TEFSİR – TE’VİL-3-
Te'vil, bir karineden dolayı lafzın muhtemel manalarından birisini tercih anlamı taşıdığı için katiyyet ifade etmez. Fakat tefsir, lafızdaki mananın açıklığa kavuşturulmasında kesinlik arzeder. Çünkü tefsir, Hz. Peygamber ve vahye şâhid olan sahâbîlerden gelen nakle dayanır. Bu yönüyle tefsirin tevkîfî olduğu söylenebilir. Hâlbuki te'vil, içtihada dayalıdır. Kısacası te'vil, kastedilen manayı dirayetle, tefsir ise rivayetle ortaya çıkarır.
Te'vîl İle Tefsir Arasındaki Farklar
1. Te'vil, bir karineden dolayı lafzın muhtemel manalarından birisini tercih anlamı taşıdığı için katiyyet ifade etmez. Fakat tefsir, lafızdaki mananın açıklığa kavuşturulmasında kesinlik arzeder. Çünkü tefsir, Hz. Peygamber ve vahye şâhid olan sahâbîlerden gelen nakle dayanır. Bu yönüyle tefsirin tevkîfî olduğu söylenebilir. Hâlbuki te'vil, içtihada dayalıdır. Kısacası te'vil, kastedilen manayı dirayetle, tefsir ise rivayetle ortaya çıkarır.
2. Te'vil ekseriya nassların manalarında, tefsir ise lafızlarda görülür. Başka bir ifade ile te'vil, lafızlarda kastedilen manayı ortaya koyar, tefsir ise lafzın konusunu beyân eder.
3. Te'vil, tefsire göre daha hususî bir anlam taşır. Çünkü te'vil ilahiyat konularında yazılmış eserlerde, tefsir ise hem bu tür kitaplarda hem de bunların dışında kaleme alman eserlerde söz konusudur.
4. Te'vil kavramı, bâtınî manaları ortaya koymak, tefsir ise hakikat veya mecaz yoluyla lafızların zahirî manalarını beyân etmek için kullanılır.(1)
"Tefsir ile te'vil arasındaki farkı en güzel belirtenlerden biri şüphesiz Ebû Mansûr el-Maturîdî (ö. 333/994) olmuÅŸtur. Maturîdî şöyle demektedir: "Tefsir sahabe içindir, te'vil ise fakihlere aittir, sözlerinin mânâsı ÅŸudur: Sahabe hâdiseÂlere şâhid olup, hakkında Kur'ân nazil olan hususu bildikleri ve gözleriyle bizzat müşahede ettikleri için onlara göre âyetlerin tefsiri, murad olunan ÅŸeyin hakikaÂtiydi. Bu ancak, bilen kimseden iÅŸitilen ve müşahede edilen ÅŸey gibidir.
Hz. Ömer, "Şu ümmet hakkında, Mü'min olup da imanını gizleyen ile fâsık olup da fışkını izhâr edenden korkmam, fakat bir adam Kur'ân'ı okur, diline uydurur, onu makbul olmayan te'vil ile te'vil ederse, işte ondan korkarım" demiştir.
Kur'ân'ın tefsiri konusunda re'y izharından korkanlar bulunmakla beraber, sahabe ve tabiilerden birçok kimsenin Kur'ân'ı tefsir ile meÅŸgul olduklarını görÂmekteyiz. Mesela, Abdullah b. Mes'ûd (ö. 32/652) ve Abdullah b. Abbas (ö. 68/687) gibi müfessir sahâbiler, sûreleri okuyor ve tefsir ediyorlardı. Tefsir ilminde meÅŸhur olan bu iki ÅŸahsın, ilk devirde, bildikleri hususlarda konuÅŸtuklaÂrını ve tefsirde ihtiyatlı hareket ettiklerini görmekteyiz. Ä°bn Abbas'a, bir ÅŸahıs âyetindeki günün mahiyetini sorunca, Ä°bn Abbas âyetini okumuÅŸ, bunun üzerine sual soÂran:
"Ben sana, bu günü haber vermen için soruyorum, sen bana baÅŸka bir gün daha söylüyorsun" deyince, Ä°bn Abbas, "Bu Allah'ın kitabında zikrettiÄŸi iki günÂdür ki, onu ancak Allah bilir" demiÅŸ ve Allah'ın kitabından bilmediÄŸi birÅŸey husuÂsunda konuÅŸmayı çirkin görmüştür. Birgün Ä°bn Mes'ud dostları arasında otuÂrurken, birisi gelip bir hikayecinin (kass) Duhân âyetini zannına göre şöyle şöyle anlattığını söyledi. Ä°bn Mes'ud bu habere kızarak, "Ey insanlar, Allah'tan sakının. Bir kimse bir ÅŸey biliyorsa, o bildiÄŸi ÅŸeyi söylesin; eÄŸer bilmiyorsa, o zaman Allah en iyi bilendir desin" demiÅŸtir. Bu iki haberden anlaşılıyor ki, ilk devirde sahabe bildiklerini söylemiÅŸ, bilmedikleri hususlarda da bilgimiz yoktur diye itiraf etmiÅŸlerdir. Tefsir hususunda bildiklerini söylemeye ve tefsire teÅŸvik eden haberler pek çoktur.
Netice olarak, ÅŸunu söyleyebiliriz: Ä°slâm'ın ilk asrında Kur'ân tefsiri denilince, Allah'ın, Peygamber'in ve sahabenin Kur'ân'ı açıklaması ve beyânı akla geÂlmektedir. Bundan dolayı ilk devirlerdeki müfessirler eserlerinde tefsir lafzından ziyade te'vil kelimesini kullanmışlardır. Bunun sebebi, sözlerinin kat'iyet ifade etmemesi ve aynı zamanda tevazularını ifâde etmekti. Meselâ, Ä°bn Kuteybe (ö. 276/889) eserine "Te'vilu MuÅŸkili'l-Kur'ân", Taberi "Câmiu'l-Beyân an Te'vili'l-Kur'ân", Maturidî ise "Te'vilâtu'l-Kur'ân" ismini vermiÅŸtir.
Bazen, tefsir ve te'vil lafızlarının birbirlerinin yerine kullanıldığı da göÂrülmüştür. Meselâ, Taberî, tefsirinin mukaddimesinde bu iki lafzı birbirinden ayırt etmemektedir.
"Tefsir te'vilden daha umumidir. Tefsir ekseriya lafızlarda, te'vil ise mânâlarda kullanılır. Mesela, rü'ya te'vili gibi, te'vil ekseriya Ä°lahiyat kitaplarında, tefsir ise bu kiÂtaplarda kullanıldığı gibi, bunların gayrında da kullanılır". Ä°slâm Ansiklopedisindeki Tefsir maddesinde "Tefsir kelimesi eski felsefî, ilmî eserlerin açıklanışı ve izahı olarak kullanılıyordu" denilmektedir.
Tefsir kelimesinde dâima doÄŸruya isabet bahis konusu olduÄŸundan, o makÂbuldür. Te'vil ise makbul olma veya olmama bakımından iki kısma ayrılır. Makbul olmayan te'vil, kendisine bakıldığı vakit hoÅŸ olmayan, âyetin siyak ve sıbakıyla ile mutabakat etmeyen ve delilleri çirkin olandır. Bu vasıfların bulunÂmadığı te'vil ise makbul addolunur.(2)
"Peygamber Efendimiz'in ashabının çoğunluğu az-çok Kur'ân tefsirini biliyordu. Ama tefsiri ile beraber te'vilini bilen çok azdı. Bunların başında da Peygamberimiz'in "Allah'ım onu dinde fakîh (anlayışlı) kıl ve ona te'vili öğret." duasına mazhar olan İbn Abbas (r.a.) gelmektedir.
Buhârî'nin rivâyetine göre, İbn Abbâs (r.a.) dedi ki: "Hz. Ömer (r.a.) beni, Bedir savaşına katılmış sahabenin ileri gelenleri ile birlikte (sohbet ve istişâre meclislerine) alıyordu. Bu hâl, sanki, birilerinin zoruna gitmişti: 'Bunu niye bizimle birlikte cemaate alıyorsun, bizim onun kadar çocuklarımız var?' diye Hz. Ömer'e târizde bulunanlar oldu. Hz. Ömer onlara: 'Onun kimlerden olduğunu biliyorsunuz.' diye cevap ver(ip geçiştir)di.
Bir gün beni çağırıp yine onlarla birlikte meclise aldı. Bu sefer, sırf beni(m liyâkatımı) onlara göstermek için çağırdığını anlamıştım. Hz. Ömer (r.a.): 'Cenab-ı Hakk'ın "İzâ câe nasrullahi ve'l-feth" kavl-i şerifi hakkında ne dersiniz?' diye sordu. Cemaatten bazıları:
'Yardıma ve fethe mazhar olduğumuz zaman Allah'a hamdetmek ve istiğfarda bulunmakla emrolunduk.' diye cevap verdi. Bazıları hiçbir şey söylemedi.
Hz. Ömer (r.a.) bana yönelerek: 'Ey İbn Abbâs, sen de mi böyle söylüyorsun?' dedi. Ben: 'Hayır' dedim ve sustum. Hz. Ömer: 'Öyleyse söyle, sen ne diyorsun?' diye bana söz verdi. Ben dedim ki: 'Bu sûre, Resûlullah'ın (s.a.s.) ecelidir, kendisine bu sûre ile haber verilmiştir. Bu sûrede Cenab-ı Hak (Resûlü'ne şöyle demiştir): "Allah'ın nusreti ve fethi geldiği zaman, bil ki bu, senin ecelinin artık yakınlığına işarettir. Öyle ise hamdederek Rabbini tesbih et ve O'na istiğfarda bulun. O tövbeleri kabul edicidir."
Bu te'vil üzerine Hz. Ömer: 'Bundan ben de senin söylediğini anlıyorum.' dedi."
Bu rivâyette, Bedir ashâbı olan yaşlı sahabeler, Nasr Sûresini zâhiri manası üzerine sahih bir şekilde tefsir etmişlerdir. İbn Abbas (r.a.) da bu tefsiri bilmekle beraber, tefsirin bir adım ötesine geçerek âyetleri te'vil etmiştir.
Sonuç
Kur'ân-ı Kerim'i, bir tefsir, bir te'vîl veya geniş bir mealle herkese duyurma bu işin uzmanları için bir vazife; ona karşı kadirşinas ve saygılı olmanın da gereğidir. İslâm tarihi boyunca İslâm âlimleri, özellikle de müfessirler, Kur'ân'ın tefsir ve te'vili ile meşgul olmuşlar ve onun mealini yapmışlardır. Biz de bu makalemizde tefsir ve te'vil nedir, aralarındaki farklar nelerdir konusu üzerinde durduk ve gördük ki, tefsir ve te'vil; Kur'ân'ı anlamak için yapılan gayretlerdir. Bunlar birbirinden biraz farklı olsa da, aslında arasında ciddi farklar yoktur ve onun için bazen birbirlerinin yerine kullanılırlar."(3)
DÄ°PNOTLAR:
1- http://www.darulkitap.com/oku/kuran/v2/tefsir-usulu-demirci/0002.htm
2- İsmail Cerrahoğlu, TEFSİR TARİHİ, Fecr Yayınevi.
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
Mustafa AKGÜÇ, 2015-04-05 08:43:55
İhl de çoğunlukla Tefsir dersine giren bir öğretmenin. Yeterince kaynağım olmasına rağmen Tefsir ilmiyle ilgili bu konulara ayrıntılı bir şekilde ulaşamıyordum. 05.04.2015 tarihinde sitenizde bu bilgilere ulaştım. Emek ve gayretlerinizden dolayı çok teşekkür ederim. Allah (cc) sizden ebeden razı olsun.
Bu yoruma katılıyor musunuz ?
DÄ°ÄžER YAZILAR
Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takva sahiplerine önder kıl!
Furkan, 74
GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°
Diğer bir kişi katılmaksızın, iki kişi aralarında fısıldaşmasın.
Buhari
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm Ä°nternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yaptÄ...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARÄ°HTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...