KUR’ÂN’DAN DUALAR-8

PEYGAMBER DUALARI-3 9- Hz. Musa (a.s.) “Rabbi innî zalemtu nefsî fâğfirlî fe gafera leh, innehu huvel gafûrur rahîm.” “Rabbim! Doğrusu kendimi ziyana uğrattım. Beni bağışla!” dedi; Allah da, onu bağışladı. Çünkü, çok bağışlayıcı, çok merhamet edici olan ancak O'dur. (Kasas, 28/16)


Nigâr Dere

nigardere@gmail.com

2011-07-01 02:18:12

PEYGAMBER DUALARI-3

9- Hz. Musa (a.s.)

رَبِّ إِنِّي ظَلَمْتُ نَفْسِي فَاغْفِرْ لِي فَغَفَرَ لَهُ إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ
"Rabbi innî zalemtu nefsî fâğfirlî fe gafera leh, innehu huvel gafûrur rahîm."

"Rabbim! Doğrusu kendimi ziyana uğrattım. Beni bağışla!" dedi; Allah da, onu bağışladı. Çünkü, çok bağışlayıcı, çok merhamet edici olan ancak O'dur. (Kasas, 28/16)

 

 رَبِّ بِمَا أَنْعَمْتَ عَلَيَّ فَلَنْ أَكُونَ ظَهِيرًا لِّلْمُجْرِمِينَ
Rabbi bimâ en'amte aleyye fe len ekûne zahîren lil mucrimîn.

Rabbim! Bana lutfettiğin nimetlere andolsun ki, artık suçlulara asla arka olmayacağım. (Kasas, 28/17)

 

رَبِّ نَجِّنِي مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
Rabbi neccinî minel kavmiz zâlimîn.

Rabbim! Beni zalimler güruhundan kurtar. (Kasas, 28/21)

 

رَبِّ إِنِّي لِمَا أَنزَلْتَ إِلَيَّ مِنْ خَيْرٍ فَقِيرٌ
Rabbi innî limâ enzelte ileyye min hayrin fakîr.

Rabbim! Doğrusu bana indireceğin her hayra muhtacım. (Kasas, 28/24)

 

رَبِّ اغْفِرْ لِي وَلأَخِي وَأَدْخِلْنَا فِي رَحْمَتِكَ وَأَنتَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ
Rabbığfirlî ve li ahî ve edhilnâ fî rahmetike ve ente erhamur râhımîn.

Ey Rabbim! Beni ve kardeşimi bağışla! Bizi rahmetinin içine al. Sen merhametlilerin en merhametlisisin. (A'râf, 7/151)

 

رَبِّ لَوْ شِئْتَ أَهْلَكْتَهُم مِّن قَبْلُ وَإِيَّايَ أَتُهْلِكُنَا بِمَا فَعَلَ السُّفَهَاء مِنَّا إِنْ هِيَ إِلاَّ فِتْنَتُكَ تُضِلُّ بِهَا مَن تَشَاء وَتَهْدِي مَن تَشَاء أَنتَ وَلِيُّنَا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَأَنتَ خَيْرُ الْغَافِرِينَ وَاكْتُبْ لَنَا فِي هَذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الآخِرَةِ إِنَّا هُدْنَا إِلَيْكَ
Rabbi lev şi'te ehlektehum min kablu ve iyyâye, e tuhlikunâ bi mâ feales sufehâu minnâ, in hiye illâ fitnetuk tudıllu bihâ men teşâu ve tehdî men teşâu ente veliyyunâ fâğfirlenâ verhamnâ ve ente hayrûl gâfirîn. Vektub lenâ fî hâzihid dunyâ haseneten ve fîl âhıreti innâ hudnâ ileyk.

Rabbim! dedi, dileseydin bunları da, beni de daha önce helâk ederdin. Şimdi bizi, içimizdeki o beyinsizlerin yaptıkları yüzünden helâk mi edeceksin? O iş de senin imtihanından başka bir şey değildi. Sen bu imtihanla dilediğini sapıklıkta bırakır, dilediğini de hidayete erdirirsin. Bizim velimiz sensin. Artık bizi bağışla, merhamet et, sen bağışlayanların en hayırlısısın.» Ve bize hem bu dünyada bir iyilik yaz, hem de ahirette. Biz gerçekten de tevbe edip senin hidayetine döndük. (A'râf, 7/155-156)

 

Yüce Allah, Musa (a.s.)'a kendisini ilâh yerine koyan Firavun'a gidip onu imana davet etmesini emretti. Musa (a.s.), bu görev üzerine şöyle dua etti:

قَالَ رَبِّ اشْرَحْ لِي صَدْرِي وَيَسِّرْ لِي أَمْرِي وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِّن لِّسَانِي يَفْقَهُوا قَوْلِي وَاجْعَل لِّي وَزِيرًا مِّنْ أَهْلِي هَارُونَ أَخِي اشْدُدْ بِهِ أَزْرِي وَأَشْرِكْهُ فِي أَمْرِي كَيْ نُسَبِّحَكَ كَثِيرًا وَنَذْكُرَكَ كَثِيرًا إِنَّكَ كُنتَ بِنَا بَصِيرًا
Kâle rabbişrah lî sadrî. Ve yessir lî emrî. Vahlul ukdeten min lisânî. Yefkahû kavlî. Vec'al lî vezîren min ehlî. Hârûne ahî. Uşdud bihî ezrî. Ve eşrikhu fî emrî. Key nusebbihake kesîrâ. Ve nezkureke kesîrâ. İnneke kunte binâ basîrâ.

Musa dedi ki: "Ey Rabbim! Benim göğsüme genişlik ver, İşimi kolaylaştır, Dilimden düğümü çöz. Ki, sözümü iyi anlasınlar. Bir de bana ailemden bir vezir ver. Kardeşim Harun'u (ver). Onunla arkamı kuvvetlendir. (Elçilik) işimde onu bana ortak et. Ki seni çok tesbih edelim. Seni çok analım. Şüphe yok ki sen bizi görüp duruyorsun." (Tâ-hâ, 20/25-35)

 

أَعُوذُ بِاللّهِ أَنْ أَكُونَ مِنَ الْجَاهِلِينَ
Eûzu billâhi en ekûne minel câhilîn.

Böyle cahillerden biri olmaktan Allah'a sığınırım. (Bakara, 2/67)

 

إِنِّي عُذْتُ بِرَبِّي وَرَبِّكُم مِّن كُلِّ مُتَكَبِّرٍ لَّا يُؤْمِنُ بِيَوْمِ الْحِسَابِ
İnnî uztu bi rabbî ve rabbikum min kulli mutekebbirin lâ yû'minu bi yevmil hisâb.

Ben hesap gününe inanmayan her kibirliden, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a sığınırım. (Mümin, 40/27)

 

وَأُفَوِّضُ أَمْرِي إِلَى اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ بَصِيرٌ بِالْعِبَادِ
Ve ufevvidu emrî ilâllâh, innallâhe basîrun bil ibâd.

Ben işimi Allah'a havale ediyorum. Şüphesiz Allah, kullarını görür, gözetir. (Mü'min, 40/44)

 

فَاصْبِرْ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ وَاسْتَغْفِرْ لِذَنبِكَ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ بِالْعَشِيِّ وَالْإِبْكَارِ
Fasbir inne va'dallâhi hakkun vestağfir li zenbike ve sebbih bi hamdi rabbike bil aşiyyi vel ibkâr.

O halde sabret. Çünkü Allah'ın vaadi haktır. Hem günahından dolayı istiğfar et ve akşam sabah Rabbini hamdiyle tesbih et. (Mümin, 40/55)

 

 رَبِّ إِنِّي لا أَمْلِكُ إِلاَّ نَفْسِي وَأَخِي فَافْرُقْ بَيْنَنَا وَبَيْنَ الْقَوْمِ الْفَاسِقِينَ
Rabbi innî lâ emliku illâ nefsî ve ahî fefruk beynenâ ve beynel kavmil fâsikîn.

Ey Rabbim! Ben, kendimle kardeşimden başkasına söz geçiremiyorum, artık bizimle bu fâsık kavmin arasını ayır. (Maide, 5/25)

 

وَقَالَ مُوسَى رَبَّنَا إِنَّكَ آتَيْتَ فِرْعَوْنَ وَمَلأهُ زِينَةً وَأَمْوَالاً فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا رَبَّنَا لِيُضِلُّواْ عَن سَبِيلِكَ رَبَّنَا اطْمِسْ عَلَى أَمْوَالِهِمْ وَاشْدُدْ عَلَى قُلُوبِهِمْ فَلاَ يُؤْمِنُواْ حَتَّى يَرَوُاْ الْعَذَابَ الأَلِيمَ
Ve kâle mûsâ rabbenâ inneke âteyte fir'avne ve melâhu zîneten ve emvâlen fîl hayâtid dunyâ rabbenâ li yudıllû an sebîlik, rabbenatmis alâ emvâlihim veşdud alâ kulûbihim fe lâ yu'minû hattâ yerevul azâbel elîm.

Musa dedi: "Ey Rabbimiz! Sen Firavun'a ve adamlarına şu dünya hayatında göz kamaştırıcı zenginlik ve bol bol servet verdin. Ey Rabbimiz! Senin yolundan saptırsınlar diye mi? Ey Rabbimiz! Onların mallarını sil süpür ve kalblerine sıkıntı düşür. Çünkü onlar o acıklı azabı görmedikçe iman etmeyecekler." (Yunus, 10/88)

 

10- Hz. Süleyman (a.s.)

وَلَقَدْ آتَيْنَا دَاوُودَ وَسُلَيْمَانَ عِلْمًا وَقَالَا الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي فَضَّلَنَا عَلَى كَثِيرٍ مِّنْ عِبَادِهِ الْمُؤْمِنِينَ
Ve lekad âteynâ dâvûde ve suleymâne ilmâ, ve kâlal hamdu lillâhillezî faddalenâ alâ kesîrin min ibâdihil mu'minîn.

Andolsun ki biz, Davud'a ve Süleyman'a bir ilim verdik. Onlar: "Bizi mümin kullarının birçoğundan üstün kılan Allah'a hamd olsun" dediler. (Neml, 27/15)

 

رَبِّ أَوْزِعْنِي أَنْ أَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّتِي أَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلَى وَالِدَيَّ وَأَنْ أَعْمَلَ صَالِحًا تَرْضَاهُ وَأَدْخِلْنِي بِرَحْمَتِكَ فِي عِبَادِكَ الصَّالِحِينَ
Rabbi evzı'nî en eşkure ni'metekelletî en'amte aleyye ve âlâ vâlideyye ve en a'mele salihan terdâhu ve edhılnî bi rahmetike fî ibâdikes sâlihîn.

Ey Rabbim! Bana ve ana babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın iyi iş yapmamı gönlüme getir. Rahmetinle, beni iyi kulların arasına kat. (Neml, 27/19)

 

Hz. Süleyman (a.s.), şiddetli bir hastalığa yakalanır, cansız ceset denecek hâle gelir, sonra tekrar sağlığına kavuşur ve Allah'a şöyle dua eder:

 

رَبِّ اغْفِرْ لِي وَهَبْ لِي مُلْكًا لَّا يَنبَغِي لِأَحَدٍ مِّنْ بَعْدِي إِنَّكَ أَنتَ الْوَهَّابُ
Rabbiğfir lî veheb lî mulken lâ yenbağî li ehadin min ba'dî, inneke entel vehhâb.

Ey Rabbim! Beni bağışla ve bana öyle bir mülk ihsan et ki, ardımdan hiç kimseye yaraşmasın. Şüphesiz, bütün dilekleri veren sensin. (Sâd, 38/35)

 

11- Hz. Yunus (a.s.)

لَّا إِلَهَ إِلَّا أَنتَ سُبْحَانَكَ إِنِّي كُنتُ مِنَ الظَّالِمِينَ
Lâ ilâhe illâ ente subhâneke innî kuntu minez zâlimîn.

Senden başka ilâh yoktur, sen münezzehsin, Şüphesiz ben haksızlık edenlerden oldum. ( Enbiya, 21/87) 

 

12- Hz. Zekeriya (a.s.)

رَبِّ هَبْ لِي مِن لَّدُنْكَ ذُرِّيَّةً طَيِّبَةً إِنَّكَ سَمِيعُ الدُّعَاء
Rabbi heblî min ledunke zurriyyeten tayyibeh, inneke semîud duâ'.

Rabbim! Bana katından hayırlı bir nesil ver. Şüphesiz sen, duayı hakkıyle işitensin. (Âl-i İmrân, 3/38)

 

رَبِّ لَا تَذَرْنِي فَرْدًا وَأَنتَ خَيْرُ الْوَارِثِينَ
Rabbi lâ tezernî ferden ve ente hayrul vârisîn.

"Rabbim! Beni tek başıma bırakma, sen varislerin en hayırlısısın" diye nida etmişti. (Enbiyâ, 21/89)

 

13- Hz. İsa (a.s.)

اللَّهُمَّ رَبَّنَا أَنزِلْ عَلَيْنَا مَآئِدَةً مِّنَ السَّمَاء تَكُونُ لَنَا عِيداً لِّأَوَّلِنَا وَآخِرِنَا وَآيَةً مِّنكَ وَارْزُقْنَا وَأَنتَ خَيْرُ الرَّازِقِينَ
Allâhumme rabbenâ enzil aleynâ mâideten mines semâi tekûnu lenâ îden li evvelinâ ve âhirinâ ve âyeten mink, verzuknâ ve ente hayrur râzikîn.

Allah'ım, Rabbımız, bizim üzerimize gökten bir sofra indir ki, bizim için, önce ve sonra gelenlerimiz için bir bayram ve senden bir mucize olsun. Bizi rızıklandır, sen rızık verenlerin en hayırlısısın!. (Maide, 5/114)

KAYNAKLAR:

1- İsmail Karagöz, Kur'ân'da Dua Örnekleri, Peygamber Duaları, http://www.diyanet.gov.tr/turkish/dua/Kategori.aspx?ID=116

2- Elmalılı M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, Feza Gazetecilik, İstanbul, 1992.

3- Nevzat Yüksel, Hayat Rehberi Kur'ân Fihristi, Dergâh Ofset, Tarihsiz.

4- http://www.kuranmeali.org/kuran_meali.aspx

5- Fevzi Zülaloğlu, Kur'an'da Dua ve Rasullerin Dua Örnekleri, Ekin Yayınları, İstanbul, 2005.

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

Âl-i imran:190

Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde selim akıl sahipleri için gerçekten açık, ibretli deliller vardır.

GÜNÜN HADİSİ

"iman bakımından müminlerin en mükemmeli, ahlâkça en güzel olanlar ve ailesine en güzel davrananlardır."

Tirmizi

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI