SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE SELEF AKİDESİ VE SELEFİLİK ÜZERİNE MÜLAKATIMIZ-2

Seyda, peki şimdi ben selefiyim diyen insanlara ne diyeceksiniz? -Alaküllihal şimdi “ben selefiyim” diyen insanlar, İbn-i Teymiyye’ye tâbi insanlardır.


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2011-05-21 05:20:19

-Seyda, peki şimdi ben selefiyim diyen insanlara ne diyeceksiniz?

-Alaküllihal şimdi "ben selefiyim" diyen insanlar, İbn-i Teymiyye'ye tâbi insanlardır. Tabii İbn-i Teymiyye müteahhirin âlimlerdendir.

Müteahhirin âlimlerinden pek çoğu nassları Mutezilelere göre te'vil etmişlerdir. Yaptıkları tevilleri Mutezilelerden almışlardır. O da hatadır. Ki bu teviller onların kitaplarında, bahusus tefsir kitaplarında yaygındır.

 Maturidi- Eş'ari müteahhirin âlimlerin birçoğu diyoruz. Ama bir kısmı da tevil yapmışlar ama selef gibi tevil cümletül kelam yapmışlardır.

-Tamamında…

-Tamamında..İstiare-i temsiliye veya mecaz-ı mürekkep olanları tevil etmişlerdir ki, bu caiz olan tevillerdendir..

-Mesela İmam-ı Gazali'nin tevilleri böyle midir?

- İmam Gazali'nin yaptığı bazı teviller tevil fil müfred'dir. Ama bazı eserlerinde de tevili benimsememektedir. Dediğimiz gibi müteahhirin, bu tevil biçimini Mutezilelerden almışlardır. Yani sonra gelen Eşari ve Maturidi âlimleri mezheplerini Mutezile'ye biraz yaklaştırmışlardır. Bu bir vakıadır.

Yani İbn-i Teymiyye'nin hatalarından bahsedip diğerlerine susmak insaf değildir.

-Daha sonra çıkan âlimler arasında Selef akidesine yakın olanlar var mıdır?

-Mesela Şah Veliyullah Dehlevi vardır. Onun akide ile bir risalesi vardır. Orada diyor ki; "Biz burada önceki Ehl-i Sünnetin akidesini açıklayacağız." Demek ki sonrakiler içinde bir bulanıklık vardır.

-Ama bu onları Ehl-i Sünnet'ten çıkarmaz.

-Tabii tabii..Çıkarmaz. Genel konularda müttefiktirler.

-Yani benim anladığım kadarıyla, şimdiki Selefilerin dediklerinin hülasası şu; Müteahhirin Eş'ari ve Maturidiler Selef akidesinden uzaklaşmışken, İbn-i Teymiyye ekolü tekrar selef akidesine dönüşün sembolü olmuş..Bunu demek istiyorlar…

- Ama durum öyle değildir..Demin de dediğimiz gibi İbn-i Teymiyye'nin de akideyle ilgili dördüncü bir mezhebi vardır. Doğru, selefe muvafakat ettiği çok meseleler vardır. Ama bahsettiğimiz gibi selefe muhalefet ettiği bir kısım meseleler de vardır. Onun akidede kendisine has, mütekâmil bir mezhebi vardır. Tamamen düzenlenmemiş, tedvin edilmemiştir. Kitaplarında dağınık bir haldedir. Ve bazı meselelerde selefe muhalefet etmiştir. Ama kendisi bahsettiği meseleleri hep selefe ve İmam Ahmed bin Hanbel'e atfediyor ki, bu tabii yanlıştır.

-Siz daha önce bir sohbetimizde Vehhabi meselesinin zuhuruna ve tamimine kadar İbn-i Teymiyye'nin eserlerinin İslam dünyasında pek rağbet bulmadığını söylemiştiniz? Bunun sebebi nedir?

-Tabii… Çünkü Ehl-i Sünnetin cumhuruna muhalefet etmiştir. Ehl-i Sünnetin akidesinin üzerine oturduğu birçok meselede o, cumhura muhalefet etmiştir. Bu muhalefetten dolayı da kitaplarına rağbet olmamıştır. Tek tük insanlar kitaplarını okumuşlardır. Yani İbn-i Teymiyye mehcur kalmıştır. Genel olarak ne fikirleri ne kitapları İslam medreselerine girmemiştir.

-Bunda üslubunun da payı olsa gerek değil mi?

-Tabii..tabii..Hem muhalefet vardır, hem de üslubu serttir. Bundan dolayı İslam âlimlerinin çoğu onu benimsememişlerdir.

-İbn-i Teymiyye'nin tekfir ettiği kimseler var mı?

-Bazı mutasavvıfları tekfir, bazılarını tenkid, bazılarını ise kabul ve takdir ediyor.

-Tasavvufa tamamen karşı olduğunu iddia edenlere ne dersiniz?

- İbn-i Teymiyye'nin kendisi sofi idi. Gerçek tasavvufu kabul ediyordu. Mesela Şeyh Abdülkadir Geylani'yi çok seven bir insan idi. Hatta Geylani hazretlerinin bazı risalelerini şerh etmiştir.

İbn-i Teymiyye, müteşerri sofilerden bahsederken Şeyh Abdülkadir Geylani'yi Şeyh Ahmed Rufai'yi ve benzerlerini örnek gösteriyor. Hatta diyor ki; "Şeyh Abdülkadir Geylani'nin kerametleri bize tevatür yoluyla ulaşmıştır."

Tabii İbn-i Teymiyye'ye göre mutasavvıflar iki kısma ayırıyor;

1-Evliya ür Rahman

2-Evliya üş Şeytan

Evliya ür Rahman; Risale-i Kuşeyri'de bahsedilen mutasavvıflar gibileri ki, İbn-i Teymiyye bunları kabul ediyor.

Evliyaüş Şeytan; Bunlar da Tasavvufu felsefeleştirenlerdir ki, İbn-i Teymiyye bunlara karşı çıkıyor. Bunların başında Hallac-ı Mansur geliyor. Sonra Muhyiddin-i Arabî geliyor.

-Peki, Muhammed bin Abdülvehhab'ın yaptığı nedir?

-Daha önce dediğimiz gibi İbn-i Teymiyye'nin kendine özel akidede bir mezhebi vardır. Muhammed bin Abdülvehhab böyle bir mezhep kuracak durumda değil idi. Ancak onun yaptığı şey İbn-i Teymiyye'nin kitaplarını ve fikirlerini piyasaya sürmek ve yaymaktan ibaretti.

İbn-i Teymiyye'nin kitaplarını okumuştur. İbn-i Teymiyye'nin kitapları çok cazip, çekici kitaplardır. Yararlı tarafları vardır. Biz diyoruz ki; İbn-i Teymiyye'nin kitapları âlimlerce okunması zaruri kitaplardandır. Ama âlim olmayan kişilerin onları okuması zararlıdır. Çünkü ilmi kuvvetli olmayan kişiler okuyunca ona kapılıyor ve içinde bulunan her şeyi kabul ediyor. İbn-i Abdülvehhab da okuyunca her şeyini kabul etmiştir.

Vehhabiliğin kurucusu Muhammed bin Abdülvehhab çok büyük bir âlim değildi. Bunu derken "âlim değildi" de demiyoruz. Âlimdi. Çıkışının sebebi ve hedefi de doğruydu.

Onun çıktığı yer olan Necid'de ve o zamanlar İslam âleminin çoğunda çok bidatler ve hurafeler, şirkin mazharları, yani şirki andıran şeyler çok yayılmıştı. O da asıl olarak bunlara karşı çıkmıştır. Niyeti doğru idi.

Ama çok derin bir âlim olmadığından ve sağlam bir tasavvuf üzerine davet sunmadığından dolayı hem düşüncede, hem de davet ve tatbikatta itidali muhafaza edemedi.

Düşünce olarak, İbn-i Teymiyye'nin görüşlerini tamamen kabul etmiştir. Bu görüşlerin salim olanını olmayanından ayırt edebilecek bir durumda değildi.

Bir de davette hikmetle hareket edemedi. Davette metod nedir? Başta insan hareketleriyle örnek olacaktır. Usve-i Hasene olacaktır. Tebliğin metodlarını tamamen bilecek ve ortaya koyacaktır. Kur'an-ı Kerim'de;

ادْعُ إِلِى سَبِيلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ وَجَادِلْهُم بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ

"(İnsanları) Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğütle davet et. Onlarla mücadeleni en güzel (yol) hangisi ise onunla yap. " (en-Nahl, 16/125) buyrulmuştur.

Hadis-i şerifte de;

يَسِّرُوا وَلا تُعَسِّرُوا. وَبَشِّرُوا وَلا تُنفزوا

 "Kolaylaştırınız zorlaştırmayınız, müjdeleyiniz nefret ettirmeyiniz." (Buhâri İlim,11 Müslim, Cihad 6)

Ama o ise, işin başında şiddetle başlamıştır. Bu gibi sebeplerden dolayı daveti zamanında ve zamanından sonra da fazla randımanlı olmadı. İslam âleminin içinde hüsnü kabule mazhar olmadı. Ancak Necid'in bazı bölgelerinde mahsur kaldı. Hatta mesela Hicaz'a, Yemen'e, Irak'a yayılmadı.

Ancak seksen sene öncesi Al-i Suud ailesi, Muhammed bin Abdülvehhab'ın torunları olan Al-i Şeyh ile anlaştılar. Zaten daha önce de Vehhabiliği yaymak için Muhammed bin Abdülvehhab, Al-i Suud ailesi ile anlaşmış ve şiddetle işe başlamış, çok mal ve can telefine sebeb olmuşlar, ama muvaffak olamamışlardı. Kendi fikirlerinde olmayanları mümin kabul etmeyerek malları ve canlarını helal görmüşlerdi. Bundan dolayı da fikirleri kabul görmemişti.

Tabii daha sonra Arabistan'da Suud devleti kurulunca, devlet imkânları ile bu görüşler yayılma fırsatı buldu. Ama yine de genel olarak makbul değildir. Yani yayılmamıştır diyemeyiz, her tarafta küçüklü büyüklü bazı gurupları vardır, bunu siz daha iyi biliyorsunuz.

Genel olarak baktığımızda ilmi olmayan bazı dindar gençler veya derin bir ilmi olmayan bazı hocalar veya hamasi bazı insanlar Muhammed Bin Abdülvehhab'ın fikirlerine tâbi oluyorlar. Yoksa oturmuş, derin âlimler ise çok nadir olarak bu fikirlerden etkilenebiliyorlar.

Şimdi konuyla alakalı başka bir hususa değinmek istiyorum. Muhammed bin Abdülvehhab'ın çıktığı aynı asırda İslam dünyasın başka bir yerinden, Hindistan'da bir âlim çıkmıştır; Şah Veliyullah Dehlevi. İkisi de hemen hemen aynı yaştadır. Muhammed bin Abdülvehhab zannediyorum Hicri 1114'te dünyaya gelmiştir, Şah Veliyullah ise Hicri 1115'te..

İkisi de aynı problemleri yaşamışlardır; aşırılıklar, hurafeler, şirkin mazharları..Ve bu durumdan rahatsız olmuşlardır. İkisi de ilimde belli bir mevkie geldikten sonra bunlara karşı mücadele vermeye başlamışlardır. Nasıl Muhammed bin Abdülvehhab Necid bölgesinde bu mücadeleyi başlatmıştır. Şah Veliyullah Dehlevi de Hindistan altkıtasında aynı şekil ve hedefte mücadelesini başlatmıştır.

Ama Şah Veliyullah Dehlevi'nin daveti ise, çok yararlı olmuştur, çok da büyük faideler ve meyveler vermiştir. Sebeb ne? Metod farkı vardır. Bir de şahsiyet ve ilim farkı vardır.

Şah Veliyullah Dehlevi çok büyük bir âlimdir. Hatta İslami ilimlerde imamet seviyesine gelen bir zattır.

İkinci olarak, Şah Veliyullah tasavvufun edebini, ahlakını almıştır. Davetini sağlam tasavvuf üzerine bina etmiştir 

Üçüncüsü, kendisi büyük bir müceddid idi. Her konuda tecdid yapmıştır. Mesela medrese sistemini tecdid etmiştir. Hindistan medreselerine hadis ilmini o sokmuştur. Ondan sonra hadis ilminde Hind yarımadasında yüzlerce kitap yazılmıştır. Başka İslam ülkelerinde hemen hemen çok zayıflamış olan hadis ilmi onun bereketiyle, orada yayılmış ve güçlenmiştir.

Bir de tasavvufu tecdid etmiştir. Daveti tecdid etmiştir.

Böylece derin ve geniş bir tecdid yapmıştır. Tabii tecdidi zamanında bütün dünyaya yayılmamıştır. Ama Hindistan yarımadasına tamamen yayılmıştır. Bazı etkileri dışarıya da taşmıştır, ama bu fazla değildir.

-Toplumda gördüğümüz yanlışlıklara müdahale nasıl olmalıdır?

-Yanlışları gördüğünde İslam âliminin görevi yeri geldikçe hakikatleri beyan etmek, aşırılıkları aşırılık olarak, bidatları bidat olarak, hurafeleri de hurafe olarak beyan etmektir. Kimseyi muhatap etmeden, kimsenin ismini zikretmeden, kimseyi hasım etmeden, husumet şekline sokmadan… Bunu yaparken de sadece Allah için yapmalıdır.

Birçok insanlar vardır, çok iyi Müslümandır. Hatta maneviyatları da kuvvetlidir. Kalben Allah'a bağlılığı, Allah'a olan sevgisi ve hafvı güçlü kimselerdir. Ama ilim seviyesi kuvvetli olmadığından dolayı ameli hayatında bazı bidatlar vardır. Şimdi biz bu insanlarla hasım mı olalım? Bu olmaz. Bilakis onu seveceğiz. Elimizden geldiği zaman onu ikaz edeceğiz. Çünkü husumet kötülükten başka bir şey getirmez. Husumet, insanın davasını anlatmasına engeldir, söylediği hakikatlerin da kabul edilmemesine sebeb olur. Bilakis karşı taraf sizin haklı olarak söylediğiniz şeyleri çürütmeye çalışır. Bundan sakınacak ve hikmet ve güzel öğütle Rabbimizin yoluna çağıracağız inşallah..

-Efendim vermiş olduğunuz bilgiler için çok teşekkür ederim. Allah sizden razı olsun.

-Cümlemizden inşallah.

 

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

Hikem, 2011-12-25 06:03:16

Üstada teşekkür ediyoruz.. Şu tesbit ne kadar anlamlı: ''İbn-i Teymiyye'nin kitapları âlimlerce okunması zaruri kitaplardandır. Ama âlim olmayan kişilerin onları okuması zararlıdır. Çünkü ilmi kuvvetli olmayan kişiler okuyunca ona kapılıyor ve içinde bulunan her şeyi kabul ediyor. İbn-i Abdülvehhab da okuyunca her şeyini kabul etmiştir.

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

ali dereli, 2011-07-17 12:38:49

allah razı olsun salih bey ağabeyciğim sizin kitaplarınızın ve röportajlarınızın büyük takipçisiyim bu ne harika bir çalışma olmuş allah devamını erdirsin.kitabınız piyasaya çıkcakmış basında yer alıyor doğrumudur bide çantacı necmi abimizle görüşmenizi rica edicem saygılar

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

bayram, 2011-05-21 10:03:51

muhammed salih hocamızdan allah razı olsun.Allah ömrünü bereketli eylesin. cenabı Allah böyle mutedil alimlerimizin sayısını artırsın. kütahya

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DİĞER YAZILAR

YAVUZ BÜLENT BAKİLER BEYEFENDİ İLE MÜLAKATIMIZ-3

YAVUZ BÜLENT BAKİLER BEYEFENDİ İLE MÜLAKATIMIZ-3

-Hocam, dilimize sadece Arapçadan ve Farsçadan değil diğer dillerden mesela Yunancadan veya baş

YAVUZ BÜLENT BAKİLER BEYEFENDİ İLE MÜLAKATIMIZ-2

YAVUZ BÜLENT BAKİLER BEYEFENDİ İLE MÜLAKATIMIZ-2

Hocam dilde tasfiyeler ile 300-500 kelimeyle konuşabilen bir nesil nasıl büyük düşünebilecek?

YAVUZ BÜLENT BAKİLER BEYEFENDİ İLE MÜLAKATIMIZ-1

YAVUZ BÜLENT BAKİLER BEYEFENDİ İLE MÜLAKATIMIZ-1

Takdim Kıymetli ziyaretçilerimiz, değerli mütefekkir, şar ve yazar Yavuz Bülent Bakiler beyef

SEYDA FETHULLAH AYTE İLE OHİN MEDRESELERİ ETRAFINDA SOHBETİMİZ

SEYDA FETHULLAH AYTE İLE OHİN MEDRESELERİ ETRAFINDA SOHBETİMİZ

Seyda Fethullah Ayte Hocaefendi ile Şark medrese eğitim zincirinde çok önemli bir rolü olan Ohi

MUSTAFA ÖZCAN HOCAMIZ İLE COĞRAFYAMIZDAKİ SORUNLAR ETRAFINDA-2

MUSTAFA ÖZCAN HOCAMIZ İLE COĞRAFYAMIZDAKİ SORUNLAR ETRAFINDA-2

-Demin biraz değindik ama şöyle sorayım, Mezhebinin görüşünü savunan bir mümin “mezhebin

MUSTAFA ÖZCAN HOCAMIZ İLE COĞRAFYAMIZDAKİ SORUNLAR ETRAFINDA-1

MUSTAFA ÖZCAN HOCAMIZ İLE COĞRAFYAMIZDAKİ SORUNLAR ETRAFINDA-1

Takdim Kıymetli ziyaretçilerimiz, geçtiğimiz ay değerli araştırmacı-yazar Mustafa Özcan be

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-4

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-4

-Ahmed bin Hanbel’in Müsned’inde naklettiği bazı hadisler için “keşke bunları nakletmese

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-3

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-3

-Eş’ariler ile Maturidiler arasındaki fikri çatışmaların dini yorumlamada zarar verdiğini s

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-2

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-2

-Usul-i fıkıhta bir şeyin vacip veya mendup olmasında yeni bir usul olarak şu söylenmektedir;

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-1

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-1

Salih Ekinci Hocaefendi ile son röportajımız

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE MODERNİST DÜŞÜNCE VE BİD’ATKAR MEZHEPLER ÜZERİNE-3

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE MODERNİST DÜŞÜNCE VE BİD’ATKAR MEZHEPLER ÜZERİNE-3

-Seyda izninizle başka bir soruya geçiyorum. Vehhabiler ehl-i sünneti müşrik olarak mı görmek

İyiliğin karşılığı, iyilikten başka bir şey midir?

Rahman, 60

GÜNÜN HADİSİ

Her kim bir namazı (kılmayı) unutursa (onu) hatırladığında kılsın. Onun bundan başka keffâreti yoktur.

KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT-Buhari

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI