EMSÂLÜ’L KUR’ÂN

Kur'ân'dan doğan meseller (emsâlü'l-Kur'ân): (Şah damarından daha yakın), (Örümceğin evinden daha dayanıksız) gibi.” (1) “Mesel, bir şeyin benzeri, delil ve hüccet manalarına gelir. Temsil ise, bir kıssa veya söz beyan etmek, bir şeyi bir şeye benzetmek anlamında kullanılır. Halk arasında benimsenmiş ve yayılmış sözlere mesel denir. Bunlar bir fikri pekiştirmek veya öğüt, teşvik ve sakındırma maksatları için söylenir.


Nigâr Dere

nigardere@gmail.com

2011-04-22 11:41:37

"Kur'ân'dan doğan meseller (emsâlü'l-Kur'ân): (Şah damarından daha yakın), (Örümceğin evinden daha dayanıksız) gibi." 

"Mesel, bir şeyin benzeri, delil ve hüccet manalarına gelir. Temsil ise, bir kıssa veya söz beyan etmek, bir şeyi bir şeye benzetmek anlamında kullanılır. Halk arasında benimsenmiş ve yayılmış sözlere mesel denir. Bunlar bir fikri pekiştirmek veya öğüt, teşvik ve sakındırma maksatları için söylenir." 

Meseller Türkçede atasözleri olarak bilinir.

"Bunların irad edilip söylenmesine de "darb-ı mesel" denir, çoğulu ise emsaldir." 

"Kendisinde garâbet olan her hayret verici hal, sıfat veya kıssa için "mesel" tabiri kullanılır. Mesela Hz. İsa'nın babasız yaratılışı ile ilgili olarak "Şüphesiz Allah katında İsa'nın meseli Âdem'in meseli gibidir." (Al-i İmrân, 3/59) denir. Burada söz konusu olan her iki peygamberin hayret verici halleridir. Zira Hz. Âdem anne-babasız olarak doğrudan topraktan yaratılmış. Hz. İsa ise, sadece anne ile dünyaya gönderilmiştir. Ra'd 35 ve Muhammed 15. âyetlerde "müttakilere v'adolunan cennet'in meseli şöyledir…" denilmekte ve ardından cennetin hayret verici maceraları ve Yasin sûresinde anlatılan "Ashab-ı Karye"nin durumları, meselin kıssalar için kullanımına birer misaldirler." 

"Kur'ân-ı Kerim'in beyanı ve anlatımı o derece harikadır ki en basit bir âmîye dahi en derin hakikatleri kolayca anlatmakta, okuyan da kolay bir şekilde anlamaktadır. Nasıl ki bir insan çocuk ile konuşurken bir nevi çocuklaşır ve basit ifadelerle ihtiyaçlarını karşılar. Aynı şekilde yüce Allah da insanların anlamaları için onların anlayış seviyesine inerek ona göre hitap etmiştir ki buna "Tenezzülât-ı İlâhiye" denir.

Kur'ân'ın bu üslübuna en güzel örnek "Rahmanın hükümranlığı arşı istila etmiştir" (Taha, 20:5) ayetidir. Yüce Allah bu ayette kendisinin kâinattaki hüküm ve hâkimiyetini bir padişahın tahtında oturarak ülkeyi yönetmesini örnek vererek anlatmaktadır ki bu örnek "Emsalü'l-Kur'an" yani Kur'ân'ın örnekleme metodu ile ilâhî hakikatleri anlatmasına bir misaldir. (Sözler, 2004, s. 629)" 

"Kur'ân-ı Kerim'de pek çok meseller vardır. Bunlardan çeşitli yönlerden istifade edilir. Tezkir, va'z, his, zecr, ibret gibi yönlerden gidilerek ahlaki bir netice çıkarmak için insanları tenbih ve teşvik etmektir. Kur'ân'daki bu meseller, medih ve zem üzerine olduğu gibi, sevab ve ikab (Şiddetli azap), işin ehemmiyetini yüceltmek veya tahkir etmek, işin tahkiki veya ibtali üzerine olabilir. Beyhaki'nin Ebu Hureyre'den rivayet ettiği bir haberde Rasulullah şöyle buyurdu: "Kur'ân beş vecih üzerine nazil oldu: helal, haram, muhkem, müteşabih ve emsal. Helali işleyin, haramdan kaçının, muhkeme tabi olun, müteşabihe inanın ve emsallerden de ibret alın." İmam Şafii bu ilmi, müctehidin bilmesi lazım gelen Kur'ân ilimlerinden biri olarak kabul eder. Zemahşeri de "Kur'ân'daki bu emsaller, insanları manaları keşfetmeye yöneltir." demektedir. Kur'ân'daki mesellerin ifadesinden onların gayesi gayet açık olarak anlaşılır:

"İşte misaller, biz onları insanlar düşünsünler diye irad ediyoruz." (Haşr: 59/21)

"Andolsun biz bu Kur'ân'da insanlar için nasihat kabul etsinler diye her misalden gösterdik." (Zümer: 39/27)

"İşte misaller, biz onları insanlar için irad ediyoruz, âlim olanlardan başkası onları anlamaz." (Ankebut: 29/43)

Kur'ân-ı Kerim'de ebedi şekillerden biri olan mesel, yani teşbih, mühim bir yer işgal eder. Kur'ân'daki bu güzel teşbihler hakkında F. Buhl "hakiki temsil ve kinayenin inkişaf etmiş olduğunu ifade eder", demektedir.

Kur'ân'daki emsalleri başlıca iki gruba ayırabiliriz. a) Sarih ve zahir olanlar b) Kamin, gizli, remizli ve imalı olanlar ki, herkes bunu idrak edemez. Sarih emsale örnek olarak şu ayeti ele alabiliriz.

"Gökten bir su indirdi de dereler kendi miktarınca çağlayıp aktı. Sel de yüze vuran bir köpük yüklendi. Bir süs veya meta sağlamak için ateşte üzerine yakıp-erittikleri şeylerde de bunun gibi bir köpük vardır. İşte Allah, hak ile batıla böyle örnekler verir. Köpüğe gelince, o atılır gider, insanlara yarar sağlayacak şey ise, yeryüzünde kalır. İşte Allah örnekleri böyle vermektedir." (Ra'd: 13/17)

Bu ayet-i kerimede, Hak Teâlâ, hakkı ve hak sahiplerini gökten yağan ve yerde türlü menfaatler sağlayan sulara, bâtılı ve bâtıl olanları ise hak üstünde kısa bir müddet içinde yükselmiş olmakla beraber, çabuk kaybolan köpüklere teşbih etmektedir. Hakkın ve bâtılın birinci teşbihi budur. İkinci teşbih ise, hak, insanlara zinet ve fayda temin eden muhtelif âletler ve kaplar imaline elverişli madenlere, bâtıl ise, erimiş madenlerin üstündeki kir ve köpüklere benzetilmektedir.

Gizli emsale örnek olarak ta şu ayeti ele alalım:

"Güzel şehrin bitkisi, Rabbinin izniyle çıkar; kötü olandan ise kavruktan başkası çıkmaz. İşte biz, şükreden bir topluluk için ayetleri böyle çeşitli biçimlerde açıklıyoruz." (A'raf: 7/58)

İbn Abbas'a göre bu ayette mü'min ile kâfir için bir mesel irad edilmiştir. İyi toprağın mahsulü iyi olduğu gibi, iyi mü'minin de ameli iyidir. Çorak toprağın mahsulü kıt ve kötü olduğu gibi, kâfirin de ameli kötüdür.

es-Suyuti, kamin emsal için şunları nakleder: el-Maverdi der ki, Hasan ibnu'l-Fadl'a soruldu: "Sen arap ve acem mesellerini Kur'ân'dan çıkarıyorsun, öyleyse sen "İşlerin en hayırlısı orta olanıdır." meselini Allah'ın kitabında bulur musun? O da: "Evet, dört yerde." buyurdu.

1) "O ne pek yaşlı ne de genç ikisi arası dinçliktedir." (Bakara: 2/68)

2) "Onlar harcadıkları zaman, ne israf ederler, ne kısarlar; ikisi arasında orta bir yoldur." 'Furkan: 25/67)

3) "Elini boynunda bağlanmış olarak kılma, büsbütün de açık tutma. Sonra kınanır, hasret içinde kalakalırsın." (İsra: 17/29)

4) "Namazında sesini çok yükseltme, çok da kısma, bu ikisi arasında bir yol benimse." (İsra: 17/110)

Kendisine yine soruldu Allah'ın kitabında "Bir şeyin cahili olan, ona düşman olur." sözünü bulabilir miyiz? Cevap olarak: "Evet iki yerde." dedi.

1) "Hayır, onlar ilmini kuşatamadıkları ve kendilerine henüz yorumu gelmemiş bir şeyi yalanladılar." (Yunus: 10/39)

2) "Onunla hidayeti kabul etmedikleri için de "bu eski bir yalandır," diyeceklerdir." (Ahkaf: 46/11)

Bunun gibi daha pek çok sualler sorulmuş ve bunların Kur'ân'daki yerlerinin tayini istenmiştir.

"Kamin mesel için en iyi örneklerden biri de "Allah, göklerin ve yerin nurudur." (Nur: 24/35) ayetidir. Bu ayete bakarak, Allah'ı göklerin ve yerin nuru olarak görmek veya Allah'ı nurla bir tutmak doğru değildir. Çünkü "Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve nuru kılan Allah'adır." (En'am: 6/1) Bu ayette Allah gökleri ve yeri aydınlatan olarak vasıflandırılmaktadır. Bu bakımdan, mesellere hakikat diye bağlanıp kalmamalı, onların ötesindeki hakikatı sezmeye çalışmalıdır. Daha çok tasavvuf ehli bu konulara dalmıştır, fakat maalesef birçoğu aşırılığa gitmiştir." 

"Mesel, dört şekilde tefsir edilir:

1. Mesel; benzerlik, benzer şeyleri benzer durumlar anlamında kullanılmıştır; şu âyetlerde olduğu gibi:

Allah bir mesel darbetti (yani, benzer bir durumu vasfetti. (Nahl/75, Zümer/29, Tahrîm/10)

İşte onların Tevrat'taki meseli. Onların İncil'deki meseline (yani, onların durumlarının benzerine) gelince... (Feth/29)

2. Mesel; hayat tarzı, âdet, yol, hâl ve gidiş, davranış anlamında kullanılmıştır; şu âyetlerde olduğu gibi:

Yoksa siz, sizden önce geçenlerin mesel olmuş halleriyle (yani, geçmiş ümmetlerin mü'minleri için âdet olmuş hallerle) karşılaşmadan cennete gireceğinizi mi sandınız? (Bakara/214)

Evvelkilerin meseli (yani, halleri) geçti. (Zuhruf/8)

Sizden önce geçenlerden bir mesel (yani, geçmiş ümmetlerden azaba uğrayanların hâlleri)... (Nûr/34)

3. Mesel, ibret anlamına kullanılmıştır; şu âyetlerde olduğu gibi:

Böylece onları bir selef ve bir mesel (yani, bir ibret) kıldık; sonrakiler (yani, onların ardından gelecekler) için. (Zuhruf/56)

4. Mesel, azâb anlamına kullanılmıştır; şu âyette olduğu gibi:

Her birine (yani, geçmişteki ümmetlerin her birine) meseller darbetmiştik (yani, dünyada başlarına inecek azabı vasfetmiştik / anlatmıştık). (Furkân/39)

Size meseller de darbettik (yani, geçmiş ümmetlerin başına gelen azâbları da anlattık). (İbrâhîm/45)

Bu buyrukla Mekke kâfirleri korkutulmaktadır."

DİPNOTLAR

1- Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, Ankara, 2004, XXIX, s.293-301.

2- Abdurrahman Çetin, Kur'an ilimleri ve Kur'an-ı Kerim Tarihi.

3- İsmail Cerrahoğlu, Tefsir Usulü, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 2009.

4- M. Ali Kaya, http://www.fikirbahcesi.org/din/ems-lu-l-kur-n.html

5- Kur'ân Terimleri Sözlüğü, el-Eşbâh ve'n-Nezâir Fi'l-Qur'âni'l-Kerîm, Mukâtil b. Süleyman el-Belhî el-Horâsânî.

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

Eymen Akça, 2018-09-24 13:53:58

Güzel ve faydalı bir yazı. Devamını bekleriz.

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DİĞER YAZILAR

Kim sabreder ve affederse şüphesiz bu hareketi, yapılmaya değer işlerdendir.

Şûra, 43

GÜNÜN HADİSİ

"Kişi, dostunun dini üzeredir. Bu nedenle, kiminle dost olacağına dikkat etsin!"

Ebû Dâvud

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI