AHMED REFÄ°K BEY'Ä°N KALEMÄ°NDEN ALÄ° EMÄ°RÄ° EFENDÄ°

Tarihçi Ahmet Refik Bey tarafından Türk Tarih Encümeni Mecmuasında Ali Emiri Efendi’nin irtihali dar-i bekasından sonra yazılan makaleyi eskimez harflerden günümüze aktarmayı uygun gördük. Ancak tamamını değil bir kısmını günümüz harflerine aktardık


2011-08-06 19:49:38

Tarihçi Ahmet Refik Bey tarafından Türk Tarih Encümeni Mecmuasında Ali Emiri Efendi'nin irtihali dar-i bekasından sonra yazılan makaleyi eskimez harflerden günümüze aktarmayı uygun gördük. Ancak tamamını değil bir kısmını günümüz harflerine aktardık.

Ahmed Refik / Türk Tarih Encümeni Mecmuası ( 1 Kanuni Sani 1340 / 1924)

"Ali Emiri Efendi'nin irtihali ilim ve irfan âlemimiz için büyük bir zayidir. Ali Emiri Efendi hayatını tarihe vakfetmişdi. Türk şairlerinin hemen kısm-ı azamının ve hatta şimdiye kadar ismi malum olmayanların eş'ariyle (şiirleriyle) hafızasını tezyin eylemişti.

Emiri Efendi, herhangi bir vilayete tayin olunsa oranın kütüphanelerini ziyaret eder, en kıymetdar eserleri çıkarır ve derhal istinsah ettirirdi. Bütün hayatını ve servetini eslafın nadide eserlerini cem'e, hatta yalnız cem'e değil en güzide sahifelerini hafızasına nakş etmeye hasr eylemişti. Bu sayede binlerce cild en nadide ve güzide yazmalardan ve matbu' eserlerden mürekkeb bir kütüphane vücuda getirmiş, onu da kemali fahr ve ibtihac ile milletine hediye etmiştir.

Ali Emiri Efendi için hayat kitaptan başka bir şey değildi. Gayet sade yaşar, kitap almak için, nafakasını bile kesmekten zevkyab olurdu.

Kuvvetli bir hafızaya malikdi. Evvelen, binlerce beyti ihtiva eden kendi gazelleri, kasideleri, hatta en ehemmiyetsiz beyitleri bile hafızasında menkuşdu. 

Saniyen; Türk Şairlerinin ekser gazellerini ve en uzun kasidelerini bile su gibi okurdu.

Salisen, meşhur ricâlden, şuâradan ve üdebadan ekserinin silsile-i nesebini (1) bile hafızasına nakşetmişti. Hayatını ancak kütüphanelerde kitap sevdasıyla geçirirdi. Edebiyat tarihimizin en mühim simalarının hayat ve âsarı hafızasında menkuşdu.

Emiri Efendi, hayatının son senelerinde kütüphanesinde mevcut kıymettar eserleri neşre başladı. Yeni bir külliyat vücuda getirdi. Asafname, Acaibül Letaif, Câm-ı Cem Ayin (2), Mardin Mülûk-u Artukiyye Tarihi, Ezhar-ı Hakikat bu külliyata dahildir.

Merhum, fazlı ve kemaliyle beraber mücadeleciydi. Tarih ve Edebiyat (3) Mecmasını birçok masraflar ederek sırf bu arzusunu tatmin için neşreylemişdi.

Ali Emiri Efendi'nin Türkçülüğe en büyük hizmeti Divan-ı Lugat-it Türk'ün (4) neşridir. Bu eseri büyük bir meblağ mukabilinde satın alarak tab'ına delalet eden ve bu suretle Türkiyat ile uğraşan .... kıymetdar bir menba hazırlayan Ali Emiri Efendi'dir. Ali Emiri Efendi bu eseri bu eseri maarife ihda etmiş, eserin tab'ı Türklerin hayat ve an'anatına dair pek mühim noktaların meydana çıkmasını temin eylemişdir.

Emiri Efendi; Milli Tetebbular Encümeni, Tasnif-i Vesaiki Tarihiye Encümeni riyasetinde ve Tarihi Osmani Encümeni azalığında bulundu. Kıymetdar vesikaları ihda ve tab ettirmek suretiyle tarihimize hizmet etti.

Emiri, gayet dindardı. Eski Osmanlı an'anesine son derece merbuttu. Eslafa hürmeti harikulade idi. Merhum olan zevat hakkında bile "Hazretleri" tabirini kullanarak hürmetini izhardan kendini alamazdı.

Emiri Efendi adeta on dördüncü asrı hicride dokuzuncu asrı hicri zihniyetini taşırdı. Ruhunda padişahlara karşı derin bir muhabbeti vardı. En zalim (5) olanlarını bile adeta eski vakanüvisler gibi hürmetle yâd etmekten geri durmazdı.

Sin'i (yaşı) yetmişe yaklaştığı halde müddeti ömründe hiç evlenmemişti. O'nun için aşk, saadet, hayat kitaplardı. Daima ulema ve fudela ile ünsiyet eder, kendisine karşı gösterilen ihtiramdan mahzuz olur ve bu ihtiramın gösterilmesini de arzu ederdi.

Emiri Efendi Diyarbakır'da doğdu. Tahsiline Sülûkiye Mektebinde başladı. Bu mekteb ecdadının evladiyete vakfıydı. Ba'dehu amucasının yanında bir müddette Mardin'de Kasımpaşa Medresesi müderrisinin yanında tahsil verdi.

Sinni askeriye vasıl olmamışken Heyet-i İslâhiye ketebesine iltihak etti. Dört beş sene kadar Abidin Paşanın hususi kitabetinde bulundu. Aşar Müdürlüklerinde, muhasebecilikte, defterdarlıkta, müfettişliklerde çeyrek asırdan ziyade istihdam olundu. Meşrutiyetin zuhurunda beş bin kuruş, ma'zuliyet maaşı vardı. Emiri Efendi, kendi tabiri vechiyle "Mücerred bir guna me'muriyyet kabul etmeyerek kitap mütaalasıyla meşgul olmak için" iki bin altı yüz kuruşa kanaat etti. Kendi rızasıyla tekaüd oldu.

Kırşehir Muhasebeciliğinde bulunduğu hengâmede Merzifoni İsmail Efendi ile beraber Kitab'ul Agani'yi tercüme etti. Henüz on sekiz yaşında iken de "Mir'atül Fevaid fi'l Ahvali üdeba ve fudelay-ı Amid" i yazmışdı. Emiri Efendi de silsile-i ensab merakı bu eseri yazarken başladı. Diyarbakır'a mensub bütün şuara ve fudelanın hayatını yazdı. Silsile-i Ensab merakı Ali Emiri Efendi'nin Âbâ'ül Akvam (6) namıyla bir eser vücuda getirmesine vesile teşkil etti.

Yirmi sene evvel Yanya ve İşkodra Vilayetleri Maliye Müfettişliklerinde iken kendisine daha az maaşla Yemen Maliye Müfettişliği teklif edilmişti. Emiri Efendi Yemen'de bulunduğuna vakıf olduğu bir kitabı görmek için buna da razı oldu. Fakat kitabı elde eder etmez, gitmekten sarf-ı nazar etti. Bilahare Yemen'e de gitti. Yemen'de bulunduğu sırada Şeyh Mağribi ve Seyyid Abdullah gibi ulemay-ı sadat ile düşüp kalktı.

Emiri Efendi ilk Selçukilerin makarrı olan Cend'e kadar seyahat etti. Gördüğü kitabeleri kayd ve tesadüf ettiği kıymetdar eserleri istinsah etmekten geri durmadı. Merkadları aradı, türbeleri ziyaret etti. Emiri Efendi Cend'de Seyyid Abdulrabb'in mezarını nasıl ziyaret ettiğini şöyle anlatıyor:

"Merkadından levha-i mezar sakıt edip kırılmış ve bir kaç parçaya inkısam etmiş olduğunu gördüm. O parçaları kemali itina ile bir araya topladım. Dikkatle baktım. Levha-i mezarında Abdulrabb'in, Hazreti Fatıma vasıtasıyla Peygamber Efendimiz Hazretlerine vasıl olan silsile-i aliyenin muharrer olduğunu gördüm. Kitabe-i mübarekeyi tamamıyla zabt ettim."

Emiri Efendi Kırşehir Muhasebeciliğinde bulunduğu sırada Hacı Bektaş-ı Veli hakkında tedkikatta bulundu. Vakıfnameleri tedkik ve dergâhı ziyaret etti. Türbenin önündeki Kırklar Meydanını tevsi' ettirdi. Çeşmeleri islah etti. Bektaşileri bu hizmette memnunane çalıştırdı. Her türlü tamiratı ikmal ve kuşe-i resmi icra eyledikten sonra tarihini de kendi söyledi;

Geldi o üçler yazdı tarihi eyleyüb hamd Hamid

Dilkuşa oldu Mekan-ı Hacı Bektaş-ı Veli (1311)

Ali Emiri Efendi'nin bu gibi hadiseler hakkındaki yazıları okunduğu zaman insan Evliya Çelebi'yi okuyorum zanneder. Emiri Efendi İstanbul'da bu gibi işlerle meşgul olur, evkafa uzun vicdannameler yazar, bütün yazdıklarını Tarih ve Edebiyat mecmuasında neşretmekten geri durmazdı.

Son eseri Osmanlı Vilayati Şarkiyesi'dir. Emiri Efendi, Amid namıyla mevkut bir risalede neşretti. Bundan başka Mecmua-i Şuara'yı da vücuda getirdi. Üstad bu eserinde vatanının hukukunu müdafaa etmiştir. Ali Emiri Efendi'nin ilk ve son siyasi eseri budur.

Emiri Efendi kütüphanesini tescil ve muamele-i vakfiyesini tamamen ifa ettirmiştir. Vakfetmiş olduğu kütüphane hakikaten mecmu-u nefais denilecek kadar mühim eserlerle doludur.

Dipnotlar

1-Silsile-i Neseb:Neseb araştırmaları yapan ilimdir. Maalesef bugün bu ilim memleketimizde kaybolmuş olmasına rağmen bilhassa Arap Âleminde çok meşhurdur. Efendimiz (sav)'in nesebinin Hazreti İbrahim'e kadar tespit edilmesi de ilm-i neseb âlimlerinin gayretleri ile olmuştur.

2-Câm-ı Cem Ayin: Cem Sultan'ın hac dönüşünde Hasan bin Mahmud el-Bayati'ye yazdırdığı ve Osman Gazi Han'ın nesebini Oğuzhan'a çıkaran eserdir. Ali Emiri Efendi tarafından İstanbul'da bastırılmıştır. El-Bayati'nin bu eserindeki en önemli ifade ise Türklerin İslamiyeti uzun zaman sonra değil, daha Efendimiz zamanında kabul etmeye başladıklarını ispat etmesi açısından alanında tektir.

3-Tarih ve Edebiyat Mecmuasını tarihçi Fuat Köprülü'nün (sonradan Dışişleri bakanı) hatalarını neşretmek için çıkarmıştır.

4-Kaşgarlı Mahmud'un kayıp olan bu eseri Ali Emiri Efendi tarafından ilim hayatımıza kazandırılmıştır. Eserin varlığı bilinmesine rağmen bir asırdan fazla bir zamandır eser ortalıkta yoktu. İnşallah Kaşgarlı Mahmud'un diğer kayıp eserleri de bulunur.

5-Ahmet Refik Altınay gibi ciddi bir tetkik adamının ecdad hakkında bu tür bir düşünceye kapılması ve böyle bir ifadede bulunması çok acıdır.

7-Kavimlerin atalarını inceleyen Emiri Efendi'nin bu eseri maalesef kayıptır.

Latinize ve dipnotlar: Ahmet HaliloÄŸlu/cevaplar.org

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Müminler o kimselerdir ki, Allah anıldığı zaman kalpleri titrer.

Enfal,2

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Sen dünyada bir garib veya bir yolcu gibi ol.

Buhari, Rikak 2; Tirmizi, Zühd 25, (2334)

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI