BİLİNMEYEN OSMANLI-AHMED AKGÜNDÜZ-SAİD ÖZTÜRK-OSAV-İSTANBUL-2000-1. BÖLÜM-
Bir milletin maddî bataryaları ne kadar modern silahlarla mücehhez olursa olsun ve o millet isterse imparatorluk seviyesine yükselsin, mânevî bataryaları boş olduğu müddetçe yıkılmaya mahkûmdur. S. 33
Â
Bir milletin maddî bataryaları ne kadar modern silahlarla mücehhez olursa olsun ve o millet isterse imparatorluk seviyesine yükselsin, mânevî bataryaları boş olduğu müddetçe yıkılmaya mahkûmdur. S. 33
Bir İslâm ülkesinde vatandaşlığa kabul edilen zimmîlerin, dinlerine müdahale edilmesi ve hele İslâm'a girmeye zorlanması mümkün değildir. Ancak Müslüman olması ile, Müslümanlara ait bazı imtiyazlı haklar (mesela vali, sancak beyi ve hatta sadrazam olabilme hakları) elde etmesi, elbette ki, Osmanlıların bu tutumunu gören gayr-i müslimlerde olumlu etkiler yapmıştır. S. 33
Sultân Orhan'ın Osmanlı Devleti'nin gerçek kurucusu kabul edilmesi, Osmanlı Devleti'nin bir devlet olarak bütün müesseseleriyle onun zamanında ortaya çıkmasından dolayıdır. S. 41
Bazı kaynaklara göre, Türkçe'nin ilk resmî dil olarak kabulü de Orhan Bey zamanında olmuştur. Zira Orhan Bey zamanından itibaren ilk defa, bir devletin yürütmeye ve yargıya ait yazılı belgeleri Türkçe yazılmaya başlanmıştır. S. 42
Yıldırım'ın intihârı iddiası, muteber yerli ve yabancı kaynaklarda yer almamaktadır. Sadece Fuad Köprülü'nün bazı zayıf rivâyetleri zorlama yorumlara tabi tutarak Cumhuriyet'in ilk yıllarında bu iddiayı gündeme getirmesinden sonra mesele tekrar alevlenmiştir. Mükrimin Halil Yınanç ve Uzunçarşılı gibi tarihçiler, bu iddianın tamamen yanlış olduğunu delilleriyle ortaya koymuşlardır. S. 61
Osmanlı Devleti'nin yükseliş sebeplerini aynı zamanda fetih politikası ve hızlı bir şekilde cihan devleti olmasının sebeplerinde aramak gerektir. Bu sebeple, Osmanlı Devleti'nin fetih politikası ve küçük bir beyliği kısa zamanda cihan devleti yapan sebepler, aynı zamanda yükseliş sebepleri olarak zikredilebilir. S. 71
Tarih bize gösteriyor ki, biz Müslüman Türkler, ne derece mânevi değerlerimize bağlanmış isek ilerlemişiz. Ne vakit mânevî değerlerimizden uzak kalmışsak, gerilemişizdir. O zaman düşmanlar bizi can damarımızdan vurmuşlardır. Bilesiniz ki, düşman bizi hiçbir zaman açık savaşta yenememiştir. Daima tehlikeyi, kurtuluş reçetesi olarak göstererek bizi içimizden hançerlemiştir. Bir milletin maddî bataryaları ne kadar modern silahlarla mücehhez olursa olsun ve o millet isterse imparatorluk seviyesine yükselsin, mânevî bataryaları boş olduğu müddetçe yıkılmaya mahkûmdur. S. 71-72
Osmanlı hukukçuları, padişahın meşru emirlerine yapılan her çeşit itaatsizliği, umumi rahatı ve nizâm-ı âlemi ihlal edecek olan her türlü isyanı ve memlekette anarşi çıkarma hareketlerini (fesâd bis-sa'y), bağy suçu kabul etmiş ve buna sebep olanları da bâği olarak vasıflandırmışlardır. Bu isyan suçunun cezasının da idam cezası olduğunu, fetvalarında açıklamışlardır. İsyan eden Padişahın kardeşi de olsa, şer'î hüküm değişmeyecektir. S. 81
Osmanlı Hukukunda nizâm-ı âlem, fesada sa'y edenleri men' ve maslahat-i âmme tabirleriyle ifade edilen durum, bugün devletin birlik ve beraberliği olarak ifade olunmakta ve bunun aleyhinde harekette bulunanlar, idam cezası ile mahkûm edilmektedir (TCK., md. 125 vd.). Şimdi bu hüküm, Türk Ceza kanununda bulununca adalet oluyor da, Osmanlı Kanunnâmelerinde bulununca, Padişahın keyfî adam öldürmesi mi oluyor? Böyle bir iddia çifte standartlılık olur. Ancak bugün aynı madde suiistimal edilerek bazen masumların canları yıkıldığı gibi, Osmanlı tarihi boyunca da, fıkıh kitaplarında aranan şartlar gerçekleşmeden infaz edilen idam kararları maalesef olmuştur. S. 82-83
Fâtih'in üvey annesi Mara ile öz annesi Hüma Hâtun bazılarında yanlışlıkla ve bazılarınca da kasden birbirine karıştırılmaktadır. S. 93
Fâtih'in annesinin Hıristiyan olduğu iddiası doğru değildir ve üvey annesine vâlidem demesi de onun annesi olduğunu göstermez. S. 94
Kanaatimize göre, Osmanlı âlimleri, şer'î sınırları geçen resimleri kabul etmemişlerdir. Son zamanlardaki sapmalar istisnalardır. Zira Kur'ân, put-perestliği yasakladığı gibi, putperestliğin bir nevi taklidi olan sûret-perestliği de yasaklamaktadır. S. 97
Fetih kutlamalarına rastlayan günlerde, Fâtih'in şiirlerinden yola çıkarak, onu ayyaş gösterme gayretinde olanlar vardır. Ancak Fâtih'in Avnî mahlasıyla şiirler yazdığı doğrudur ve o şiirlerde kadından ve şaraptan da bahsetmiştir. Ancak bu tabirler, divan edebiyatımızdaki mecaz ve istiare gibi kurallar çerçevesinde söylenmiştir ve bunların özel manaları mevcuttur. Divan edebiyatını bilenlerin hiçbiri, 500 yıl boyunca, bu şiirlere bakarak Fâtih'e böyle bir iftirada bulunmamıştır. S. 100
Bir divan şairinin, şiirinde şaraptan bahsetmesi san'atın ve zarâfetin gereğidir ve manası da bizim bildiğimiz içki değildir. İşte gazel yazacak kadar divan şiirine vâkıf olan Fâtih, elbette ki şiirini bu mazmûnlar üzerinde kuracaktır. Aşk ve sevgiliden kasıt, Allah, Peygamberi ve onun dostlarıdır. S. 100
Osmanlı Devleti'nin sınırları bir zamanlar 24 milyon km2'yi bulmuştur. Böylesine geniş bir ülkeyi idare etmek devlet sırlarının dışarıya sızmamasını gerektirmektedir. Bunun için de Padişah'ın ailesinin taşra ile alakasının olmaması gerekmektedir. Bunun da yolu Harem'den başka varacağı yer olmayan câriyelerle aile hayatını devam ettirmektir. S. 115
Dolayısıyla Osmanlı Padişahlarının özellikle câriye asıllı hanımlarla evlenmesinin sebebi, Türk unsurunun Saray'dan uzaklaştırılması değildir. Ancak böyle bir siyâset, tenkit edilebilir. Zira böyle davranmaları Allah'ın ve dinin emri değil, devlet siyâsetinin gereğidir. S. 116
Tapu ve kadastro işlemlerinin, bir milletin devlet idaresi, gelir ve giderlerinin kontrolü, kısaca hukuk ve iktisat sistemi açısından ne kadar büyük bir ehemmiyete haiz olduğunu belirtmekte fayda vardır kanaatindeyiz. S. 119
Her güzel şeyde olduğu gibi, bu mevzuda da, Müslümanların ve bilhassa da Müslüman Türklerin rehberlik etmiş olduklarını ve dünyada ilk tapu kanununun Fâtih Sultân Mehmed tarafından hazırlandığını, dünya ilim âlemi çok iyi bilmektedir. S. 119
Balkanlardaki bazı Hıristiyan gruplara, kiliselerde yaptıkları âyinlerde papazlar tarafından şöyle duâ ettirildiğini, Amerika'da araştırma yapan bir arkadaşım, kilise kayıt defterinin orijinalinden bir müzede bizzat okumuş ve bize nakletmişti. "Ya Rab! Bize de Osmanlı hâkimiyetinin altına girmeyi nasib et ki, dinimizi huzur içinde yaşayalım." O halde Osmanlı Devleti, kılıca dayalı ve sömürgeci bir imparatorluk değil, eşine tarihte ender rastlanacak olan bir İslâm devletidir. S. 144
Osmanlı Devleti'nde hamr ve benzeri içkilerden vergi alınması veya bu vergilerin tahsili için maliye daireleri teşkil olunması yahut da gayr-i Müslimlere meyhâne açmaya ve içki ticâreti yapmaya müsaade edilmesi, Müslümanların ve hele hele içkiyi gayr-i Müslimlere bile yasaklayan Kanuni gibi bir devlet adamının içki içmesi manasına gelmez ve böyle bir iddia kesinlikle doğru değildir. S. 154
Maalesef Osmanlı Devleti'nin duraklamasında ve hatta gerilemesinde en büyük rolü oynayan sebeplerden biri de, bir yüzyıla yakın, Kadın Efendilerin devlet işlerine karışmaları olmuştur. S. 168
…Bir asra yakın Osmanlı Devleti'ni alt üst eden Celâlî isyanlarını Murad Paşa sona erdirmiştir. Tarihlerin kaydettiğine göre, Kuyucu Murad Paşa'nın üç sene süren bu eşkıya temizleme hareketi sırasında, 50.000 küsur eşkıya öldürülmüştür. Elbette ki bunlar arasında masum olanlar da vardır ve bulunabilir. Ancak aleyhteki ithamlar tamamen, mezhep taassubundan kaynaklanan ve tek taraflı olan abartmalardır. S. 177
I. Ahmed, (…) saraydaki kadın nüfuzunu önlemiş, kadınlara âlet olmamıştır. Özellikle Venedikli Baffo veya Safiye Sultân diye bilinen siyâsî kadını Eski Saray'a göndermekle kadınların devlet işlerine fazla karışmalarını önlemiştir. Ayrıca Yıldırım Bayezid'den beri sürüp gelen nizâm-ı âlem için kardeş katli meselesini düştüğü suiistimal çukurundan çıkarması ve bu usul yerine, saltanatın sülaleden en büyüğe geçmesi yani ekberiyyet ve erşediyyet nizâmını koyması ve kardeşi Mustafa'yı öldürmemesi gibi önemli icraatları vardır. S. 179
Devam edecek...
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DÄ°ÄžER YAZILAR
İman edip iyi yararlı işler yapanları, muhakkak salihler (zümresi) içine katarız.
Ankebût, 9
GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°
"Kişinin yapacağı en üstün iyiliklerden biri, ölümünden sonra babasının dostlarına sıla-i rahimde bulunmasıdır"
Müslim, Birr, 11-13 (2552);
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm Ä°nternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yaptÄ...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARÄ°HTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...