mektuplaşır ve haberleşirdi. Onları müdafaa eder, hayır dualarda bulunurdu. Onlara nasihat eder ve onlarla Müslümanların durumunu müzakere ederdi. Bu zatlardan bazıları şunlardır; Şeyh Savvaf, Mustafa Sıbai, Ali Tantavi, El Kettani, Es Selahi vb..

Bu zat-ı muhteremin nefsinde ve ruhunda bir yücelik vardı. Onda Allah yolunda cihad sevgisi yerleşmişti. Tam manasıyla bir ahiret adamıydı, dünya adamlarından değildi. Zira dünya malı için asla ihtiras sahibi değildi. Onun indinde dünya ahiretin tarlasıydı.

Muntazam toplum çalışmalarını severdi. İnziva, ayrılık ve ferdi çalışmadan hoşlanmazdı.

Yaptığı Vazifeler

1906 yılında İstanbul'dan döndükten sonra el Ahsa'ya müftü olarak tayin edildi. Bağdat İstinaf mahkemesi üyeliğine seçildi. Daha sonra Musul vilayeti Hukuk mahkemesi reisliğine getirildi. Sonra bu vazifeden ayrılarak avukat olarak çalıştı. Musul hukuk mahkemesi başkanlığından ayrılmasının sebebi ise, İngiliz kuvvetlerinin Bağdat'a girmiş olduğundan dolayıdır.

Sonra göreve dönerek, Evkaf bakanlığı hukuk müsteşarlığına getirildi. Irak Hukuk Fakültesinden öğretim üyeliği yaptı. Daha sonra şer'i temyiz meclisi (Yargıtay) başkanlığına getirildi.

Aynı zamanda Süleymaniye medresesinde ders okutuyordu. Ne kadar yüksek vazifelere getirilirse getirilsin, onun için önemli değildi. Onun için önemli olan, gençlerin eğitimi ve onların ilim, irfanla mücehhez, faziletli ve güzel ahlaklı olarak yetişmeleriydi.

Tedrisi(ders okutmayı) her zaman makam ve mevkie tercih ederdi. Temyiz mahkemesi meclis başkanlığı ile eğitimin bir arada yürütülemeyeceği hususunda bakanlık emri çıkınca, meclis başkanlığından istifa ederek, okulların başında eğitime devam etmeyi tercih etmişti.

Şeyh Emced Efendi daha sonra Irak Âlimleri Birliği Rabıta başkanlığına seçildi. Irak âlimleri bunu kâfi görmeyip büyük üstad Emced Zehavi'yi Filistin'i Kurtarma Cemiyeti, El Adab el İslamiye ve İslam Kardeşliği(Müslüman Kardeşler'in Irak Şubesi) başkanlığına seçtiler. Müslüman Kardeşler Cemiyetinin kadın kolu olarak da Müslüman Kız Kardeşler Cemiyeti kuruldu. Bu Cemiyetin başına Emced Zehavi'nin kerimesi, âlime, fazilet sahibi ve edibe olan Nihal el Zehavi hanımefendi getirildi. Bunlarla beraber diyebiliriz ki, Irak'ta ilim, hayır ve eğitim cemiyetlerinin hemen hepsinin başına şeyh Emced Zehavi getirilirdi. 

-devam edecek-

FotoÄŸraflar

1-Emced Zehavi hazretleri

2-Gülcemal Soylu Hocamızın İzmir'deki evinde çektiğimiz fotoğrafı

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

Nevzat Kadıoğlu, 2015-02-20 16:30:08

Gülcemal Soylu Hocamızdan Allah(c.c)razı olsun.Kendilerine sağlık ve afiyet dilerim. Gülcemal Hocamızla 1963-1964 yıllarında Bağdatta tanışmıştım. Bendeki telefonları değiştiği için bir kaç yıldır kendileri ile görüşemiyorum.Hocamızı özledim.Lütf edip telefonlarını bana iletirseniz çok çok memnun olurum. Saygılarımla. Nevzat Kadıoğlu

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DÄ°ÄžER YAZILAR

Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında, acımasız, güçlü, Allah'ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler vardır.

TAHRÃŽM,6

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Allah'a ve ahiret gününe iman edenler, hayır söylesin veya sükut etsin.

Riyazü's Salihin, 1/307

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI