İMANIN TEZAHÜRÜ

Biz bu yazımızda Üstad Bediüzzaman’ın Tarihçe-i Hayatında da neşredilen bir kahramanlığını iki şahidin dilinden naklederek nazarınıza arz edeceğiz; Rusya’da esir düştüğü sırada Grandük Nikola Nikolayaviç’e karşı ayağa kalkmaması sonrası kurşuna dizilmek istenmesi ve metanetini bozmaması ve eğilmemesini..


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2011-05-21 04:41:13

"En büyük ders, doğruluk yolunda ölümünü istihkar dersi vermektir."

İslam tarihi bir kahramanlar resm-i geçidi desek sezadır. Her hakiki hasenat gibi cesaretin dahi membaı imandır. Hakiki imanı elde eden bir adam kâinata meydan okuyabilir ve Mehmed Akif'in deyişiyle hakiki Müslümanlık en büyük bir kahramanlıktır.

Üstad Bediüzzaman İslam tarihinde binler numuneleri bulunan o kahramanlardan bir tanesidir. Biz onda Kureyş müşrikleri karşısında Hz. Hubeyb'in(r.a) asaletini ve mevtin yüzüne gülmesini, Bizans Kayseri karşısında Abdullah bin Huzafe'nin(r.a) tavrını ve ölüme meydan okuyuşunu, Haccac'ın karşısında o zalimin yüzüne zulmünü tokat gibi çarpan Said Bin Cübeyr'in celadetini, Rus çarlarının taçlı başına metelik kıymet vermeyen Şeyh Şamil'in cesaretini, yirmi sene at sırtında mücadeleden sonra esir düşüp, gururlu Roma generali Mareşal Rodolfo Graziani'nin karşısına götürüldüğünde, o taş yürekli generali bile hayret ve hayranlığa sevk eden Ömer el Muhtar'ın mertlik ve yiğitliğini, "yakışıklı orangutan maymunu" Cemal Abdünnasır'ın af dilemesi karşısında hayatının bağışlanacağı teklifini elinin tersiyle iten ve "bir mümin bir münafıktan af dilemez" cevabını veren Seyyid Kutup'un şuurunu görürüz.

Bunu ifade sadedinde, Eşref Edip merhuma verdiği mülakatta şöyle dediğini okuruz; "Benim fıtratım, zillet ve hakarete tahammül etmez. İzzet ve şehamet-i İslâmiye beni bu halde bulunmaktan şiddetle men' eder. Böyle bir vaziyete düşünce, karşımda kim olursa olsun, isterse en zalim bir cebbar, en hunhar bir düşman kumandanı olsa tezellül etmem. Zulmünü, hunharlığını onun suratına çarparım. Beni zindana atar yahut idam sehpasına götürür, hiç ehemmiyeti yoktur. -Nitekim öyle oldu- Bunların hepsini gördüm. Birkaç dakika daha o hunhar kumandanın kalbi, vicdanı zulümkârlığa dayanabilseydi, Said bugün asılmış ve masumlar zümresine iltihak etmiş olacaktı."(1)

Mektubat'ta ise şu ifadelerine rastlarız; "Bütün sergüzeşt-i hayatım şahiddir ki, hak gördüğüm meslekte gitmeye karşı korku elimi tutup men' edememiş ve edemiyor."(2)

Bir nevi vasiyetnamesi olan son umumi sohbetinde aynı duruma şöyle değinir; "Kendimi misal alarak derim: Ben eskiden beri tahakküme ve terzile karşı boyun eğmemişim. Hayatımda tahakkümü kaldırmadığım, birçok hâdiselerle sabit olmuş. Meselâ: Rusya'da kumandana ayağa kalkmamak, Divan-ı Harb-i Örfî'de idam tehdidine karşı mahkemedeki paşaların suallerine beş para ehemmiyet vermediğim gibi, dört kumandanlara karşı bu tavrım tahakkümlere boyun eğmediğimi gösteriyor."(3)

Merhum Osman Yüksel Serdengeçti "Hiçbir zalim onu eğememiş, hiçbir âlim onu yenememiş… Kayalar gibi çetin, müdhiş bir irade"(4) derken Şarkın meşhur âlimi Molla Sadreddin Yüksel merhum da Üstadın şehametini şu sözleriyle anlatır; "Kahramanlığına gelince, onun o cihetini de tarihe ve düşmanlarına soralım. Eğer Birinci Cihan Harbinde, Kafkas Cephesinin umum Rus kumandanı olan Nikola Nikolayaviç hayatta olsaydı ve Bediüzzaman'ın kahramanlığını ona sorsaydık, eminim ki, "Bediüzzaman tarihte çok az görülmüş bir kahramandı" diye cevap verecekti."(5)

Biz bu yazımızda Üstad Bediüzzaman'ın Tarihçe-i Hayatında da neşredilen bir kahramanlığını iki şahidin dilinden naklederek nazarınıza arz edeceğiz; Rusya'da esir düştüğü sırada Grandük Nikola Nikolayaviç'e karşı ayağa kalkmaması sonrası kurşuna dizilmek istenmesi ve metanetini bozmaması ve eğilmemesini..

Bilindiği gibi bu olayı Türk kamuoyu ilk defa merhum Abdürrahim Zapsu'nun kaleminden "Ehl-i Sünnet" adlı mecmuada, 1948 yılında duymuştu.

Bediüzzaman hazretleri, bu olayı daha önce kendisinin anlatmamasını derginin yayınından sonra şu asil ifadeleriyle duyurmuştu; "O esaret hâdisesi aslı doğrudur. Fakat şahidim olmadığından tafsilen beyan etmemiştim. Yalnız bir manga beni idam etmek için geldiğini bilmiyordum, sonra anladım. Ve Rus Kumandanı tarziye için Rusça bir şeyler söyledi, ben bilmedim. Demek hazır bulunan ve bu hâdiseyi gazeteye ihbar eden müslüman yüzbaşı anlamış ki, kumandan tekrar tekrar "Affet" demiş."(6)

Bizim nakillerine başvuracağımız şahitlerden ilki Prof. Dr. Süleyman Hayri Bolay beyefendinin babası.. Kanal 7'de Said Nursi adlı bir program'da Prof. Dr. Süleyman Hayri Bolay beyefendi, Birinci Dünya Savaşında Ruslara esir düşen babasının üstadla alakalı anılarını şöyle anlatıyor;

"Babamın üstadla tanışması benim bildiğim kadarıyla esir kampında olmuş. Bizimkileri Moskova civarında bir esir kampına götürmüşler. Oradayken Said Nursi merhum oraya getirilmiş. Tanışması o şekilde olmuş.

Kampı teftişe gelen Rus generaline ayağa kalkmaması hadisesine babam şahit olmuş. –yanlış hatırlamıyorsam-Herkes ayağa kalmış, üstad kalkmamış. Komutan tercüman vasıtasıyla sormuş "Bu, benim kim olduğumu biliyor mu?"

-Biliyorum, sen bir generalsin.

-Peki, niye ayağa kalkmıyorsun?

-Ben bir din âlimiyim, İslam âlimiyim. Bizim dinimizde kâfirin karşısında ayağa kalkmak yoktur. Bir din âlimi, kâfirin karşısında ayağa kalkmaz" demiş.

Süleyman Hayri Bey, üstadın Kosturma günleriyle alakalı babasından naklen şunları anlatıyor; "Subaylar genelde üstada İslami meseleler etrafında soru soruyorlarmış. Diğer esirleri, babamları filan haftada bir, iki haftada bir Moskova'nın belli yerlerini gezmelerine müsaade ediyorlarmış. Ama üstad için böyle bir yasak yokmuş. Üstadı her istediği zaman girip çıkmakta serbest bırakmışlar. İstediği zaman girip çıkabiliyormuş.

"Hatta çarşıda yürüdüğü zaman" diyor babam, "Rus halkı da kendisine çok hürmet gösterirdi. "Turiski Molla, "Turiski Molla"(Türk Mollası) diye hürmet gösterirlerdi."

Giriş çıkışı belli olduğu için dışarıda istediği zaman gezebiliyormuş. Babamın bana söylediği benim hatırımda kalan şey bu; "bir gün ayrıldı, bir daha gelmedi" demişti.(7)

Üstad hazretleri bu olaydan sonra kendisine gösterilen hürmet ve serbestiyete bir yerde şöyle değinir; "Üç sene Rusya'da esaretimde çektiğim zahmet ve sıkıntıyı, burada bu dostlarım bana üç ayda çektirdiler. Hâlbuki Ruslar, beni Kürd Gönüllü Kumandanı suretinde, Kazakları ve esirleri kesen gaddar adam nazarıyla bana baktıkları halde, beni dersten menetmediler. Arkadaşım olan doksan esir zabitlerin kısm-ı ekserisine ders veriyordum. Bir defa Rus Kumandanı geldi, dinledi. Türkçe bilmediği için siyasî ders zannetti; bir defa beni men'etti, sonra yine izin verdi. Hem aynı kışlada bir odayı câmi yaptık. Ben imamlık yapıyordum. Hiç müdahale etmediler, ihtilattan men'etmediler, beni muhabereden kesmediler."(8)

Şualar'da şu ifadelerine rastlarız; "Rusya'da Kosturma'da doksan esir zabitlerimizle beraber bir koğuşta idik. Ben o zabitlerimize arasıra ders veriyordum. Bir gün Rus kumandanı geldi, gördü, dedi: "Bu Kürd gönüllü alay kumandanı olup çok askerimizi kesmiş. Şimdi de burada siyasî ders veriyor. Ben yasak ediyorum, ders vermesin." İki gün sonra geldi, dedi: "Madem dersiniz siyasî değil, belki dinîdir, ahlâkîdir; dersine devam eyle." izin verdi."(9)

…Diğer şahidimiz ise değerli âlimimiz Gülcemal Soylu Hocamızın babası merhum Alişan ağa. Onun şahitliğini de Gülcemal hocamız bendenize şöyle anlatmıştı; "Rahmetli babam Birinci Dünya Savaşında esir düşüyor. Kosturma esir kampına götürülüyor. Orada iki buçuk yıl Üstad Bediüzzaman'la beraber kalıyorlar. Sonra bir gün Rus komutanı geliyor -Bunu babamdan ben küçük yaşlarımdan itibaren dinlemiştim-

Bütün esirler ayağa kalkıyor. Babam da ayağa kalkıyor. Üstad Bediüzzaman ayağa kalkmıyor. Rus komutanı tekrar önünden geçiyor. Yine ayağa kalmıyor. Rus Generali tercümanı çağırıyor; "sor bakalım, beni tanıyor mu?" diyor.

"Tanıdım" diyor. "Peki, niye ayağa kalkmadın" deyip, üstad bildiğiniz cevabı verince, komutan öfkeleniyor; "bir ölüm mangası hazırlayın, bunu kurşuna dizin" diyor. Üstad bunun üzerine izin istiyor, abdest alıp iki rekât namaz kılıyor. Hızlı hızlı, çabuk çabuk geliyor.

Komutan; "herkes ölüme giderken ağırdan alıyor. Sen çabuk geldin. Niçin çabuk geldin?" diyor.

O da "Rabbime kavuşmak için..Bir an önce Allah'a kavuşmak için" diyor. Bundan çok etkilenen komutan özür diliyor, idam emrini geri alıyor.

Kampta bulundukları bir gün Üstad babamın kulağına; "Alişan kardeş, hakkını helal et, belki bir daha görüşemeyiz. Ben kaçacağım" demiş.

Ondan sonra Bediüzzaman oradan kaçmış. (10)

Bu hadiseyle alakalı Risalelerde geçen diğer ifadelere de aşağıda yer vererek okuyucularımızın istifadesine sunuyoruz;

"Evvelâ: Hakkımda gazete münasebetiyle şimdi ihtar edildi ki: Rus'un cebbar bir kumandanı, gösterdiğin izzet-i imaniye karşısında hiddetini bırakıp tarziye verdiği halde"(11)

Yakın talebelerinden merhum Ahmed Hüsrev Efendi'nin bir yazısından; "Üstadımız Rusya'da esir iken, Rus'un Başkumandanı üç defa önünden geçtiği ve diğer esirler kıyam edip, Üstadımız İslamiyetin şerefini, ilmin izzetini, dinin azametini kırmamak için o kumandana kıyam etmemiştir. Neden kıyam etmiyorsun, dediklerinde "Ben bir müslüman âlimiyim. Müslüman olan kimse, kâfire kıyam etmez" demesiyle Üstadımızı idamla cezalandırmışlar. Üstadı seven dostlar, "Aman efendim, bir parça sühulet gösteriniz. Sizi idam edecekler." diyenlere "Ben idam olmuyorum, terhis oluyorum. Âlem-i saadete gitmek için bunların idamları bana bir pasaporttur" diyen İslâm'ın hakikî kahramanını.."(12)

"Rus'un Başkumandanı kasden önünden üç defa geçtiği halde ayağa kalkmayan ve tenezzül etmeyen ve onun idam tehdidine karşı izzet-i İslâmiyeyi muhafaza için ona başını eğmeyen; İstanbul'u istilâ eden İngiliz Başkumandanına ve onun vasıtasıyla fetva verenlere karşı, İslâmiyet şerefi için, idam tehdidine beş para ehemmiyet vermeyen ve "Tükürün zalimlerin o hayâsız yüzüne!" cümlesiyle ve matbuat lisanıyla karşılayan ve Mustafa Kemal'in elli meb'us içinde hiddetine ehemmiyet vermeyip "Namaz kılmayan haindir" diyen; ve Divan-ı Harb-i Örfî'nin dehşetli suallerine karşı, "Şeriatın tek bir mes'elesine ruhumu feda etmeye hazırım" deyip, dalkavukluk etmeyen ve yirmi sekiz sene, gavurlara benzememek için inzivayı ihtiyar eden bir İslâm fedaisi ve hakikat-ı Kur'aniyenin fedakâr hizmetkârına maslahatsız, kanunsuz denilse ki: "Sen, Yahudi ve Hristiyan papazlarına benzeyeceksin, onlar gibi başına şapka giyeceksin, bütün İslâm ülemasının icmaına muhalefet edeceksin; yoksa ceza vereceğiz." denilse, elbette öyle herşeyini hakikat-ı Kur'aniyeye feda eden bir adam, değil dünyevî hapis veya ceza ve işkence, belki parça parça bıçakla kesilse, Cehennem'e de atılsa, kat'iyen yüz ruhu da olsa, bütün tarihçe-i hayatının şehadetiyle, feda edecek!"(13)

Salih Okur/cevaplar.org

Dipnotlar

(1)- Tarihçe s: 630

(2)- Mektubat-s: 49

(3)-Emirdağ Lahikası-s: 242

(4)- Tarihçe-s: 632

(5) Aydınlar Konuşuyor-s:119–120-Necmeddin Şahiner-Yeni Asya Yayınları-İst.1977

(6)- Şualar-s: 524

(7)-Kanal 7'deki ilgili programdan yazıya geçirdim.

(8)- Mektubat-s: 76

(9)-Şualar-s: 527

(10)-cevaplar.org

(11)- Şualar-s: 527

(12) Emirdağ Gayr-i münteşirlerinden..

(13)-Tarihçe-S. 668

Not: (Risalelerdeki atıflarımız Envar Neşriyat baskısına göredir)

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

“GİZLİ LÜTUF”

“GİZLİ LÜTUF”

Aslen Irak Süleymaniye asıllı olan gazeteci yazar merhum Muhammed Kürd Ali beyin(1876-1953) hat

KOPARILAN ÇİÇEĞE KARŞI ÜSTAD BEDİÜZZAMAN’IN TAVRI

KOPARILAN ÇİÇEĞE KARŞI ÜSTAD BEDİÜZZAMAN’IN TAVRI

Merhume Zeynep Münteha Polat hanımefendi, 1969’da gittiği Van Zernebad’da Üstad Bediüzzaman

RÜYADA EZBERLENEN SURE

RÜYADA EZBERLENEN SURE

Değerli ziyaretçilerimiz 21. 06. 2020’de şair, yazar, mütefekkir Yavuz Bülent Bakiler beyefen

“BİZE KATIL MOLLA MUHAMMED EMİN”

“BİZE KATIL MOLLA MUHAMMED EMİN”

Kıymetli ziyaretçilerimiz, geçen hafta Seyda Muhammed Emin Er merhumun “Hatıralarım” adlı

ÜSTAD BEDİÜZZAMAN’IN ŞEYH ALADDİN OHİNİ’YE SEVGİSİ

ÜSTAD BEDİÜZZAMAN’IN ŞEYH ALADDİN OHİNİ’YE SEVGİSİ

Merhum Şeyh Fethullah Verkanisi(v. 1901)’nin oğlu merhum allame Şeyh Alaaddin efendi(v. 1949)

BEDİÜZZAMAN’IN HAZRET’İ(ZİYAEDDİN NURŞİNİ) ZİYARETİ

BEDİÜZZAMAN’IN HAZRET’İ(ZİYAEDDİN NURŞİNİ) ZİYARETİ

Muhterem hocam Seyda Fehmi Türkmen Efendi, 27.09. 2019 Cuma günü kendilerini ziyaretimizde Nurşi

ŞEYH FETHULLAH VERKANİSİ’NİN MOLLA ABDULLAH NURSİ HAKKINDA DEDİĞİ SÖZ

ŞEYH FETHULLAH VERKANİSİ’NİN MOLLA ABDULLAH NURSİ HAKKINDA DEDİĞİ SÖZ

Değerli Seydalarımızdan Molla Şerif Arslan Hocaefendi 15.09. 2019’da, merhum Şeyh Fethullah V

BEDİÜZZAMAN’IN AİLE ŞECERESİ

BEDİÜZZAMAN’IN AİLE ŞECERESİ

Merhum Şeyh Fethullah Verkanisi’nin torunlarından değerli âlim merhum Gıyaseddin Emre Bey, Ü

VANLI ZEYNELABİDİN EFENDİ’NİN ANLATTIKLARI

VANLI ZEYNELABİDİN EFENDİ’NİN ANLATTIKLARI

Değerli hocam Seyda Molla Şefik İdikurt Efendi bir ders esnasında şu hatırayı anlattılar;

ÜSTAD BEDİÜZZAMAN’IN MUŞ’UN NOK KÖYÜNDE BİR GECE MİSAFİRLİĞİ

ÜSTAD BEDİÜZZAMAN’IN MUŞ’UN NOK KÖYÜNDE BİR GECE MİSAFİRLİĞİ

Emekli müftülerimizden Seyda Fehmi Türkmen Hocaefendi, 21.04. 2019 Pazar günü kendilerini evind

ŞEYH ASIM EFENDİ’NİN KALEMİNDEN BEDİÜZZAMAN-2

ŞEYH ASIM EFENDİ’NİN KALEMİNDEN BEDİÜZZAMAN-2

Sonra tekrar Van’dan Bitlis’e geldi. Onun hayatının geniş şekli yazılıdır.(bkz. Tarihçe-

Sizi topraktan yarattık; oraya döndüreceğiz ve oradan tekrar sizi çıkaracağız.

Tâ Hâ, 55

GÜNÜN HADİSİ

Herkesin niyet ettiği ne ise eline geçecek olan ancak odur.

Buhari

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI